Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/339 E. 2021/516 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/339 Esas
KARAR NO : 2021/516
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 24/01/2011
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 24/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 02.08.2008 tarihinde davalının işveren olduğu, müvekkili ile arasında Sinop 500 Kişilik Öğrenci Yurdu İnşaatı Elektrik Tesisatı ve Mekanik Tesisat İşine İlişkin Sözleşme yapıldığını, sözleşmenin 9.maddesi gereği 500.000,00.-TL’lik teminat çeki, 06.08.2008 tarihinde yapılan Ankara Numune Hastanesine Bağlı Yenimahalle Devlet Hastanesi Ek Binası İnşaatı Elektrik Tesisatı ve Mekanik Tesisat İşi ile İlgili Taşeron Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin 9.maddesi gereğince 750.000,00.-TL, 02.01.2009 tarihinde Rize Pazar Hamidiye Mevkii 150 Yataklı Devlet Hastanesi İnşaatının Elektrik ve Mekanik Tesisat işi ile ilgili Taşeron Sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmenin 9.maddesi gereğince 750.000,00.-TL, son olarak 11.09.2006 tarihinde tarafları yine aynı olan Erzurum Oltu 100 Yataklı Devlet Hastanesi İnşaatı Tüm Mekanik Tesisatı İşine İlişkin Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin 9.maddesi gereğince 400.000,00.-TL’lik teminat çeklerinin açık tarihli olarak verildiğini, müvekkilinin bu sözleşmeler gereği üzerine düşen edimleri eksiksiz yerine getirdiğini, çeklerin anlaşmaya aykırı olarak …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile takibe konulan 30.01.2010 keşide tarihli 0302328 nolu 750.000,00.-TL ve 30.01.2010 keşide tarihli 500.000,00.-TL’lik çeklerden borçsuzluğunun tespitine, takibin iptaline ve %40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı çeklerinin müvekkili firmaya borcu karşılığı düzenlendiğini, davaya konu çeklerin sözleşmeden kaynaklanan edimlerle bir ilgisi olmadığını, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini ifa edemediğini, müvekkili firmanın idareye karşı taahhütlerini yerine getirmek zorunda olduğundan, davacının yarım bıraktığı işleri üçüncü kişilere tamamlattırdığını, davacının müvekkilin zarara uğrattığını, müvekkili firmaya borçlu olduğunu, bu nedenle icra takibi yapıldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava, eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında teminat olarak verilen ve icra takibine konu edilen çeklerden dolayı ifa nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Somut olayda davacı vekili dava dilekçesi ve yargılamalar sırasında alınan beyanları ile özellikle 24.01.2012 tarihli açıklama dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında, davalının işveren olduğu, Sinop 500 Kişilik Öğrenci Yurdu İnşaat ve Elektrik Tesisatı Mekanik işlerine ilişkin ve Ankara Numune Hastanesine Bağlı Yenimahalle Devlet Hastanesi Ek Bina İnşaat İşine Bağlı Elektrik ve İnşaat İşine ilişkin iki ayrı sözleşme yapıldığını, bu sözleşmelere göre müvekkilince sözleşmelerin 9.maddesine göre 500.000,00.-TL ve 750.000,00.-TL lik teminat çeklerinin verildiğini, müvekkiline sözleşme gereği üzerine düşen edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, çeklerin …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dosyası ile takibe konulduğunu beyanla, takibe konulan 30.01.2010 keşide tarihli 0302328 nolu 750.000,00.-TL bedelli ve 30.01.2010 keşide tarihli 500.000,00.-TL bedelli iki ayrı çekten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; takibe konu çeklerin davacı tarafça, müvekkili firmaya olan borcu karşılığı düzenlendiğini, sözleşmeden kaynaklanan edimlerle bir ilgisinin bulunmadığını, davacının sözleşme ile kararlaştırılan edimlerini ifa etmediğini, yarım bıraktığı işlerin dava dışı üçüncü kişilerce tamamlandığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
…İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı takip dosyasının celp ve incelenmesinden; alacaklı … İnş..A.Ş vekilince, borçlu … aleyhine, … A.Ş. … … Şubesine ait 30.01.2010 keşide tarihli 750.000,00.-TL ve 500.000,00.-TL bedelli iki ayrı çeke dayalı toplam 1.312.500,00.-TL alacağın tahsili talebi ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın tarafları arasında, Sinop 500 Kişilik Öğrenci Yurdu İnşaat işinde tüm mekanik tesisat işlerinin yapılması amacı ile 02.08.2008 tarihli Taşeron Sözleşmesi ve Ankara Numune Hastanesine Bağlı Yenimahalle Devlet Hastanesi Ek Bina İnşaat İşinde tüm mekanik tesisat işlerinin yapılması amacı ile 06.03.2008 tarihli Taşeron Sözleşmesinin yapıldığı konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı takip dayanağı 500.000,00.-TL ve 750.000,00.-TL miktarlı iki ayrı çekin 02.08.2008 tarihli ve 06.03.2008 tarihli Taşeron Sözleşmelerinin teminatı amacı ile verilip verilmediği, bu çeklerin teminat fonksiyonlarının devam edip etmediği, ediyor ise ne kadarlık kısmının teminat fonksiyonunun devam ettiği noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucu … tarihli karar ile davacı tarafça, 02.08.2008 tarihinde Sinop 500 Kişilik Öğrenci Yurdu İnşaatı Elektrik Tesisatı ve Mekanik Tesisat İşine İlişkin Sözleşme ve 06.08.2008 tarihinde yapılan Ankara Numune Hastanesine Bağlı Yenimahalle Devlet Hastanesi Ek Binası İnşaatı Elektrik Tesisatı ve Mekanik Tesisat İşi ile İlgili Taşeron Sözleşmesi ile üstlenilen imalatların, ana iş veren tarafından geçici ve kesin kabullerinin yapıldığı, ana işveren idarelerce geçici kabul tutanağında belirtilen eksik ve kusurlu işlerden dolayı Sinop işinde 3.554,24.-TL, Ankara Yenimahalle işinde 5.370,19.-TL değerinde eksik ve kusurlu imalatların bulunduğu, bu imalatlardan, davacı-taşeronun sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin … tarihli kararı ile “….2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir. Nitekim; Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında kabul edildiği üzere, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edilir. Ancak, sözleşme feshedilmiş ve işin üçüncü kişiye yaptırıldığı ileri sürülmüşse, bu kez karine, üçüncü kişi yararına oluşmaktadır. Elbette, her iki durumda da, bu karinelerin aksini ileri süren tarafın, bu savunmasını kanıtlanması mümkündür.
Somut olay incelendiğinde; taraflar arasında akdedilen dört ayrı sözleşmeden sadece 02.01.2009 tarihli “Rize ili Pazar ilçesi Hamidiye Mevkii 150 Yataklı Devlet Hastanesi İnşaatı” işinin elektrik ve mekanik tesisat işlerinin davalı tarafça taşeron olarak üstlenildiği sözleşme 21.12.2009 tarihli noter ihtarnamesi ile feshedilmiş, diğer üç sözleşme konusu işle ilgili olarak işlerin kesin kabulleri yapılarak binalar işletmeye açılmıştır. Kaldı ki, feshedilmiş sözleşme kapsamında verildiği ileri sürülen teminat çeki de, bu davanın konusunu oluşturmamaktadır. Bu nedenle; sözü edilen üç sözleşme feshedilmeyip ayakta kaldığından bu sözleşmeler kapsamında kalan işlerin tümüyle taşeron tarafından ifa edildiği karine olarak kabul edilir. Bu karinenin aksini savunan davalı yüklenicinin, bu savunmasını yasal delillerle ispatlaması gerekir. Davalı taraf, 18.02.2009 tarihli noter ihtarnamesi ile eksik ve kusurlu işlerin tamamlanmasını davacı taşerondan istemiş olmakla birlikte, sonrasında bu işlerin taşeron tarafından tamamlanmadığına dair bir belge ya da tespit bulunmamaktadır. Davalı yüklenici şirketçe bir kısım sözleşme, ödeme evrakı ve teklif ile faturalar sunulmuşsa da, bu belgeler, her zaman temini mümkün belgeler olup, eksik ve kusurlu işlerin taşeron tarafından tamamlanmadığını, bu belgelerde adı geçen taraflarca tamamlandığını ispatlamaya, davacı taşeron yararına oluşan karineyi çürütmeye yeterli delil olarak kabul edilemez.
Açıklanan kurallar ve somut olayda gerçekleşen duruma göre, taraflar arasında akdedilmiş ve feshedilmemiş sözleşmeler kapsamında kalan işler tamamlanmış olup, davalı yüklenici tarafça eksik ve kusurlu işlerin davacı taşeron tarafından tamamlanmadığı savunması kanıtlanamadığından, bilirkişiler kurulu raporunda geçici ve kesin kabul tutanaklarında belirlenen ve sonradan giderildiği anlaşılan eksik ve kusurlu işler bedelinin teminat çekleri bedelinden mahsubuna karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; davalı yüklenici şirket, dilekçeler aşaması ve ön inceleme duruşmasından sonra bir kısım belgeler sunmuş ve bu belgeler kapsamında davacı taşeronun sorumluluğunda bulunan SGK işçi primlerini taraflarının ödediğini, bu ödemelerin davacı taşeronun alacağından mahsup edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu türden belgelerin sunulması takas def’i ya da mahsup itirazı niteliğinde olabilir. Ancak, meselenin doğru bir şekilde çözümlenmesi için birbirinden farklı kavramlar olan takas ve mahsup kavramlarının netleştirilmesi zorunludur.
Takas, bir miktar para ya da konuları itibariyle aynı türden malı birbirine borçlu olan tarafların, borçların muaccel olması ve takas itirazının dermeyan edilmesi kaydıyla, az olan borcun çok olana nazaran sona erdirilmesi olarak tanımlanabilir. Takas, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir hak olup, sözleşme niteliğinde bulunmadığından, takas iradesinin muhatabına ulaşmasıyla birlikte sonuç doğurmaya başlayacağı kabul edilir. Bu nedenle, takas iradesinin açıklanmamış olması ya da açıklansa bile karşı tarafa varmaması halinde borçların takasından söz edilemez. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, takas, borcu sona erdiren nedenlerden biridir. Nitekim; uyuşmazlık tarihi itibariyle olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Borçların Sükutu” başlığı altında, 118 vd maddelerinde aynı nitelikte düzenlemelere yer verilerek, takasın borcu sona erdiren nedenlerden biri olduğu açıkça kabul edilmiştir. Diğer taraftan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 139 vd maddelerinde de, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun takasa ilişkin hükümleri dili sadeleştirilmek suretiyle aynen korunmuştur.
Mahsup ise, bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak, alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı yükümlülüklerin alacaktan indirilmesidir. Mahsuplaşmada, takastan farklı olarak iki ayrı alacak bulunmamaktadır. Buna göre, alacak miktarından tenzil edilecek değer, karşı alacak olmayıp, gerçek alacağı bulmak üzere hesaplanan alacaktan indirilmesi gereken bir bedeldir. Bu nedenle, mahsupta hukuken karşılıklı alacaklılık ilişkisinden öte, alacağın gerçek miktarının tespiti için yapılan bir işlemin varlığı kabul edilmelidir. Mahsupta, doğmuş bir alacaktan söz edilemeyeceği için, mahsubun borcu sona erdiren bir neden olduğu da düşünülemez. Ayrıca, mahsup talebi hukuki niteliği itibariyle def’i olmayıp; itiraz niteliğinde olduğundan, savunmanın genişletilmesi yasağına tabi kabul edilmez. Bu yönüyle, Dairemizin …. Esas ve Karar sayılı ilamında gösterildiği üzere, mahsubun yargılama devam ettiği sürece karşı tarafın muvafakatı olmaksızın ileri sürülmesi mümkündür.
Dairemizin yerleşik uygulamalarında, aynı sözleşme ilişkisi nedeniyle taraflardan birinin katlandığı bazı yükümlülüklerin ya da elde ettiği bir kısım semerelerin diğer tarafın alacağından indirilmesi talebi, hukuki niteliği itibariyle, takas değil, “mahsuplaşma” olarak nitelendirilmektedir… Somut olayda ileri sürüldüğü gibi, davacı taşeronun, sözleşmesine göre kendi yükümlülüğünde olan işçi primlerini ödemeyerek bu primleri yüklenicinin ödemek zorunda bırakıldığı yönündeki itirazının, maddi vakıa olarak yüklenicinin katlanmış olduğu mali yükümlülüğün taşeron alacağından tenzil edilmesi talebi niteliğinde olduğu, bu bakımdan; davalı savunmasının mahsuplaşma itirazı niteliğinde bulunduğu görülmektedir.
Davalı tarafça, yargılama sırasında cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen belgeler ve daha sonra ibraz edilen belgelerle davacı taşeronun sigorta prim borçlarının ödendiği ileri sürüldüğünden, taşeronun işçilerinin sigorta prim ödemelerinin yüklenici tarafından yapıldığı savunması, hukuki niteliği itibariyle, aynı hukuki ilişkiden doğup, sözleşmelerin 13. maddeleri kapsamında taşeronun yüklenmiş olduğu bir edimin yüklenici tarafından yerine getirildiğinin iddia edilmiş olmasına göre, mahsup itirazı niteliğindedir. Mahkemenin, bu belgelerin dilekçeler aşamasından sonra ileri sürüldüğü ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı gerekçesiyle incelenmesinin mümkün olmadığı yönündeki gerekçesi, bu açıklamalar doğrultusunda yerinde değildir.
Mahkemece yapılacak iş; konusunda uzman bir bilirkişiden bu belgeler ve ödemelerin dayanağı olan hesaplarla yapılan ödemelerin kimin borcuna ilişkin olduğu konusunda rapor almak, sonucuna göre, davacı taşeronun yükümlülüğünde olup, davalı yüklenici tarafından yapıldığı tespit edilen bir ödeme bulunması halinde, bu ödemelerin mahsubundan sonra kalan miktar yönünden menfi tespit kararı verilmesinden ibarettir.
Kararın açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir….” şeklindeki gerekçeyle mahkememiz ilamının bozulmasına karar verilmiş, mahkememizin 09.06.2016 tarihli celsede bozma kararının (2) nolu bendi yönünde uyulmasına, (3) nolu bendi yönünden ise oy çokluğu ile önceki kararda direnilmesine karar verilmek suretiyle, … karar sayılı ilam ile, “Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin … tarihli bozma ilamının (3) nolu kısmı yönünden önceki Mahkeme kararımızda direnilmesine, Davanın kabulüne, Davacının davalı tarafa, …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası dayanağı … A.Ş. … Şb.’ne ait 30.01.2010 keşide tarihli 750.000,00-TL bedelli ve … A.Ş.. … Şb’ne ait 30.01.2010 keşide tarihli 500.000,00-TL bedelli çeklerden dolayı borçsuzluğunun tespitine, Davacı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine,” hükmedilmiş, öncelikle, Hukuk Genel Kurulu’nun … Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle mahkememizin direnme kararı bozulmasına, bozma ilamına uyulan kısım yönünden ise Yargıtay 15. HD. … Karar sayılı ilamı ile dava konusu çeklerden dolayı hükmün 2. bendinde yer alan menfi tespit istemine ilişkin hükmün onanmasına karar verilmiş, yine karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek suretiyle mahkememiz ilamının menfi tespite ilişkin kısmının kesinleştiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bozma ilamı ile Yargıtay 15. HD. Onama ilamı çerçevesinde yapılan değerlendirmede, mahkememizce Hukuk Genel Kurulu’nun kesin kararı doğrultusunda davalının mahsup itirazının değerlendirilerek, davacı-taşeronun edimi olduğu halde davalı-yüklenici tarafından yapılan ödeme olup olmadığının tespiti, böyle bir ödeme bulunması halinde ödemelerin mahsubundan sonra davacıların menfi tespit talebi yönünden karar verilmesi gerektiği, ancak mahkememizin davacının menfi tespite konu talebi hakkında tesis etmiş olduğu hükmün Yargıtay 15. HD.’nin ilamı ile onanmak ve karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek suretiyle 15.03.2021 tarihinde kesinleştiği, bu suretle davalının mahsup itirazı çerçevesinde yapılacak inceleme ile davaya konu çeklerden mahsubu gereken bir ödeme bulunması halinde dahi, işbu yargılamada çeklerden mahsup işleminin menfi tespite ilişkin kesinleşmiş karar nedeniyle yapılamayacağı, davalının mahsup itirazının kesinleşen ilam nedeniyle işbu yargılamada konusuz kaldığı, var ise alacağını ayrı bir davaya konu etmesi gerektiği nazara alınarak, davalının mahsup itirazı hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeler ışığında;
1-Davacının davalı tarafa, …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası dayanağı … A.Ş. … Şb.’ne ait 30.01.2010 keşide tarihli 750.000,00-TL bedelli ve … A.Ş.. … Şb’ne ait 30.01.2010 keşide tarihli 500.000,00-TL bedelli çeklerden dolayı borçsuzluğunun tespitine ilişkin talebi yönünden kurulan mahkememizin …. karar sayılı ilamı kesinleşmekle yeniden hüküm tesisine yer olmadığına,
2-Davalının mahsup itirazı hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3-İşbu yargılamanın feri nitelikteki davalı mahsup itirazına ilişkin yapılması karşısında taraflar yararına vekalet ücreti takdirine ve yargılama gideri takdirine hükmedilmesine yer olmadığına,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/09/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza