Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/346 E. 2021/818 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/346 Esas
KARAR NO : 2021/818

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/03/2015
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 24/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 2010 yılı Ekim ayı ile 2012 yılı Ocak ayları arasında müvekkilinin davalıya yaklaşık 190 parça faturaya konu malları sattığını, tarafların 2010 yılı Ekim ayına kadar olan kısımda ibralaştıklarını, davalının bu malları kabul edip hepsini ticari defterlerine işlediğini, TTK’nun 23/2. maddesi gereği faturaların her birinin ayrı ayrı kesinleştiğini, 190 parça faturalara konu malların yaklaşık değerinin 3.900.000,00-TL olduğunu, davalının yaklaşık her seferinde faturanın ve malın alınmasını müteakip … (eski …) Antalya / Yenihal Şubesi’ndeki müvekkili hesabına fatura bedelinin yarısından az olmamak üzere toplam 1.926.698,89-TL ödeme yaptığını, TTK.’nun 84.maddesi gereğince davalı defterlerinin kendisi ve halefleri aleyhine delil olduğunu beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00-TL’nin ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 02/10/2014 havale tarihli ıslah talep dilekçesi ile özetle; ıslah taleplerinin kabulü ile müvekkilinin 2010/10.ayından ile 2012/1.ayı (dahil) olmak üzere davalıya yaptığı satışlara karşılık, yapılan ödemeler düşüldükten sonra bakiye alacak miktarı olduğu tespit edilen 1.014.946,63-TL’nin dava tarihi olan 19/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı ile akdi ilişkisinin bulunmadığını, ancak zaman zaman bir akdi ilişki bulunmaksızın müvekkili şirketin davacıdan peşin olarak sebze-meyve satın aldığını, bedelinin peşin ödendiğini, kabul etmemekle birlikte bir akdi ilişki olsa dahi davacının bu akdi ilişkiden kaynaklı alacağının bulunmadığını, davacının iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı talebinin 2.000.000,00-TL’ye yükselttirilip eksik harcın tamamlattırılması gerektiğini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞİK … TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN;
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin “Meşhur Peynirci” adıyla perakende satış mağazalar zinciri işlettiğini, müvekkili şirketin davalı ile ticari ilişkisinin 2009 yılında başlamak ve 2012 yılında sonra ermek üzere çeşitli miktar ve türlerde yaş sebze-meyve alımı olarak gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketin ticari uygulamaları gereği ve özellikle davalı ile çalışılan dönemlerde kimi zaman tedarikçiye satın alınacak malın parasının önceden gönderildiğini ve tedarikçilerin de müvekkili tarafından gönderilen para ile siparişe konu malların piyasadan temin edilerek müvekkili şirkete ulaştırıldığını, yaş sebze-meyve üreticilerinden satın alan davalının bazen teslimat sırasında yada sonrasında yapılan ödemelerle parasını aldığını ve sattığı faturalarını keşide ettiğini, taraflar arasındaki bu ticari ilişki süresi boyunca genellikle müvekkili şirketin alacaklı durumda olduğunu, davalı tarafın bu ticari ilişki sürecinin bütününün ve tarafların nihai alacak-borç hesabını dikkate almaksızın 2010 yılı Ekim ayı ile 2012 yılı Ocak ayı arasındaki ticarete ilişkin olarak müvekkili şirketten alacaklı olduğu iddiası ile belirli bir dönemde müvekkili şirketten alacağı bulunduğu iddiası ile … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, bu tarihler arası için yapılan yargılamada varılacak sonucun taraflar arasındaki nihai alacak-borç durumunu belirlemekten uzak kaldığını, bu nedenle … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından yapılan yargılamanın dönemi dışındaki müvekkili şirket alacaklarının tahsili içinde bu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu beyanla; öncelikle dosyanın tarafları ve hukuki sebepleri aynı olan ve davalının davacı sıfatı ile yer aldığı … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; davalı/birleşen davacının sözde kasa ödemeleri olan 2.384.055,94-TL’nin gerçek dışı olduğunu, öncelikle bahse konu tahsilat makbuzlarının ve defteri kebir kayıtlarının gerçek dışı olduğundan kabul etmediklerini, böyle bir ödemenin olmadığını, davalı birleşen davacının müvekkilden alacaklı olması için öncelikle TTK madde 87’ye uygun bir cari hesap sözleşmesi olduğunu, 2010/10. ayına kadar davalı birleşen davacının almış olduğu malların bedelini o tarihte tamamen ödediğini, 2.907.778,00-TL avans ödemesi yapması gerektiğini, müvekkiline böyle bir ödeme yapılmadığı gibi müvekkiline avans ödendiğine dair herhangi bir iddia, delil ve belgenin olmadığını, sözde ödemelerin gerçek dışı olduğunu, hiçbirinde avans borç ödemesi olduğuna dair bir şerh olmadığı gibi ihtirazi kayıt da bulunmadığını, davalı/birleşen davacının müvekkiline ileride alacağı mallara karşılık fazla ödeme yaptığını, sonradan müvekkilinin yaptığı satışlarının bedelinin, müvekkilinin eskiden sözde fazla aldığı iddia edilen paralara sayıldığının iddia edilmesi ve buna göre hesap yapılabilmesi için TTK 87 maddesi anlamında cari hesap sözleşmesi olması gerektiğini, bu sözleşmenin de olmadığını, bilirkişinin davalı birleşen davacı yönünden yaptığı hesaba itibar edilmemesi gerektiğini, bahsedilen ödemenin olmamakla birlikte sözde fazla yapıldığı iddia olunan ödemelerin avans dolayısıyla karz olduğunu ispat yükünün davacıya ait olduğunu, o tarihte mevcut borcun ödemesi sayılacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte fazla ödemenin zamanaşımına uğradığını beyanla; asıl davanın kabulü ile birleşen davanın reddini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Davanın tarafları arasındaki uyuşmazlık asıl ve birleşen davada hukuki niteliği itibari ile; satış sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili ve fazladan yapılan ödemenin iadesi talebinden ibarettir.
Mahkememizin … esas-… karar sayılı ilamı ile; ticari ilişki kapsamında davalı/birleşen davacı … A.Ş.’nin banka aracılığıyla 4.631.059,19-TL ödeme yaptığı, ayrıca davacı/birleşen davalı …’a imzalı para ödeme makbuzları ile ve kendi defter-i kebirine kaydettiği imzalı ödemelerle toplam 2.384.055,94 TL ödeme yaptığı, toplam ödemenin 7.015.115,13 TL olduğu, yapılan bu ödemelere davacı/birleşen davalı tarafın itirazı olmadığı, bu nedenle sonuçta, satış sözleşmesinden bakiye davacı/birleşen davalı satıcı …’ın alacağının 117.785,71 TL olduğu, fazladan bir ödemenin bulunmadığı, her ne kadar davalı/birleşen davacı taraf, yargılama devam ederken münhasıran davacı/birleşen davalı …’ın ticari defter kayıtlarına dayanılmış ise de, HMK’nın 222/5. maddesindeki düzenlemenin somut olaya uygulanabilmesi için, karşı tarafın ticari defterlerine dayanan tarafın başkaca hiçbir delile dayanmaksızın münhasıran karşı tarafın ticari defter kayıtlarına dayanması gerektiği, halbuki; davalı/birleşen davacı tarafın yargılama devam ederken bu yönde talepte bulunduğu gibi, iddia ve savunmalarına ilişkin başkaca delillere de dayandığı gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabul, kısmen reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiş, ilam istinaf edilmiş,
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … karar sayılı ilamı ile; bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmadığı, incelemeye esas dönemlerin farklı olması sebebiyle davacının alacak miktarlarına ilişkin rakamların farklı çıktığı, taraflar arasında cari hesap ilişkisi şeklinde devam eden bir ticari ilişkinin bulunduğu, davalı birleşen davacının yargılama aşamasında tüm delillerinden vazgeçerek münhasıran davacı/birleşen davalının ticari defterlerindeki kayıtlara dayanabilmesi mümkün ise de, davalı/birleşen davacının bu beyanını, davacının ticari defterlerine ilişkin olarak açmış olduğu zayi nedeniyle iptal davasının red ile sonuçlanmasından sonra, yani davacının ticari defterlerini sunamayacağının anlaşılmasından sonra ileri sürmesi MK’nın 2. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğundan, gerekçesi yerinde olmasa da, mahkemenin buna ilişkin talebin reddine dair kararı yerinde görüldüğü, hükme esas alınan alınan bilirkişi raporunun dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, dosya kapsamına uygun olduğu, eksik inceleme bulunmadığı, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön olmadığı, davacı ve davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf taleplerinin reddine karar vermiş;
İlamın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. HD. … karar sayılı ilamı ile; “Asıl davada taraf vekillerinin temyiz incelemesi yönünden; Davacı vekili bilirkişi ek raporuna karşı 13.01.2017 tarihli beyan dilekçesinde açıkça ” … banka ödemeleri hangi tarihlerde ve hangi miktarlarda, kasa ödemeleri olduğu iddia edilen ödemeler hangi tarihlerde ve hangi miktarda (karşısında imza var mı ve bu imza …’ın mı?) karşılaştırılacak şekilde rapor düzenlenmesi gerekir.” beyanında bulunmuştur. Tüm savunmasında da davalı kayıtlarının gerçek dışı olduğu ve banka aracılığı ile yapılan ödemelerin tekrar elden yapılan ödeme gibi gösterilerek mükerrer kayıt oluşturduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece davacı vekilinin elden yapılan bu ödemelere ilişkin itirazı üzerinde durulmamıştır. Mahkemece yapılacak iş davalının ticari defterlerindeki defteri kebirdeki ödemelere ve tahsilat makbuzlarındaki ödemelere ilişkin imzaların davacıya ait olup olmadığı hususunun taraflardan sorularak imza kabul edilmediği takdirde söz konusu makbuzlar ve defteri kebirdeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda HMK hükümleri uyarınca imza incelemesine esas alınacak önceki ve sonraki tarihli belge asılları ilgili kurumlardan getirilip davacının da mahkeme tarafından yazı ve imza örneklerinin huzurda alınarak konusunda uzman kişilerden rapor alınarak, şayet imzaların davacıya ait olduğu tespit edilirse bu kez dosyanın mali müşavir bilirkişiye verilerek gerek banka kayıtlarındaki gerekse makbuz ve davalıya ait defteri kebirdeki ödemelerin karşılaştırılarak mükerrer mahsup işlemi yapılıp yapılmadığı  tespit edilerek toplanacak tüm deliller doğrultusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre de asıl davada davalı, birleşen davada davacının HMK’nın 222/5 maddesine göre delil listesinde münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine dayandığını belirtmemiş olması, ticari defterler dışında başkaca delillere de dayanması nedeniyle asıl davada davalı birleşen davada davacının bu yöndeki talebinin reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerinde olup istinaf mahkemesinin bu husustaki gerekçesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik taraf vekillerinin sair temyiz istemlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Birleşen dava yönünden; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 6763 Sayılı Kanunun 44. maddesiyle HMK’a eklenen EK-Madde 1’de öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2018 yılı için 47.530 TL’dir. Temyize konu edilen miktarın 20.000 TL olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin 05.07.2018 tarihli kararı kesin niteliktedir. Kesin olan kararın temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. Davacı vekilinin temyiz isteminin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile asıl dava yönünden ilamın bozulmasına, birleşik dava yönünden ise temyiz isteminin reddine karar verilmiş, mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Öncelikle, birleşik dava yönünden ilam kesinleştiğinden birleşik dava yönünden mahkememizce yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Asıl dava yönünden yapılan değerlendirmede ise; bozma ilamı doğrultusunda mahkememizce ödeme makbuzları ve davalı şirket ticari defterler üzerinde bulunan imzaların davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda davacının isticvabı için Tokat Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılmış, davacı asil talimat mahkemesine vermiş olduğu beyanında, tahsilat makbuzları ile 2010 yılına ait ticari defterlerde yer alan imzaların kendisine ait olduğunu, 2011 yılına ait ticari defterlerde yer alan imzaların ise kendisine ait olmadığını beyan etmiş, beyanı imzası ile tasdik edilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı ve davacı asilin imzalı beyanı doğrultusunda alınan 03.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafından davalı şirket aleyhine düzenlenen fatura toplamının 7.132.900,84-TL olduğu, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan iade/fiyat farkı/nakliye faturalarının dayanak belgelerinin davalı tarafından ibraz edilmediği (21.04.2014 tarihli rapordan anlaşılacağı üzere), bu suretle anılı kayıtlara itibar edilemeyeceği, davacının ikrarı nazara alınıp 2010 yılı ticari defterlerinde davacının imzasının bulunduğu ödemeler, banka ödemeleri dikkate alındığında davacının davalıdan 117.785,71-TL alacaklı olduğu beyan edilmiştir. İbraz edilen rapor mahkememizce hukuka uygun ve hüküm kurmak için yeterli görülmüştür. Her ne kadar davacı vekili davacının 2010 yılı ticari defterlerinde yer alan imzaları kabul etmediğini, kasa ödemeleri altındaki ödemelerin gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de, 07.01.2021 tarihli talimat mahkemesi duruşma tutanağı içeriğindeki davacının açık ikrarı ve ikrar karşısındaki kabule göre kasa ödemelerinin dikkate alınması karşısında davacı vekilinin anılı savunmasına mahkememizce itibar edilmemiştir.
Bu kabulden hareketle, ibraz edilen bilirkişi raporu çerçevesinde davacının davalıdan 117.785,71-TL alacaklı olduğu, her ne kadar davacının dava dilekçesi ile talep etmiş olduğu ticari faizden yasal faiz anlaşılması gerekir ve yine davacı ıslah edilen kısım yönünden ıslah tarihinden itibaren faiz talebinde bulunabilecek idi ise de, ilk kararda davacı lehine avans faizi ile birlikte dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi, davalının bu yönde açık temyizinin bulunmaması karşısında davacı yararına doğan usuli müktesep hak gözetilerek, 117.785,71-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM :
ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
Davanın KISMEN KABULÜ ile,
-117.785,71-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 8.045,94-TL olduğundan, peşin alınan 17.110,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 9.064,06-TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine;
3-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul ve red oranına göre hesaplanan 15.139,64-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul ve red oranına göre hesaplanan 61.908,05-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 2.291,95-TL (dava açılış masrafı, posta ve tebligat ile bilirkişi gideri olmak üzere) davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 265,92-TL yargılama gideri ile davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 9.477,81-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
BİRLEŞİK DAVA YÖNÜNDEN;
-Yeniden hüküm tesisine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza