Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/465 E. 2021/691 K. 15.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/465 Esas
KARAR NO : 2021/691

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/07/2021
KARAR TARİHİ : 15/11/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekilince mahkememize sunulan dava dilekçesinde özetle; Davalı … ile müvekkili şirket arasında 02/02/2016 tarihinde akdedilen hizmet sözleşmesi ile davalı tarafın müvekkil şirket bünyesinde çalışmaya başladığını, davalının sözleşmenin akdedildiği 02/02/2016 tarihinden 30/12/2020 tarihine kadar müvekkil şirket bünyesinde satış pazarlama sorumlusu olarak çalıştığını, davalı tarafın müvekkili şirketteki işinden istifa ederek ayrıldığını, davalı tarafın istifa idaresini ortaya koyan ibraname dilekçesini ekinde sunduklarını, Müvekkili şirketin tarım alanında çalışan köklü bir firma olduğunu, uzun yıllardır yem bitkileri tohumlarını üretmek, çeşit geliştirmek ve yurtiçinde- yurtdışında bu tohumları tedarik etmek işlerini yürütmekte olduğunu, Müvekkil şirketin çalıştığı sektör rekabetin yoğun olarak yaşandığı bir sektör olduğunu, İşin doğası gereğince müvekkil şirket, çalışanları ile bu deneyimlerini ve ticari sır niteliğinde gizli bilgilerini de aktarmak durumunda olduğunu ayrıca müvekkil şirket kendi firmasına ilişkin ticari sır niteliği taşıyan bilgilerin gizliliğini de temin etmek zorunluluğu hissettiğini, bu nedenle çalışanları ile hizmet akdi imzalarken gizlilik ve sır saklama sözleşmesi de imzalanmakta olduğunu, davalı taraf da işe başladığı tarihte hizmet akdi ile birlikte Gizlilik ve Sır Saklama Sözleşmesi’ni 02.02.2016 tarihinde imzaladığını, ancak davalı taraf müvekkil şirketten ayrıldıktan sonra müvekkil şirket ile aralarındaki sözleşmeye aykırı olarak müvekkil şirketin müşterileri ile görüşmeler yapmış, müvekkil şirketin yürütmekte olduğu çözüm ve aynı marka ürünlere ilişkin faaliyetlerde bulunduğunu, bu durumun müvekkil şirketin müşterilerinin beyanları neticesinde tarafımızca öğrenildiğini, Gizlilik ve Sır Saklama Sözleşmesi’nin 3. maddesinde; “Personelin bu taahhütleri, taraflar arasındaki iş ilişkisinin herhangi bir nedenden sona ermesi halinde de herhangi bir süre ile sınırlı olmaksızın, aynen geçerli ve bağlayıcıdır.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre tarafların kendi irade beyanları ile akdettikleri sözleşme hükmü gereğince hizmet akdi sona erse de davalı tarafın sorumluluğu devam etmekte olduğunu, Gizlilik ve Sır Saklama Sözleşmesi’nin 4. maddesinde ise “personelin taahhütlerinden herhangi birini ihlal etmesi halinde yüz yirmi altı brüt maaş tutarındaki cezai şartı ve müvekkil şirketin uğrayacağı her türlü maddi- manevi, müspet- menfi zararı ve kaybını karşılayacağını garanti etmiştir.” hükmü ile davalının sözleşmeye aykırı faaliyetlerinin sonuçları düzenlendiğini, davalı taraf, yüz yirmi altı brüt maaş tutarındaki cezai şart olan 10.576,2 Amerikan dolarını müvekkil şirkete ödemek ve müvekkilin maddi ve manevi zararlarını karşılamakla yükümlü olduğunu davalı tarafa 26.02.2021 tarihinde Ankara 69. Noterliği’nin 06994 yevmiye numaralı İhtarnamesi ile haksız rekabet niteliğindeki faaliyetlerini durdurması ve sözleşme ile öngörülen cezai şart olan 10.576,2 Amerikan dolarını ödemesi için ihtar çekildiğini, ancak davalı taraf cevabi ihtarnamesinde tarafımızca çekilen ihtarnameyi kabul etmediğini bildirdiğini, arabuluculuk görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığını beyan ederek, davanın kabulüne, davalı tarafın haksız rekabete neden olan ve aralarındaki sözleşmeye aykırı faaliyetlerine son verilmesine, sözleşmeden kaynaklanan sözleşmeye aykırı faaliyetleri nedeniyle cezai şart olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00-TL’nin davalıdan tahsil edilmesine, müvekkili şirketin maddi ve manevi zararının giderilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilince mahkememize sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin açtığı haksız ve hukuki gerekçelerden uzak davayı kabul etmediklerini itiraz ettiklerini, davacı ile müvekkil arasında 02/02/2016 tarihinde hizmet akdi ile gizlilik ve sır saklama sözleşmesinin gerçekleştirildiğini, aynı tarihte müvekkilinin davacı şirket bünyesinde satış pazarlama sorumlusu sıfatı ile çalışmaya başladığını, müvekkilinin davacı ile düzenlenen sözleşmeye aykırı bir fiili bulunmadığı gibi iddia olunan fiillerinde hukuki gerekçelerden uzak ve haksız olduğunu ve sözleşmeye konulan hükümler ile ilgili mevzuata ve olağan yaşam koşullarına aykırılık teşkil ettiğini, hukuken geçersiz olduğunu, hukuken geçersiz olan sözleşmenin salahiyetinden söz edilemeyeceğini, dolayısı ile de müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini beyan ederek müvekkili aleyhine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağı tazmini istemine ilişkindir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.06.2021 tarih, …karar sayılı ilamında; “Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır. Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır. Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir.” içtihadında bulunulmuştur.
Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağının tazmini istemi ile açılmış olup, talebin içeriği, uyuşmazlığın kaynağının iş sözleşmesi olması ve yukarıda anılan Yargıtay ilgili Dairesi’nin kararı gözetildiğinde görevli mahkeme iş mahkemeleridir. Bu nedenle davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,
2- Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3)HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4)İş bu ilam taraflardan birinin süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde re’sen HMK 20. Maddesi gereğince mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususunnu taraflara ihtaratına,
Dair, tarafların yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mankemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
15/11/2021

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır

¸e-imzalıdır