Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/469 E. 2021/652 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/446 Esas
KARAR NO : 2021/661

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/07/2021
KARAR TARİHİ : 08/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekilince mahkememize sunulan 13/07/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; dava konusunun rekabet yasağına aykırı davranılması nedeni ile sözleşmede kararlaştırılan 6 aylık brüt ücret tutarı olan 44.787,60-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan istemine ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin araç ekspertiz alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili ile dava dışı … ekpertiz ve Danışmanlık … Ltd. Şti arasında franchise ilişkisi bulunduğunu davalının ise ekspertiz uzmanı olarak 05/02/2018 tarihinde dava dışı şirkette çalışmaya başladığını, davalı şahsın 26/08/2020 tarihine kadar davacı müvekkili ile çalışmaya devam ettiğini ancak istifa etmek suretiyle görevinden ayrıldığını, davalı ile davacı müvekkili arasında 05/02/2018 tarihinde belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını ve Rekabet yasağı başlıklı 9. Maddesinde düzenlenen maddede belirtilen hususlara aykırı davranması neticesinde 6 aylık brüt ücret tutarında cezai şartın belirlendiğini, dava aşaması olan arabuluculuk için başvuru yaptıklarını ancak anlaşmaya varılamadığını beyan ederek, sözleşmeye aykırılık oluşturan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmede kararlaştırılan 6 aylık brüt ücret tutarı olan 44.787,60-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir
Davalı vekilince mahkememize sunulan 16/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı şirket olan … grup ile 2018 yılının şubat ayında çalışmaya başladığını, müvekkilinin mobing nedeni ile işten ayrıldığını, müvekkilinin çalışmaya başladığı tarihte iş sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin rekabet yasağını ihlal etmediğini, açılan davcanın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ile davacı şirket arasında yapılan sözleşmede müvekkiline okutulmadığını sadece paraf attırılarak imzalatıldığını, müvekkilinin rekabet yasağından bilgisi olmadığını arabuluculuk görüşmelerinde haberinin olduğunu, işçiye okutulmadan imzalatılan bu sözleşme genel işlem koşullarının dışına çıkılarak aydınlatma ve bilgilendirme yapılmadan imzalattırılan bir sözleşme olması nedeni ile rekabet yasağı hükmü geçerli sayılmaması gerektiğini, rekabet yasağının kararlaştırılabilmesi için, iş sözleşmesinin işçiye işverenin bazı sırlarını öğrenme imkânını vermesi gerektiğini, müvekkilinin eksper uzmanı olarak çalıştığını, davacı şirketin müşteri çevresi ve iş sırlarına ulaşma imkanının bulunmadığını, BK 444 2.fıkrası son cümlesinde geçen bu bilgiler kullanıldığında işverene önemli derece de zarar vermesi gerekmektedir hükmünün geçerli olduğunu ancak , bir zarar oluşturmasının mümkün olmadığını, ortada bir zarar bulunmadığını ve doğabilecek zarardan da bulunmadığını bu nedenle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini müvekkili adına talep etmiştir.
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağı tazmini istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin … Karar sayılı ilamında; “Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır. Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir.” içtihadında bulunulmuştur.
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağının tazmini istemi ile açılmış olup, talebin içeriği, uyuşmazlığın kaynağının iş sözleşmesi olması ve yukarıda anılan Yargıtay ilgili Dairesi’nin kararı gözetildiğinde görevli mahkeme iş mahkemeleridir. Bu nedenle davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3)HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4)İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde re’sen HMK 20. Maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunnu taraflara ihtaratına,
Dair, tarafların yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mankemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2021

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır