Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/258 E. 2022/848 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :2022/258 Esas
KARAR NO :2022/848

DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :07/04/2022
KARAR TARİHİ :20/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan sözleşmeden kaynaklı tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, arsa sahibi olarak müvekkilinin davalı yüklenici ile ticari anlamda arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığını, sözleşmede açıkça kararlaştırıldığı halde davalının KDV’yi ödemekte muaraza çıkarması üzerine davacının 15.02.2013 tarihinde Maliyeye ödeme yapmak zorunda kaldığını, davalının KDV tutarını ödemek istememesi üzerine 1.009.358,93 TL asıl alacak ile ferilerinin tahsiline yönelik olarak Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine de itiraz ederek takibin durmasını sağladığı, haksız itirazın iptali amacıyla açılan davanın müvekkili lehine sonuçlanması üzerine 9 yıl sonra işleyen faiz ile birlikte 2.372.607,22 TL’nin tahsil edilebildiğini, bu itibarla davacının 15.02.2013 günü yaptığı ödemeye ilişkin olarak 19.01.2022 tarihinde faiz tutarını aşan munzam zararının oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin 19.01.2022 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, munzam zarar iddiasının davacı tarafça somutlaştırılmadığını ve müvekkilinin temerrüde düşmekte kusurlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dava, başlatılan takibe icra müdürlüğü nezdinde yapılan itirazlar ve açılan itirazın iptali davası nedeniyle alacağın tahsilinde gecikildiği iddiasına dayalı, alacağın güncellenmesi isteğine ilişkindir.
Hemen belirtilmelidir ki, kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde, arsa sahibi tarafından arsanın teslim edilmesi, yüklenici tarafından sözleşmede kararlaştırılan şekilde inşaatın yapılarak dairelerin veya kararlaştırılan bağımsız bölümlerin arsa sahibine teslimi söz konusudur. Dolayısıyla arsa payı karşı inşaat sözleşmelerinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından konut veya iş yeri yapılmak üzere yükleniciye arsa payı teslimi, ikincisi ise müteahhit tarafından arsa payına karşılık olarak arsa sahibine yapılan konut veya iş yeri teslimidir. Nitekim 3065 sayılı KDVK’nın 2/5. maddesine 29.03.2018 tarih ve 7104 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile eklenen “Bu kanunun uygulanmasında arsa karşılığı inşaat işlerinde; arsa sahibi tarafından konut veya iş yerine karşılık müteahhide arsa payı teslimi, müteahhit tarafından arsa payına karşılık arsa sahibine konut veya iş yeri teslimi yapılmış sayılır” hükmü ile bu konudaki açık kabul ile tereddütler giderilmiştir. Yasa değişikliği KDVK’nın 2. maddesindeki 5. fıkrada yer alan trampa ile ilgili teslime eklenmek suretiyle, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde de trampada bulunduğu gibi iki ayrı teslim olduğu açıklığa kavuşturulmuş ve trampada bulunduğu gibi iki ayrı teslimin KDV yükümlülüğüne ilişkin hukuki bir teslim olduğu kabul edilmiştir. Bu kanunun uygulanmasına ilişkin 05.06.2018 tarih ve 30442 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 18 seri no’lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde değişiklik yapılmasına dair tebliğ ile değiştirilen Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin 8. maddesinde yapılan değişiklikle, arsa payı inşaat işlerinde iki ayrı teslim bulunduğu kabul edilerek açık bir düzenleyici işlem yapılmıştır.
Bu duruma bağlı olarak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, ticari bir faaliyet kapsamında, arsanın teslimiyle katma değer vergisine tabii bir işlem yapılmakta ve vergiyi doğuran olay gerçekleşmekle birlikte katma değer vergisinin ödenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere de, munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Başka bir anlatımla, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarar biçiminde tanımlanabilir. 6098 sayılı TBK’nin 122. (Mülga BK’nın 105.) maddesi uyarınca, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiş, bu zararın tazminini iki bölümde düşünmüştür. Birinci bölüm, ispat edilmeden tahsili talep edilebilecek zarar miktarı olup, bu zararın temerrüt faizi ile karşılanması kabul edilmiştir. Bunun dışında alacaklının herhangi bir karineden istifade etmek olanağı yasal olarak mevcut değildir. Bu nedenle, munzam zarar isteminde bulunan alacaklı öncelikle borçlunun borcunu geç ödemesi nedeniyle uğradığı zararın temerrüt faizi ile karşılanamadığını, temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını ispat etmelidir. Alacaklı, borçlunun ilk temerrüde düştüğü tarihten alacağını faizi ile birlikte tahsil ettiği tarihe kadar olan dönem için munzam zararını isteyebilecektir. Munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü (TBK md. 122), asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. TBK’nın 122. maddesi (Mülga BK’nın 105.) kusur karinesini benimsemiştir. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmekteki kusurudur. Başka bir deyişe, burada zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Sorumluluk için borçlunun temerrüde düşmekteki kusurunun varlığı asıldır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Alacaklı borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olduğunu ispatla yükümlü değildir. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlama koşuluyla sorumluluktan kurtulabilir (Yargıtay 3. HD’nin 25.01.2021 gün ve 2020/5000-2021/381; 11. HD’nin 29.04.2019 tarih ve 2018/1512-2019/3201 sayılı ilamları ile yerleşik birçok içtihat).
Somut olayda, uyuşmazlık konusu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ifasından doğan her türlü masrafa kim tarafından katlanılacağı hususunun sözleşmede ayrıca hükme bağlanılmasına karşın KDV tutarının kimin tarafından ödeneceği konusunda bir açıklık bulunmadığı, muğlak ifade taşıyan sözleşme hükümlerinin yoruma muhtaç olduğu, nitekim Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.12.2015 tarih ve ….ayılı ilamında, taraflar arasında düzenlenmiş olan 27.04.2010 tarihli sözleşmenin 8. maddesi ve 10.02.2011 günlü ek sözleşmenin 7/2. madde hükümlerine bakıldığında tarafların KDV yükümlülüğünü “yapılaştırmanın gerektirdiği” ve “inşaattan doğabilecek” ibarelerini kullanmak sureti ile sadece yüklenicinin teslim borcu olan eser “bina) için yükleniciye yükledikleri, arsa teslimi ile ilgili KDV yükümlülüğünün de yükleniciye ait olacağını kararlaştırmamaları gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 23. HD’nin 17.10.2018 tarih ve 2016/8210-2018/4741 sayılı ilamı ile de hükmün onandığı, karar düzeltme talebi üzerine bu kez Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 28.11.2019 günlü ve 2019/337-4918 sayılı ilamıyla 3065 sayılı KDVK’nin 2/5. maddesine 29.03.2018 tarih ve 7104 sayılı Kanunun 1. maddesi ile eklenen “Bu kanunun uygulanmasında arsa karşılığı inşaat işlerinde; arsa sahibi tarafından konut veya işyerine karşılık arsa sahibine konut veya iş yerine karşılık müteahhide arsa payı teslimi, yüklenici tarafından arsa payına karşılık arsa sahibine konut veya işyeri teslimi yapılmış sayılır” hükmü ile bu sözleşmelerde iki ayrı teslim olduğu hususunun açıklığa kavuşturulduğu, bunun sonucu olarak da vergi mevzuatı açısından arsanın tesliminde ve inşaatın yapımı sonrasında konutların teslimi sırasında vergiyi doğuran olay gerçekleştiğinden her iki teslimde de KDV’nin doğacağı ile sözleşmede yer alan her türlü vergi kavramına KDV’nin de dâhil olduğunun kabul edildiği gerekçesi ile hükmün bozulduğu, ilk derece mahkemesince bozma ilamına uyulması sonucunda da Yargıtay 6. HD’nin …sayılı onama ilamı ile aynı dairenin …sayılı karar düzeltme talebin reddi kararı ile davanın kabulüne dair hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi hakimleri ile Yargıtay 23. Hukuk Dairesi heyetinin de davalı yan gibi sözleşmeyi ve kanun maddelerini yorumlamış olmaları, itirazın iptali dosyasında yer alan bilirkişi raporlarının bir kısmında davalının KDV yükümlülüğünün bulunmadığı yönünde görüş belirtilmiş olmaları ve KDVK’nin 2/5. maddesine 29.03.2018 tarih ve 7104 sayılı Kanunun 1. maddesi ile eklenen madde hükmünün sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunmaması nedeni ile kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde KDV’nin ödenmesine ilişkin tereddütlerin bulunduğu hususları her birlikte değerlendirildiğinde, borcun geç ifa edilmesinde bir kusuru veya hilesi bulunmayan davalı aleyhine munzam zarar tazminatına hükmedilemeyeceği kanaatine varılmakla davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda da açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu harcın, peşin alınan 85,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4,06 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk gideri 1.320,00 TL olduğundan söz konusu ücretin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/12/2022

Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza