Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/413 E. 2021/615 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/397 Esas
KARAR NO : 2021/644

DAVA : Yargılamanın yenilenmesi
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 28/10/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 01/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Yargılamanın yenilenmesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; temlik eden … Bankası tarafından 04/02/2010 tarihinde müvekkili aleyhine alacak davası ikame edildiğini, yargılama sırasında bankanın Ankara … Noterliği’nin 21/09/2011 tarih ve … yevmiye numaralı temlik sözleşmesi ile alacağını …’e temlik ettiğini, yapılan yargılama sonrasında mahkeme davalılardan müvekkili …’ün davacı bankaya karşı sorumluluğunun Borçlar Kanunu’nun 110 maddesinde sözü edilen 3.şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğunu kabul ederek müvekkilinin garanti sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğu kapsamında davanın kabulüne karar verdiğini ve ilamın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, kesinleşen mahkeme ilamına bakıldığında müvekkilinin sorumluluğunun temlik alana da geçtiği kabul edilerek davanın kabul edildiğini, ancak her ne kadar ilam kesinleşse de kesinleşen kararda ağır hukuki hata bulunduğunu, nitekim garanti sözleşmesinden kaynaklanan alacağın temlik ile 3.kişiye temlik edildiği sonucunun doğmadığını, 6098 sayılı Borçlar Kanunu 110 maddesinde düzenlenen sorumluluğun asıl borçtan tamamen bağımsız bir borç olduğunu, garanti sözleşmesinin borçlusunun açıkça muvafakati olmadığı sürece asıl alacağın temlikinin kendiliğinden garanti alacağının temlikine de yol açmayacağını, nitekim Yargıtay uygulamalarının da bu yönde olduğunu, mahkeme kararında ağır hukuki hata bulunduğunu, bilindiği üzere kesinleşmiş olsa da ağır hukuki hataların toplum vicdanını derin bir şekilde zedelediğini ve hukuk düzenine duyulan güveni ortadan kaldırdığını, yargılama sırasında meydana gelen hatalar ve eksiklikler çok ağır ise kararlara karşı olağan üstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi yolunun kabul edildiğini beyan ederek, Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Karar sayılı ilamının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Temlik alan/davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; istemin HMK 375 maddesinde yargılamanın iadesi sebeplerinin düzenlendiğini, davalı tarafın ileri sürdüğü şekilde hukuki meselenin yorumuna ilişkin konuların yargılamanın iadesi sebebi olmadığını, davanın HMK 377 maddesinde öngörülen 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Temlik eden … Bankası T.A.O. Adına çıkartılan tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen davaya cevap verilmediği gözetilerek, HMK 128 maddesi uyarınca tüm maddi vakıaları anılı banka tarafından inkar edildiği kabul edilmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 374 ve devamı maddeleri uyarınca yargılanmanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
Eldeki davada, mahkememizin … Karar sayılı ilamı ile … tarafından davalılar … ve … aleyhine açılan alacak davasında , sözleşme öncesi davalı …’ün 09.04.2008 tarihli dilekçesi ve davalıların dava dışı … Grup Ltd.Şti’de Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi olmaları dikkate alındığında; davacı banka ile davalılar arasında dava dışı … Grup Ltd. Şti’nin 16.10.2006 tarihli Kredi Genel Sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının davacıya karşı bağımsız ve asli bir taahhüt ile yükümlendiği, diğer bir anlatımla, dava dışı … Grup Ltd. Şti’nin kredi borcunun ödenmemesinden doğacak fiilinin bağımsız bir sözleşme ile garanti edildiği, sözleşmenin hukuki mahiyeti itibariyle; BK’nın 110. maddesinde sözü edilen üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu, beş adet protokolün BK’nın 110. maddesinde yazıldığı biçimde üçüncü kişinin fiilini taahhüt anlamında bir garanti sözleşmesi olduğunun kabulünün kaçınılmaz olduğu, … Bankası T.A.O. ve davalılar arasında yapılan beş adet protokole göre davalıların toplam taahhüdünün 1.920.000,00 TL olduğu, davalılardan … tarafından 300.000,00 TL ödenmekle davalıların taahhüdü 1.620.000,00 TL’ye düştüğü, dava dışı … Grup Ltd. Şti’nin toplam borcunun 2.629.329,60 TL olduğu, davalıların taleple bağlı kalınarak 700.000,00 TL’den sorumluluğunun kabulü gerektiği, BK’nın 18/2. maddesine göre borçlunun temlik alacaklısına karşı bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydı ile 700.000,00-TL’nin ıslah harcının yatırıldığı 14/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı …’e verilmesine karar verildiğini, ilamın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin … Karar sayılı ilamı ile onanmak ve yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin …. Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek sureti ile 17/02/2015 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamı ile sabit olup, somut olayda taraflar arasındaki ihtilafın davacı iddiasına göre ağır hukuki yanılgının yargılamanın iadesi sebebi olarak kabul edilip edilemeyeceği, yargılamanın iadesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplandığı saptanmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, yargılamanın iadesi, 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 10. ve HMK’nın 381/1. maddelerinde açıkça düzenlendiği üzere, bağımsız bir dava olup ayrı bir esasa kaydedilerek, dava değeri üzerinden nispi olarak peşin karar ve ilam harcı alınmalıdır. Bu kabulden hareketle, davacının yargılamanın iadesi istemli dava dilekçesi mahkememizin 2021/397 Esasına kaydı yapılmış, yine mahkememizin 21/06/2021 tarih ve 2021/397 esas sayılı tensip zaptı ile davacıya başvuru ve peşin harcı ayrıca gider avansını yatırması için muhtıra çıkartılmış, davacı tarafından süresi içerisinde gider avansını mahkeme veznesine depo etmiş ve eksik harcı ikmal etmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 375. maddesinde yargılamanın iadesi sebepleri sınırlı sayıda olmak üzere sayılmış olup; buna göre anılan madde hükmü uyarınca; “a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması, b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması, c)Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması, ç)Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması, d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması, e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması, f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması, g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması, ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması, h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması, ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması, i)Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.” sebeplerine dayanılarak yargılamanın iadesi talep edilebilir. HMK. 375. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olan yargılamanın yenilenmesi sebeplerini kıyas yoluyla genişletilmesi olanaksızdır.
Mahkememizce 12.12.2019 tarihli celsede, HMK. 379. maddesi uyarınca tarafların dinlenmesi sonrasında talebin ön incelemesi yapılmış, yapılan ön inceleme ile, her ne kadar davacı mahkememiz ilamındaki ağır hukuki yanılgı sebebi ile yargılamanın iadesine ilişkin işbu davayı açmış ise de, iddia olunan ağır hukuki yanılgının yargılamanın iadesi sebepleri arasında yer almadığı nazara alınarak; HMK 379/1-c maddesi uyarınca ileri sürülen yargılamanın iadesi sebebinin kanunda yazılı sebeplerden olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM :
1-Davanın HMK. 379/1-c maddesi uyarınca ESASA GİRMEDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 59,30-TL maktu harçtan, peşin alınan 11.954,25-TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.894,95-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 52.050,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK 333. maddesi gereğince talep halinde kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/10/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza