Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/272 E. 2021/512 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/272 Esas – 2021/512
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/272 Esas
KARAR NO : 2021/512

DAVA : Tanıma Ve Tenfiz
DAVA TARİHİ : 22/04/2021
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 24/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tanıma Ve Tenfiz davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 28.03.2006 tarihinde Avusturya’da sandviç büfesi açtığını, 14.12.2007 tarihinde ekonomik koşullar nedeniyle işletmeyi kapattığını, … Bölge Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile iflas davası açılarak iflas işlemlerine başlandığını, ilan gereği alacaklıların yedi emin alacaklılarını bildirdiği ve yedi emin tarafından borç listesi yapılarak ödenmesi gereken miktarın saptandığı, mahkemece belirlenen miktarın (borçların %10’u) ödendikten sonra … Sulh/Hukuk Bölge Mahkemesi’nin 07.11.2016 tarih, … sayılı karar ile iflasın tamamlanmasına karar verildiği ve kalan borçlardan müvekkilinin muaf tutulduğunu, ilamın 04.11.2016 tarihinde kesinleştiğini beyan ederek, … Sulh/Hukuk Bölge Mahkemesi’nin 07.11.2016 tarih, … sayılı yabancı mahkeme iflas kararının tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE: Dava, yabancı mahkeme ilamının tanınması istemine ilişkindir.
Eldeki davada, … Bölge Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile davacının başvurusu ile borç eritme davası açıldığı, … Sulh/Hukuk Bölge Mahkemesi’nin 07.11.2016 tarih, … sayılı kararı ile borç eritme süresinin sonlandırıldığı ve borçlunun kalan borçlarından muafiyetine karar verildiği, anılı ilamın 04.11.2016 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafından davaya konu ilam aslının ve tercümesinin ve mahkeme ilamının kesinleştiğine ilişkin şerhin dosyaya ibraz edildiği, dosya kapsamı ile sabittir.
Mahkememizce anılı ilamın Avusturya mevzuatındaki hukuki durumunun tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişi mahkememize ibraz etmiş olduğu 23.06.2021 tarihli raporundan, Avusturya İflas Kanunu’nun 199-216 arasında iflas davası devam eder iken borçlarının belirli bir yüzdesini belirli bir sürede ödemek ve kalan borçtan muaf tutulmak amacıyla borçtan muaf olma ile birlikte borcu söndürme/eritme usulünün düzenlendiği, kurumun iflas kararı verilmiş olan borçlunun borçlarından kurtulmasını sağlayan bir yöntem olduğu, kuruma ancak mahkeme dışı uzlaşma yoluyla borçların yeniden yapılandırılmasından sonra mahkemeye sunulabilecek bir talep olduğu, mahkeme dışı uzlaşma yoluyla borçların yeniden yapılandırma talebi alacaklılarca reddedilir ise mahkemenin bu usulün uygulanmasına karar vermekte takdir yetkisinin olmadığı, kurumun uygulanmasına alacaklıların onayının da gerekmediği, mahkemece talep üzerine kayyım/yediemin atandığı, borçlunun tüm gelirlerinin kanundan kaynaklı olarak kayyıma temlik edildiği, kayyımın bu gelirlerden alacaklılara ödeme yaptığı, 2017’den sonra alacaklılara borcun en az %10’u kadar bir ödeme yapılması durumunda borç miktarının geriye kalan %90’ından müflisin muaf tutulduğu, ilamın kesinleşmesi ile Avusturya İflas Kanunu’nun 200/4 maddesi uyarınca iflasın kaldırılmasına karar verildiği, “borcun eritilmesi ve kalan borçtan muafiyete ilişkin” mahkeme kararının bütün alacaklıları öyle ki alacağını süresi içerisinde atanmış olan kayyıma bildirmeyen alacaklıları dahi bağladığı borçlunun onlar bakımından da borçtan muaf sayıldığı (Avusturya İflas Yasası’nın 2014/1), kurumun Türk Hukuku’nda tam bir karşılığının bulunmadığı belirlenmiştir.
5718 sayılı yasanın 58/1 maddesi uyarınca tanımada, yasanın 54. maddesinin 1. fıkrasının A maddesinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Türk Mahkemelerince tenfiz kararı verilmesini düzenleyen 5718 S.Y. 50 ve vd. maddeleri gereğince tanıma kararı verilebilmesi için ilamın Türk mahkemelerinin kesin yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması, kararın Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmaması, tenfizi istenen kişiye o yer kanunları uyarınca usulüne uygun olarak savunma hakkı verilmiş olması, yabancı mahkeme kararının aslının talep ekinde yerel mahkemeye sunulmuş olması ve yabancı mahkeme kararının kesinleşmiş olması gerekir.
Yabancı mahkeme kararlarının tanınabilmesi için MÖHUK’nın 50. maddesinde aranan ön şartların yanında ayrıca MÖHUK’nın 54. maddesinde asli şartlar düzenlenmiş olup, kararın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmamasıdır. Diğer şart ise, MÖHUK’nın 54/c maddesi gereğince, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasıdır. Kamu düzeni doktrinde genel olarak; “bir toplumun, belirli bir zaman dilimi içerisinde, siyasi, sosyal, ekonomik, ahlaki ve hukuki açılardan temel yapısını belirleyen ve temel çıkarlarını koruyan kurum ve kurallar bütünüdür.” şeklinde tanımlanmaktadır (Tanrıver, Süha: Yabancı Hakem Kararlarının Türkiye’de Tenfizinde Kamu Düzeninin Rolü, Prof. Dr. Ali Bozer’e Armağan, Ankara 1988, s. 152). İç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensiplere, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir.

Yukarıda açıklanan hukuki gerekçeler ve ibraz edilen bilirkişi raporu çerçevesinde maddi olayımız irdelendiğinde; davacı tacir olarak kabul edilse dahi davaya konu ilamın Anayasada düzenlenen temel hak ve özgürlükler içerisinde yer alan mülkiyet hakkını ihlal ettiği, dolayısıyla kamu düzenine açıkça aykırı olduğu, nitekim hiçbir alacaklının kabulüne bağlı olmaksızın alacağın %90’ından borçlunun muafiyetine (kurtulmasına) yol açtığı, alacaklılara savunma hakkının tanınmadığı kabul edilerek, davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeleri binaen;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 59,30-TL maktu harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Yatırılan gider avansından artan kısmın HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/09/2021