Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/429 E. 2022/541 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/429
KARAR NO : 2022/541
KARAR TARİHİ : 26/04/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :
NUMARASI : … ESAS
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1-…
2-…
3-…
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 26/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ :

Mersin 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2021 tarih ve … esas sayılı ara kararına karşı istinaf başvurusu üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
TALEP EDENİN İDDİALARININ ÖZETİ :
Talep eden, müvekkilinin, 16.07.2010 tarihinden bu yana davalı şirketin ortağı olduğunu, müvekkilinin mühendis olduğu için sahada çalıştığını, sahada olduğu için şirketteki çoğu şeyden habersiz olduğunu, müvekkilinin, ortaklığın başladığı tarihten bugüne kadar şirketin işleri ve işleyişiyle ilgili diğer ortaklardan bilgi alamadığı gibi, kar dağıtımının yapılmadığını, şirket bilançolarının gösterilmediğini, müvekkilinin de, noterden yapılmış ihtarla şirket hakkında bilgi istediğini ve hakkı olan kar payının kendisine ödenmesini istediğini, ancak bu konuda şirketten istediğini alamadığını, müvekkiline 2010 yılında ortak olduğu halde yine maaş gibi ödemeler yapıldığını, herhangi bir şekilde kar dağıtımı yapılmadığını, bununla ilgili bir karar bile alınmadığını, hatta son birkaç yıldır daha önce verdikleri maaş gibi ödemeyi de yapmadıklarını ve üstüne üstlük müvekkilinin SGK primini bile son dönemlerde yatırmadıklarını, oysa bu şirketteki payların eşit ve üçe bölünecek (müdür olan abisi çok cüzi miktarda fazla bir paya sahip olduğunu, müvekkili ve diğer ortak olan abisi ve onların akrabalarının (eş ve çocuk) tüm mal varlıklarına da mahkemece uygun görülürse tedbir konulmasını, ayrıca müvekkilinin yıllardır kar payı alamaması ve şirketin hem müdür hem de diğer ortak tarafından zarara uğratılmasından ötürü şirkete dava sürecinde acil olarak tedbir kararı şeklinde kayyım atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN ARA KARAR ÖZETİ :
Yerel mahkemece verilen 16/12/2021 tarihli ara karar ile; Davacı vekilinin davalı şirkete tedbiren kayyum atanmasına ilişkin taleplerinin tüm dosya kapsamının incelenmesi sonucunda; aslolanın şirketin yetkili organları marifetiyle yönetilmesi ve denetlenmesi olduğu, davacının varsa 6102 sayılı TTK’nın 438. vd. maddelerinde belirtilen yasal koşullara uyarak özel denetçi atanması talep edebileceği, şirketlerin seçilmiş organları aracılığıyla yönetilmesi asıl olup, dava dilekçesi ve ekindeki belgelere göre yaklaşık ispat kuralları çerçevesinde yasal koşulların oluşmadığı anlaşılmakla kayyum atınmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine, davacı vekilinin şirketi zarara uğratıp, yıllar boyunca kar dağıtmayan müdür ve bu şirketin zarara uğratılmasına sebep olan diğer ortak hakkında da araştırma yapılarak elde ettikleri kazanç ve varlıkların müvekkilimiz ortak olduktan sonra nasıl elde edildiği, şirketten onların hesabına para aktarımı olup olmadığının tespit edilmesini, bu dediğimiz işlemlerin akrabaları (eşi, ve çocukları) için de yapılmasını ve mahkemece uygun görülürse dava sürecinde tüm malvarlıkları üzerine tedbir konulmasına yönelik tedbir talebinin şirket işleyişine ilişkin olup, davanın niteliği gereği tedbir talebi dava konusu olmadığından ve bu konuda ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden 6100 sa. HMK madde 389 uyarınca koşulları oluşmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine şeklinde karar verilmiştir.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin iki abisiyle ortak olarak şirkette yıllar boyunca çalıştıklarını, kar payı dağıtılmadığını ve elde edilen kazançlardan müvekkilinin faydalanmadığını, müvekkilinin ortak olduğu şirketten kar payı talep ettiğini, TTK m.638/2 uyarınca ve 630. Maddelerinde gerekli durumlarda tedbir taleplerinin değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu maddeler gereğince tam bir ispatın istenmediğini, müvekkilinin yıllar boyunca şirketten herhangi bir kar payı almadığını, diğer ortakların şirketten haksız kazanç elde ederek kendilerini çok iyi bir duruma getirdiklerini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve beyan etmiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava hukuki niteliği itibarıyla haklı sebebe dayalı şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının tahsili istemine ilişkin olup, istinaf konusu uyuşmazlık ise, mahkemece verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi’nce verilen ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda, davacı tarafından, şirket işleyişi ile ilgili bilgi alamadığı, şirket tarafından kar dağıtımı yapılmadığı, şirket müdürü ve ortağı olan davalıların, şirket üzerinden haksız kazanç sağladıkları iddia edilerek, şirkete kayyum atanması ve davalıların tüm mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilmiş, mahkemece, taleplerin reddine karar verilmiştir.
Geçici hukuki koruma türlerinden olan İhtiyati Tedbir, 6100 sayılı HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları, 390. maddesinde ihtiyati tedbir talebi, 391. maddesinde ihtiyati tedbir kararının kapsam ve içeriği, 393. maddesinde ihtiyati tedbir kararının uygulanması, 394. maddesinde ihtiyati tedbir kararına itiraz ve uygulanacak usule yer verilmiştir.
HMK’nın 389. maddesine göre ihtiyati tedbirin şartları; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmasından endişe edilmesi” olarak açıklanmıştır. Ayrıca tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği belirtilmiştir. Yine aynı Yasa’nın 390/3. maddesinde haklılığın yaklaşık olarak ispat edilmesi zorunluluğu koşulu aranmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 638/2. maddesinde de; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nda, sermaye şirketlerinde yönetime dışarıdan müdahaleye, yani şirkete mahkemece yönetim kayyumu atanmasına olanak sağlayan açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Sermaye şirketlerinde kayyım atanması ile ilgili olarak, TTK’da bulunan tek madde 617. maddesinin üçüncü fıkrası ile yapılan yollama uyarınca 412. maddesidir. Burada; genel kurula çağrının yapılması için kayyım atanabileceği düzenlenmiştir. TTK’nun, 636/2 maddesi, limited şirketlerde organ yokluğunu ve bunun sonuçlarını düzenlemiştir. Aynı maddenin 4. fıkrasında fesih davası açıldığında mahkemenin gerekli önlemleri alacağı belirtilmiştir. Bunlar arasında kayyım atanması olduğu da kuşkusuzdur. Diğer taraftan TTK’nun 1. maddesi gereğince; Türk Ticaret Kanunu,Türk Medenî Kanunu’nun ayrılmaz bir parçasıdır. Türk Medeni Kanunu’nda kayyımlık, temsil kayyumu (TMK, m.426), yönetim kayyumu (TMK, m.427) ve isteğe bağlı (iradî) kayyım (TMK, m.428) olmak üzere üç türü düzenlenmiştir. TMK’nun 427/4. maddesinde; Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa kayyım atanacağı belirtilmiştir. Ayrıca limited şirketlerde müdürlerin atanmaları ve görevden alınmaları genel kurulun devredilmez yetkileri arasında sayılmıştır. (TTK.nun 616/1-b maddesi)
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, şirketlerin seçilmiş organları eliyle idaresi asıl olup, bir şirkete kayyum atanması için kural olarak şirketin yasal organlarının mevcut olmaması gerekmektedir. Somut olayda, davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı gibi mevcut delil durumu dikkate alındığında, HMK’nun 389. maddesi anlamında, davalı şirkete kayyum atanmasını gerektirir bir durumun varlığı, HMK’nun 390/3 maddesi kapsamında yaklaşık olarak ispat edilemediği, davacının varsa, 6102 sayılı TTK’nun 438. vd. maddelerinde belirtilen yasal koşullara uyarak özel denetçi atanmasını talep edebileceği, somut olayda böyle bir talebin de olmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesince, davalı şirkete tedbiren kayyum atanması talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından, davalıların tüm mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilmiş ise de, davalı şirketin faaliyetini engeller şekilde tüm mal varlığı üzerine tedbir konulamayacağı, bu yönde verilecek tedbir kararının, tarafların menfaatine de uygun düşmeyeceği, davalı ortakların mal varlıklarının ise dava konusu olmadığı, bu nedenle, mahkemece, davalıların mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulması yönündeki talebin reddine karar verilmiş olmasının da usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, İlk Derece Mahkemesi’nce ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair verilen ara kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70.TL maktu istinaf karar harcının peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
3-6100 sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince istinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
4-6100 sayılı HMK’nın 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle, 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 26/04/2022 tarihinde karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır