Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/69 E. 2022/650 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/69 Esas – 2022/650
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/69 Esas
KARAR NO : 2022/650

DAVA : İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
DAVA TARİHİ : 28/01/2021
KARAR TARİHİ : 13/10/2022
GR.KR.YZM.TARİHİ : 17/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalı şirketin 2010 yılında tahvil çıkartmak yolu ile 200.000.000 USD borçlandığını, Lüksemburg Sermaye Piyasasından ihraç edilen bu tahvilin bankalarda aracı kurumlar tarafından elektronik ortamda satıldığını ve müvekkilinin 08.11.2010 tarihinde tahvil satın aldığını, tahvilin halihazırda … … Özel Bankacılık Şubesinde bulunan … nolu emanet hesabında durduğunu, … İnşaatın vadesi 10.11.2015 tarihinde dolan tahvillerin ana para ve son kupon ödemesini yapmadığını, müvekkilinin satın almış olduğu tahvilin 100.000 USD ana parası, 4.750 USD tutarındaki son kupon ödemesi ve vade tarihinden itibaren işlemiş 47.241,92 USD tutarındaki faizinin tahsili için davalı aleyhine Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … esas saylı takip dosyası ile iflas yolu ile icra takibine giriştiğini, davalının takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini beyan ederek, itirazın kaldırılmasına, davalının iflasına, davalının defterinin tutulması için iflas müdürlüğüne görev verilmesine, sair muhafaza tedbirlerinin uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının konu ile ilgili olarak dava dilekçesinde İİK 154. maddesi uyarınca iflas yolu ile takipte yetkili merciinin borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesi olduğu; ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş bir şirketin iflasına ilişkin açılan davanın ancak TTK hükümlerine göre karara bağlanabileceği ifade edildiğini, Türkiye’de kurulu bir şirketin iflas kararının verilmesinin Türk Mahkemelerinin kesin yetkisinde olduğu ve davanın iflasa ilişkin kısmında Türk Hukukunda yer alan iflas hükümlerinin uygulanacağı konusunda bir ihtilaf olmadığını, ancak huzurdaki davada mahkemenin yetkisine ve uygulanacak hukuka ilişkin itirazlarının borcun var olup olmadığının tespit edildiği davanın (öncelikle çözülmesi gereken) “itirazın kaldırılmasına” yönelik kısmı olduğunu, bu nedenle davanın itirazın kaldırılmasına ilişkin kısmı çözülmeden iflasa yönelik talep değerlendirilemeyeceğinden ve iflas hükümleri uygulanamayacağından davanın itirazın kaldırılmasına ilişkin kısmı kapsamında ileri sürülen yetki ve uygulanacak hukuka ilişkin itirazlarının huzurdaki davada geçerli ve dikkate alınması gereken itirazlar olduğunu, 1963 yılında kurulup o tarihten bu yana inşaat sektöründe faaliyet gösteren ve dünyanın en büyük 225 uluslararası inşaat şirketleri listesinde yer alan az sayıda Türk şirketinden biri olan müvekkili şirketin 10 Kasım 2010 tarihli uluslararası bir sözleşme ve ekleri ile Lüksemburg’da tahvil ihraç ettiğini, Tahvil Sözleşmesi’nin taraflarının tahvil bedellerini toplayan yabancı bankalar ve finans şirketleri ile yetkili hamil olan tahvil sahibi yabancı bankalar olduğunu, Tahvil Sözleşmesi’nin diğer tarafları yine yabancı kuruluşlar olan yediemin ödeme temsilcileri ve alım satıma yetkili yabancı finans kuruluşları ile müvekkili şirket olduğunu, Tahvil Sözleşmesi uyarınca tahvillerin yurtdışına ihraç edildiğini, Türkiye’de satışa sunulmadığını ve satış işlemlerinin yurtdışında yapıldığını, tahvillerin ödeme yeri Türkiye olmadığı gibi ödeme aracısı sıfatıyla hareket eden Tahvil Sözleşmesi tarafının da yurtdışında kurulu başka bir şirket olduğunu, Tahvil Sözleşmesi’nin Türkiye’deki hiçbir işlemi ihtiva etmemesi ve müvekkili şirket haricinde taraflarının da Türkiye’de kurulu olmaması neticesinde Tahvil Sözleşmesinin yabancı bir ülkede imza edildiğini, taraflarca yabancı mahkemelerin yetkili kılındığını, yabancı hukukun uygulanmasının kararlaştırıldığını, Lüksemburg’da ihraç edilen ve saklanan tahvillerle ilgili olarak yabancı taraflarca akdedilen Tahvil Sözleşmesi 30 Eylül 2015 tarihinde yapılan Tahvil Sözleşmesi tadili ile kararlaştırıldığı üzere, İngiliz Hukukuna tabi olup yaşanacak ihtilaflarda da İngiliz Mahkemeleri münhasıran yetkili kılındığını, dolayısıyla alacağın tespiti ile ilgili ihtilafa bakmakla yetkili mahkemelerin İngiliz Mahkemeleri olduğunu, davaya konu alacak iddiası ve iddia edilen borç ilişkisinin yabancılık unsuru taşıyan Tahvil Sözleşmesi kapsamında olup, borç ilişkileri yönünden kesin yetki kuralının olmadığının aşikar olduğunu, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 47. maddesi gereği yetkinin münhasır olmadığı durumlarda yetki anlaşması yapılabileceğini, davacının alacak iddiasını müvekkili şirket tarafından kabul edilmediğini, huzurdaki davada davacının iflas talebinin dinlenebilmesi için davacının öncelikle alacaklı olduğunu ispatlaması gerektiğini, ancak alacağın tespiti yönünden ise münhasıran yetkili mahkeme, Tahvil Sözleşmesi’nin 12.05. maddesi uyarınca, taraflarca tahvillerle ilgili talep ve ihtilaflarda münhasıran yetkili kılınan İngiliz Mahkemeleri olduğunu, ayrıca bu kararın Türkiye’de delil olarak sunulabilmesi veya uygulanabilmesi için öncelikle bu kararın Türk Mahkemelerince tenfiz edilmesi gerektiğini, davacının alacak iddiasına ilişkin öncelikle yetkili yabancı mahkemede dava açılarak uygulanacak yabancı hukuk altında iddia edilen alacağını ispat etmesi gerektiğini, yabancı hukuk kurallarına tabi olan alacağın yabancı mahkeme nezdinde ispat edilmesinin davanın iflasa ilişkin kısmının Mahkememiz tarafından görülmesinin şartı olduğunu, bu yönüyle uygulanacak hukuka ve mahkememizin yetkisine itirazlarının bulunduğunu, husumete ilişkin olarak; tahvil sözleşmeleri ve tahvillere ilişkin olarak belirlenen talep ve yetki anlaşmaları ile bir yandan tahvil sahiplerinin birbirlerine karşı korunması ve diğer yandan borçlunun mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesinin sağlanması gerektiğini, Tahvil Sözleşmesi altında yetkili mahkeme haricinde veya aktif husumet ehliyeti olmayan taraflarca açılacak davaların görülmesi halinde borçlunun çok taraflı tahvil işlemleri nedeniyle dünyanın her yerinde davalı olması ve mükerrer ödeme yapması da dahil olmak üzere katlanılması beklenemeyecek, hukuka aykırı ve istismara açık bir sistem yaratılacağını, bu nedenle tahvil ihraçlarında tahvil sözleşmeleri ve tahvillere ilişkin olarak talep haklarının sınırlı kişilere tanındığını, bu yolla tahvil sahiplerinin birbirlerine karşı haklarının korunması ve borçlunun mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesinin sağlandığını, tahviller konusunda işlem yapma yetkisinin ancak Tahvil Sözleşmesi’nin tarafları ve orada yetkilendirilen yabancı finans kuruluşları olduğunu, bu yönü ile davacı tarafından sunulan delillerde hak sahipliği ve talebin Tahvil Sözleşmesi ve eklerine uygun olduğunu gösterir herhangi bir bilgi bulunmadığı gibi, davacının dava açma hakkının bulunduğunu ve bunun hukuki nedeninin ne olduğunu ispat eder bir delil dahi sunamadığını, Tahvil Sözleşmesi uyarınca Tahvil Sözleşmesi’nin tarafı olan yedieminin, tahviller konusunda hukuki yollara başvurma yetkisinin bulunduğunu, bu kapsamda yedieminin tahvillerle ilgili her türlü tasarrufunun yatırımcıyı bağlamadığını, davacı tahvil yatırımcısı olsa bile talepleri ve tahvile ilişkin yürütülecek işlemler bakımından tahvile ilişkin talepte bulunma ve işlem yapma yetkisini haiz olmayan yatırımcının müvekkili şirkete başvurmasının mümkün olmayacağını, huzurdaki davada sunulan delillerin davacının Tahvil Sözleşmesi’nin tarafı olduğunu, tahvile ilişkin talepte bulunma ve işlem yapma yetkisi bulunduğunu göstermediğini, aksine bu belgelerin huzurdaki dava için bir önem ifade edemeyecek adi nitelikte belgeler olduğundan davacının talebini müvekkili şirkete yönlendiremeyeceğini, davacının tahvilin maliki ve hamili olmadığını, müvekkili şirketin alacaklı olduğunu iddia eden davacı ile hiçbir ilişkisinin olmadığını, davacı tarafın, alacak iddiasını dayandırdığı belgelerin müvekkili şirketin sözleşmesel bir ilişkisinin bulunmadığı kurumlara ait olduğunun görüldüğünü, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, husumet itirazlarının da mahkememizce dikkate alınmasını talep ettiklerini, esasa ilişkin olarak; davacının hiçbir şekilde Tahvil Sözleşmesi’ne ilişkin veya başka herhangi bir sözleşmeye ilişkin dayanağı olmaksızın adi yazılı ve geçmiş tarihli belgelere dayanarak alacak iddiasında bulunduğunu, davacının alacak iddiasının içerikleri … … SA … … Şubesin’den, …… Özel Bankacılık Şubesi’nden ve yine … … ile …Limited’den edinilen geçmiş tarihli olduğu görülen belge nüshalarına dayandırdığının görüldüğünü, söz konusu geçmiş tarihli nüshaların adi yazılı belge niteliğinde olduğunu, bu belgelerin alacağın varlığını ve davacının davaya konu tahvilin yetkili hamili ve talep yetkisini haiz olduğunu ispata yeterli olmayan geçmiş tarihli ve resmi olmayan yazışmalardan ibaret olduğunu, ayrıca davacı tarafınca, alacak iddiasını dayandırdığı belgelerin müvekkili şirketin sözleşmesel bir ilişkisinin bulunmadığı kurumlara ait olduğunun görüldüğünü, Tahvil Sözleşmesi uyarınca tahvillerle doğrudan işlem yapma yetkisine Tahvil Sözleşmesi’nin ilgili taraflarının sahip olduğunu, ciddi bir alacak iddiasında bulunan bir tarafın, varsa alacağına ilişkin tüm belgeleri sunması beklenirken, davacının tahviller üzerinde hak sahipliğinin kapsamını ve daha da önemlisi hala ilgili tahvillerin iddia edildiği gibi yatırımcısı olup olmadığını gösterememekte ve varsa alacağını yaklaşık olarak dahi ispatlayamadığını, müvekkili şirketin ihraç ettiği tahviller yönünden Tahvil Sözleşmesi 10 Kasım 2010 tarihli olup, yine tahvillerin 10 Kasım 2010 tarihinde ihraç edildiğini, buna karşın davacının satın alma işlem belgesi olarak sunduğu belgede işlem tarihinin 8 Kasım 2010 olarak belirtildiğini, bu çelişkinin dahi tek başına davacının müvekkili nezdinde herhangi bir alacak iddiasını kanıtlayamadığını açıkça gösterdiğini beyan ederek; davanın (borcun/alacağın var olup olmadığının belirlenmesi) itirazın kaldırılmasına ilişkin kısmı yönünden uygulanacak hukukun İngiliz Hukuku olması nedeniyle uygulanacak hukuka itiraz ettiklerini, davanın (borcun/alacağın var olup olmadığının belirlenmesi) itirazın kaldırılması ilişkin kısmı yönünden yetkili mahkemenin İngiliz Mahkemeleri olması nedeniyle mahkememizin yetkisine itiraz ettikleri ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, davacının dava açma yetkisi bulunmaması nedeniyle aktif husumet ehliyetine sahip olmayan davacının davasının reddine karar verilmesini ve haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava, iflas istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı İİK. 156 vd. maddeleridir.
Taraflar arasında davacının 2010 yılında 200.000.000 USD tutarında 5 yıl vadeli, vadesi 10/11/2015 tarihinde dolacak olan tahvil ihraç ettiği konusunda ihtilaf bulunmayıp, taraflar arasındaki ihtilafın; davalı tarafından ihraç edilen 100.000 USD tutarındaki tahvilin malikinin davacı olup olmadığı, davacı ise takip tarihi itibari ile ana para, faiz ve kupon alacağı miktarı, somut olayda uygulanması gereken hukuk ve yetkili mahkeme ile netice olarak itirazlı iflas koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Eldeki davada, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ….sicil numarasına kayıtlı davalı şirketin İİK 43. maddesi gereğince iflasa tabi olup, davalı şirketin muamele merkezi itibariyle İİK. 154. maddesi kapsamında mahkememizin yetkili olduğu görülmüştür.
Ankara …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasının yapılan incelemesinde; alacaklının mevcut dosya davacısı, borçlunun mevcut dosya davalısı, alacak miktarının toplamda 152.171,92 USD olduğu, alacaklı tarafından borçlu hakkında iflas yoluyla takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 18/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından süresi içerisinde itiraz edildiği, mevcut iflas davasının İİK 156/son maddesi uyarınca 1 yıllık süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Davalı tarafından yetki itirazında bulunulduğu, bu çerçevede yapılan değerlendirmede; davanın dayanağını oluşturan 30.09.2015 tarihli tahvil sözleşmesinin 6p maddesinde İngiliz mahkemelerinin ihtilafta yetkili olarak gösterildiği, somut bir mahkemenin belirlenmemiş olduğu, dolayısıyla yetki sözleşmesinin yetkili mahkemenin belirlenmesine imkan verecek bilgileri içermemesi nedeniyle geçersiz olduğu mahkememizce kabul edilmiş ve davalının yetki itirazının MÖHUK. 47. maddesi uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalının mevcut davada İngiliz Hukukunun uygulanması gerektiği yönündeki itirazı değerlendirildiğinde; 30.09.2015 tarihli tahvil sözleşmesinin 6g maddesinde ihtilaflarda uygulanacak hukuk olarak İngiliz hukuk gösterilmiş ise de, İflas hukukuna ilişkin kuralların devletin egemenlik hakkına ilişkin olduğu, bu nedenle kamu düzenine yönelik olmakla taraflarca uygulanacak hukukun seçiminin yapılamayacağı gözetilerek, davalının uygulanacak hukukun İngiliz hukuku olduğuna ilişkin itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Tarafların bildirmiş olduğu delilleri toplandıktan sonra dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından hazırlanan 06/07/2021 tarihli rapora göre, tahvil sözleşmesindeki “Bir kaydi tahvil, kayıt tutmakla görevli kuruluşun imzası olan bir belge ile doğrulanana kadar geçerli değildir. Kayıt tutmakla görevli kuruluşun imzası tahvil sözleşmesi kapsamında kaydi tahvilin tevsik edildiğine dair kesin bir kanıt niteliği taşımaktadır.” hükmü ile kayıt tutmakla görevli kuruluşlar hukuk müşaviri olduğu belirtilen kişinin e-posta mesajının hesap bildirim yazılarındaki tahvil sahipliği bilgisinin kayıt tutmakla görevli kuruluş olan “Citigroup Global Markets Deutschland Ag” tarafından yazılı olarak doğrulanması gerektiği, dolayısıyla dava dosyasında yer aldığı şekli ile bu bölgelerin tahvil sahipliğini kanıtlamak için yeterli olmadığının rapor edildiği görülmüştür.

Bilirkişi raporundan sonra davacı vekili tarafından kayıt sahipliğinin Citigroup’tan sorulmasının talep edildiği, bu çerçevede mahkememizce alman makamlarından istinabe talep edildiği, söz konusu istinabe talebine 9341E-1/3-1055/22 dosya nolu yazı cevabı ile “Eldeki talebiniz yerine getirilmeden size iade edilmektedir. Öncelikle dava ilgililerinden talep ettiğiniz banka belgelerini …’den temin edip size ibraz etmelerini isteminize rica ederim. Ayrıca Alman kanunlarına göre bankaların bilgi verme yükümlülüğünün olmadığını ve banka gizliliği nedeni ile talebinizin yerine getirilemediğini belirtmek isterim.” şeklinde cevap verildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından kayıt sahipliği belgesinin davalı tarafından sunulmasının talep edildiği, söz konusu talebin dosyadaki ispat yükünün davacıda olması hususu gözönüne alınarak mahkememizin 16/06/2022 tarihli (3) no’lu ara kararı uyarınca reddedilmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonunda, davacı tarafından her ne kadar 100.000 USD tutarındaki tahvil nedeni ile davalının iflası talep edilmiş ise de, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında da anlaşılacağı gibi, davacının söz konusu tahvilin sahipliğini ispatlaması için tahvil sözleşmesi uyarınca kayıt kuruluşu olan Citigroup Global Markets Deutschland Ag’den tahvil sahipliğinin bilgisini yazılı olarak doğrulatmasının gerektiği, mevcut doğrulamanın davacı tarafından dosya kapsamına sunulmadığı, bu nedenden ötürü mahkememizce davacının söz konusu tahvilin kayıt sahipliğini tahvil sözleşmesi uyarınca ispatlayamadığı yönünde kanaat oluşmuş ve davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın Reddine,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70-TL harçtan, peşin alınan 59,30-TL harcın düşümü ile kalan 21,40-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım ile 18.000,00-TL iflas avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
6-Davalı tarafından yatırılan 100,00-TL gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 10 günlük süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/10/2022