Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/38 E. 2022/748 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :2020/38
KARAR NO :2022/748

DAVA :Tazminat
DAVA TARİHİ :17/01/2020
KARAR TARİHİ :15/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili; 03.08.2017 tarihinde müvekkillerinden …’in eşi, … ve …’ın babaları olan desteğin kullandığı … plakalı aracın seyir halinde olduğu sırada emniyet şeridinde bulunan davalılardan …’nın sürücüsü, …’ın sahibi olduğu … plakalı çekici kamyon ile bu kamyona takılı bulunan … römorka çarpması sonucunda meydana gelen kazada desteğin vefat ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun tazminatı olarak müvekkili … yönünden 10.000,00 TL, …. için 2.000,00 TL, … bakımından 3.000,00 TL olmak üzere toplam 15.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan; müvekkili … bakımından 100.000,00 TL; …. yönünden 60.000,00’ar TL olmak üzere toplam 220.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılar ….’dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirketi vekili; 09.04.2019 tarihinde sürücünün % 25 kusur oranına istinaden toplamda 73.670,66 TL tazminat ödemesinde bulunduklarını, sigortalı aracın kusuru oranında sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve … vekili; …’nın kusurunun bulunmadığını, sigorta şirketi tarafından yine de hakkaniyet ölçüsünde tazminat ödemesi yapıldığını, ölenin kanında çıkan 138 mf/dl miktardaki etanolün kazaya sebebiyet verdiğini, ceza dosyasındaki raporların afaki hazırlandığını, müvekkillerinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dosya içeriği ile toplanan delillerden; taraflar arasında gerçekleştirilen arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlandığı, … adına kayıtlı olan aracın sigorta poliçesinin 08.02.2017-08.02.2018 tarihleri arasına ilişkin olduğu, olay anında tutulan kaza tespit tutanağında davalı …’nın kusurunun bulunmadığının tespit edildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlenen 11.04.2018 günlü raporda; sürücü …’ın birinci derecede kusurlu bulunduğu, …’in ise 150 metre mesafeden diğer araç sürücüleri tarafından görülebilecek şekilde kırmızı yansıtıcı veya kırmızı ışıklı cihaz konulması mecburiyetine uymaması nedeni ile ikinci derecede kusurlu olduğu hususunda mütalaa verildiği, Ankara …. Asliye Ceza Mahkemesine sunulan ODTÜ’de görevli ve makine mühendislerinden oluşan bilirkişi heyetince düzenlenen 26.07.2018 tarihli raporda da davalı …’in KTK yönetmeliğinin 116, 135/1-3 ve 157/son maddelerinde belirtilen tedbirleri almaması nedeni ile tali kusurlu bulunduğu, müteveffanın ise 157/4 (arkadan çarpma) 157/7 (şeride tecavüz etme) ve 157/12 (park için ayrılmış yerlerde ve taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara arkadan çarpma kurallarını ihlal etmesi sonucunda asli kusurlu olduğu yönünde görüş belirtildiği, yine söz konusu dosyada bulunan 17.06.2019 günlü Adli Tıp Kurumunun raporunun da …’in önlemleri alıp almaması durumuna göre kusursuz/tali kusurlu olarak nitelendirilebileceğinin bildirildiği, mahkememize hitaben 10.07.2020 tarihli Karayolları Fen Heyeti tarafından düzenlenen raporda ise desteğin 1.38 promil alkollü olduğu ve yolun orta kesimini takiben olay yerine gelip aracının direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde çapraz şekilde sağa savrularak, tamamen emniyet şeridi üzerinde park halindeki aracın sol köşe kısmına çarptıktan sonra büyük oranda yola dik vaziyette kaldığı, dörtlü sinyal lambalarının yanar vaziyette olup olmamasının, gerisinde reflektör bulunup bulunmamasının olayın oluşumunda etkisinin olamayacağı, savrulan müteveffa yönetimindeki aracın her halükarda emniyet şeridi içerisinde park halinde araca çarpmasının kaçınılmaz olacağı, olayın oluşumunda davalı …’ya kusur izafe edilemeyeceği şeklinde mütalaada bulunulduğu anlaşılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki; 6098 sayılı TBK’nin 74. maddesine göre hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümlerine ve ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararlarına bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hâkimini bağlamaz. Buna göre, hukuk hâkimi kural olarak ceza hâkiminin belirlediği kusur oranı ile bağlı değil ise de, kesinleşen maddi olgu ile bağlıdır (HGK’nin 06.02.2002 gün ve 2002/19-16-47; Yargıtay 4. HD’nin 14.06.2022 gün ve 2021/25539-2022/8693 sayılı; 26.10.2021 tarih ve 2021/5152-7641 sayılı; 10.06.2021 gün ve 2021/554-2867 sayılı; 19.10.2020 tarih ve 2020/2851-348 sayılı; 18.12.2019 tarih ve 2017/2222-2019/6148 sayılı ilamları ile yerleşik diğer içtihatları).
Bilindiği üzere de haksız fiil, hukuk kurallarına aykırı şekilde diğer bir kişinin mal varlığı veya şahıs varlığında zarar meydana gelmesine neden olan eylemdir. Bu durumda, haksız fiil sorumluluğunun doğması için dört unsur bulunmalıdır. Bunlar da hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve illiyet bağıdır. Haksız fiil nedeniyle tazminat borcunun doğması için hukuka aykırı fiil ile zarar arasında bir illiyet (nedensellik) bağının bulunması gerekir. Fiil olmasaydı meydana gelen zararın doğması mümkün olmayacak idiyse fiil ile zarar arasında bir illiyet bağı var demektir. Bir ilişkinin var olup olmadığı ise her olayın akışına göre değişir.
Somut olayın bu bilgiler ışığında değerlendirilmesi gerekirse; ceza dosyasındaki maddi olguya ilişkin tespitlerin, davalı sürücü …’nın kullanımındaki aracın arızalanması üzerine arıza şeridine geçerek park etmesine rağmen dörtlü sinyal lambalarını yakmadığına ve aracın gerisine reflektör koymadığına, davacıların desteğinin de duran araca çarpması sonucunda kazanın meydana geldiğine yönelik olduğu görülmüştür. Söz konusu tespitlerin mahkememizi bağladığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Raporlarda tespit edilen kusur oranları ise mahkememizi bağlamayacaktır. Buradan hareketle tarafların kusur durumlarını irdelemek gerekirse; ceza dosyası içerisinde yer alan kaza tespit tutanağında davalı …’nın herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiş iken ATK tarafından düzenlenen raporda park halinde olduğu dikkate alınarak gerekli emniyetleri alıp almamasına göre tali kusurlu ya da kusursuz olacağının terditli olarak bildirildiği, diğer raporlarda ise park halinde bulunan kamyon sürücüsünün gerekli önlemleri almaması nedeni ile tali kusurlu olduğu sonucuna ulaşıldığı yönünde görüşler verildiği görülmüştür.
Gerçek zararın giderilmesinde kusur durumunun tespiti önemli yer tuttuğundan ve kaza tespit tutanağı ile diğer raporlar arasında çelişki bulunduğundan, Yargıtay 4. HD’nin 26.10.2021 tarih ve 2021/5152-7641 ile 27.05.2021 gün ve 2021/2824-1878 sayılı ilamlarında da belirtildiği şekilde, dosyanın tevdi edildiği Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilen bilirkişi heyeti tarafından kaza tespit tutanağı da dahil olmak üzere ceza dosyası ile içeriğindeki tüm raporların irdelendiği 10.07.2020 günlü raporda, müteveffanın % 100 kusurlu olduğu yönünde mütalaada bulunulduğu, ceza dosyasında olayın arıza şeridinde başlayıp bittiğine dair maddi bir olgunun bulunmadığı, tam aksine olay sonrası tutulan tutanaktan da net şekilde görüleceği üzere orta şeritte bulunduğu sırada direksiyon hakimiyetini kaybeden davacıların desteğinin kullandığı aracın, sağa savrulması neticesinde park halinde bulunan römorkun sol köşesine ve büyük kısmı yolun ortasına dik olacak şekilde çarparak durabildiği, davalı …’in koruyucu önlemler almaması ile kazanın meydana gelmesinde zarar tazminatı için aranan en önemli unsurlardan olan illiyet bağının somut olayda bulunmadığı, nitekim emniyet şeridinin en sağına park eden sürücünün gerekli bütün tedbirleri almış olması halinde dahi (aracın 150 metre gerisine net şekilde görülebilecek şekilde 150×25 cm ebadından çok daha büyük engel işareti bıraksa bile) kazanın meydana gelmesine engel olamayacağı, otomobil sürücüsünün, kamyonun olay anında orada bulunmaması durumunda da bu kez çelik bariyerlere çarparak durabileceği, bu itibarla kazanın kaçınılmaz olduğu, kaza sonrasındaki araçların konumundan da görüleceği üzere otomobil sürücüsünün kamyonun sol arka köşesine çarpabilmesi ve yol ortasına doğru dik şekilde durabilmesi için orta şeritten gelmesinin gerektiği, dolayısıyla otomobilin, römorka arkadan çarpması halinde araçların konumlarının bu şekilde olmasının mümkün olamayacağı hususları göz ardı edilerek düzenlenen ceza dosyasındaki kusur raporlarına değil, kaza tespit tutanağı ile eldeki davada Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti tarafından tanzim edilen 10.07.2020 tarihli bilirkişi kurulu raporuna itibar edilerek bu sonuca ulaşılmıştır.
O halde; trafik kazasında davacıların desteğinin yüzde yüz oranında kusurlu olması nedeniyle davalıların maddi ve manevi tazminat sorumluluklarının bulunmadığı kanaatine ulaşıldığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların maddi tazminat talebi ile açtıkları davanın reddine,
2-Davacıların manevi tazminat talebi ile açtıkları davanın reddine,
3-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 80,70-TL olduğundan peşin olarak alınan 802,65-TL harçtan mahsubu ile bakiye 721,95 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
4-Davalılar maddi tazminat yönünden kendilerini duruşmada bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davalılar … ve … manevi tazminat yönünden kendilerini duruşmada bir vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ilgili davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avasından artan kısmın karar kesinleştiğinde talep halinde iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mankemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/11/2022
Katip …
¸e-imza

Hakim …
¸e-imza