Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/62 E. 2021/227 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/62 Esas – 2021/227
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/62 Esas
KARAR NO : 2021/227
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/09/2013
KARAR TARİHİ : 31/03/2021
KR.YZL.TARİHİ : 02/04/2021

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı idarenin 15.05.2013 tarih ve 4769/19385 sayılı yazısıyla bildirilen 137.999,50-TL’lik reaktif ceza faturalarının geçersiz olduğunu ve davalıya borçlu bulunmadığının tespiti ile ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 137.999,50-TL olarak ödenen miktarın ödeme tarihi olan 26.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan istirdadını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; teşekkülleri ile şirket arasında 02/04/2009 tarihinde Sistem Kullanım Anlaşması imzalandığını ve 01/05/2009 tarihinde yürürlüğe girdiğini, daha sonra bu anlaşmanın 15/04/2010 – 29/02/2012 – 31/07/2012 – 05/12/2013 tarihlerinde revize edildiğini, her revize dönemi için Sistem Kullanım Anlaşmasının “Cezai Şartlar” başlıklı maddesi uyarınca işlem yapıldığını, ancak dava dilekçesinde iddia edildiği gibi Yöntem Bildirimi 1.5 maddesine göre cezai işlemlerin uygulanmadığını, Sistem Kullanım Anlaşmasının “Cezai Şartlar” başlıklı maddesinde tanımlanan ihlalle ilgili olarak Aralık 2009-Aralık 2012 dönemleri için 29/04/2013 tarihinde sistem kullanım ceza faturalarının düzenlenerek 14/05/2013 tarihli ve 4732 sayılı yazınının şirkete gönderildiğini, davacının 24/05/2013 tarihli yazısı ile faturalara itiraz ederek faturaları iade ettiğini, 31/05/2013 tarihli yazıları ile itirazları cevaplandırarak faturaları tekrar gönderdiklerini, ancak 18/06/2045 tarihli yazıları ile Ocak 2012 dönemi sistem kullanım ceza faturasına ilişkin 24/05/2013 tarihli yazılarında yer alan itirazlarında haklı oldukları ve iade faturası düzenlemeleri halinde gerekli işlemlerin yapılabileceğinin ifade edildiğini, dava konusu faturaların kesilmesi için sözleşmeden kaynaklanan bir uyarı yükümlülüklerinin olmadığı gibi yapılan tüm işlemlerin hukuka uygun olduğunu, davacı tarafın ödemeyi herhangi ihtirazi kayıt koymadan haklarını saklı tutmadan yaptığını, ihtirazi kayıt olmaksızın yapmış olduğu ödeme sonrası fatura tutarlarının iadesi için dava açmasının hukuki himayeden yararlanamayacağını, davanın kabulü anlamına gelmemek üzere faiz başlancının ancak temerrüt tarihi olabileceğini ve bu davanın temerrüt tarihinin dava tarihi olduğunu, bu nedenle faiz başlangıcına ilişkin talebe muvafakatlerinin bulunmadığını beyanla, davanın usul ve esas yönünden reddini talep etmiştir.
Mahkememiz’in 2013/632 Esas, 2013/552 Karar ve 11/09/2013 tarihli kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/5464 Esas, 2014/12803 Karar ve 01/10/2014 tarihli ilamı ile; “…davacı Organize Sanayi Bölgesi “Organize Sanayi Bölgeleri Hakkındaki 4562 Sayılı Kanunun 5.maddesinde belirtildiği üzere bir özel hukuk tüzel kişisidir.Ayrıca 29.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmak suretiyle yürürlüğe giren Organize Sanayi Bölgelerinin Elektrik Piyasası Faaliyetlerine ilişkin Yönetmeliğin 1. ve 4.maddelerine göre,ticari şekilde veya iktisadi esaslara göre işletilmekte,yaptığı işler itibariyle de ticarethane sayılmaktadır.
Nitekim,ASKİ Genel Müdürlüğü ile ilgili olarak önüne gelen bir ihtilaf nedeniyle Hukuk Genel Kurulu 21.09.1983 gün ve E:1980/11-2721, K:1983/823 sayılı ilamıyla;ASKİ tarafından “görülen hizmet bir kamu hizmeti ise de faaliyetin özel hukuk kuralları altında yapıldığını kabulle TTK’nun 18/1.maddesi anlamında tacir sayılacağına” karar vermiş; aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun İSKİ ile ilgili olarak verilen 29.11.1995 gün ve E:1995/11-647, K:1043; 03.10.2007 gün ve E:2007/4-597, K:2007/694, 15.06.2012 gün ve 2012/4-168 E,2012/397)sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
6102 sayılı TTK.nun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Bu tür ticari davalara ise Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılır. (TTK m.5/2)
Eldeki dava da, davacının gerçekleştirdiği elektrik dağıtım işinden kaynaklanan ve davalı … tarafından tahakkuk ettirilen ceza faturalarının geçersiz olduğunun tespiti ve ödenen ceza faturalarının istirdadı istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın çözümü Asliye Ticaret Mahkemesinin görevi içerisindedir.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, yargılamaya devam edilmesi, taraflardan delilleri sorulup saptanması, gösterilecek delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizin 2015/202 Esas, 2016/244 Karar sayılı ve 29/03/2016 tarihli kararı ile; “…Somut olayda, davacı şirket davaya konu fatura kapsamındaki cezaları … Bankası aracılıyla 26/06/2013 tarihinde itirazı kayıt koymaksızın ödemiştir. Bu durumda yapılan bu ödemelerin geri istenmesi mümkün değildir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2015/5587 Esas, 2016/548 Karar ve 08/02/2016 tarihli kararı ile Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığının 31.05.2012 tarih 2012/4523 Esas, 2012/9250 Karar sayılı ilamı da aynı yöne ilişkindir…” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 2015/202 Esas, 2016/244 Karar sayılı ve 29/03/2016 tarihli kararı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2017/1075 Esas, 2020/1997 Karar sayılı ve 10/06/2020 tarihli kararı ile; “…TBK’nın 78. maddesi sebepsiz zenginleşme hükümleri içerisinde yer alan bir maddedir. Taraflar arasında bir sözleşme bulunması halinde sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanmasına gerek yoktur. Sebepsiz zenginleşme tıpkı sözleşme ve haksız fiil gibi borç doğuran bir sebeptir ancak kanundan kaynaklanan bir alacak doğurur. Somut olayda taraflar arasında bir sözleşme bulunduğundan ihtilafın sözleşme hükümlerine göre çözülmesi gerekir. Bu itibarla TBK’nın 78. maddesinin olayınında uygulanma yeri yoktur.
Dava konusu uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen bir sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Taraflardan birinin sözleşme hükümlerine göre bir alacağı olması halinde bu alacağını sözleşmenin tabi olduğu zamanaşımı süresi içinde talep edebilir. Aynı kabulden hareketle sözleşme hükümlerine uymayan bir ödemenin de zamanaşımı süresi içinde iadesi talep edilebilecektir. Davalı tarafından düzenlenen faturanın sözleşme hükümlerine aykırı olduğunun kabul edilmesi halinde bunu ödeyen taraf ihtirazi kayıt ileri sürmesine gerek olmaksızın bu ödemeyi talep edebilir.
Dava konusu ceza faturaları, yapılan işin içeriğiyle doğrudan bağlantılı değildir. Ayrıca ceza faturalarının yapılan işin hakedişi sırasında düzenlenmiş olduğu da davalı tarafından iddia edilmemiştir. Bu nedenle sözleşmenin eki mahiyetinde olan genel şartnamenin 42. maddesinde yazıldığı şekilde ihtirazi kayıt konulmasına gerek olmadan ödeyen, zamanaşımı süresi içinde bu bedelin istirdatını talep edebilir.
Mahkemece davaya konu fatura kapsamındaki cezaların ihtirazı kayıt koymaksızın ödendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile mahkememiz kararı bozulmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılamada; davacı tarafından, davalı tarafından düzenlenen ceza tutanaklarına dayalı olarak ödenen ücretin istirdatı talep edilmiş olmakla söz konusu tutanağın 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 8.maddesine dayalı olarak düzenlendiği yargılama esnasında 02/10/2020 tarih ve 31322 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7257 sayılı “Elektrik Piyasası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un ” 33.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Ek-3 maddesinin 1.fırkası ile aynı kanunun 8.maddesinin 2.fıkrasının d bendinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda İdari Yargının görevli olduğunun düzenlendiği anlaşıldığından davanın HMK 114/1-b ve 115.maddeleri gereğince yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-b ve 115.maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle usulden reddine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 59,30-TL olduğundan peşin olarak alınan 2.356,70-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.297,40-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
3-Yasa değişikliği nedeniyle karar verildiğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısım var ise karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/03/2021