Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/356 E. 2022/812 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/356 Esas – 2022/812
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2019
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GR.KR.YZ.TAR. : 09/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : Davalı … Madencilik ve Petrol Ürünleri San. Ve Tic. Ltd. Ştiile davacı arasında 19/09/2015 tarihli protokol ve bayilik sözleşmesi akdedildiği, bayilik sözleşmesi kapsamında davalı şirketin asgari alım taahhüdünde bulunduğu, söz konusu bayilik sözleşmesi gereği davacının kurumsal kimlik uygulaması için 20.176,00-USD * KDV, Otomasyon Sistemi için 4500 USD * KDV yatırım yaptığı ayrıca 1.770.000-TL satış destek primi verdiği, davalı şirketin asgari alım taahhüdünü davacının tüm sözlü uyarılarına rağmen yerine getirmediği, davacı davalıyı sözleşmenin ilk yılı için 29/07/2016 tarihli KEP adresine gönderdiği, taahhüt açığına dair e-posta ile, ikinci yıla ilişkin 04/07/2017 tarihli e-posta ile ve … yevmiye numaralı yoksun kalınan karı gösteren ihtarname ile, son olarak sözleşmenin üçüncü yılına ilişkin olarak …. yevmiye numaralı kar mahrumiyetine ilişkin ihtarnamesi ile ihtar ettiğini ancak davalının izah edilen konulara ilişkin çözüm üretmediği, davalı şirketin 3500 m3 (2940 ton) beyaz ürün alma taahhüdünde bulunduğu ve bu taahhüdün altında kalması durumunda ödeme tarihindeki TCMB satış kuru üzerinden ton başına 150 USD karşılığı Türk Lirasını kar kaybı olarak davacıya ödemesi gerektiği, 3 yıllık süre zarfında yaklaşık 2971 ton beyaz ürünü eksik aldığını ve bu kapsamda davacının 445.650,00 USD kar kaybına sebep olduğu belirtilerek taraflar arasında imzalanmış sözleşme kapsamında 19/09/2018 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten ve kefalet limiti kapsamında diğer davalı Mustafa …’dan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili 09/09/2019 tarihli dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında 19/09/2015 tarihli protokol ve bayilik sözleşmesi imzalandığı, yapılan sözleşme kapsamında davacının 1.500.000-TL * KDV yatırım bedeli ödemeyi kabul ettiği, bunun için davalı şirketin davacıya 03/12/2015 tarihli ve 07/01/2016 tarihli faturaları kestiği, davalı şirketin davacı lehine 2.000.000 TL bedelli ipotek tesis etmeyi kabul ettiği, davacı şirketin ödemeyi taahhüt ettiği bedeli 03/12/2015 -24/02/2016 tarihleri arasında yaygın olarak gerçekleştirdiği ve ödemelerin böyle yaygın olarak gerçekleşmesi sebebiyle satış taahhüdünü yerine getiremediğini, ayrıca davalı şirketin sözleşmesel yükümlülüğünü yerine getirebilmek için toplu alıcılara yakıt verme riskine girdiği, davacının ilk yıla ilişkin KEP mesajının sadece taahhüt açığı hakkında olduğu, davalı tarafından ilk yıla ilişkin gelen e-postaya karşılık olarak taahhüdün 24/02/2016 tarihinde başlamasını davacıdan rica ettiğini, davacı tarafından 04/07/2017 tarihli e-posta ile KEP adresine 1550 m3 taahhüt açığı bulunduğuna dair e-posta gönderildiği, 25/09/2017 tarihli ihtarname ile 1.605,4 m3 akaryakıt alımının eksik olduğunun ve yeni bir akaryakıt alım programı belirtilmesi gerektiğinin davacı tarafından davalıya bildirildiği, davalı şirketin 02/10/2017 tarihli cevabi ihtarında cezai şart isteme şartlarının oluşmadığını davacıya bildirdiğini, davacının saha müdürüne 50.000 TL para ödemesi yapıldığını ve yapılan bu ödemeye karşılık söz konusu ödemenin hibe iadesi kapsamında yapıldığına dair belge alındığını, 18/09/2018 tarihinde davacının saha müdürünün kurtuluş reçetesi isimli bir belge düzenleyerek davalıya bildirdiğini 18/09/2018 tarihinde davacının satış taahhüdüne ilişkin yeni ihtarname gönderdiğini, davalı şirketin 26/09/2018 tarihli ihtarname ile davacıya satışların gerçekleşmeme sebebinin davacının yüksek fiyatlı satışlarının olduğunun davacıya bildirildiği, davacı tarafından yapılan taahhüdü ihlal bildirimlerin Yargıtay’ın yerleşik kararlarına uygun olmadığını, davalının sözleşmeyi bu hali ile ifa imkanı kalmadığı belirtilerek, davalının talebinin reddine ve sözleşmeye sayın Mahkemece müdahale edilmesine karar verilmesini talep edilmiştir.
KABUL GEREKÇE: Dava, sözleşme ilişkisinden kaynaklı cezai şart talebine dayanmaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilafın, taraflar arasında 19/09/2015 tarihli “Bayilik Sözleşmesi”, “Protokol” başlıklı belge, “Taahhütname” başlıklı belge ve “Kefaletname” başlıklı belgelerin olduğu hususunda uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın davalı şirket tarafından taahhütname uyarınca taahhüt ettiği beyaz ürünün yıllık bazda alınıp alınmadığı, söz konusu alım taahhüdüne ilişkin cezai şart hakkının davacı tarafından bir sonraki yıla geçmeden her yıl saklı tutulup tutulmadığı, davacı tarafından protokol uyarınca ödemesi gereken destek priminin süresi içerisinde ödenip ödenmediği, davacının destek primini süresinde ödememesinin davalının alım taahhüdünü etkileyip etkilemediği ve nihayetinde varsa davacının cezai şarttan dolayı alacak miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Dava şartı olan arabuluculuğa ilişkin son tutanağın yapılan incelemesinde tarafların cezai şart hususunda anlaşamadıkları, davalı şirket ile yapılan arabuluculuk son tutanağının 2019/2913 dosya numarasında 19/04/2019 tarihinde sonlandığı ve davalı şirketin arabuluculuk görüşmelerine katıldığı kefil ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinin 2019/5117 dosya numarasında 13/05/2019 tarihinde sonlandığı ve kefilin arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı görüldü.
Taraflar arasındaki Protokol başlıklı belgenin 2. Maddesinde ” Bayi, her yıl kendi içerisinde değerlendirilmek kayıt ve şartı ile yıllık asgari 3.500 m3 beyaz ürün ( benzin motorin) alım taahhüdünde bulunmaktadır. Bayi yılı içinde o yıl taahhütlerinin asgari %80’ini doldurduğu takdirde şirket kendisinden bir sonraki yıl telafi edilmek kaydı ile kar mahrumiyeti ve cezai şart talebinde bulunmayacaktır….” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki Protokol başlıklı belgenin 7. Maddesinde ” Protokolün 5 ve 6. Maddesinde belirtilen ipoteğin şirket lehine tesis edilmesini ve banka teminat mektubunun verilmesini takiben şirket tarafından bayiye hizmet bedeli faturası karşılığında KDV hariç 1.500.000,00 TL’lik satış destek primi en geç 7 iş günü içinde ödenecektir. “şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür.
Dosya kapsamındaki taahhütname başlıklı 19/09/2015 tarihli belgenin 2. Maddesinde ” İlaveten mezkur sözleşme konusu akaryakıt istasyonunda fiilen akaryakıt satışına geçtiğimiz tarih başlangıç alınmak üzere şirketinizden yılda 3.500 m3 beyaz ürün (benzin motorin) satın almayı, bu miktarların akaryakıt istasyonunun fiili satışları dışındaki diğer toplu satışlarımızı da kapsaması nedeniyle akaryakıt istasyonunun bu taahhüt miktarları kadar satış yapmadığı itirazında bulunmamayı, bu taahhütlerin altında kalmamız halinde şirketinize beher eksik ton başına ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinde olmak üzere beyaz ürünler için 150 Amerikan Doları karşılığı Türk Lirası ve madeni yağ içinde 600 Amerikan Dolar karşılığı Türk Lirası kar mahrumiyeti ödemeyi bu meblağların teminatlarımızdan mahsup edileceğini teminatlarımızın paraya çevrilmesi yolu ile tahsil edileceğini, aksi takdirde ilk talep anında nakden ödeneceğini… ” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür.
Davacı tarafından davalı şirket aleyhine çekilen …. yevmiye nolu ihtarnamenin yapılan incelemesinde davalının taahhüdü gereği alması gereken beyaz ürünü eksik aldığından dolayı davacının 504.000,00 USD kar mahrumiyetine uğradığını ve bu kar mahrumiyetinin talep edildiği görülmüştür.
Davalı şirketin ticari defterleri üzerinde Mali Müşavir bilirkişiye yaptırılan inceleme sonucu hazırlanan 21/01/2020 tarihli rapora göre davalı şirketin 19/09/2015 tarihli protokol gereğince alması gerekli beyaz ürünleri taahhüt ettiği miktar oranında alamadığı bu nedenden ötürü davalının protokolü ihlal ettiği aynı zamanda davacının protokolün 7. Maddesi gereğince ödemesi gerekli 1.500.000,00 TL + KDV satış destek primini sözleşmede belirtilen süre içerisinde ödemediğinden sözleşmeyi ihlal ettiği, davalının sözleşme ve protokoller gereğince 6.056.860 kg beyaz ürün miktarın eksik aldığının rapor edildiği görülmüştür.
Tarafların bildirmiş olduğu tüm deliller toplandıktan sonra dosyanın bilirkişi kuruluna tevdii edildiği, söz konusu bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan 17/12/2020 tarihli rapora göre taahhüdün başlangıç tarihinin EPDK ‘ca lisansın tadil edildiği tarih olan 30/09/2015 olarak dikkate alnıması gerektiği taraflar arasındaki imzalanan protokol, sözleşme, taahhütname ve kefaletname kapmsamında asgari alım taahhüdünün gerçekleşmemesinde davacının kusurunun olmadığı ,davacının birinci yıla ilişkin cezai şarta dair haklarını saklı tuttuğunu gösteren bir kayıt olmadığı, iki ve üçüncü döneme ilişkin olarak cezai şarta ilişkin haklarını saklı tuttuğunu bildirdiği ihtarnamelerin dönemin başlangıcından önce davalıya tebliğ edildiği, sözleşmenin birinci yılında yoksun kalınan kar 146.578 USD, ikinci yılında yoksun kalınan kar 75.833 USD, üçüncü yılında yoksun kalınan kar 266.005 USD olarak hesaplandığı, birinci yıla ilişkin davacının itirazi kaydı gösteren belge sunulmadığından talep edebileceği toplam cezai şartın 341.838 USD olarak hesaplandığı, hesaplanan bu şartın davalı şirketin ekonomik olarak mahvına neden olup olmayacağı hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunun rapor edildiği görülmüştür.
Davalı ticari defterleri üzerine tekrar Mali Müşavir bilirkişiden talimat yoluyla 04/10/2020 tarihli raporun alındığı, söz konusu rapora göre davacıya ödenecek tazminatın dava tarihine en yakın tarih 31/12/2019 tarihli davalı kaydi bilançosuna göre davalı şirketin öz varlığının 2.598.754,36 TL olacağı ve tazminat ödemesi halinde davalı şirketin öz varlığının eksiye düşeceğinden zor durumda kalabileceği ancak davacı şirkete ödenecek tazminatın davalı şirketin ekonomik mahvına sebep olup olmayacağının doğru olarak hesaplanması için dava tarihi olan 25/06/2019 tarihli ara bilançosunun incelenmesi ve bu bilançoya şirketin aktifinde bulunan durağan varlıkların dava tarihi itibariyle reel değerlerinin teknik bilirkişilerden alınan bilgilere göre tespit edildikten sonra gerçek bilanço değerinin yansıtılması sonucu şirketin öz varlığının bulunarak, bu öz varlık üzerinde davalıdan talep edilen davacı tazminatının, davalı şirketin ekonomik mahvına sebep olup olmayacağının daha doğru ve gerçekçi hesaplanabileceğinin rapor edildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından dosyaya 17/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerinin 1.500.000,00 TL’ye çıkarıldığı ve söz konusu bedele 19/09/2018 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi talebinde bulunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Burada öncelikle değerlendirilmesi gereken hususun taahhütname başlıklı belgede geçen ve asgari alımdan kaynaklı taahhüdün gerçekleşmemesi durumunda ödenmesi kararlaştırılan kar mahrumiyeti kavramının müspet zarar mı yoksa cezai şart mı olduğu hususudur. Taraflar arasındaki taahhütname başlıklı belgenin 1. Maddesinde cezai şart alacağından 2. Maddesinde kar mahrumiyeti alacağından bahsetmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin …. Karar sayılı kararının bir tarafında davacı olarak mevcut dosya davacı şirketinin bulunduğu ,söz konusu Yargıtay kararında ” Davalının asgari alım taahhüdünden kaynaklanan tazminata ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı ile davalı bayi arasında düzenlenen taahhütname başlıklı sözleşme asgari alım taahhüdüne ilişkindir. Bu sözleşmelere göre kar mahrumiyeti (cezai şart) istenilebilmesi için taahhüdünün ihlal edildiği dönemden sonra ihtirazi kayıt konulması ve bundan sonra mal verilmeye devam olunması gerekir. Davacı, önceki dönemlere ait asgari alım taahhüdüne uymamasına rağmen ihtirazi kayıt koymadan yeni mal teslim ederek davalıda haklı bir güven oluşturmuştur. Diğer yandan davacı bayilik sözleşmesini feshettiğinden artık fesihten sonraki dönem için de müspet zarar şeklinde olan kar mahrumiyetini de talep edemez. Bu durumda yalnızca son yıl için sözleşmenin fesih tarihine kadar olan döneme ilişkin taahhüde yönelik sözleşme maddesinin ihlalinden dolayı tazminata karar verilmesi gerekirken tüm sözleşme süresi hesaba alınarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde ibarenin geçtiği, söz konusu bozma ilamından da açıkça anlaşılacağı gibi sözleşmede her ne kadar kar mahrumiyeti kavramı kullanılmış ise de kullanılan bu ibarenin cezai şart olarak anlaşılması gerektiği ve her yıl sonunda bu hakkın saklı tutulması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenden ötürü mahkememizde davacının talep etmiş olduğu kar mahrumiyetinin Yargıtay ilamı doğrultusunda cezai şart olduğu ve her yıl sonunda açıkça cezai şart alacağı hakkının saklı tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
Taraflar arasındaki taahhüdün başlangıç tarihinin belirlenmesi yönünde değerlendirme yapıldığında; taraflar arasındaki taahhüt başlıklı belgenin 2. Maddesinde taahhüdün başlangıcı olarak fiilen akaryakıt satışına başlandığı tarih kabul edilmiştir. Bununla birlikte EPDK internet sitesinde davalı şirketin dağıtıcısı 30/09/2015 tarihinde davacı şirket olarak tadil edilmiştir. Ayrıca taraflar arasındaki fatura listesinin davacı tarafından davalıya ilk akaryakıt satış işleminin 02/10/2015 tarihinde gerçekleştiği görülmüştür. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde taahhüdün başlangıç tarihinin EPDK’ca lisansın tadil edildiği yani fiilen satışa başlandığı tarih olan 30/09/2015 olması gerektiği mahkememizce kabul edilmiş, bilirkişi kurulunca da bu yönde tespit yapılmıştır.
Davalı tarafından birinci yıl taahhüdünün gerçekleşmemesinde asıl gerekçenin davacının yatırım taahhüdünün geç gerçekleşmesi olarak gösterilmiş ise de taraflar arasında akdedilen protokolün 7. Maddesinde destek priminin davacı lehine ipotek kurulduktan ve banka teminat mektubu verildikten sonra 7 iş günü içerisinde verileceğinin belirtildiği, davacı şirket lehine teminat mektubunun 01/12/2015 tarihinde verildiği, ipoteğin ise 11/02/2016 tarihinde kurulduğu, davacı tarafından ödemesi gereken destek priminin teminat mektubunun verilmesinden itibaren üç parçada (11/12/2015, 24/02/2016, 24/02/2016 tarihlerinde) ipoteğin verildiği tarihten 7 iş günü sonrasına kadar ödendiği, davacı şirketin en son ödeme tarihi itibari ile sadece 2 günlük bir gecikmesinin bulunduğu bu hususta da yani gecikme nedeniyle davalı tarafından bir itirazi kayıt konulmadığı, bilirkişi kurulu tarafından da tespit edildiği üzere davalının, davacının Kep adresine göndermiş olduğu yazıdan da bu hususta tarafların kusurunun olmadığının açıkça kabul edildiği, yine taahhüdün başladığı tarihten en son destek ödemesinin yapıldığı 23/02/2016 tarihe kadar davalı şirketin almış olduğu ürün miktarı da dikkate alındığında mahkememizde davacının birinci yıl taahhüdünün gerçekleşmemesinde davalının destek primini geç ödemesinden kaynaklandığı yönündeki iddiasına itibar edilmemesi yönünde kanaat oluşmuştur.
Davacının bir yıllık alım taahhüt sürelerinin öncesinde ya da sonrasında cezai şart alacağını saklı tutup tutmadığı hususu değerlendirildiğinde; taahhüdün başlangıç süresinin yukarıda da açıkça belirtildiği gibi 30/09/2015 tarihi olduğu, birinci yıl taahhüt bitiminin 30/09/2016 olduğu, söz konusu tarihten önce 29/07/2016 tarihinde elektronik posta ile davacı tarafından davalıya bir bildirimde bulunulduğu, söz konusu bildirim içeriğinde açıkça ” Sayın bayimiz 30/06/2016 tarihi itibari ile 1.334 m3 taahhüt açığınız bulunmaktadır. ” şeklinde açıklama olduğu, söz konusu e posta içeriğinde cezai şart hakkının saklı tutulduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığı, davacının birinci yıla ilişkin cezai şart alacağı hakkını saklı tutmaması nedeniyle yerleşik Yargıtay İçtihadları uyarınca ürün vermeye de devam ettiğinden dolayı birinci yıla ilişkin cezai şart talebinde bulunamayacağı mahkememizce kabul edilmiştir. Taraflar arasındaki alım taahhüdüne ilişkin ikinci yılın 30/09/2017 tarihinde dolduğu, söz konusu tarihten önce …. yevmiyeli 21/09/2017 tarihli ihtarnamesi ile asgari alım taahhüdünden kaynaklı cezai şart alacağının saklı tutulduğu, söz konusu ihtarnamenin davalıya 25/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği yine üçüncü yıla ilişkin taahhüdün 30/09/2018 tarihinde dolduğu, söz konusu tarihten önce …. yevmiye nolu 18/09/2018 tarihli ihtarnamesi ile asgari alım taahhüdünden kaynaklı cezai şart alacağı hakkının saklı tutulduğu, söz konusu ihtarnamenin 19/09/2018 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, ikinci ve üçüncü yıllara ilişkin alım taahhütlerine dair cezai şart alacağının davacı tarafından çekilen ihtarnameler ile açıkça bu hakkın saklı tutulması nedeni ile söz konusu yıllara ilişkin davacının davalıdan cezai şart talep edebileceği mahkememizce kabul edilmiştir.
Davacının ikinci ve üçüncü yıllara ilişkin talep edebileceği cezai şart miktarının 17/12/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; ikinci yıl için 75.833 Dolar üçüncü yıl için 266.005 Dolar olmak üzere toplam 341.838 Dolar olarak hesaplandığı, bilirkişi kurulu tarafından yapılan hesabın denetime elverişli olması nedeniyle mahkememizce de kabul edilmiş olup tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının davalı şirketten 341.838 Dolar cezai şart talep edebileceği mahkememizce kabul edilmiştir.
Mahkememizce davacının talep edebileceği cezai şart miktarı 341.838 Dolar olarak kabul edildikten sonra burada değerlendirilmesi gereken diğer bir hususun söz konusu cezai şartın davalı şirketin ekonomik mahvına sebebiyet verip vermeyeceği hususudur. Davalı şirket ticari defterleri üzerinde inceleme yapan Mali Müşavir bilirkişinin mahkememize 10/02/2022 tarihinden sonra gönderdiği tapu kayıtları ve demirbaş listesi incelendiğinde söz konusu davalı şirketin üzerine kayıtlı sadece 30’un üzerinde araç, çok sayıda farklı illerde taşınmaz ve maden ruhsatları bulunduğu, ayrıca davalı şirketin davacı lehine koyduğu ipotek ve verdiği teminat mektupları göz önüne alındığında söz konusu cezai şartın davalı şirketin ekonomik mahvına sebebiyet vermeyeceği anlaşılmış ve bu nedenden ötürü cezai şartta indirim yapılmamıştır.
Davacının alacağı her ne kadar taraflar arasındaki taahhüt başlıklı sözleşme uyarınca dolar olsa da dava açılırken davacı tarafından alacağın TL olarak istenilmesi nedeni ile 341.838 Doların dava tarihi itibari ile TL karşılığının 1.970.114,94 TL ( 341.838 USD x 5,7633 Merkez Bankası Efektif Satış = 1.970.114,94 TL) olduğu ve bu bedel yönünden davacının davasında haklı olduğu ancak davacının 17/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.500.000,00 TL talep ettiğinden davacının talebi ile bağlı kalınarak davacının davasının 1.500.000,00 TL yönünden kabulünün gerektiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından davalıya çekilen Ankara 53. Noterliği’nin 18/09/2018 tarih ve 27076 yevmiye nolu ihtarnamesinin 19/09/2018 tarihinde davalıya tebliğ edilmesi, söz konusu ihtarnamede belirtilen 7 günlük ödeme süresinin 26/09/2018 tarihinde dolması nedeni ile davalının temerrüdünün 27/09/2018 tarihi itibari ile gerçekleştiği ve söz konusu tarihten itibaren tarafların tacir olması nedeni ile davacının talebi doğrultusunda avans faizi işletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın kabulü ile 1.500.000,00 TL’nin 27/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … Madencilik … Ltd. Şti ‘den alınarak davacıya verilmesine
2-Alınması gereken 102.465,00-TL karar ilam harcından peşin alınan 25.616,26-TL (170,78-TL peşin harç + 25.445,48-TL ıslah harcı toplamı) harcın mahsubu ile bakiye 76.848,74-TL harcın … Madencilik … Ltd. Şti ‘den tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı duruşmada kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 168.000,00-TL vekalet ücretinin … Madencilik … Ltd. Şti ‘den alınarak davacıya verilmesine,
4-Zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin … Madencilik … Ltd. Şti ‘den alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 4.908,60-TL (dava açılış masrafı, tebligat ve posta gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere) yargılama gideri ile peşin harç olarak yatırılan 170,78-TL harcın ve 25.445,48-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 30.524,86-TL’nin … Madencilik … Ltd. Şti ‘den alınarak davacıya verilmesine,(Tefrik edilen müteveffa Mustafa … ve mirasçıları yönünden yapılan yargılama giderleri hesaplamaya dahil edilmiştir.)
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı tebliğiden itibaren on günlük süre içerisinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2022