Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/798 E. 2022/543 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/798 Esas
KARAR NO : 2022/543

DAVA :ALACAK (Ticari satımdan kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :27/04/2018
KARAR TARİHİ :13/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :06/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari satımdan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; … Fabrikalar Genel Müdürlüğünün açtığı …numaralı … ihalesini kazanan müvekkili tarafından malzeme temini için davalı şirketle imzalanan sözleşme kapsamında kararlaştırılan tüm edimlerin eksiksiz yerine getirilmiş olmasına rağmen ihale veren kurum tarafından yapılan muayeneler sonucunda malzemelerin fiziksel niteliklerinin şartnameye uygun olmadığının tespit edildiğini ve malın ayıplı olması nedeniyle sözleşmenin 02.01.2018 tarihinde feshine karar verildiğini, bunun sonucu olarak kesin teminat alındısı olan 32.115,00 TL’nin hazineye irat kaydedildiğini, davalı şirkete bu konuda 06.04.2018 tarihli ihtarnamenin gönderildiğini, davalının akde aykırı ve ayıplı mal satması nedeniyle müvekkilinin kar kaybına uğradığını, yine bir yıl süre ile ihalelerden yasaklandığını, dolayısıyla zarara uğratıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 32.115,00 TL kesin teminat ile bunun güncelleme tutarı olan 4.615,00 TL ve bir yıllık yasaklılık nedeniyle var olan ihaleden kar elde edememesi sebebiyle uğradığı maddi zararın tespiti ile şimdilik 1.000,00 TL’lik kısmının ihtar tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini, ayrıca şirketin ticari itibar kaybına uğradığı da dikkate alınarak, 10.000,00 TL manevi tazminat alacağının ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacı tarafça süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, müvekkilinin ihale sözleşmesinin tarafı olmadığını, müvekkil şirket tarafından edimlerin yerine getirildiğini, ihaleyi yapan kurumca iade edilen malların müvekkiline iade edilmediğini, malzemelerin müvekkili şirket tarafından KDV’si ödenerek satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dava, taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında kararlaştırılan ürünlerin ayıplı ifası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zarar ile kar kaybı vs. talebine ilişkindir.
Mahkememizce verilen davanın reddine dair karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesince; taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmaksızın, ticari defterler incelenmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesis edildiği, özellikle iade faturasının ticari defterlere kayıt şekli ve bu fatura kapsamındaki ürünlerin ayıbın kabulüne dair bir iade mi yoksa davalı yanın savunduğu gibi satın alınma olarak mı değerlendirileceği üzerinde durularak varılacak uygun sonuç dairesinde karar verilmesi gerektiği işaret edilerek kaldırılmıştır.
Kaldırma kararı doğrultusunda tarafların ticari defterleri ile diğer deliller celp edildikten sonra dosyanın tevdi edildiği muhasebeci bilirkişisi tarafından düzenlenen 21.03.2022 tarihli raporda, davacı tarafın yerinde ibraz ettiği 2017 yılına ait yasal defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, inceleme konusu 30.12.2017 tarih ve 491657 seri numaralı faturanın düzenleme dönemi olan Aralık 2017 tarihinde Harput Vergi Dairesine ibraz edilen diğer 4 adet satış faturası ile birlikte 5 adet belgeye ilişkin 55.925,00 TL ile BS (Satış bildirimi) formuyla bildirimde bulunulduğu, faturanın satış faturası olarak düzenlendiği ve kayıt altına alındığı, 30.12.2017 günlü 491657 seri numaralı satış faturasına konu KDV’nin (Alıştan kaynaklı ilave KDV olarak kayıt altına alınmadığı, davacının aktifinde azalma meydana getirdiği) ödendiğinin tespit edildiğinin belirtildiği, davalının defterleri üzerinde inceleme yapan bankacı-mali müşavir tarafından düzenlenen 25.04.2022 tarihli raporda ise davalının 2017 yılı ticari defterlerinin HMK’nin 222/2. maddesi uyarınca ticari davalarda delil olarak kabul edilebilme niteliğine sahip olduğu, 491657 no’lu davacıya ait faturanın davalının ticari defterlerine KDV’si ile birlikte satıştan iade olarak kaydedildiği, başka bir anlatımla ticari mal alış olarak kaydedilmediği rapor edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, HMK’nin 190. maddesi gereğince; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” ve TMK’nin 6. maddesi gereğince de; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükümleri mevcuttur.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
Eldeki davada, davalı tarafın edimini yerine getirip getirmediği hususunda bir ihtilafın söz konusu olmadığı, uyuşmazlığın davalı tarafından gümrükte teslim edilen malların ayıplı çıkması sonucunda uğranılan zararın davalı tarafça karşılanması gerekip gerekmediği noktasında toplandığı; bu kapsamda, taraflar arasında yapılan 10.01.2017 tarihli sözleşmede 12 kalemden bahsedildiği, söz konusu sözleşmede ihale dokümanının sözleşmenin eki olduğuna dair bir kaydın bulunmadığı, idare tarafından kabulün davalı tarafından taahhüt edilmediğinin sabit olduğu, ayrıca davacı tarafça ihale makamına yapılan itiraz sırasında iadeye konu ürünlerin ayıplı olmadığı yönünde itirazda bulunulduğu, kaldırma kararında da belirtildiği üzere, idarece iade edilen mallara ilişkin iade faturasının ticari defterlere kayıt şekli ve bu fatura kapsamındaki ürünlerin ayıbın kabulüne dair bir iade mi yoksa davalı tarafça savunulduğu gibi satın alınma olarak mı değerlendirileceği, bu kapsamda ispat yükü üzerinde olan tarafın iddiasını ispat edip edemediği hususunda toplandığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nin 222. maddesinde yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari defterler uyumlu değil ise muntazam tutulmuş olsun veya olmasın sahibi aleyhine delil olacaktır. Ancak defterlerden biri muntazam olsa da her iki defter de sahibi aleyhine kayıt içeriyor ise aleyhe delil sayılma yönünden öncelikle iddiasını ispat yükü altında olan taraf defterleri aleyhine delil sayılmalıdır. Yani ispat yükü altında olan taraf kendi defterindeki aleyhe kayıtları bertaraf edecek şekilde karşı tarafın aleyhine olan ticari defterler kayıtlarından yararlanmamalıdır. Bunun sonucu ise aleyhe kayıtların uyuşmayan kısmından ispat yükü altında olan tarafın yararlanamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü ispat yükü, uyuşmazlık konusu hususlar için olup, karşı tarafın ileri sürmediği bir husus için ispat yükü de söz konusu olamayacağından bu sonuca varılması usul kurallarının da temel bir sonucudur (Yargıtay 15. HD’nin 22.06.2022 gün ve 2021/3447-2022/3634; Yargıtay 11. HD’nin 28.11.2016 tarih ve 2016/13095-2016/9138; 02.03.2015 tarih ve 2014/16714-2015/2806 sayılı ilamları ile Yargıtay’ın yerleşik diğer içtihatları).
Somut olayda her iki tarafın ticari defterleri kendi aleyhine kayıtlar içermekte olup, davacı taraf sözleşme hükümleri gereğince davalı tarafça teslimi yapılan malların ayıplı olduğunu iddia ettiğine göre ayıp ihbarında bulunduğuna ilişkin ispat yükü davacı taraftadır. Sözleşmeye konu malzemelere ilişkin 491657 no’lu faturanın, davacı tarafın defterlerine satış faturası olarak kaydedildiği anlaşılmıştır. Bu haliyle adı geçen tarafın defterlerinin kendi aleyhine delil teşkil edeceği, malların KDV’si ödenerek satın aldığını ileri süren davalı şirketin defter kayıtlarının davalı aleyhine delil teşkil edemeyeceği, davacı tarafa delil listesinde olan yemin delilinin hatırlatılmasına rağmen, vekilin, yemin deliline dayanmayacaklarını, ancak diğer delillerle iddialarını ispatladıklarını beyan ettiği, bu itibarla ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın kendi aleyhine olan defter kayıtlarının aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlayamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Hal böyle iken, davalının 10.01.2017 tarihli sözleşme uyarınca üzerine düşen edimini yerine getirdiği, ayıp ihbarında bulunduğunu iddia eden davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, maddi ve manevi tazminat ile kar kaybı vs. istemiyle açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 80,70-TL olduğundan peşin olarak alınan 815,11-TL harçtan mahsubu ile bakiye 734,41-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Davalı maddi tazminat yönünden kendisini duruşmada bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı manevi tazminat yönünden kendisini duruşmada bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avasından artan kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mankemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/09/2022
Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza