Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/250 E. 2021/242 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/250 Esas
KARAR NO : 2021/242

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 14/06/2020
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
GR.KR.YZM.TARİHİ : 09/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkili … ve …’in mekatronik mühendisi olup aynı üniversiteden mezun ve arkadaş olduklarını, üniversiteden mezun olduklarında ortak projeler üretmek için her birinin kendi adına şirket kurarak ticari hayata atıldıklarını, bu anlamda … Teknoloji Medikal Ar-ge Ticaret Sanayi Ltd. Şti.’nin … tarafından ve … Mühendislik Ar-ge Ticaret Sanayi A.Ş.’nin ise … tarafından kurulduğunu, gerçek ve tüzel kişi olan müvekkillerinin faaliyet gösterdikleri bu süre zarfında Kosgep-Tübitak gibi kamu kurumları için farklı projeler hazırlayarak çeşitli destekler aldıklarını, müvekkillerinin son yıllarda sağlık alanında kullanmak üzere gelişen teknolojinin kullanıldığı robot ve bilgisayar yazılımı ile desteklenen projeler tasarladıklarını ve 2017 yılından itibaren tamamen know-how hakları kendilerine ait olarak projelendirilen ”… Kemoterapi İlaç Hazırlama Cihazı”nın tasarlanarak, prototip olarak oluşturulduğunu ve seri üretim yapılması için gerekli olan finansal destek arayışı neticesinde bir takım tanıdıkları vasıtası ile davalı …Ş. yetkilisi ile tanışarak bu şirketin seri üretime maddi destek sağlaması konusunda anlaşma yapıldığını, davalı şirket ile müvekkili gerçek kişiler arasında 15.10.2018 tarihli ön ortaklık sözleşmesinin imzalanarak ticari ilişkinin başladığını, taraflar arasında yapılan ortaklık ön sözleşmesi uyarınca davalı şirketin %50 pay oranında 395.000,00-TL değerinde nakdi sermaye; davacı gerçek şahıslar tarafından sermaye olarak konulan kişisel emek, bilgi ve birikimlerine 395.000,00-TL değer biçilerek ayni sermaye olarak koyduklarını, yine aynı sözleşme uyarınca müvekkil gerçek şahısların her birine düşen hisse oranlarının %25 olarak belirlendiğini, sözleşmede belirlenen 790.000,00-TL sermayenin yetmediği durumlarda sözleşmenin 6. maddesi uyarınca yapılacak masraflara davalı şirket tarafından geri iade edilmek koşuluyla nakit desteği sağlanacağını, sonradan yapılan masraflara her ortağın hisse oranlarınca sorumlu olacağı taraflarca kararlaştırıldığını, taraflarca alınan karar gereği 19.03.2019 tarihinde 89306 başvuru numarasıyla Tübitak bilimsel destek fonuna başvuru yapıldığını ve başvurularının 15.10.2019 tarihinde onaylandığını, başvuru tarihi ile projenin Tübitak tarafından onaylanma tarihi arasında geçen süre içinde müvekkillerinin davalı şirket tarafından sağlanan parasal ödemeler neticesinde cihazı kendi adreslerinde tamamladıklarını ve ilaç hazırlama testlerine başladıklarını, mevcut cihazın tamamlanması için bu zamana kadar davalı şirket tarafından cihaz için gerek müvekkillerine ve gerekse de tedarikçi taşeron firmalara toplamda 1.472.253,88 TL ödeme yapıldığını, Tübitak Kurumuna yapılan parasal destek başvurusunun kabul edilmesi ve Sağlık Bakanlığından onay alınması gibi gelişmeler sonrasında davalı şirket yetkilisinin davranışlarında değişme olmaya başladığını, davalı şirket yetkilisinin müvekkillerine ait işyerinde bulunan cihazın fiziki şartlar uygun olmamasına rağmen kendi işyerine taşınmasını, tüm sunumların ve bundan sonra cihaza eklenecek tüm parçaların da kendi işyeri adresinde tamamlanmasını istediğini, müvekkillerinin davalı şirketin kendilerini proje dışında bırakılmaya çalışıldığını hissetmelerine rağmen projeyi tamamlamak için cihazı davalının “….Ankara” adresinde bulunan ofisine taşıdıklarını ve cihazın halen davalı şirket adresinde olduğunu, davalı şirket yetkilisinin cihazın hastanelerde kullanılabilmesi için biyogüvenlik kabini ve ergonomik revizyonlar için yapılması gereken harcamaları yapmayacağını, bu zamana kadar yapılan harcamaları da kendisine göre hesaplamalar yaparak belirleyerek taraflarından bundan sonra ortak finansmana geçtiğini ve bugüne kadar yaptığı harcamaların karşılığı için müvekkillerinden bono istediğini söylediğini, oysa cihazın davalı firma adresinde bulunduğunu, cihazın hastaneye kurulumu için yapılması gereken harcamalarında ortaklık ön sözleşmenin 6. maddesi uyarınca davalı tarafından karşılanması gerektiğini, müvekkillerine emrivaki yapılarak kendilerinden bono istenmesine yönelik davalı şirket yetkilisinin talebinin cihazı hastaneye kurmak için gerekli finansmanın yapılacağı sözünün verilmesine istinaden aynı toplantı sırasında davalı şirket yetkililerince hazırlanmış 30.01.2020 tanzim tarihli olan ve vade tarihi yazılı olmayan 515.000,00-TL bedelli, borçlusu müvekkili şirketler ve davalı şirket yetkilisi …’ın kefil olarak adı yazılı, alacaklısı da davalı şirket olarak gösterilen bono ile yine 30.01.2020 düzenlenme tarihi ve yine vade tarihi yazılı olmayan 650.000,00-TL bedelli, müvekkili tüzel kişi olan şirketlerin borçlu, gerçek kişi müvekkillerininde kefil olarak yazılı olduğu iki adet bononun imzalatılarak alındığını, davalı şirket yetkilisinin, dava konusu yapılan bonoları hem cihazın tamamlanmasına yönelik finans sözü vermiş olması, hem de bonoların imzalanmaması halinde Tübitak destek fonunu iptal edeceklerini, cihazın kendi adreslerinde bulunmasından dolayı projeden müvekkillerinin el çektirileceklerini, siyasi bağlantılarının olmasından dolayı müvekkillerini zor duruma sokacaklarını beyan ederek manevi baskı uyguladığını ve müvekkillerine dava konusu bonoları imzalamaya mecbur bıraktıklarını, davalı şirket yetkilisinin ayrıca 30.01.2020 tanzim ve vade tarihi boş olan 515.000,00-TL bedelli bononun imzalatılması sırasında ”…’ya karşı kendimi kefil gösterdim. Siz de imzalayın.” diyerek müvekkillerinden imza almış iseler de, kefil kısmına sadece isim ve adres bilgilerinin yazıldığını, ancak imzasını atmadığını, bu bonunun ön yüzünde yazan yerlerin yapılacak yazı incelemesi ile müvekkilleri tarafından doldurulmadığından bu konuda davalı şirket tarafından müvekkillerine manevi baskı yapmak suretiyle senet imzalattırdıklarının ispatlanacağını, bonoları alan davalı şirketin sonrasında hiçbir şekilde sözlerini yerine getirmediği gibi, müvekkillerine ait olan projeyi, kendi üzerine geçirmek için işlemler yapmaya başladığını, davalının öncelikle projenin hayata geçirilmesine yönelik parasal destek taahhütlerini yerine getirmediğini, bu nedenle cihazın tamamlanarak hastanede kullanıma uygun hale getirilemediğini, davalı şirket yetkilisinin bonoları imzalarken sözlü verdiği taahhüdü için bu kez ilave olarak %25’lik hisse devrini şart koştuğunu, davalı şirket yetkilisinin bu davranışı ile ortaklık ön sözleşmesinin 6. maddesine aykırı olduğu gibi kötü niyetli davranışları ile sözleşmeyi katlanılmaz hale getirdiğini, davalının bu zamana kadarki tüm tutum ve davranışlarından anlaşılacağı üzere asıl amaçlarının müvekkillerine ait projenin tamamını kendi üzerine geçirmek olduğunu anlamalarına üzerine davalı şirket ile aralarındaki tüm ticari ilişkiyi sona erdirdiklerini, bu konudaki irade beyanlarını ….Noterliğinin 28.02.2020 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya tebliğ ettiklerini, düzenledikleri ihtarnamede, borç/alacak ilişkisinin de dayanağı kalmadığı için işbu davaya konu yaptıkları bonoların ve tüm ticari defter ve kayıtlarının iadesinin talep edildiğini, ihtarname sonrasında dahi davalı şirketin müvekkillerine zarar verici davranışlarını sürdürdüğünü, taraflar arasındaki 15.10.2018 tarihli ortaklık ön protokolü feshedildiğinden verilen bonoların iadesinin gerektiğini, bonoların taraflarına iade edilmemesi halide davalının TÜBİTAK destek fonunundan gelecek hibe ile haksız şekilde zenginleşme çabası içerisinde olduğunu, davalı şirketin hem cihazı elinde tuttuğunu hem de Tübitak Destek Fonundan gelecek 2.000.000,00-TL hibeyi alacağını, böylelikle müvekkillerinin kendi geliştirdikleri projeden bırakın yararlanmayı ortaya koyduğu sermaye değerine ek 1.165.000,00-TL borçlu konumuna düşmüş olacaklarını, bununla birlikte davalı şirketle müvekkilleri arasında imzalanan ortaklık önsözleşmesinin feshedildiği ve davalı şirketten alınan 1.472.253,88-TL’nin cihaz üretimi için kullanılmış olduğunun davalının ikrarında olduğundan borçlarının olmadığının yaklaşık olarak ispatlandığını, bu nedenle dava konusu bonoların icra işlemine ve ciro işlemine konu yapılmamasına yönelik ihtiyati tedbir talep ettiklerini, davalı tarafın işbu davamızda haksız ve kötü niyetli olmasından dolayı %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, davalı kurumun kendisinde bulunan ticari defter, kayıtlar ve resmi kurumlarda işlem yapmaya yardımcı olacak şifreler kullanılarak müvekkillerinin zarara uğratıldığını, keza davalı şirketin 2020 yılı Şubat, Mart ve Nisan ayları için SGK bildirimleri yapmadığını, bu durumdan dolayı SGK tarafından idari para cezası düzenlendiğini, davalılar elinde bulunan ve taraflarına iade edilmemesinden dolayı cezaların müvekkili firma tarafından ödendiğini, ayrıca cihazın taraflarına teslim edilmediğini ve müvekkillerinin gelir elde etmesinin engellendiğini, davalının bu davranışı neticesinde milyonlarca liralık ticari zararın ortaya çıktığını beyan ederek, davaya konu bonolar nedeniyle davacıların, davalıya borçlu olmadığının tespitine, bonoların iptaline, davalının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ispat yükünün davacılar üzerinde olduğunu ve davacıların iddialarını yazılı delil ile ispat etmeleri gerektiğini, davacıların borçlu olmalarına rağmen kötü niyetli olarak işbu davayı açtıklarını beyan ederek, davanın reddine, davacıların %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE : Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Eldeki davada, keşidecisi … Teknoloji … Ltd. Şti. ile … Mühendislik … A.Ş., lehdarı davalı … … A.Ş. olan, 30.01.2020 keşide tarihli, 515.000,00-TL bedelli bono ile yine keşidecisi … Teknoloji…Ltd. Şti. İle … Mühendislik…A.Ş., lehdarı davalı ……A.Ş. Olan, 30.01.2020 keşide tarihli, 650.000,00-TL bedelli bononun ihdas nedeninden “nakden” ibaresinin yer aldığı, 650.000,0TL’lik bonoda davacılar … ile …’in aval sıfatına haiz olduğu, 650.000,00-TL bedelli bonoya istinaden dava tarihinden sonra davalının, davacılar aleyhine … Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibine giriştiği, davacı … ve … ile davalı ……A.Ş. arasında 15.10.2018 tarihli “Ortaklık Ön Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin akdedildiği dosya kapsamı ile sabit olup, somut olayda, taraflar arasındaki ihtilafın davaya konu her iki bononun 15.10.2018 tarihli sözleşme kapsamında davacılar tarafından keşide edilip davalıya verilip verilmediği, sözleşme kapsamında keşide edilmiş ise sözleşmeye aykırı olup olmadığı, her iki bononun kambiyo senedi vasfına haiz olup olmadığı, bonoların zorla ve baskı ile imzalanıp imzalanmadığı, teminat bonosu niteliğinde olup olmadığı ve nihai olarak bono sebebiyle davalının alacaklı olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmış ve mahkememizce Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2020/237 – 805 Esas-Karar sayılı ilamı doğrultusunda arabuluculuk son tutanağı aranmaksızın yargılamaya devam olunmuştur.
Öncelikle, TTK. 776. ve 777. maddeleri nazara alındığında davaya konu her iki bononun zorunlu unsurları içerdiği ve bu suretle kambiyo senedi vasfına haiz oldukları yine davacıların her iki bononun zorla ve baskı ile imzalandığı iddiasını ispat edemediği kabul edilerek mahkememizce her bir davacı yönünden menfi tespit isteminin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmiştir.
A) Davacılar … ve … yönünden yapılan değerlendirmede;
Her iki davacının davaya konu 650.000,00-TL bedelli bonoda avalist sıfatına haiz olduğu, TTK. 702/2 maddesi gereğince aval veren davacıların şekle ait noksanlık dışında borçlu bulunmadığı dışında herhangi bir itirazda bulunamayacakları nazara alınarak, her iki davacının açmış olduğu davanın ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
B) … Teknoloji … Ltd. Şti. ile … Mühendislik … A.Ş. yönünden yapılan değerlendirmede;
Davacıların davaya konu her iki bononun 15.10.2018 tarihli ön sözleşme kapsamında keşide edilip davalıya verildiği ve yine her iki bononun teminat bonosu vasfında olduğu yönündeki iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiği halde, davacıların anılı iddialarını yazılı delil ile ispat edemedikleri, nitekim 15.10.2018 tarihli protokolün davacı gerçek kişiler ile davalı arasında akdedilmesine rağmen davaya konu bonoların sözleşmeye taraf olmayan davacı şirketler tarafından keşide edildiği , yine her ne kadar bonolar davacı her iki şirketin ticari defterlerine kayıtlı ve bono bedeli kadar her iki şirket kendi ticari defterlerine göre davalıdan alacaklı gözükse de, her iki bonoda “nakden” ibaresinin yer alması karşısında davacıların iddiasını kendi ticari defterlerine göre yazılı delil ile ispat ettikleri kabul edilemeyeceği belirlenmiştir.
Bu kabulden hareketle, davacıların iddiasını yazılı delil ile ispat edememesi karşısında dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanan her iki davacı vekiline mahkememizin 08.04.2021 tarihli celsesinde “davaya konu her iki bononun davacı … ve … ile ….A.Ş. Arasında akdedilen sözleşme uyarınca davalıya verildiği ve her iki bononun teminat bonosu olduğu” maddi vakasına yönelik yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış, davacı vekili aynı celsede yemin teklif etmeyeceklerini beyan etmiş olmakla, yazılı delil ile ispat edilemeyen davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası tesis kılınmıştır.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
Mahkememizce verilen ve infaz edilen tedbir kararı bulunmadığından davacıların tazminata mahkum edilmesi yönündeki davalı isteminin İİK. 72.maddesi gereğince reddine,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması zorunlu 59,30-TL maktu harçtan, peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90-TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 71.300,00-TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde, yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/04/2021

Başkan …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Üye …
¸e-imza
Katip …
¸e-imza