Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/241 E. 2022/760 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/241 Esas – 2022/760
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/241 Esas
KARAR NO : 2022/760

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/08/2019
KARAR TARİHİ : 23/11/2022
KR.YZL.TARİHİ : 23/12/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’in … Gıda Hayv. İnş. Teks. Orman Ür. Tic. San. Ltd. Şti ve … (şahıs şirketi) şirketlerinin yetkilisi ve vekili olduğunu, müvekkili … şirketi ile … İşletmesi Genel Müdürlüğü 5. Bölge Satım Alma Müdürlüğü tarafından ihalesi yapılan Tatvan İskeleye yeni 5 adet yol yapım işini yüklenici firma olarak aldığını, müvekkili işin yapımında kullanılan makasları Polatlı Vergi Dairesi … vergi numaralı … Demiryolu Raylı Sistemler Savunma Endüstrisi Makine İnşaat Sanayi Anonim Şirketi’nden 2.450.000-TL (ikimilyondörtyüzellibin TL) karşılığında satın aldığını, satım işleminin 350.000,00-TL’si nakit olarak ödendiğini, geri kalanı 800.000,00-TL tutarındaki alacak, çek ve ayrıca hak ediş yapılana kadar geri kalanını ödeyeceğini taahhüt ettiğini, ancak daha sonra davalı hak ediş yapılmasını beklemeksizin müvekkiline alacağın tamamı alınmadan malların teslim edilmeyeceği konusunda şantaj yapmaya başladığını, devamla müvekkiline kalan alacağın tamamını temlik vermesini ve çeklerini almalarını söylediğini, müvekkili zor durumda kaldığından karşı tarafın talebini yerine getirmek zorunda kaldığını, davalının Sözleşmeye aykırı bu tutumu müvekkili ciddi manada zora sokmuş olmasına rağmen müvekkili işin tamamlanma süresini de nazara alarak kabul etmek durumunda kaldığını, müvekkili, … İşletmesi Genel Müdürlüğü 5. Bölge Satım Alma Müdürlüğü tarafından usulünü uygun onay alınmış ve …. yevmiye nolu temlikname ile geri kalan 2.100.000 TL’yi temlik olarak verdiğini, müvekkiline çekleri o gün itibari ile iade edilmediğini, çeklerin en kısa sürede kendisine gönderileceğinin söylendiği, ödeme gününe yakın müvekkilinin ısrarları üzerine 500.000 TL meblağlı … Bingöl Şubesi 6504300 seri numaralı 30.07.2019 vade tarihli çeki iade ettiğini, Bingöl … bankasına ait 6504301 seri numaralı 300.000 TL meblağlı 15.08.2019 vade tarihli çeki ise iade edeceğini söyleyip müvekkiline iade edilmediğini, 20.08.2019 tarihinde bankanın haber vermesi ile müvekkilin çekinin takasa konduğu haberi verildiğini beyanla, müvekkilinin Bingöl … Bankasına ait 6504301 seri numaralı 300.000 TL meblağlı 15.08.2019 vade tarihli çek dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti ile çekin müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, KABUL VE DEĞERLENDİRME; Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkememiz’in 01/10/2019 tarih, 2019/470 Esas ve 2019/772 Karar sayılı kararı ile davanın usulden reddine karar verilmiş, kararının davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara BAM 22. Hukuk Dairesinin 06/03/2020 tarih, 2020/378 Esas ve 2020/341 Karar sayılı ilamı ile; “….Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı, icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davası olup özünde bir eda davası olduğunun da kabulü gerekir. Menfi tespit davasında da öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı açık olup bu nedenle, alacaklının dava açarken arabulucuya başvurma dava şartına tabi tutulması ancak aynı konu ve alacakla ilgili borçlunun açabileceği menfi tespit davasının arabuluculuğa başvurma dava şartına tabi tutulmaması hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağı gibi dava türü olarak bir ayrımın gözetilmesi de arabuluculuk dava şartının özüne aykırı olacaktır. Genel gerekçe ve madde gerekçesinde dava türüne göre bir ayrıma işaret etmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda somut olayda: davacı tarafça, çeklerin bedelsiz kalması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olup, uyuşmazlık TTK 4/1-a maddesi gereğince mutlak ticari dava olup, TTK’ nın 5/A maddesi gereğince ve yukarıda belirtilen gerekçelerle dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Davacının da dava açılırken dava dilekçesine anlaşmazlık tutanağını ekleyerek davayı açması gerekir ise de, başvuru yapılıp bu tutanağın eklenmemesi halinde izlenecek usul de yukarıda belirtildiği üzere 18/A maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda somut olayda: davacı tarafça, çeke dayalı olarak menfi tespit talebinde bulunulmuş, mahkemece 01/10/2019 tarihinde davacının zorunlu arabulucuya başvurmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu durumda; yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında, dosya içeriği ve toplanan delillere, istinaf sebepleri ile sınırlı inceleme yapılmasına ve özellikle davadan önce arabuluculuğa başvurulmadığının anlaşılmış bulunmasına göre ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve esas yönünden hukuka uygun olup, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir…. karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nce verilen 06.03.2020 tarih ve 2020/378 E- 2020/341 K. sayılı kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/02/2022 tarih, 2020/5495 Esas ve 2022/1020 Karar sayılı ilamı ile; “….Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin verilen karara yönelik istinaf başvurusunun, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK’ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK’nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabulucuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabulucuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu nazara alınmaksızın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA…..” karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı sonrasında;
27/06/2019 tarihli temlikname örneği eklenmek sureti ile temlikname gereği davalıya ödeme yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise hangi tarihte ne kadarlık ödeme yapıldığının Devlet Demiryolları 5. Bölge Satın Alma Müdürlüğü’nden sorulmasına karar verilmiş, gelen cevabi yazı ekinde bahse konu … Demiryolu Raylı Sistemler Savunma Endüstrisi Makina İnş. San. Tic. A.Ş.’ne yapılan temlik ödemelerin listesi gönderilmiştir.
Davacı vekiline temlik veren …’ın davacı şirket ile ilgisi konusunda açıklamada bulunmak üzere 1 haftalık kesin süre verilmiş, 14/11/2022 tarihli beyan dilekçesinde; alacağı temlik eden …’ın aynı zamanda davacı … Gıda…. Ltd. Şti ‘nin %51 oranında ortağı olduğu açıklanmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilafın; davacının Bingöl … Bankası Şubesine ait 6504301 seri nolu 300.000,00 TL tutarlı çekten dolayı dava tarihi itibari ile davalıya borçlu olup olmadığının tespitine ilişkin olduğu belirlenmiştir.
Taraflar arasında “Demiryolu Makas Alımı Sözleşmesi” adı altında 09/05/2019 tarihli sözleşme imzalanmış olup sözleşmede dosyamızdaki davacı alıcı, davalı ise satıcı pozisyonundadır. Sözleşme bedeli 320.000 Euro olup sözleşmenin 5.5 inci maddesinde; davalı satıcının, davacı alıcıdan 500.000,00 ve 300.000,00 TL tutarlı …, Bingöl şubesine ait 2 adet çeki ödeme maksatlı olarak aldığı belirtilmiştir. Davacı sözleşme ile kendilerine yüklenen borcun, Ankara 59. Noterliğinde yapılan 27/06/2019 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile ödenmesine rağmen davalının Bingöl … şubesine ait 6504301 seri numaralı 300.000,00 TL tutarlı çeki teslim etmediğini, yapılan alacağın temliki sözleşmesi ile çekin bedelsiz kaldığını, davalının buna rağmen çeki bankaya ibraz ederek yazdırmış olmasının kötü niyetli olduğunu savunarak söz konusu çeke ilişkin olarak borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı ise temliknamenin derhal tahsil edilemediğini, davacının eldeki davayı açtığı tarihte bile temliknamenin tahsil edilmemiş olduğunu, bu durumda çeki tahsil etmek amacıyla girişimde bulunmalarının hukuki olduğunu savunmuştur. Söz konusu çekin davalı tarafa ödeme maksadıyla sözleşme kapsamında verildiği ve yine Ankara 59. Noterliğinden düzenlenen 27/06/2019 tarihli temliknamenin de taraflar arasındaki sözleşmenin ifası için tanzim edildiği ve temliknamede bahsi geçen TC Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü 5. Bölge Satın Alma Müdürlüğü’nden olan alacağın davalıya temlik edildiği hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı taraf temlikname ile kendilerine temlik edilen alacakların tahsilatını, … 5. Bölge Müdürlüğü’nden gelen 05/07/2022 tarihli cevabı yazıdan da anlaşılacağı üzere, 18/11/2019 tarihinde başlamak sureti ile en son 02/03/2020 tarihinde aldığı ödeme ile tamamlamıştır. Davalının aldığı iş bu temlik, taraflar arasındaki sözleşme ve temliknameden anlaşıldığı üzere ivazlıdır. İvazlı temliklerde, yapılan temliğe rağmen borçlunun borcun ödenmesi noktasında alacaklıya karşı olan sorumluluğu devam eder. Sadece temliknamenin verilmiş olması ivazlı temliklerde borcun ödendiği sonucunu doğurmayacaktır. O halde; temlikname tahsil edilinceye kadar alacaklı davalının çeki iade etmemesi ve ödeme için bankaya ibrazı hukukidir. Davacı dava konusu çeki 20/08/2019 tarihinde bankaya ibraz etmiş, çek karşılıksız çıkmıştır. Eldeki davanını açıldığı 26/08/2019 tarihinde davalının temlikname kapsamında tahsil ettiği bir para/bedel söz konusu değildir. Dava açıldıktan sonra davalı temlikname kapsamındaki alacağı, sözleşme alacağına uygun olarak en son 02/03/2020 tarihinde tahsil etmiş ve sonrasında dava konusu çeki de davacıya teslim etmiştir. Çekin davacıya dava açıldıktan sonra teslim edildiği konusunda ihtilaf söz konusu olmayıp dava bu şekilde konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. Yukarıda izah edildiği üzere, davanın açıldığı tarih itibariyle davalının çeki elinde tutarak tahsil etmeye çalışması hukuki olduğundan yani davacı dava tarihi itibari ile menfi tespit isteminde haksız olduğundan, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davacının sorumlu tutulması gerekmiş ve ağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Yargılama gideri ve vekalet ücretinden davacı tarafın sorumlu tutulmasına, bu kapsamda;
a-Alınması gereken 80,70 TL maktu harcın, peşin alınan 5.123,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.042,55‬ TL harcın karar kesinleştiğinde, istek halinde yatırana iadesine,
b-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 45.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
c-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2022