Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2022/2059 E. 2023/82 K. 07.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2059
KARAR NO : 2023/82
KARAR TARİHİ : 07/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2022
NUMARASI : 2022/… Esas, 2022/… Karar

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …,…
DAVALI : …, TCK NO:…, …
VEKİLİ : Av. …,…
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 07/04/2023
YAZIM TARİHİ :…

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/… esas ve 2022/… karar sayılı dosyasından verilen karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 31.10.2021 tarihli kilo ile ürün alım sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre w. … ve … cinsi 600 ton (altı yüz ton) ürünün müvekkili şirkete teslim edileceğinin davalı tarafça taahhüt edildiğini, müvekkili şirketin, sözleşmedeki tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalı taraf sözleşmede vermiş olduğu taahhütlere uymayarak müvekkili şirkete eksik ürün teslimi yaptığını, dava konusu 172 ton 321 kilogram eksik ürün tesliminden kaynaklı olarak 31.10.2021 tarihli sözleşmenin bedelinde bu eksikliğe karşılık gelen 473.882,75.TL’lik borçtan müvekkili şirketin sorumlu olmadığının tespitine; müvekkili şirketçe ciro edilerek davalı tarafa tevdi edilmiş olan … … … Şubesi’nin 22.03.2022 vadeli, … numaralı ve 250.000,00.TL tutarlı çeke ilişkin olarak İİK m. 72 ve sair mevzuat hükümleri uyarınca öncelikle teminatsız bir şekilde, şayet mahkeme aksi kanaatte ise mahkemenin uygun bulduğu bir teminat miktarının müvekkili şirketçe mahkeme veznesine depo edilmesi suretiyle işbu davanın kesinleşmesine kadar tedbiren davalı tarafa işbu çekle ilgili ödeme yapılmaması için ilgili bankaya ivedilikle müzekkere yazılmasına, neticeten davalı tarafın işbu çeke ilişkin olarak ödemeden men edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi’nin kararında özetle; davanın taraflar arasındaki satış sözleşmesinden kaynaklı alacağa istinaden davalı tarafın sorumluluğun yerine getirilmemesi nedeni ile davacının davalı yana dava konusu 172 ton 321 kilogram eksik ürün tesliminden kaynaklı olarak 31.10.2021 tarihli sözleşmenin bedelinde bu eksikliğe karşılık gelen 473.882,75.TL’lik borçtan müvekkili şirketin sorumlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davaya konu satış sözleşmesinin Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen sözleşmelerden olmadığı gibi mahkemece ilgili kurumlarla yapılan yazışmalarda davalının Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde ve Ticaret Odası’nda kayıtlarının bulunmadığı, ancak davacının şirket olarak kayıtlarda yer aldığı bu nedenle tacir olduğu, davalının ise belirtildiği şekilde ticaret sicil müdürlüğünde ve ticaret odasında kaydının bulunmadığı gibi davalı adına vergi kaydının ise bilanço hesabına göre tutulmadığı ve … Odası’ndan gelen yazı cevabına göre davalının çiftçi olarak kaydının bulunması karşısında davalının tacir sıfatının da olmadığı bu yönü ile davacı tacir olmakla birlikte davalının tacir olmaması nedeni ile taraflar arasındaki işbu davada Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı, davada başkaca herhangi bir özel mahkemenin de görevinin belirlenmediği, bu yönü ile görevli mahkemenin genel görevli Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine (mahkememizin görevsizliğine) görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın ticari nitelikteki menfi tespit davası olduğunu, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında akdedilmiş olan dava konusu sözleşme bedeli olan 1.650.000,00.TL’nin şu an davalı uhdesinde olduğu dahi göz önüne alındığında davalı tarafın esnaf işletmesi sınırını aştığı ve tacir olduğunun anlaşıldığını, TTK’nin 19/2 maddesinin işbu davanın ticari dava olduğunu net şekilde ortaya koyduğunu belirterek yerel mahkemece verilen görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER :
Tarafların beyan ve dilekçeleri, taraflar arasında imzalanan ürün alım sözleşmesi ve tüm dosya kapsamı
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen sebeplerle istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi, HMK’nin 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda ihtilaf Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (… …, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2015 gün ve 2014/…-1026 E. 2015/1765 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir. (HGK’nın 16/09/2015 tarih ve 2015/…-440 Esas, 2015/… Karar)
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. TTK’nın 5/2. maddesine göre ticari davalara ayrı Asliye Ticaret Mahkemesi olan yerlerde o yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde bakılır.

6102 sayılı TTK’nın 12. maddesinde “(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.
(2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.
(3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı TTK’nın …. maddesinde “(1) İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11.inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medenî Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.
” hükmü yer almaktadır.
Buna göre 6102 Sayılı TTK’nın 12. maddesinde gerçek kişi tacir, …. maddesinde ise esnaf tanımlanmıştır. Buna göre esnaf, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri TTK’nın 11. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişidir.
21 Temmuz 2007 Cumartesi günü ve … nolu Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarih ve 2007/… sayılı kararnamenin 1/a maddesinde yer alan ” a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri, ” hükmünde de esnaf tanımı yapılırken “ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandırma ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olma” şeklinde iki koşul bir arada öngörülmüştür.
Dolayısıyla bir kişinin esnaf sayılabilmesi için 6102 Sayılı TTK’nın …. maddesi kapsamında iki koşul aranmaktadır.
1-Ekonomik faaliyetin sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanma,
2-Gelirin 6102 sayılı TTK’nın 11. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırın aşılmaması”dır.
Bu iki koşulun birinin bulunması yeterli olmayıp her iki koşulun da bir arada bulunması gerekmektedir. (Yargıtay 19. HD’nin …/02/2018 tarih ve 2016/15705 Esas, 2018/675 Karar)
Somut olayda taraflar arasında 600 ton limonun satışı konusunda sözleşme yapılmış olup, davacı yan bu sözleşme kapsamında edimini yerine getirdiğini ancak davalının satmayı taahhüt ettiği limonun 172 ton 321 kilogramını eksik teslim ettiğini ileri sürerek sözleşme bedelinde bu eksikliğe karşılık gelen 473.882,75.TL’lik borçtan sorumlu olmadığının tespitine, bu ilişki kapsamında davalıya verilen 250.000,00.TL tutarlı çekin ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir. Davacı alıcı şirket olup tacir olduğu sabittir. 600 ton limon satan davalının da ticari amaçla limon üretimi yapıp satan kişi olduğu, satım sözleşmesine konu limonun miktarı ve değeri dikkate alındığında tarafların emeğinden çok sermayesi ile faaliyetlerini sürdürmekte oldukları, dolayısıyla tarafların 6102 Sayılı TTK’nın …. maddesi kapsamında yukarıda zikredilen koşullardan “ekonomik faaliyetin sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanma” koşulunu gerçekleştirmediğinden esnaf ve çiftçi değil tacirdir.
Davaya konu uyuşmazlığın, tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TTK’nın 4. maddesi uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olduğu ve Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğu halde mahkemece görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2- Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/… esas ve 2022/… karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dava ile ilgili deliller toplanıp esas hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 80,70.TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ile talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda DİKKATE ALINMASINA,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6- Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 07/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır