Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/300 E. 2022/811 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/300 Esas – 2022/811
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/300 Esas
KARAR NO : 2022/811

DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/07/2020
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GR.KR.YZ.TAR. : 09/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili ile davalının 2014 yılında ortak daire alımı hususunda biraya geldiklerini ve …. parselde yer alan 16 dairenin satışında birlikte alıcı olacak şahıs arayışı içerisine girdiklerini, anılı tarihte müvekkilinin müteahhitlik yaptığı için kendisi ile birlikte yatırım yapmak isteyen dava dışı … firması ile birlikte irtibata geçen davalı ile ortak olarak daire alımına karar verdiklerini, satıcının müvekkili ve davalıdan 500.000,00-TL teminat senedi istediğini, dava dışı … firmasının kendilerinden 500.000,00-TL teminat senedi istediğini bildirmelerine üzerine kendi aralarında protokol yaparak teminat senedinin müvekkili tarafından verilmesine karar verdiklerini, bu sırada davalının teminat senedini kendi lehine imzalamasını akabinde senedi satıcı …’a cirolayacağını söylediğini, davacının sebebini sorduğunda dairelerin ortak olacağını, senetlerin de ortak borçlu olarak verilmesini böylece her iki alıcının da senetten sorumlu olarak dairelerin alımında kişisel sorumluluklarından dolayı cayılmaması için uygulamanın daha doğru olacağını belirttiğini, bunun üzerine davacının 17.06.2014 düzenleme tarihli, 30.06.2015 ödeme tarihli 500.000,00-TL senedi imzaladığını, alınacak taşınmazın üzerinde birçok haciz çıkması üzerine taşınmazların satın alınamadığını, senedin emanet olarak bulunduğu …’a da sözleşmeden dönüldüğünün haber verilerek senetlerin geri alınacağını bildirdiklerini, davalı yanın senetlerin artık alıcıya verilmeyeceğinden dolayı …’tan senetleri istediğini, müvekkilinin senedi aldığını, ne var ki müvekkiline iade etmediğini, müteakiben müvekkili aleyhine Ankara …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine girildiğini, davaya ve takibe konu senet üzerinde “nakden” ibaresinin yer aldığını, ancak bu ibarenin senede sonradan eklendiğini beyan ederek; Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile takip dosyasına konu bononun iptaline, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, %20’den aşağı olmamak üzere davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine ve icra veznesine girecek paranın alacaklıya verilmesinin ihtiyati tedbir yolu ile engellenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 30/12/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 44.706,40-TL’ye çıkardığı görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya elden verdiği nakit bedel karşılığında davaya konu bononun düzenlendiğini, davanın kötü niyetli olarak icra takibini semeresiz bırakmak, satışı önlemek ve borcu ödememek amacıyla açıldığını, davaya konu bononun 09.09.2014 tarihli sözleşme ile hiçbir ilgisinin olmadığını, takip konusu bononun teminat senedi niteliğinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine dayanmaktadır.
Taraflar arasında 26/12/2018 tarihli sözleşmenin akdedildiği, sözleşme kapsamında davacının yüklenici, davalının ise işveren sıfatına haiz olduğu, 01/05/2019 – 31/05/2019 tarihleri arasında sözleşme kapsamında çalışması gereken işçi sayısından daha az miktarda işçi çalıştığı ihtilafsız olup, taraflar arasındaki ihtilafın, sözleşmenin 16.1.2. maddesi uyarınca 26 gün eksik çalışan sebebiyle davalının tanzim etmiş olduğu 40.326,00-TL faturanın sözleşmeye uygun olup olmadığı, ceza faturası tazmininde davacının kusurlu olup olmadığı, davacı hakedişinden kesilen 14.746,96-TL bedelli kıdem tazminatı kesintisi ile 3.919,44-TL yıllık ücretli izin kesintisinin haklı olup olmadığı, yapılan ödemeden kimin sorumlu olduğu, yine davalı kurum tarafından 30 gün üzerinden Sosyal Güvenlik Primi yatırılmaması sebebi ile yapılan kesintiden davacının kusurlu olup olmadığı, kesintinin sözleşmeye uygun olup olmadığı, ayrıca davalıya ait olan bulaşık makinesinin tamir yükümlülüğünün sözleşme kapsamında idareye mi yoksa yüklenici davacıda mı olduğu, bulaşık makinesinin arızalanması sebebi ile var ise davacı zararı ve miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili Uyap’tan vermiş olduğu 24/12/2020 tarihli e-imzalı dilekçesi ile sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü, aksi halde yazılmamış talebinden feragat edildiği, davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu, aynı dilekçe içeriğinde 10.000,00-TL maddi tazminat talebinin her bir alacak kalemi için ayrı ayrı eşit miktarda talep edildiğinin bildirildiği görülmüştür.
Tarafların bildirmiş olduğu deliller ilgili yerlerden getirtilerek dosya kapsamına alınmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, davacının taleplerinin tek tek değerlendirilmesinin gerektiği anlaşılmakla;
– Davacının taraflar arasındaki sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü ve davacı aleyhine yazılan hususların yazılmamış sayılmasına yönelik talebi değerlendirildiğinde; davacının söz konusu talepten 24/12/2020 tarihli e-imzalı dilekçesi ile feragat etmesi nedeni ile söz konusu talep yönünden davacının davasının feragat nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir.
– Davacının eksik personel çalıştırılması ve eksik SGK primi yatırılması sebebi ile sözleşmeye aykırılık nedeni ile kesilen cezalardan dolayı yapmış olduğu talep değerlendirildiğinde;
Taraflar arasındaki sözleşmenin 16.1.2. maddesinde ” … Yukarıda belirtilen durumlarda ve taahhüdün sözleşme ve eklerindeki hükümlere aykırı yapılması ile çalıştırılacağı taahhüt edilen sayıda personel çalıştırılmaması halinde her sefer için yükleniciden sözleşme bedelinin %0,2’si oranında ceza kesilir. İdare tarafından kesilecek cezanın toplam tutarı hiçbir durumda sözleşme bedelinin %30’unu geçemeyeceği açıktır. ” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, söz konusu düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı gibi işverenin, taşeron tarafından eksik işçi çalıştırıldığında ceza kesme yetkisinin bulunduğu, bu çerçevede dosya kapsamı üzerinden inceleme yapıldığında davacı şirket tarafından 01/05/2019 – 31/05/2019 tarihleri arasında 26 gün boyunca eksik işçi çalıştırıldığı, eksik işçi çalıştırma hususunun dosya kapsamındaki taraf beyanları dikkate alındığında taraflar arasında niza konusu olmadığı,
davacı tarafından sadece eksik çalışmanın yapıldığı dönemin Ramazan Ayına geldiği ve işçilere davalı tarafından izin verildiği iddia edilmiş ise de, davalının söz konusu işçilere izin verdiğine dair dosya kapsamına herhangi bir delil sunulmadığı, bu nedenden ötürü davacının bu iddiasına mahkememizce itibar edilemeyeceği, zira 03/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda da kesilen ceza faturasının sözleşmeye uygun olduğu yönünde tespit yapıldığı görülmüş olup, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının eksik işçi çalıştırılmasından kaynaklı ceza faturasına yönelik talebinin yerinde olmadığı ve reddi gerektiği yönünde kanaat oluşmuştur.
Davacı tarafından her ne kadar SGK Priminin eksik yatırılmasından dolayı hakkında ceza uygulandığı ve bu ceza nedeni ile kesilen bedelin iadesi talebinde bulunulmuş ise de, dosya kapsamına alınan 03/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği gibi, davacı tarafından davalıya sadece ceza faturası adı altında 40.326,00-TL tutarlı ceza faturasının düzenlendiği, düzenlenen ceza faturasının Mayıs-2019 ayında eksik işçi çalıştırılması ve buna bağlı olarak SGK primlerini eksik yatırmasını kapsadığı, bu ceza tutarına ilave olarak SGK Primlerinin eksik yatırılması sebebi ile ayrıca bir ceza uygulanmadığı ve ayrı bir hakediş kesintisinin yapılmadığının rapor edildiği, söz konusu rapordaki tespitlerin aksini iddia eder bir delilin yani söz konusu ceza faturasından farklı bir ceza faturası düzenlendiğinin davacı tarafından dosyaya sunulmadığı ve dosya içerisinde de bulunmadığı, bu nedenden ötürü bilirkişice yapılan tespit mahkememizce de kabul görmüş ve davacının SGK Priminin eksik yatırılmasından dolayı hakkında ceza uygulandığı ve buna yönelik iade talebinin yerinde olması nedeni ile talebinin reddi gerektiği yönünde mahkememizde kanaat oluşmuştur.
– Davacının hakedişinden kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağı adı altında yapılan kesintilerin iadesine yönelik yapılan talebi değerlendirildiğinde;
Davalı tarafından 14.746,96-TL kıdem tazminatı ve 3,919,44-TL yıllık ücretli izin alacağının davacının hakedişinden kesildiği, davacı tarafından söz konusu işçilerin 1 yıllık kıdem süreleri dolmadığından kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacaklarının doğmadığının iddia edildiği, dosya kapsamına alınan 03/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda davacı bünyesinde çalışan işçilerin sözleşmelerinin sona erdirilip erdirilmediği hususunun tespit edilerek, bu çalışanların sözleşmelerinin sona erdirilmiş olması halinde yıllık ücretli izin alacağı kesintisinin haklı olduğu, anılan çalışanların sözleşmelerinin kıdem tazminatı hakedecek şekilde sonlandırılmış olması halinde kıdem tazminatı tutarlarının davacı şirketin hakedişinden kesilmesinin haklı olduğu, aksi halde yıllık ücretli izin alacağı ve kıdem tazminatı hesap edilerek yüklenici hakedişinden kesilmesinin sözleşme hükümlerine ve kanuna uygun olmadığının rapor edildiği, söz konusu bilirkişi raporundan sonra çalışanların sözleşmesinin feshedilip feshedilmediği ve kıdem tazminatını hakedip etmedikleri hususunun değerlendirilmesi için dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, söz konusu bilirkişi …. tarafından hazırlanan bila tarihli rapora göre; 4857 sayılı İş Kanunun 120.maddesi uyarınca yürürlüğü devam eden Mülga 1475 sayılı İş Kanunun 14/2.maddesi hükmü, 4857 Kanunun 6.maddesinde belirtilen işyeri devrini de içine alan geniş düzenleme gereğince; kıdem tazminatı açısından asıl işveren alt işveren ilişkisinin sona ermesinin ardından işyerinden ayrılan alt işveren ile daha sonra aynı işi alan alt işveren arasında hukuki veya fiili bir bağlantı olsun veya olmasın, kıdem tazminatı açısından önceki işverenin devir tarihindeki ücret ve kendi dönemi ile sınırlı sorumlu olduğu, son alt işverenin ise tüm dönemden sorumluluğunun kabul edildiği, bu çerçevede somut davada dava dışı işçilerin davacı kurumun sözleşme süresi sona erdikten sonra başka firma nezdinde çalışmaya devam ettiği görüldüğünden, nihai takdir ve değerlendirme mahkemeye ait olmak üzere, davacı firma açısından kendi dönemi ile devir tarihindeki ücret dikkate alınarak hesaplama yapılacağı, bordrolarda yer alan ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacının 2.081,61-TL fazla kesintisinin bulunduğu, davalı kurumun kendi hesabına göre ise 2.101,31-TL fazla kesintisinin olduğunun rapor edildiği, söz konusu raporlar mahkemece değerlendirildiğinde davaya konu işçilerin aynı işyerinde çalışmaya devam etmeleri, sadece taşeron firmaların değişmesi ve 4857 sayılı İş Kanunun 120., 1475 sayılı Kanunu 14/2 ve 6.maddeleri ile talep konusu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretleri alacaklarının iş akdinin feshine bağlı alacak olması ve aktivitesi ile muaccel hale gelecek olmaları nedeni ile söz konusu işçilerin aynı işyerin de çalışmaya devam etmeleri ve iş ilişkilerinin sonlandırılmaması hususu göz önüne alındığında henüz kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin hakkına sahip olmadıkları, söz konusu işçilerin sözleşmesi fesih edildiğinde davacı taşeronun davalıya karşı kendi dönemi ile sınırlı olmak üzere kıdem ve yıllık ücretli izinden sorumlu olacağı anlaşılmış ve tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde dava dışı işçilerin aynı işyerin de çalışmaya devam etmeleri nedeni ile kıdem ve yıllık ücretli izinden kaynaklı tazminat haklarının doğmadığı yönünde mahkememizde kanaat oluşmuş ve davalı tarafından 14.746,96-TL kıdem tazminatı ve 3,919,44-TL yıllık ücretli izin alacağı adı altından davacının hakedişinden yapılan kesintilerin yerinde olmadığı ve iadesi gerektiği anlaşılmıştır.
– Davacının bulaşık makinesinin davalı tarafından tamir ettirilmemesi nedeni ile kullanmak zorunda olduğu sanayi tüplerinden dolayı tazminat talebi değerlendirildiğinde;
Dosya kapsamına alınan 03/08/2021 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, taraflar arasındaki Teknik Şartname’nin Genel/Özel ve Teknik Özellikler Başlıklı maddesinin “O” maddesi, davalı kurum tarafından davacı şirkete gönderilen 03/09/2019 tarihli ve E.141824 sayılı yazı cevabından yüklenicinin kullanım hatasından kaynaklanmayan, yüklenicinin kullanımından doğmayan ve bu durumun davalı kurum Fabrika Bakım, Onarım Müdürlüğü yetkililerince bir rapor ile tevsiki halinde tespit edilen arıza giderlerinin davalı kurumca karşılanacağı dikkate alındığında, bulaşık makinesinin tamirat ve bakımının davalı kurum tarafından yaptırılmasının ve bedelinin ödenmesinden bulaşık makinesinin arızalanmasından yüklenicinin sorumluluğunun bulunmadığı, davalı kurum ilgili biriminin bu hususu rapor ile tevsik ettiği, bu sebeple tamiratın davalı kurumca yapıldığı, söz konusu bulaşık makinesinin arızalanmasından davacının sorumlu olmaması ve bu arıza nedeni ile haftalık 3, aylık 12 adet tüpün fazladan kullanılması nedeni ile davacının aylık 5.208,00-TL zararının oluştuğu, bulaşık makinesinin arızasının 23/02/2019 ile 21/08/2019 tarihleri aralığında 5 aylık süreç içerisinde gerçekleştiği, bu nedenle davacının sanayi tüpünden dolayı zarar miktarının 5×5.208=26.040,00-TL olduğunun rapor edildiği, söz konusu raporun usul ve yasaya uygun olarak hazırlanması, denetime elverişli olması nedeni ile mahkememizce kabul görmüş olup, davacının bu talebinin kabulünün gerektiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, davacının bulaşık makinesinin arızasından kaynaklı zarar talebinin 26.040,00-TL yönünden kabulüne, kıdem tazminatı yönünden 14.746,96-TL., yıllık ücretsiz izin yönünden 3.919,44-TL olmak üzere toplam 44.706,40-TL yönünden davacının davasının kabulünün gerektiği, söz konusu bedel için dava dilekçesinde faizin cinsi ve temerrüt tarihi belirtilmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi ile fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin reddinin gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın Kısmen Kabulü ile 44.706,40-TL’nin dava tarihi olan 08/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü ve davacı aleyhine yazılan hususların yazılmamış sayılmasına yönelik talebinin feragat nedeni ile Reddine,
3-Davacının fazlaya ilişkin diğer tüm taleplerinin Reddine,
4-Alınması gerekli karar ve ilam harcı 3.053,89-TL olduğundan peşin olarak alınan 763,78-TL (170,78-TL peşin harç + 593,00-TL ıslah harcı toplamı) harçtan mahsubu ile bakiye 2.290,11-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesi uyarınca hesaplanan 3.333,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, (davalının 24/11/2020 tarihli dilekçesi göz önüne alınmıştır.)
5-Davacı tarafından yapılan 6.470,00-TL (dava açılış masrafı, posta gideri ve bilirkişi ücreti ve ıslah harcı olmak üzere) yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 6.022,92-TL yargılama gideri ile davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 170,78-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğiden itibaren iki haftalık süre içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2022