Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/682 E. 2022/77 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/682 Esas
KARAR NO : 2022/77
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ : 24/09/2019
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
KR.YZL.TARİHİ : 11/02/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …, davalı S.S. … Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifinin mevcut yönetim kurulu tarafından 24.06.2019 tarihinde alınan haksız ve hukuka aykırı nitelikteki ortaklıktan çıkarılma kararı ile davalı kooperatifin ortaklığından çıkarılmış ve bu karar müvekkile … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bildirildiği, müvekkilinin, S.S. … Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifinin 24.02.2017 tarihinden bu yana kurucu ortağı olduğu, davalı kooperatifi kurmak için müvekkil ile birlikte toplam 16 kadın kurucu ortak tek bir 1 pay bedeli olan 100,00 TL’lik kuruluş sermayesini ödeyerek bir araya gelmiş, gerekli işlemlerin ardından T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın( Yeni unvan T.C. Ticaret Bakanlığı) 24.02.2017 tarih ve 25 sayılı oluru ile davalı kooperatifin kuruluşuna izin verildiği, … Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifinin Ana sözleşmesinin “Ortaklık Şartları” başlıklı 10. Maddesindeki tüm şartlara haiz olduğu, davalı kooperatif Yönetim Kurulu’nun haksız, geçersiz, gerçeklikle ilgisi bulunmayan ve hukuka aykırı 24.06.2019 tarihli kararı ile; “kooperatifin işlerinde bizzat çalışmayı yazılı olarak kabul ve taahhüt etmek” ortaklık şartını kaybettiği iddiasıyla 24.6.2019 tarihli ve 2019/15 sayılı yönetim kurulu kararı ile ortaklıkları çıkarıldığı, müvekkilinin kooperatif işlerinde bizzat çalışmadığı iddiasını kabul kabul etmediklerini, davalı kooperatif mevcut yönetim kurulu; kooperatif anasözleşmesinin “Ortaklıktan Çıkarma” başlıklı 14. Maddesinde belirtilen ihtar şartına uymadığı, Davalı kooperatifin, kooperatif ana sözleşmesinde “ortakların yükümlülüklerine uyması” hususunda müvekkile ihtarname göndermesi gerekirken, hiçbir şekilde ihtar ve ihbar yapılmaksızın müvekkil ortaklıktan çıkarma yoluna gitmesi anasözleşmeye ve mevzuata aykırılık teşkil ettiği, bu yönüyle söz konusu kararın iptali gerektiği, davalı kooperatifin kurulduğu tarihten itibaren müvekkillinin kooperatifteki işlerin daha iyiye gitmesi, ticari hayatta yer alabilmesi ve aktif çalışan, üreten bir ticari işletme olabilmesi için var gücüyle ve özveriyle bizzat çalıştığı, müvekkilinin başka mesleği ve para kazandığı bir gelir kaynağı olmaması hasebiyle davalı kooperatifi bir umut kaynağı olarak görmüş, kooperatife kuruluş işlemleri de dahil olmak üzere, kurulduğu günden itibaren emek vermiş, sahip çıkmış ve bizzat çalıştığı, hatta ve hatta müvekkilimin davalı kooperatifteki görevi; çay, temizlik, bulaşık, alışveriş dahil bütün işlerde çalıştığı, davalı kooperatifin mevcut yönetim kurulu, müvekkilimin kooperatif için sarf ettiği emeği ve çabayı hiçe saymakta, haksız bir şekilde, yapılan her işi kendilerine mal etmekte, güçlendikçe ve para kazandıkça müvekkilimi kooperatiften uzaklaştırmaya çalıştıkları, bu durumun hakkaniyete, yapılan usulsüz işlemler de hukuka aykırı olduğu, bu nedenlerle ve fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalmak kaydıyla davalı S.S. … Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifinin mevcut yönetim kurulu tarafından alınan, 24.06.2019 tarihli ve 2019/15 sayılı haksız ve hukuka aykırı nitelikteki müvekkilin ortaklıktan çıkarılma kararının iptaline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde yer alan aleyhe hususları kabul etmediklerini, haksız ve kötü niyetli iş bu davaya itiraz etmekle birlikte reddini talep ettiklerini, müvekkili S.S. … Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi 24.02.2017 tarihinde 16 kurucu kadın ortak ve tek bir pay bedeli olan 100,00TL ‘lik kuruluş sermayesi ile T.C. Ticaret Bakanlığı’nın 24.02.2017 tarih ve 25 sayılı oluru ile kurulduğu, müvekkili Kooperatifin ana sözleşmesinin ” Ortaklık Şartları ” başlıklı 10. Maddesinde Kooperatife üye olabilmek için” T.C. Vatandaşı ve medeni hakları kullanma ehliyetine sahip gerçek kişi kadın ya da kooperatifin amacına uygun faaliyet konusu bulunan kamu veya özel hukuk tüzel kişilerinden olmak gerektiği, davacı her ne kadar kooperatifin kurucu ortaklarından olsa da , bir süre sonra kooperatifin işlerinde bizzat çalışma yükümlülüğünü yerine getirmemeye başladığı, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine kendisine diğer ortaklar tarafından da kooperatif ile ilgili işlere katılım çağrısı yapılmasına rağmen çalışma yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacı, Ağustos 2017 tarihinden Genel Kurul Kararının alındığı Haziran 2019 tarihine kadar mazeretsiz ve izinsiz çalışmalara kendi isteği ile katılmadığı, müvekkili kooperatif, kadın girişimcilerin kendi emek ve sermayelerini ortaya koyması sonucu ortaya çıktığı, gerek kuruluş aşamasında gerekse sonraki süreçte büyük özveri isteyen bu girişimde, davacı da dahil olmak üzere diğer üyelikten çıkartılan kişilerin aynı özveriyi göstermemesi, mazeretsiz ve kendi istekleri ile çalışmalara katılmamaları kooperatifin işleyişini ve ilerleyişini engellediği, kooperatif genel olarak kadınların kendi üretimi olan, erişte, gözleme, pekmez, reçel v.b. Gıda ürünlerini hem üretip hem de piyasada tanınmasını nihayetinde de satışını amaçladığı, bu süreç kooperatif üyesi kadınların tam zamanlı çalışmasını, belirtilen iş bölümü ve planlamada etkin rol almasını gerektirmektedir. Davacı ise mazeretsiz olarak ve diğer kooperatif üyelerinin gerek telefonla gerek bizzat kendisine çağrı yapmasına rağmen çalışmalara katılmadığı, davacının iddia ettiği gibi kooperatifin kâr etmesi ve üyeler arasında paylaştırılmasının söz konusu olmadığı, gelişim aşamasında olan Kooperatif, ham madde ve demirbaş tedariki için ayrıca kredi çekmek zorunda kaldığı, davacının yine, üyelikten çıkartılan kişiler yerine alınan üyelerin fiili çalışmalarının olmadığı iddiası da gerçek dışı olduğu, davacının mobbing ve diğer gerçeğe aykırı iddialarını da kabul etmediklerini, davanın reddi ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER, KABUL VE DEĞERLENDİRME : Dava, Genel Kurul Kararı İptali istemine ilişkindir.
…Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/130 Esas, 2021/220 Karar sayılı ilamı ile; davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden olduğu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi Yargı çevresinin Ankara ilinini mülki sınırları (Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” olarak belirlendiğinden dava dosyasının görevli ve yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine devrinin gerektiği gerekçesi ile dosyanın mahkememize devredilmesine karar vermiştir.
Eldeki davanın muhtemel istinaf incelemesini yapacak olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 Esas, 2021/1732 Karar sayılı ilamındaki “… Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.” şeklindeki gerekçe ışığında Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı doğrultusunda ancak kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalarda mahkememizin görevli olacağı, eldeki davanın kararın yürürlük tarihinden önce açılmakla davada ilk tevzinin yapıldığı Polatlı 2. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin davada görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyayı mahkememize görevsizlik kararı ile değil devir kararı ile gönderdiğinden her iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmadığı kanaati ile aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1)Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince davanın usulden REDDİNE,
2)Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli Polatlı 2.Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesine gönderilmesine,
3)HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,

4)İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde resen HMK 20. Maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/02/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır