Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/12 E. 2021/128 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/12 Esas
KARAR NO : 2021/128

TEMLİK EDENLER : 1- …
TEMLİK ALAN-

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/05/2016
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 03/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilleri … ve … Nakliyat İnş.Taah.Tic. ile davalı … Çimento San. ve Tic. A.Ş. arasında 01.02.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere “… Çimento Sanayii ve Ticaret A.Ş. … ve … Fabrikaları İçin Kömür Klinker Taşıma İşleri Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmenin 4.maddesi uyarınca sözleşme süresinin 01.02.2014 tarihinden başlayarak 31.12.2014 tarihine kadar 11 ay olarak belirlendiğini, sözleşme çerçevesinde çalışmaya başlayan tarafların karşılıklı ticari güven ve uyumun sağlanması ile esas sözleşmenin süresinin uzatılması, fiyat-fiyat değişikliği kriterleri, ödeme vadesi vb. hususlara ilişkin olarak ek bir protokol yapmayı uygun gördüklerini ve 25.12.2014 tarihli … Çimento Sanayii ve Ticaret A.Ş. … ve … Fabrikaları İçin Kömür Klinker Taşıma İşleri Sözleşmesine Ek Protokol” imzalandığını, imzalanan ek protokol ile yeni birim fiyatlar belirlenmiş ve esas sözleşmenin süresinin 01.01.2015 tarihinden itibaren iki (2) yıl süre ile uzatılmasına karar verildiğini, davalı işveren firmanın müvekkilin çalışma anlayışı ve yaptığı işten memnun olması ile yine taraflar arasında yakalanan ticari uyum ve güven çerçevesinde müvekkiline yeni bir iş verilerek 23.03.2015 tarihli “Dökme Çimento Taşıma Sözleşmesi” imzalandığını ve bu işin de 2 yıl süre ile müvekkil tarafından yapılmasının uygun görüldüğünü, bu doğrultuda artan iş yükü kapsamında müvekkil tarafından işlerin gereği gibi yerine getirilebilmesi için araç parkının genişletildiğini, yeni personel istihdamının sağlandığını ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeler bankalara ibraz edilerek, yapılan kredi sözleşmeleri doğrultusunda finanse edilmek üzere 31 adet Çekici ve 35 adet Dorse olmak üzere toplamda 66 adet araç satın alındığını, davalı firmada idari kadroda değişikliğe gidildiğini ve bu kadronun müvekkili firma ile çalışmak istemediğini, müvekkil tarafından yeni yönetimle görüşmeler yapıldığını, fakat yeni yönetimin sözleşmenin feshedilerek işin yeni bir firmaya verileceğini müvekkiline karşı şifahen dile getirildiğini, … Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş. … ve … Fabrikaları İçin Kömür Klinker Taşıma Sözleşmesinin … Noterliği’nin 06.04.2016 tarih ve 2853 yevmiye nolu Fesih İhbarnamesi ile davalı firma tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, fesih işleminden sonra müvekkilinin işyerine ağrılarak devam etmekte olan 01.03.2015 yürürlük tarihli “Dökme Çimento Taşıma Sözleşmesi” işine devam edebilmesi için de yeni fiyat teklifi sunulmasının talep edildiğini, bu sözleşme için yeni bir teklif verildiğini ancak işin müvekkilinin hali hazırda yapmakta olduğu fiyattan çok daha fazla bir bedelle ve üstelik yine müvekkilinin sözleşmesi sona ermeden üçüncü bir firmaya verildiğini, hemen ardından … Noterliği 04.05.2016 tarih ve 3555 Yevmiye nolu Fesih İhbarnamesi ile “Dökme Çimento Taşıma Sözleşmesi”nin feshedildiğinin müvekilline bildirildiğini, yine taraflar arasında esas sözleşme üzerinden sübvanse edilmek üzere imzalanmış bulunan “…ve … Fabrikaları için Kömür-Klinker Taşıma İşleri Sözleşmesi”nin de feshedildiği … Noterliği 04.05.2016 tarih ve 3554 Yevmiye Nolu Fesih İhbarnamesi ile müvekkiline bildirildiğini, sözleşmelerin feshindeki asıl amacın ticari açıdan karlı olarak değerlendirilen bu işlerin kendilerine yakın olan firmalara verilmek istenmesi olduğunu, müvekkilinin sözleşmelerin davalı işverenlikçe hiç bir geçerli sebep gösterilmeksizin tamamen keyfi bir şekilde feshedilmesi nedeniyle kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlarını ödeyemeyecek duruma düşmüş; cebri icra işlemleri ile karşılaşmamak adına araçlarının bir kısmını ise piyasa fiyatının çok altında alelacele elden çıkartmak zorunda kaldığını beyanla; davalı işveren tarafindan uyuşmazlık konusu sözleşmelerin haksız ve hukuka aykırı şekilde feshedilmesi nedeniyle, müvekkilin sözleşmelerin tamamlanacağı inancıyla bankalara ödemek zorunda kaldığı kredi faizleri, bedelinden düşük miktarda satmak zorunda kaldığı araç ve dorseler ile yukarıda ayrıntılı şekilde değinilen sair hususlardan kaynaklanan, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00-TL menfii-müspet maddi zararının tazminine, yine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 450.000,00-TL Mahrum Kalınan Kar bedelinin davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiş;
Müteakiben davacı vekili mahkememizin 13/12/2018 tarihli celsesinde dava dilekçesinde bahsi geçen 50.000,00 TL’nin 5.000,00 TL’sinin …, 45.000,00 TL’sinin … … Ltd. Şti için, yine 450.000,00 TL mahrum kalınan karın 85.000,00 TL’sinin …, 365.000,00 TL’sinin ise davalı … … Ltd. Şti tarafından talep edildiğini beyan etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; usule ilişkin olarak; iki ayrı davacının bulunduğu ve bunlar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığını, netice ve istem bölümünde de hangi davacı için ne miktarda istemde bulunulduğunun anlaşılmadığını, bu halinde yargılamada hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, bu nedenle dava dilekçesinin reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak; davacı tarafın tacir olduğunu, basiretli bir işadamı olarak tüm düzenlemelere vakıf olduğunu, bu sözleşme düzenlemeleri gereğince müvekkili şirketin bunları kullanması durumundaki sonuçlarını baştan kabul ettiğini ve her ne nam altında olursa olsun itirazda bulunamayacağını, hak, zarar, ziyan talep etmeyeceğini kabul ve taahhüt ettiklerini, etik dışı davranışlar edeni ile sözleşmelerin feshedildiğini, ortada nedensiz ve keyfi bir fesih iradesinin olmadığını, kurumsal bir yapının bu tür refleksler vermesinin gerek kurumsal yapısındaki karar verme mekanizmaları, gerekse yabancı bir grubun Türkiye yatırımı olması, gerekse de ticareten mümkün olmadığını, davacı tarafın bu ticari ilişkileri ahbap-çavuş ilişkisine döndüğü için sözleşmelerin feshedildiğini ve çalışanlarının da iş hayatlarını sona erdirdiğini beyanla; fazlaya ilişkin her türlü talep, dava şikayet vb hakları saklı kalmak kaydıyla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet zararın tazmini talebine ilişkindir.
Eldeki davada, davalı ile davacı … arasında 25.02.2014 tarihli sözleşme ve 25.12.2014 tarihli ek protokol imzalandığı, yine davalı ile davacı … Grup … Ltd. Şti. ile Dökme Çimento Taşıma sözleşmesinin akdedildiği, davalının … … Noterliği taarfından taniz edilen 2 ayrı ihtarname ile her iki davacı ile arasında akdedilen sözleşmeyi feshettiği noktasında ihtilaf bulunmayıp, taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmelerin davalı tarafından haklı nedenlerle feshedilip feshedilmediği, sözleşmenin feshi nedeniyle davacıların zararının oluşup oluşmadığı, var ise miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Mahkememizden verilen …..Karar ve 13/12/2018 tarihli kararında, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiş, mahkememizce verilen karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. tarihli ilamı ile “… Dosyaya Ankara …. Noterliği tarafından gönderilen …numaralı alacağın temliki sözleşmesine göre, bu davanın davacıları tarafından, davalı Şirket nezdinde bulunan ve halen işbu dava ile yargılama konusu olan alacak, ticari ilişkiden kaynaklanan borca karşılık dava dışı ….San. Ltd. Şti.’ye temlik edilmiştir. Anılan temliknamenin incelenmesinden, işbu davada talep edilen 500.000,00 TL’nin tamamının, davacılarca dava dışı şirkete temlik edildiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 125/2. maddesi uyarınca “Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.” Somut uyuşmazlıkta da davacı tarafça, dava konusu alacağın tamamının dava dışı şirkete temlik edilmesiyle anılan hüküm uyarınca devralan kişinin davacı yerine geçmesi, davanın kaldığı yerden itibaren bu kişi huzurunda görülmesi gerekir. İlk derece mahkemesi ise karar tarihinden önce gerçekleşen bu devri hiç dikkate almamış, dava konusunu devreden davacılar huzurunda davayı görmeye devam etmiş, karar başlığında da sadece anılan taraflar davacı olarak göstermiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 125/2. maddesi uyarınca, usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlanmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş…” gerekçesi ile mahkememizin …. Karar sayılı kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce yukarıda aktarılan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Karar sayılı ve 06/11/2020 tarihli ilamı gereğince temlik alan …. San. Ltd. Şti. davacı olarak Uyap sistemine kaydı yapılarak usulüne uygun olarak kendisine davetiye çıkartılmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
İş bu dava konusu olayda, davalı ile davacı … arasında akdedilen ve 15.12.2014 tarihli ek protokol ile 01.01.2015 tarihinden itibaren 2 yıl süre ile uzatılan sözleşmenin 14.8 maddesi uyarınca davalının dilediği zaman tek taraflı suretle fesih etme hakkına sahip olduğu ve sözleşmenin bu şekilde feshi halinde her ne nam adı altında olursa olsun hiçbir hak, zarar-ziyan talebinde bulunmayacağının düzenlendiği, yine davalı ile davacı … ..Ltd. Şti. arasında akdedilen 01.03.2015 tarihinden başlayarak 28.02.2017 tarihine kadar geçerli olan sözleşmenin 12.1 maddesinde ise davalıya hiçbir kanuni ihtarata ve hüküm istihsaline gerek kalmaksızın sözleşmeyi feshetme, teminatı nakde çevirme hakkı tanındığı, bu durumda davalı şirketin hiçbir itirazda hak, zarar-ziyan talebinde bulunamayacağının düzenlendiği, davacı … yönünden sözleşmenin 06.04.2016 tarihinde, davacı … … Ltd. Şti. yönünden ise, 04.05.2016 tarihinde davalı tarafından sözleşmenin tek taraflı feshedilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama, tüm dosya kapsamı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … tarihli ilamı, dosyaya sunulan delillerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde;
Dava konusu sözleşmenin taraflarının tacir olduğu TTK.’nun 18.2 maddesine göre tacirlerin tüm işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranmasının esas olduğu bu ilkenin sözleşmenin imzası, ifası ve feshi aşamalarının hepsinde gözetilmesi gereken ilke olması nedeni ile; sözleşmenin 14.8 maddesi ile ek protokolün 12.8 maddelerinde düzenlenen tek taraflı fesih hakkının bilerek ve isteyerek imzalaması karşısında sözleşmenin bu maddesine, basiretli bir tacir olarak davacıların bağlı kalması gerektiği,
Süreli bir sözleşmenin haklı bir neden olmaksızın tek taraflı olarak feshi halinde, BK.96.maddesi uyarınca, sözleşmeyi fesheden taraf diğer tarafın müsbet zararlarını ödemekle yükümlü olduğu, meğer ki feshin haklı olduğunu kanıtlasın, ya da kendisine bir kusur atfedilemeyeceğini kanıtlasın. Bu itibarla, uyuşmazlık konusu sözleşme hükümlerinin Medeni Kanunun 2. maddesi kapsamında bir hakkın keyfi olarak sırf başkasını zarara sokmak şeklinde kötüye kullanılamayacağı,
Feshin haklılığı hususunda ise, davalı vekili tarafından feshe gerekçe olarak gösterilen, müvekkili şirketin eski çalışanı … ile davacı … arasında parasal ilişki bulunduğu, söz konusu çalışanın bu sebeple iş akdinin sonlandırıldığı beyan edilmekle dosyaya ibraz edilen banka havale dekontlarından ve …. Şubesinden gelen 30.07.2018 tarihli müzekkere cevabından davacı … ile davalı eski şirket çalışanı olduğu iddia edilen … arasında her ay önce … tarafından para gönderiminde bulunulduğu ertesi gün … tarafından gönderi miktarı kadar paranın tekrar …’a havale edildiği, karşılıklı bu işlemin sözleşme süresi içerisinde 24/05/2014 ila 29/04/2014 tarihleri arasında neredeyse her ay tekrarlandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, bir kişinin düzenli olarak her ay başka bir kişiden borç alması ve ertesi gün ödemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu para ilişkisinin … tarafından çalışanı olduğu firma yetkililerinden gizlemesi bu para ilişkisinin hangi amaçla neden yapıldığının bilinmemesi, öğrenildiğinde firma tarafından çalışanın görevine son verilmesi birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmeye taraf olan kişiler arasındaki ticari ilişkide şüphe oluştuğu ve ticari güven ilişkisinin zedelendiği, bu durumda davalı firmadan söz konusu ticari ilişkiye devam etmesinin beklenemeyeceği, sözleşmelerin ilgili maddeleri uyarınca tek taraflı olarak fesih hakkının kullanılmasının haklı gerekçeye dayandığı kanaati hasıl olmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelere binaen;
1-Temlik eden … ve … … Ltd. Şti. yönünden açılan davaların ayrı ayrı REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL harcın, peşin alınan 8.538,75 -TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.479,45-TL harcın kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde temlik alan-davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 12.500,00-TL vekalet ücretinin temlik eden … ile temlik alan davacıdan müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 37.150,00-TL vekalet ücretinin temlik eden … … Ltd. Şti. ile temlik alan davacıdan müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliyesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere talep edilen fiili zarar yönünden oy birliği, yoksun kalınan kar yönünden ise oy çokluğu ile karar verildi. 25/02/2021

Başkan … (Muhalif)
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza

MUHALEFET ŞERHİ :
Dava, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet zararın tazmini talebine ilişkindir.
Eldeki davada, davalı ile davacı … arasında 25.02.2014 tarihli sözleşme ve 25.12.2014 tarihli ek protokol imzalandığı, yine davalı ile davacı … Grup … Ltd. Şti. ile Dökme Çimento Taşıma sözleşmesinin akdedildiği, davalının … 1. Noterliği taarfından taniz edilen 2 ayrı ihtarname ile her iki davacı ile arasında akdedilen sözleşmeyi feshettiği noktasında ihtilaf bulunmayıp, taraflar arasındaki ihtilafın sözleşmelerin davalı tarafından haklı nedenlerle feshedilip feshedilmediği, sözleşmenin feshi nedeniyle davacıların zararının oluşup oluşmadığı, var ise miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır (Hâluk Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul 2010, s. 426- 427). Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Diğer bir ifadeyle müspet zarar sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder. Eldeki talepte davacıların fiili zarar ve yoksun kalınan kar talebina ilişkin her iki zarar kaleminin müspet zarar kapsamında değerlendirilmesi zorunludur.
Somut olayda, davalı ile davacı … arasında akdedilen 25.02.2014 tarihli sözleşmenin 4. Maddesinde sözleşmenin 01.02.2014 tarihinden başlamak üzere 11 ay süre ile geçerli olacağı düzenlenmiş olup, 25.12.2014 tarihli ek protokol ile sözleşme hükümleri tadil edilerek taraflar arasında akdedilen sözleşme süresinin 01.01.2015 tarihinden itibaren 2 yıl süre ile uzatıldığı, sözleşmenin 14.8 maddesinde davalının dilediği zaman tek taraflı sözleşmeyi fesih hakkının olduğunun ve fesih halinde davacının her ne nam adı altında olursa olsun hiçbir hak, zarar-ziyan talebinde bulunamayacağının düzenlendiği, yine davalı ile davacı … ..Ltd. Şti. arasında akdedilen sözleşmenin 12.8 maddesinde sözleşmenin 01.03.2015 tarihinden başlayarak 28.02.2017 tarihine kadar geçerli olacağının, 12.1 maddesinde ise davalıya hiçbir kanuni ihtarata ve hüküm istihsaline gerek kalmaksızın sözleşmeyi feshetme, teminatı nakde çevirme hakkı tanındığı, bu durumda davalı şirketin hiçbir itirazda hak, zarar-ziyan talebinde bulunamayacağının düzenlendiği, davacı … yönünden sözleşmenin 06.04.2016 tarihinde davalı tarafından tek taraflı feshedilmesiyle sözleşmenin 265 gün önce, davacı … … Ltd. Şti. yönünden ise, 04.05.2016 tarihinde davalı tarafından sözleşmenin tek taraflı feshedilmesiyle sözleşmenin 300 gün önce feshedildiği dosya kapsamıyla sabittir.
Her ne kadar davalı ile davacılar arasında akdedilen sözleşmede davalıya tek taraflı olarak bildirimsiz fesih hakkı tanınmış ise de, davalının hukukun genel ilkelerinden olan TMK. 2 maddesi gereğince sözleşmeden kaynaklanan hak ve borçlarını kullanımı ve ifasında iyi niyet kurallarına uyması gerektiği, sözleşme ile kendisine tanına hakkın sırf başkasını zarara uğratacak şekilde kötüye kullanmasını hukukun himaye etmeyeceği, bu kabulden hareketle sözleşmedeki tek taraflı fesih hakkını iyi niyet kuralları çerçevesinde kullanmasının zorunlu olduğu kabul edilmiştir. Nitekim 6102 sayılı yasanın 18/2. maddesi kapsamında basiretli bir tacir gibi davranmayarak fesih hakkını kötüye kullanan davalı tarafın sözleşmenin kararlaştırılan süre ile devam edeceği inancı ile hareket eden davacıların oluşan zararını karşılamak ile yükümlüdür.
Bu kabulden hareketle, davalının fesih hakkını davacıların zihninde hiçbir kuşkuya ve belirsizliğe yer vermeyecek şekilde açık ve net bir şekilde kullanması zorunlu iken Noter ihtaratından anlaşılacağı üzere davalının fesih hakkını yalnızca sözleşmelerle kendisine tanınan tek taraflı fesih maddesine dayanarak kullanmıştır. Bu sebeple, davalını sözleşmeleri haklı nedenle feshettiğinin kabulü mümkün değildir. Ayrıca, davalının ticari faaliyeti kapsamında çok sayıda benzer sözleşmeler düzenlemesi gerektiğinden standart sözleşme kavramına yakın olan davaya konu sözleşmelerde kendi menfaatini koruyucu nitelikteki tek taraflı fesih hakkındaki hükümleri genel işlem koşullarına aykırılık teşkil ettiğinden dolayı da geçerli olarak kabul edilemeyeceği saptanmıştır.
Davalı vekili cevap ve 18.10.2018 tarihli dilekçesi ile, müvekkili şirketin eski çalışanı … ile davacı … arasında müvekkili zararına parasal ilişki bulunduğu, bu suretle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini beyan etmiş ise de, iddiaya ispata yönelik olarak ibraz edilen banka havale dekontlarından ve … Şubesinden gelen 30.07.2018 tarihli müzekkere cevabından davacı … ile davalı eski şirket çalışanı olduğu iddia edilen … arasındaki parasal ilişkinin karşılıklı gönderi şeklinde olması karşısında yapılan havale işlemlerinin davalı şirket zararına yapıldığı sabit olmadığından davalının soyut nitelikteki anılı savunmasına mahkememizce itibar olunmamıştır.
Böylelikle, mahkememize ibraz edilen 23.02.2018 tarihli bilirkişi heyet ve 28.09.2018 tarihli bilirkişi ek heyet raporundan; öncelikle davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği, bu suretle müspet zarar kapsamında kalan yoksun kalınan karın davacılarca talebinin mümkün olduğu, davacı …’ın fesih öncesi davalıdan sağladığı karın yıllık 113.582,88 TL olup, sözleşme 265 gün önce haksız olarak feshedildiğinden davalı … ‘ın yoksun kaldığı karın 83.610,15 TL olduğu, yine davalı … Grup … Ltd. Şti.’nin davalıdan 2015 yılında sağladığı karın 23.526,79 TL olması ve sözleşmenin 300 gün önceden feshedilmesi karşısında davalı … Grup … Ltd. Şti.’nin mahrum kaldığı karın 19.605,00 TL olduğu, her ne kadar davacılar adına kayıtlı olan araçları davalının sözleşmeyi haksız olarak feshetmesi nedeniyle bankalara ödemek zorunda kaldığı banka faizleri sebebiyle rayiç bedelinden düşük fiyatla sattığından dolayı fiili zarara uğradığını beyan etmiş ise de davacıların maliki bulunduğu araçları sözleşmenin fesih tarihinden önce sattığından dolayı fiili zararından bahsedilemeyeceği saptanmakla fiili zarar yönünden davanın reddine ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne katılmakla birlikte yoksun kalınan kar yönünden davacıların dava dilekçesi ile faiz isteminde bulunmadığı gözetilerek 23.526,79 TL yoksun kalınan karın davalıdan tahsili ile davacı … Grup … Ltd. Şti.’ye, 83.610,15 TL yoksun kalınan karın davalıdan tahsili ile davacı …’a verilmesine, bu suretle yoksun kalınan kar yönünden her iki davacının açmış olduğu davanın bilirkişi raporu doğrultusunda kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 25/02/2021

Başkan 41817
¸e-imza