Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2021/92 E. 2023/889 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/402 – 2023/999
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/402
KARAR NO : 2023/999
KARAR TARİHİ : 05/11/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2020
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : … … –
VEKİLİ : Av…
DAVALI : …
VEKİLİ : Av…
TEMSİLCİ : …
DAVANIN KONUSU : Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 05/11/2023
YAZIM TARİHİ : 05/11/2023

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas ve … karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Nak. Ltd Şti. adlı şirket tarafından kendi iradesi dışında bu şirketin yurtdışı temsilcisi göreviyle atanmış olduğunu, bu işlemin ilanından sonra yine haberi olmadan görevden azledildiğini, oysa bu işlemlerde kurucu unsur olan müvekkilinin irade beyanının bulunmadığını, bu nedenle yapılan işlemin yok hükmünde olduğunu, müvekkilinin haberi olmadan yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu ve sehven görevde kaldığı döneme ilişkin sorumlulukları ve yükümlülüklerinden dolayı bu kaydın silinmesi, değiştirilmesi gerektiğini, bu hususta davalı ticaret sicil müdürlüğüne yaptığı başvurunun haksız olarak reddedildiğini belirterek, Ticaret Sicil Memurluğu’nda yayınlanan 28 Ekim 2009 tarih ve 80960 sayılı … Na. Mad. İnş. Taah. Mat. Rek. Tanıtım Kuru Tem. Tıbbi Cihazlar ve … tarım Ürün. Sağlık Hiz. İhra. İth. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 27/08/2019 şirket karar tarihli müvekkili … … hakkında yurtdışı temsilciliğine atanma kararının ve ilanının yok hükmünde olduğunun tespitine, telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçilmesi adına ihtiyati tedbir ile geçici tescil kararı verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Ticaret Sicili Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, dava dışı şirketin yurtdışı temsilciliğine atanmasına ilişkin Osmaniye 2. Noterliği tarafından 29/09/2009 tarih ve … yevmiye nolu tasdik edilen 27/08/2009 tarihli ortaklar kurul kararının Osmaniye Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce tescil edildiğini, 28/10/2009 tarih ve 80960 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan olduğunu, davacının yurtdışı temsil görevine Osmaniye 2. Noterliği’nin 17/08/2011 tarih ve … yevmiye nosu ile onaylanan ortaklar kurulu kararıyla son verildiğini, bu hususun Osmaniye Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 17/08/2011 tarihinde tescil ve ilan olduğunu, tescil ve ilan talebinin yetkili şirket müdürü tarafından yapıldığını, müvekkili sicil müdürlüğünün davaya konu ortaklar kurulu kararının oluşmasında maddi hukuk anlamında herhangi bir hak yada yükümlülük sahibi olmadığından bahisle davalı sıfatıyla kazai olarak yükümlülük altına sokulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; davaya konu ilan talebinin Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 22. maddesinin e bendine ve TTK’nin 620. madde hükmüne uygun şekilde alınmış olup ilan başvurusuna esas olan kararın şirket müdürü tarafından tescil ve ilanının talep edildiği, ilan işleminin kanun ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan işlemin yok hükmünde olduğunu, bir hukuki işlemin kurucu unsuru olan irade beyanının Ticaret Sicili’ne yansımadığını, müvekkilinin haberi olmadan yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu ve sehven görevde kaldığı döneme ilişkin sorumlulukları ve yükümlülüklerinden dolayı bu kaydın silinmesini, değiştirilmesini, böylelikle müvekkil hakkında ileride doğması muhtemel zararların bu işlemle önüne geçilmesini istemekte hukuki yararının bulunduğunu, sicil memurunun önüne gelen evrağı inceleyerek buna göre işlem yapabileceğini ancak müvekkilinin iradesinin, memurun önündeki evrağa yansımamış olduğuna dair bir iddia olduğunu, bu iddianın aksi yönünde bir ifadenin de dosyada söz konusu olmadığını, müvekkilinin kendisine sorulmadan bir şekilde yapılan ve ilan edilen işlemden dolayı, bundan haberdar olduğu vakıasının sadece bir karine olduğunu, bu karinenin aksini iddia etmek ve ileri sürmek de doğal olarak olayın muhatabı olan müvekkilinin olduğunu, müvekkilinin kendi imzası ile karar aldığı ya da alınan karara imza attığı yahut sonradan muvafakat ettiğine dair bir delilin bulunmadığını, herhangi bir kurum ya da kişi, bir başkasını, haberi olmadan vekil ya da temsilci tayin edip de sonradan bunu kendi şirketindeki karar defterinin onayı ve ilanı ile yaptığında, bu durumdan haberi olmayan -müvekkili pozisyonundaki- her kişinin aynı mağduriyeti yaşayacağını, davalı tarafın husumete yönelik itirazlarına konu olarak, davalı Adana Ticaret sicil Müdürlüğü’ne yapılan başvurunun Yeni Tüzük 23. maddesi ile ilgili olmadığını, bu maddede bahsedilen “ilgililer” tanımının (şirket yetkilileri olup) tüzüğün 22. madesinde tanımlandığını, taleplerinin yetkililer sıfatı ile değil Tüzük 37. maddesi ile ifade edilen “üçüncü kişiler” anlamında olduğunu, Adana Ticaret Sicili vekilleri tescilde hata olmadığını yeni tüzüğün 34. maddesini göstererek itiraz ettiklerini, ancak tescilin yapıldığı 2009 tarihinde geçerli olan eski tüzüğün 28. Maddesi olduğunu, bu maddenin ilk cümlesinin tescilin hatalı olduğunu gösterdiğini, madde 28’de geçen bu cümlenin; ”Sicil memuru, tescili istenilen vakıanın tescili için kanun ve tüzüğün derpiş ettiği bütün şartların yerine getirilmiş olup olmadığını re’sen araştırır” dendiğini, bu cümlenin Eski TTK 34. Maddesi, Eski Tüzük 46. , Eski Tüzük 21 ve 34. maddeleri ile çeliştiğini, davalı tarafın maddi hukuk açısından yükümlülüklerinin olmadığı savunmalarının, husumet yokluğu savunmalarının, Adana Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün verdiği yanıtla geçersiz olduğunu, davada taraf olan Adana Ticaret sicili Müdürlüğü’nün sadece tespit davasının şekli tarafı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri ve tüm dosya kapsamı
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, ticaret sicil memuru kararına itiraz istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın “itiraz” başlıklı 34/1 maddesinde; “İlgililer, tescil, değişiklik veya silinme istemleri ile ilgili olarak, sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan, davacının, dava dışı … Nakliyat Maden İnşaat Taahhüt Matbaacılık Reklam Tanıtım Kuru Temizleme Tıbbi Cihazlar ve … Tarım Ürünleri Sağlık Hizmetleri İhracat İthalat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin yurtdışı temsilcisi olarak atanmasına ilişkin şirket kararının ve karara ilişkin ilanın yok hükmünde olduğunun tespiti, geçmişe ve ileriye yönelik terkini talebiyle davacı vekili 09.01.2020 ve 13.01.2020 tarihinde Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvurmuş, sicil müdürlüğünde verilen ret kararına karşı TTK’nin 34/1. maddesi gereğince süresi içerisinde mahkemeye itiraz edilmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nin 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava dışı şirket’in sicil dosyasının incelenmesinde, davacının yurt dışı temsilciliğine atanmasına ilişkin Osmaniye 2. Noterliği tarafından 29.09.2009 tarih ve … yev. No ile tasdik edilen 27.08.2009 tarihli ortaklar kururlu kararının Osmaniye Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil edilerek; 28.10.2009 tarih ve 80960 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan olunduğu, yine davacının yurtdışı temsil görevine; Osmaniye 2. Noterliği tarafından 17.08.2011 tarih ve … yev. no.su ile onaylanan ortaklar kurulu kararıyla son verilmiş olup, bu hususun da Osmaniye Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 17.08.2011 tarihinde tescil ve ilan olunduğu anlaşılmıştır.
Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 21. maddesinde “Tescil, kural olarak istem üzerine yapılır. Resen ya da yetkili kurum veya kuruluşun bildirmesi üzerine yapılacak tescillere ilişkin hükümler saklıdır. Tescil edilecek bütün kayıtların, sicildeki değişikliklerin ve kayıt silme işlemlerinin doğrulayıcı belgelere dayanması esastır. Kayıtların dayanağı olan belgeler yazılı şekilde veya elektronik imzalı olarak elektronik ortamda müdürlüğe verilir” hükmü, 22.maddesinde “Tescil başvurusu ilgililer veya temsilcileri yahut hukuki halefleri tarafından yetkili müdürlüğe yapılır. İlgililer; tacirin gerçek kişi olması halinde kendisi veya vekili ya da sözleşme ile kendisine yetki verilmiş temsilcisi, tacirin tüzel kişi olması halinde ise onun yetkili organları veya yetkili temsilcileridir” hükmü, 23. maddesinde “Müdürlüğe başvuru yazılı şekilde ya da elektronik ortamda yapılır. Dilekçede istem açıkça belirtilir ve tescil edilecek olgular gösterilir. Dilekçeye doğrulayıcı belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri eklenir. Belgeler, hukuki gereklere uygun şekilde onaylanarak imzalanır. Onaylı örnekler elektronik ortamda da hazırlanabilir. Başvurunun elektronik ortamda yapılması halinde dilekçe ve belgeler güvenli elektronik imza ile imzalanır. Dilekçe tescil isteminde bulunmaya yetkili kişi veya kişilerce imzalanır. Dilekçe sahibi kimliğini ispat etmek zorundadır. Dilekçedeki imza, noterlikçe onaylanmış veya güvenli elektronik imza ile imzalanmışsa, ayrıca kimliğin ispatlanmasına gerek yoktur. Müdür, noter tarafından onaylanmamış veya güvenli elektronik imza ile imzalanmamış dilekçelerde imza bakımından her türlü karşılaştırmayı yapar, ilgilinin sicil dosyasında istemde bulunan kişinin daha önceden verdiği onaylı imza beyannamesi varsa bununla karşılaştırır, gerek gördüğü takdirde dilekçe altındaki imzanın noterlikçe tasdik edilmesini ister” hükmü yer almaktadır.
Yine yönetmeliğin 34. maddesinde ise “Müdür ve müdür yardımcıları, ile tescile yetkili personel tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını aşağıdaki hususları da dikkate alarak inceler:
a) Tescili istenen olgunun kanuni olarak sicile kaydı gerekli bir olgu olup olmadığı.
b) Tescil isteminin Kanun ve bu Yönetmelikte öngörüldüğü şekilde ve ilgililer tarafından yapılıp yapılmadığı.
c) Tescil için Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen belgelerin ve harç makbuzunun bulunup bulunmadığı.
ç) Tescil edilecek olgunun şirket sözleşmesine ve Kanunun emredici hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığı, tescil edilecek olgu bir ticaret şirketinin organ kararına dayanmakta ise, kararın şirket sözleşmesine ve Kanunun emredici hükümlerine uygun alınıp alınmadığı.
d) Tescil edilecek olguların gerçeği tam olarak yansıtıp yansıtmadığı, üçüncü kişilerde yanlış bir izlenim yaratacak nitelik taşıyıp taşımadığı ve kamu düzenine aykırı olup olmadığı.
e) Ticaret şirketinin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin, Kanunun emredici hükümlerine aykırı olup olmadığı, Kanunun bulunmasını zorunlu kıldığı hükümleri içerip içermediği.
f) Tescil edilecek olgunun Bakanlığın veya diğer resmi kurumların iznine ya da uygun görüşüne tabi olması halinde, söz konusu iznin veya uygun görüşün alınıp alınmadığı” hükmü yer almaktadır.
TTK’nın 623/1 maddesi gereğince; şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Yine Kanunun 620. maddesinde; “Kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm genel kurul kararları, toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile alınır” hükmü bulunmaktadır.
Yokluk, hukuki işlemin kurucu unsurlarında şekil ve usul bakımından bir eksiklik olması halinde bu işlemin hiç doğmamış sayılmasıdır. Bu kapsamda, geçerli bir yönetim kurulu kararı için usulüne uygun toplanan bir kurulun bulunması ve bu kurulda yine usulü dairesinde karar alınması gerekir. Aksi halde, (sözde) alınan kararlar yok hükmündedir (Karahan ve Arslan, 2012:398) ve yok hükmünde olan bir işlem hukuki olarak sonuç doğurmaz. Yokluk ile butlan arasında sonuçları bakımından benzerlik ve farklılıklar vardır. Benzerliklere kısaca değinmek gerekirse, her ikisinde de hukuki işlem baştan itibaren sonuç doğurmamakta ve hükümsüzlük hali herkes tarafından belli bir süreye bağlı olmaksızın ileri sürülebilmektedir. Ayrıca, yokluk halinin bir dava yoluyla tespit edilmesi gerekir. Farklılıklar boyutunda ise, yok hükmündeki bir hukuki işlemin sonradan düzeltilmesi mümkün değilken, butlan bir işlemin sonradan düzeltilmesi veya değiştirilmesi mümkün olabilir (Turanlı, 2013:947-948).
TTK’da yönetim kurulu kararlarının yokluğu konusunda özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sebeple, yokluk konusunda genel hükümlerin uygulanması gerekir. O halde karar, yönetim kurulu niteliğinde bir kurulun “varlığı” açısından sakatsa veya bu kurulu oluşturan kişilerin kararı şekil ve usul bakımından emredici hükümlere aykırılık taşıyorsa, bir başka deyişle yönetim kurulu kararının “kurucu unsurlarına aykırılık” mevzu bahis ise yokluk yaptırımının söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Bütün hukuki işlemlerde ortak kurucu unsur olarak kabul edilen “irade beyanı”nın ağır sakatlık halleri ile şekil eksikliği, ayırt etme gücünden yoksunluk, toplantı ve karar yeter sayılarına uyulmaması, çağrının usulsüz yapılması, üye sıfatı taşımayan kişilerin yönetim kurulu kararı alması gibi haller yokluğa tipik örnekler olarak gösterilebilir (Kırca, Şehirali Çelik ve Manavgat, 2013:511-512; Özkorkut, 2018:66). Yoklukla malul ve batıl yönetim kurulu kararları, baştan itibaren hukuki hüküm doğurmaz ve daha sonra da sağlığa kavuşturulamaz, ayrıca bu kararlara dayanılarak yapılan işlemler geçersizdir. Bahsi geçen nitelikleri haiz kararların yok veya batıl olduğunun tespiti için meşru menfaati bulunan ve hukuki yararı zedelenen herkes, belli bir süreye bağlı olmaksızın şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde dava açabilir.
Somut olayda; Ticaret Sicil Müdürlüğüne yapılan bir başvurunun kanunun aradığı şartları taşıyıp taşımadığının ilgili ticaret sicil memurları tarafından incelemesi gerekmekte ise de, memurların bu yetkisi başvuruda emredici hükümlere aykırılık olup olmadığı hususuyla sınırlı bulunmaktadır. Bir başka ifade ile ticaret sicil memurunun yapacağı incelemenin sınırını emredici kanun hükümlerine bir aykırılığın bulunması ve bu aykırılığın hiç tereddüde yer vermeyecek şekilde açık olması oluşturur. Dava konusu başvuruda yukarıda değinilen kanun hükümlerine bir aykırılığın bulunmadığı, yapılan ortaklar kurulu toplantısı ve alınan kararın her hangi bir mahkemece iptal edilmediği, bu nedenle davalı ticaret sicil müdürlüğü tarafından başvurunun reddine ilişkin kararın doğru olup, mahkemece davanın reddine dair kararın da usul ve yasaya uyun olduğu, yukarıda da izah edildiği üzere davacının iş bu dosyadaki talebini şirkete karşı süreye tabi olmadan açacağı ayrı bir yokluk ve hükümsüzlüğün tespiti davasında ileri sürebileceği, aksi yöndeki istinaf sebeplerinin ise yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-6100 sayılı HMK’nin 353/1-b.1 maddesi gereğince davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi’nin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2- 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 269,85.TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 59,30.TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55.TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-6100 sayılı HMK’nin 326/1 maddesi gereğince istinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan harcamaların kendi üzerine BIRAKILMASINA,
4-6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nin 330. maddesi gereğince inceleme dosya üzerinden yapıldığından talep eden lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-HMK’nin 359/3 maddesince karar tebliğ işlemlerinin Dairemiz tarafından YAPILMASINA,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 7036 sayılı Kanunun 7’nci maddesi yollamasıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361’inci maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 05/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır