Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/681 E. 2022/70 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/681 Esas
KARAR NO : 2022/70

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/03/2017
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
KR.YZL.TARİHİ : 11/02/2022

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … aralarındaki bir ticari ilişki nedeniyle … isimli şahsa 20/02/2017 tarihinde 20/02/2017 vade tarihli 240.000,00 TL miktarlı çek tanzim ettiği, söz konusu çek de daha sonra davalı …’ a ciro edildiği, davalı iş bu borcun ödenmesi için keşideci müvekkil …’a başvurmuş ve müvekkilinin de çek konusu borcun tamamına karşılık …. parsel numaralı taşınmazları tapu müdürlüğünde yapmış oldukları taşınmaz satım sözleşmesi ile davalı …’ a devretmiş ve çek konusu borcun sona erdiği, bu sebeple müvekkilinin, davalı şahıstan Çekin iadesini talep etmişse de davalı, çekin yanında olmadığını ve ertesi gün kendisine teslim edeceğini ifade ederek iadeden kaçınmış daha sonra da bu taahhüdüne aykırı davranarak çeki geri vermediğini, davalı yan sonrasında söz konusu kambiyo senedini iade etmediği gibi bir de iş bu kambiyo senedine istinaden müvekkili aleyhine … İcra Dairesi’nin … Esas Sayılı icra takip dosyası ile Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlattığı, senet bedeli ödenmiş olmasına rağmen böylesi bir haksız işleme maruz kalan müvekkilinin oldukça zor duruma düştüğü, davalı da bu sebeple taşınmazları devraldığı için müvekkile hiçbir ödeme yapmadığı, müvekkilinin çek konusu borca karşılık bahsi geçen taşınmazları davalıya devrettiği gün ilgili tapu müdürlüğü’nde yanında akrabaları …. da var olup, borcun sona erdiğine dair yapılan tüm işlemlere tanık olduklarını, bununla birlikte müvekkilinin aynı gün bir başka kambiyo senedine bağlı borcunun alacaklısı …’a da …. Parsel numaralı taşınmazı alacaklı …’a olan borcuna karşılık devrettiği, … da taşınmaz devri ile birlikte borcun sona ermesiyle borç konusu Çeki müvekkile iade ettiği, ancak aynı işlemi yapan davalı şahıs taşınmazları devraldıktan sonra dahi takibe konu çeki müvekkile iade etmemiştir. … yaşanan olaylara ve diyaloglara dolayısıyla taşınmazların davalıya borcun tamamına karşılık verildiğine tanık olduğu, davalının bedelsiz senedi kullanarak müvekkil aleyhine icra takibi başlatması haksız fiil teşkil etmekte olup, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, Bununla birlikte davalının bu davranışı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 156. Maddesi gereğince aynı zamanda suç teşkil etmekte olduğundan tarafımızca … Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulduğu, Taraflar arasında borca karşılık olarak yapılmış olan taşınmaz satım sözleşmesinde ; ….karşılığında yani taşınmazların her bir metrekaresine 1 TL değer biçilerek devredilmiş olarak görünmekte ise de gösterilen bu bedeller gerçekdışı olup, tarafların gerçek iradeleri dahilinde işbu hukuki ilişki neticesinde anlaşılan asıl bedeller taşınmazların her bir metrekaresine 4,00 TL tutarında olup, taşınmazların gerçek bedellerinin, 164 Parsel Numarasına Kayıtlı Taşınmaz (18.850 m²) : 75.40,00 TL, 165 Parsel Numarasına Kayıtlı Taşınmaz (15.600 m²) : 62.400,00 TL, 178 Parsel Numarasına Kayıtlı Taşınmaz (14.900 m²) : 59.600,00 TL, 163 Parsel Numarasına Kayıtlı Taşınmaz (20.400 m²): 81.600,00 TL olduğu, davalı yanın taşınmazları müvekkilden satın aldıktan hemen bir hafta sonra erdal kılınç isimli şahsa 200.000,00 tl’ye sattığını, müvekkilimin dava sonuçlanıncaya kadar daha büyük mağduriyetler yaşamaması için ihtiyati tedbir kararı verilerek icra takip işlemlerinin durdurulmasına, davalı aleyhine açılan Menfi Tespit davasının kabulü ile müvekkilin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının icra takibi yaparken haksız ve de kötüniyetli olmasından dolayı davalı aleyhine takip konusu alacağın %40 ‘sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER, KABUL VE DEĞERLENDİRME :Dava; menfi tespit ve kötü niyet tazminatı istemine ilişkindir.
… 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. Karar sayılı ilamı ile; davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerden olduğu Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi Yargı çevresinin Ankara ilinini mülki sınırları (Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” olarak belirlendiğinden dava dosyasının görevli ve yetkili Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine devrinin gerektiği gerekçesi ile dosyanın mahkememize devredilmesine karar vermiştir.
Eldeki davanın muhtemel istinaf incelemesini yapacak olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 2021/1939 Esas, 2021/1732 Karar sayılı ilamındaki “… Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim karar 07.07.2021 günü alınmış, ancak yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.” şeklindeki gerekçe ışığında Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı doğrultusunda ancak kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davalarda mahkememizin görevli olacağı, eldeki davanın kararın yürürlük tarihinden önce açılmakla davada ilk tevzinin yapıldığı … 2. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi’nin davada görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiş ve … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyayı mahkememize görevsizlik kararı ile değil devir kararı ile gönderdiğinden her iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmadığı kanaati ile aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1)Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince davanın usulden REDDİNE,
2)Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli … 2.Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesine gönderilmesine,
3)HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,

4)İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde resen HMK 20. Maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunun taraflara ihtaratına,
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/02/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır