Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/51 E. 2021/262 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA …TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
…TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/813 Esas
KARAR NO : 2021/259

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2017
KARAR TARİHİ : 15/04/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 16/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan), İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin … Otobüs İşletmeleri Ticaret A.Ş.’nin … Yakıtlı Solo Tip Otobüs Teknik Şartnamesi kapsamında detayları belirtilen otobüslerin üretimi için yüklenici davalı ile anlaştığını, bu otobüslerin TBK anlamında “eser” ve davalının TBK’nun 470. maddesi anlamında “yüklenici” konumunda olduğunu, müvekkili ile davalı arasında 10 adet otobüsün teknik şartnameye göre imal edilmesi için 4.550.000,00-TL bedelli sözleşme imzalandığını, akabinde davalı yüklenici tarafından eserlerin üretilerek müvekkiline teslim edildiğini, davalının ürettiği eserlerde çeşitli tarihlerde çeşitli arızalar meydana geldiğini, bu arızaların giderilmeye çalışıldığını fakat bu arızaların sağlıklı bir şekilde giderilemediğini, yüklenicinin ağır kusurlu olduğunu, araçların arıza sıklığı sebebi ile müvekkilinin sefer gelir kaybı ile sefer tamamlama prim kaybı yaşadığını, müvekkilinin arızalanan eserler yerine ikame araç için kira bedeli ödemek zorunda kaldığını, ayrıca üretilen eserler doğalgaz ile çalışmasına rağmen dizel araç kiralamak zorunda kaldığı için müvekkilinin akaryakıt maliyetlerinin arttığını, müvekkilinin hakim ortağı … … İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. ile davalının temsilcisi … arasında ayıplar sebebi ile doğan zararların karşılanması iradesi ile davacının hisselerinin tamamının …’ya devir edilmesi hususunda 09.09.2016 tarihli Ön Sözleşme imzalandığını, …’nın ön sözleşmeyi ihtarname ile sebepsiz bir şekilde fesih ettiğini, bunun üzerine davalıya ihtarname tebliğ edildiğini, davalının ihtarnameyi 26.12.2016’da tebliğ almasına rağmen verilen 8 günlük sürede ödeme yapmayarak temerrüde düştüğünü beyanla; fazlaya dair tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, eserlerdeki ayıplar sebebi ile menfaati ihlal edildiği için şimdilik 270.000,00-TL bedel iadesi tutarının 04.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, tazminat kapsamında araçların arıza sıklığı sebebi ile müvekkilinin sefer kaybı yaşaması sebebi ile şimdilik 104.000,00-TL’nin, sefer tamamlama prim kaybı yaşadığı için şimdilik 18.000,00-TL’nin, arızalanan araçlar yerine ikame araçlara kira bedeli ödemek zorunda kaldığı için şimdilik 115.000,00-TL’nin 04.01.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin olarak; dava dilekçesindeki taleplere yönelik ihbar yükümlülüğüne ilişkin hak düşürücü sürelerin aşıldığını ve söz konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, usule aykırı olarak belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın reddi gerektiğini, davacının toplam olarak şimdilik 507.000,00-TL talep ettiğini ve davayı usule aykırı şekilde “belirsiz alacak davası” niteliğinde ikame ettiğini, bu hususta öncelikle halen davacı tarafından aktif ve sorunsuz şekilde kullanılan araçlara yönelik ayıp iddiasını ve iddia ettiği zarar taleplerini söz konusu iddia ve taleplerin yerinde olmaması ve gerçeğe aykırı olması nedenleriyle kabul etmemekte ve bu taleplerin reddini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının iddia ettiği gibi zararı var ise bu kararın davacı tarafından tam olarak hesaplanabilir nitelikte olması gerektiğini, esasa ilişkin olarak; öncelikle süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmamış olması nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, davacının satın alınan otobüslerle ilgili sözde ayıp iddialarına yönelik davayı açmadan evvel satışa konu otobüslerde olduğunu iddia ettiği ayıpları satıcıya ihbar etmekle ve seçimlik haklarından hangisini kullanacak ise bunu bildirmekle yükümlü olduğu halde bunu yerine getirmediğini, davacının 2013 yılında teslim aldığı, bilfiil ve aralıksız şekilde kullandığı otobüslere ilişkin ayıpları bunca zamandır beklettiğini ve neredeyse 4,5 yıl sonra otobüslerin ayıplı olduğu iddiasıyla davayı açtığını, bununla birlikte otobüslerin 3 yıl garantili satıldığını, kendi kusurlu hareket ve ihmaliyle sebebiyet verdiği arızaların giderilmesine yönelik ileride karşılamak zorunda kalabileceği masraflara katlanmamak ve de üstüne bu durumdan menfaat sağlamak için huzurdaki davayı haksız olarak açtığını, zarar talebinin hukuka ve usule aykırı olup reddinin gerektiğini, müvekkili tarafından satışı yapılan otobüslerde ayıp olarak nitelendirilebilecek bir durumun söz konusu olmadığını, ayıp iddialarının gerçek dışı olduğunu, taraflar arasında eser sözleşmesi değil satım sözleşmesinin olduğunu, davaya konu otobüsler de “eser” değil satıma konu ticari birer mal olduğunu, otobüslerin davacıya özel olarak imal edilmediğini, ilgili şartnameye uygun seri üretime tabi otobüsler olduğunu, davacının seçimlik hakkını ve sözde zarar iddialarını ilk olarak TBK’nun satış sözleşmesi hükümlerine dayanarak ileri sürdüğünü, dava dışı … … Ltd. Şti. ile dava dışı … arasında akdedilen ön sözleşmenin huzurdaki dava ile hiçbir ilgisi ve hukuki bağlantısının bulunmadığını beyanla; haksız, usule ve hukuka aykırı mesnetsiz davanın öncelikle, zamanaşımı sürelerinin dolmuş olması nedeni ile zamanaşımı nedeniyle usulden reddine, esas incelemesine girilmeksizin, usule aykırı şekilde belirsiz alacak davası şeklinde açılmış olması ve talep sonucu belirlenebilir olması nedeni ile hukuki yarar yokluğundan reddine, aksi kanaate varılması halinde, talep sonucunun belirlenmesi için davacı tarafa kesin süre verilmesi ve kesin süre sonunda eksik harçlar tamamlanmadığı takdirde davanın reddine, faiz talebinin reddine, esasa ilişkin hukuki ya da teknik hiçbir dayanağı bulunmaması ve gerçek kişi olması nedeni ile esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN (ANKARA …TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DOSYASI);
İDDİA: Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde, müvekkili şirket nezdinde kasko sigoratası ile sigortalı bulunan dava dışı sigortalı … Taşımacılık ve Ticaret A.Ş.’ye ait sigorta konusu iki adet TCV marka otobüs, farklı tarihlerde üretim hatasından dolayı motor kısmında çıkan yangın sebebiyle zarar gördüğünü, meydana gelen zarar sigorta sözleşmesi kapsamında müvekkili şirketçe tazmin edildiğini, sigorta konusu otobüslerin üretimdeki hata ve ayıptan kaynaklı olarak yandıkları ve zarar gördükleri için sigortalının halefi olarak otobüslerin üreticisi davalı … Tic. A.Ş.’ye karşı … Müdürlüğü’nde başlatılan … E. ve … E. sayılı takipler ile rücu edildiğini, ancak davalı tarafından yapılan haksız itiraz sebebiyle söz konusu takiplerin durdurulduğunu belirterek fazlaya ve munzam zarara ilişkin her türlü talep ve dava haklarını saklı tutarak, … Müdürlüğü … E. ve … Müdürlüğü … E. sayılı dosyalara yapılan itirazların asıl alacak yönünden ayrı ayrı iptali ile takiplerin devamına karar verilmesini, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari avans faizi işleyeceğinin tespiti ile her iki takip için de takip konusu tutarın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı … tarafından, müvekkil şirketin üretip sattığı araçların motorunda gizli ayıp olduğu ve bu nedenle aracın motorunun yanmış olduğunun iddia edildiğini, müvekkil hakkında açılan davanın haksız ve mesnetsiz olup reddinin gerektiğini, davacının icra takipleri ile müvekkilin üretmiş olduğu araçların … motorlarında üretim hatası bulunduğunu, bunun gizli ayıp niteliğinde olduğunu, ayıptan kaynaklanan nedenle aracın motorunda yangın çıktığını ve oluşan zararı sigortalısına ödemek zorunda kaldığını belirttiğini, bu iddiasını ise ..Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasından yaptırmış oldukları tespit neticesi alınan bilirkişi raporuna dayandırdığını, davacının bu raporda “egzoz susturucusunun dışarıya olması gerekenden çok daha yüksek seviyede ısı verdiğini, bunun üstünde bulunan kusurlu turbonun yağ kaçırma noktacıda birleştiğini bu sebeple yangının çıktığının belirtildiğini” sonuç olarak ise raporla yangının imalat kusurlu motor ve akşamından kaynaklandığının tespit edildiğini belirttiğini, davacının dayandığı tespitin yokluklarında tek taraflı beyanlarla ve yetkisiz Mahkemede yaptırıldığını, bilirkişi raporunu kabul etmediklerini ve itibar edilmemesini talep ettiklerini, dolayısıyla motorda çıkan yangının üretim hatası veya bir ayıptan kaynaklanması söz konusu olmadığını, aksine davaya konu edilen … firmasının … plakalı aracı 10.06.2015 tarihinde müvekkil şirketin İstanbul’da bulunan servisinde incelendiğini ve arızanın yetkili servis dışında yaptırılan hatalı montaj ve hasarlı parçanın kullanımı ile oluştuğunun tespit edildiğini, bu tespit araçların sahibi … firmasının yetkilisi Salih Saçma tarafından da onaylanarak imzalandığını belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutarak davanın öncelikle usule aykırı şekilde belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, ayıp ihbar süreleri ile dava zaman aşımı sürelerine uyulmadan açılan davanın süreler yönünden reddine, haksız ve mesnetsiz açılan davanın esastan reddine, faize ilişkin talebin reddine, davacının taleplerinin likit olmadığından icra inkar talebinin reddine, davacının icra takibinde ve davasında kötüniyet olduğundan %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Asıl dava tazminat, birleşen dava ise itirazın iptali istemine ilişkindir.
Eldeki davada, asıl davada, … Taşımacılık … A.Ş. ile davalı … … A.Ş. arasında 10.06.2013 tarihli sözleşme akdedildiği, sözleşme kapsamında … (aynı zamanda birleşik dava konusu), … plakalı araçların 31.07.2013 ve 02.08.2013 tarihli araç teslim belgeleri ile davacıya teslim edildiği, sözleşmenin 6.maddesinde garanti süresinin 3 yıl olarak belirlendiği, birleşik davada ise, davacı … şirketinin … plakalı aracı 20.08.2014-2015 ve … plakalı aracı ise 31.07.2014-2015 tarihleri arasında kasko sigorta poliçesi ile sigortaladığı, … plakalı araçta 14.11.2014, … plakalı araçta ise 08.06.2015 tarihinde meydana gelen yangın sebebiyle oluşan hasarın 15.03.2016 tarihinde 87.788,00-TL ve 21.09.2015 tarihinde 30.086,00-TL olmak üzere sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödendiği, yapılan ödeme ile sigortalısına halef olan davacı … şirketinin 30.086,00-TL bedelli hasar bedelinin ferileriyle birlikte tahsili için davalı aleyhine … Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile 87.788,00-TL hasar bedelinin ferileriyle birlikte tahsili için davalı aleyhine … Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibine giriştiği, her iki takip dosyasına davalının süresi içerisinde borcun esası yönünden itiraz ettiği, birleşik davacı tarafından süresi içerisinde itirazın iptali davasının açıldığı, gerek asıl davaya gerekse birleşik davaya konu araçların 10.06.2013 tarihli sözleşme kapsamında sözleşme tarafı … Taşımacılık ….A.Ş.’ye teslim edildiği dosya kapsamı ile sabit ve taraflar arasında ihtilafsız olup, asıl ve birleşik davada taraflar arasındaki öncelikli ihtilafın akdedilen 10.06.2013 tarihli sözleşmenin hukuki niteliği başka bir deyişle sözleşmenin eser sözleşmesi mi yoksa satış sözleşmesi niteliğinde mi olduğu, müteakiben sözleşmeye konu araçların ayıplı olup olmadığı, süresi içerisinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı, ayıplı imalatlar sebebi ile davacı tarafın zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise zarar miktarı, birleşik davada ise davaya konu 2 adet araçtaki hasarın üretim hatasından mı yoksa kullanım hatasından mı kaynaklandığı, zarardan davalı üreticinin sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise her iki takip tarihi itibariyle davacının alacak miktarı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle, mahkememize ibraz edilen 10.03.2021 tarihli bilirkişi raporunda, 10.06.2013 tarihli sözleşmeye konu araçların T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelik Birinci Bölüm ve Motorlu Araçlar ve Römorkların Tip Onayı Yönetmeliği hükümlerine göre imalatının yapılması, araçların sertifikasyon belgesinin 2.sayfasının a.2 maddesinde seri üretim olduğunun belirtilmesi, teknik şartnamedeki ölçülerle otobüsün imalat ölçülerinin birebir aynı olmaması karşısında araçların seri üretime bağlı olarak üretildiğinin, yine 01.10.2019 tarihli raporda ise, özel üretime dahil tasarımın ARGE test tedarik süreçlerinin dava konusu türden araçlar için sadece mevcut platformun modifiyesi durumunda dahi en az 1 yıl süreceğini bu itibarla sözleşme tarihi ile araçların teslim tarih aralığı nazara alındığında araçların seri üretim ile teslim edilebileceğinin belirtilmesi karşısında, birbirini teyit eden her iki heyet raporu çerçevesinde, davaya konu … (aynı zamanda birleşik dava konusu), … plakalı araçların seri üretime bağlı olarak üretildiği, özel üretim olmadığı böylelikle taraflar arasında akdedilen sözleşmenin satış sözleşmesi niteliğinde olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.
Asıl ve birleşen davada, tarafların tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle somut olayda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
TBK.’nun satım sözleşmesine dair hükümlerinin esasen tacirler arasında yapılan satım sözleşmelerine de uygulanması benimsenmiştir. Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 23/1-c). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/1-c hükmü de uygulanacaktır.
Satım sözleşmesi synallagmatik, başka deyişle tam iki tarafa karşılıklı borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Tam iki yanlı sözleşmelerde, her iki yan birbirine karşı birer asli edim ile çeşitli yan ve tali edimler yüklenirler. Eş deyişle bu sözleşmeler nitelikleri gereği yanlardan her birini zorunlu olarak alacaklı ve borçlu kılar. Yanlardan her biri karşı edimi elde etmek için borç altına girer. Satıcının malın teslimi ve mülkiyetinin alıcıya geçirilmesi yükümlülüğü yanında satılanın ayıplardan ari olmasını sağlama yükümlülüğü de bulunmaktadır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karışı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Ayıba ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken TBK. 219. maddesinde yer almaktadır. Öğretide ayıp satılanda, hasarın geçtiği anda, vaad edilen nitelikleri bir diğer ifade ile bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bir kusurun ya da eksikliğin bulunması ya da dürüstlük kuralı gereğince ondan beklenen lüzumlu vasıfları taşımaması hali olarak tanımlanmakta ve maddi, hukuki ya da ekonomik ayıp şeklinde sınıflandırılmaktadır. Maddi ayıp bir malda madden hata bulunmasıdır (örneğin malın yırtık, kırık, bozuk, lekeli olması gibi). Hukuki ayıp malın kullanımının hukuken sınırlandırılmış olmasıdır (malın üzerinde rehin, haciz, intifa hakkı gibi kısıtlamalar bulunması gibi). Ekonomik ayıp ise malın iktisadi vasıflarında eksiklik olmasıdır.
Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olup olmamasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk bakışta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıplar, gizli ayıptır. Alıcı gizli ayıpları araştırmakla yükümlü değilse de ayıp meydana çıkar çıkmaz hemen ihbar etmelidir (Domaniç, H.: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.I, … 1988, s.155; Yavuz, N.: Ayıplı İfa, 2.b., Ankara 2010, s. 107; Karakaş, C.F.: Ticari Satımda Ayıp İhbarının Süresi ve Şekli, XXII. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankar 2006, s.172). Derhal kavramı, halin icabına uygun fazla vakit geçirmeden bildirim olarak anlamak gerekir.
Ticari satımlarda muayene ve ihbar külfeti TTK. 23/1-c maddede düzenlenmiştir. Ancak ayıp ihbarının maddede belirtilen süre içinde satıcıya ulaşması şart değildir. Bu süre içinde satıcıya ulaşmasa bile alıcı haklarını korumuş olur. TTK 23/1-c. maddede gizli ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde Borçlar Kanunun 223. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlar Kanunun 223. maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde bildirimin derhal yapılması aksi halde alıcı malı ayıp ile beraber kabul edilmiş sayılacaktır.
Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da “ayıba karşı tekeffül” denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz.Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur. Dolayısıyla külfetlerin yerine getirilmemesi seçimlik hakların kullanılmasına engel olur, alıcı malı o haliyle kabul etmiş sayılır.
Alıcı ihbar külfetini yerine getirmiş ise zamanaşımı süresi içinde Borçlar Kanununun 227. maddesinde kendisine tanınan hakları dava yoluyla talep edebileceği gibi zamanaşımı süresi dolsa bile kendisine karşı açılan davada ayıptan doğan defi hakkını ve seçimlik haklarını ileri sürebilir. Bu halde artık alıcının ayıpları bildiği ya da bilmesi gerektiği konusunda ispat yükü satıcıya aittir. Zira bu suretle satıcı yasal olarak kendisine düşen bir sorumluluğu reddetmektedir.
TTK. 23/1-c maddesi atfı ile TBK. 231. maddesi uyarınca satıcı daha uzun bir süre üstlenmiş olmadıkça zamanaşımı süresi kural olarak 2 yıldır. Eğer alıcı iğfal edilmiş, yani maldaki ayıp ondan bilerek saklanmış ise Kanunun öngördüğü çözüm satıcı bakımından ağırlaştırılmış bir sorumluluğu gerektirmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 225. maddesine göre alıcıyı iğfal etmiş olan satıcı, ayıbın kendisine vaktinde ihbar edilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz.
Yukarıda açıklanan hukuki gerekçelere ışığında; gerek asıl gerekse birleşen davada davalı vekilinin süresi içerisinde yapmış olduğu zamanaşımı itirazının her bir dava yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmiştir.
A) Asıl dava yönünden yapılan değerlendirmede;
Öncelikle, somut olayda, TBK. 231. maddesi uyarınca satıcı tarafından akdedilen sözleşmenin 6. maddesinde garanti süresinin 3 yıl olarak belirlenmesi sebebiyle zamanaşımı süresinin 3 yıl olarak kabul edilmesi gerektiği, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyasına ibraz edilen bilirkişi raporu, mahkememize ibraz edilen 1 adet kök ve 1 adet ek bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi suretiyle tanzim edilen 10.03.2021 tarihli heyet raporuna göre, dava dosyasında bulunan servis formlarına göre araçtaki arızaların süreklilik arz etmesi ve arızaların aracın önemle ve ana elemanlarında meydana gelmesi karşısında teslim edilen araçların ayıplı olduğu, ayıbın üretim hatasından kaynaklandığı ve gizli ayıp niteliğinde olduğu, araçların teslim tarihinin 31.07.2013 ve 02.08.2013 tarihleri nazara alındığında, davanın en geç 02.08.2016 tarihinde açılması gerektiği halde işbu davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra 27.11.2017 tarihinde açıldığı ve davalının hileli davranışları ile ayıbı gizlediğinin iddia ve ispat edilemediği nazara alınarak asıl davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
B) Birleşen dava yönünden;
Sigortalısı ile akdetmiş olduğu kasko sigorta poliçesi çerçevesinde hasar bedeli ödeyen davacı … şirketinin sigortalısı … Taşımacılık … A.Ş.’ye halef olduğu, halefiyet sebebiyle rücu alacaklısının rücu borçlusunun yükümlülüklerini ağırlaştıramayacağı, bu sebeple davaya konu olayda davalının üretim hatasından kaynaklanan imalatına dayanan davacının sigortalısının tabii olduğu zamanaşımı süresine tabii olacağı, kendi sigortalısının kusurundan kaynaklanan hasar bedelini ise davalıdan talep edemeyeceği kabul edildiğinde, asıl davada olduğu gibi davaya konu araçların davacının sigortalısına 31.07.2013 ve 02.08.2013 tarihleri nazara alındığında, davanın en geç 02.08.2016 tarihinde açılması gerektiği halde işbu davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra 29.12.2017 tarihinde açıldığı ve davalının hileli davranışları ile ayıbı gizlediğinin iddia ve ispat edilemediği nazara alınarak birleşen davanın da zamanaşımı nedeniyle reddine, icra takibine kötü niyetle giriştiği sabit olmayan davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi yönündeki davalı isteminin İİK. 72. maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM :
A) ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davanın REDDİNE,
2- Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 59,30-TL maktu harçtan, peşin alınan 8.658,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.599,00-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 42.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
B) BİRLEŞİK DAVA YÖNÜNDEN;
1-Davanın REDDİNE,
Davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi yönündeki davalı isteminin İİK. 67.maddesi gereğince reddine,
2- Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 59,30-TL maktu harçtan, peşin alınan 2.013,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.953,70-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 15.148,03-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, asıl davada davacı vekili …. yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/04/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza