Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/924 E. 2022/1706 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/924
KARAR NO : 2022/1706
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2020
NUMARASI : 2016/… Esas, 2020/… Karar
DAVACI :
VEKİLİ : Av. …,
DAVALILAR : 1-… – TCNO:…,
2-… -TCNO:…,
VEKİLLERİ : Av. …,
Av. …,
DAVALI :3-… -TCNO:…, …
DAVALI :4-…, …
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

BİRLEŞEN MERSİN 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2017/… ESAS SAYILI DOSYASI

DAVACI : … -TCNO:…,
VEKİLİ : Av. …,
DAVALI :
VEKİLİ : Av. …,
DAVANIN KONUSU : Alacak (Adi Ortaklıktan Kaynaklı Kâr Payı ve Sermaye Payı ile İşçilik Alacağı)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
YAZIM TARİHİ :

Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/03/2020 tarih ve 2016/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ :
Asıl davada davacı vekili özetle; davalı … ile müvekkilinin “iş temsilcilik sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme ile davalının 10 yıl süre ile müvekkil nezdinde çalışmasının kararlaştırıldığını, diğer davalılardan …’nin müvekkilinin eski çalışanı davalı …’in ise davalı …’ın annesi, davalı şirketin ise davalıların müvekkili ile yaptıkları sözleşmeye ve haksız rekabet hükümlerine aykırı olarak kurdukları şirket olduğunu, sözleşmeye göre başka şirkette çalışmama gibi maddelere aykırı davranıldığını, davalı …’ın diğer davalılarla birlikte müvekkilinin tüm Anamur müşteri çevresini alarak müvekkilini zarara uğrattığını, sözleşmeye aykırı davranılması nedeniyle davalılar aleyhine Mersin 1.İcra Müdürlüğü’nün 2016/… sayılı dosyasında takip başlatıldığını belirterek itirazın iptali ile takibin devamına,davacı lehine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin … tarafından feshedildiğini, buna ilişkin dava açıldığını, müvekkillerinden …’in karşı tarafla ilgisi ve borcu olmadığını, müvekkili …’ın alacak davası açtığını ve Anamur 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/… sayılı dosyasında halen derdest olduğunu, müvekkili …’ın borcu olmadığı gibi alacağının bulunduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/… esas dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında sözleşme bulunduğunu, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, davalının ödemesi gereken prim ve kar payını ödemediğini, müvekkilinin sözleşmeyi haklı nedenlerle Bozyazı Noterliği’nin 13.05.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle feshettiğini, ayrıca sözleşmenin feshi ile müvekkiline sermaye olarak sözleşme gereği vermiş olduğu 10.000,00.TL’nin müvekkiline ödenmesi gerektiğini, ayrıca kar payı ve prim alacağının bilirkişilerle hesaplanmasını isteyerek şimdilik toplam 11.000,00.TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmeye göre davacının 10 yıl çalışması gerektiğini, davacının annesi adına 14/01/2015 tarihinde şirket kurdurduğunu, bu şirket ile çalışmaya başladığını, ayrıca müvekkili adına irtibat kurarak ve müvekkilinden hizmet alan müşterileri ayartarak onlarak kurduğu şirket adına hizmet vermeye başladığını, ayırca hizmet verip hakkında takip başlattıkları kişilerin parayı davacıya ödediklerine dair itiraz dilekçesi sunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; ana dosya açısından her ne kadar davacı, davalı … ile arasında imzalanan sözleşme gereğince davalılardan cezai şart talep etmiş, birleşen dosyada ise alacak talep edilmiş ise de, davacının davalılardan veyahut davalının davacıdan ne kadar alacak talep edebileceğinin tespit edilebilinmesi için davalıların davacı firma ile çalıştıkları dönemde, davacı şirketin cirosunun ve kârının ne olduğu, davacı şirketin ne tutarda bir işlem hacmi olduğu, davacının hangi firmalar ile çalıştığı ve bu firmalardan ne kadar kazanç elde ettiği, davalı şirketin kurulduğu tarihten sonra davacı şirketin hangi müşterilerinin davalı firma ile çalıştığı, davacı firmanın ne tutarda kazanç kaybına uğradığı, davalı şirketin davacı şirketin hangi müşterileri ile çalıştığı ve bu müşterilerden ne kadar kazanç sağladığı vb hususlarının incelenmesine olanak verecek çekilde usulüne uygun ve açıklayıcı bilgileri ihtiva eden hem davalı ve hem de davacı defterlerinin ikisine birden ihtiyaç duyulduğu, ibraz edilen kayıtların ise usulüne uygun yeterli açıklama ihtiva eden defterler olmadığı gerekçesi ile ispatlanamayan ana ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
TARAFLARCA İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Asıl dava davacısı, birleşen dosya davalısı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde davalı …’ın davacı şirkette çalışırken annesi adına şirket kurduğunu, şirketin müşterilerini bu şirkete yönlendirdiğini, bu şekilde şirkete zarar verdiğini, buna ilişkin belgelerin bulunduğunu, 3. kişilerin yeni kurulan şirketten hizmet aldığını, davalının 13/05/2015 tarihli noter ihtarı ile alacağı için sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini bildirdiğini, kendi şirketlerinde çalıştıkları sırada diğer şirketi kurarak zarar verdiğini belirtip davalılardan sözleşmede yazılı 100.000,00.TL cezai şartı istediklerini, davalıların eylemlerinden dolayı uğramış oldukları zarar miktarını talep etmediklerini, talep etmedikleri zararın varlığının da araştırılmasına ve ispatına gerek olmadığını, sözleşmeye uymayan davalıların cezai şartı ödemekle de mükellef olduklarını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
Birleşen dosya davacısı, asıl dosya davalısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; karşı tarafın defterlerini sunmadığını, bu durumda mevcut delillere göre karar vermek gerektiğini, müvekkilinin şahıs olduğunu, deftere tabi olmadığını, sözleşme ile ödenen bedelin dahi mahkemece kabul görmediğini, bedelin alındığının sözleşmede açıkça yazılı olduğunu, birleşen dosya yönünden verilen ret kararın hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri, asıl ve birleşen dosya kapsamında bulunan kayıt ve belgeler, takip dosyası örnekleri, İş Temsilcilik Sözleşmesi, Bozyazı Noterliğince düzenlenen 13/05/2015 tarihli fesih ihbarnamesi, dekontlar, davacı şirkete ait sicil kaydı, SGK kayıtları, bilirkişi rapor ve ek raporu ve tüm dosya kapsamı
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Asıl dava, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali, birleşen dava, taraflar arasındaki sözleşmenin haklı nedenle feshi iddiasına dayalı işçilik alacağı ile adi ortaklıktan kaynaklı kar payı ve sermaye payı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verildiği, karara karşı asıl dava davacısı vekili ile birleşen dava davacısı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi HMK’nin 355.maddesi gereğince istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı şirket ile davalı birleşen dava davacısı … arasında 26/04/2013 tarihinde “İş Temsilcilik Sözleşmesi” isimli sözleşme imzalandığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Asıl davada davacı, davalıların sözleşme hükümlerine ve haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandığı iddiasıyla anılan sözleşmenin 9.maddesinde kararlaştırılan 100.000,00.TL cezai şartın kendisine ödenmesini talep etmektedir. Birleşen davada davacı, sözleşme gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ancak davalı şirketin prim ve kar payı ödemesini yapmadığını, bu nedenle sözleşmenin kendileri tarafından haklı nedenle feshedildiğini ileri sürüp fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere prim ve kar payı için 1.000,00.TL’nin ve sözleşme gereği sermaye olarak verdiği 10.000,00.TL’nin tahsilini istemiştir.
Taraflarca imzasına itiraz edilmeyen ve her iki tarafça da davalarına dayanak edilen 26/04/2013 tarihli, “İş Temsilcilik Sözleşmesi” incelendiğinde; sözleşmenin davacı şirket ile davalı birleşen dosya davacısı … arasında imzalandığı, konusunun Anamur ilçesinde Medical Asist temsilciliği açılmasına ilişkin olduğu, sözleşmenin 2.maddesinde, bu temsilciliğin gideri olarak tarafların 20.000,00.TL nakit yatırım yapacakları, bu bedelin 7 gün içinde ana şirket hesabına yatırılacağı, 3 maddesinde, Medikal Asist’in %51, temsilci olarak anılan tarafın %49 temsilcilik açılan yende kar/zarar ortağı olduğu, 6.maddesinde temsilciliğin yazışmalarını ana şirketin yapacağını, temsilcinin kendi adına bağımsız yazışamayacağını ve taahhütte bulunamayacağı, 7.maddede, temsilcinin aynı zamanda Mersin merkezdeki OSGB şubesinde sigortalı olarak girişinin yapılacağını ve yapmış olduğu iş üzerinden %25 primle çalışacağı, sigorta ve işle ilgili her türlü giderin şirkete ait olacağı, 8.maddede, temsilcinin, temsilcilik faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden, giderler çıktıktan sonraki net karın %49’unu alacağı, 9.maddede, temsilcinin bu görevi yaparken, şirketin iştigal ettiği konularda, başka bir şirkette çalışamayacağı, ortak olamayacağını, kendi adına iş yapamayacağını, yapar ise 100.000,00.TL tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, 10.maddede sözleşmenin 10 yıl süreli olduğu hükümlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, asıl ve birleşen dava yönünden; davacının davalıdan veyahut davalının davacıdan ne kadar alacak talep edebileceğinin tespit edilebilmesi için davacı şirketin cirosunun ve karının ne olduğu, şirketin iş hacminin ne olduğu, hangi firmalarla çalışıldığı, ne kadar kazanç elde ettiği, davalı şirketin kurulduğu tarihten sonra davacı şirketin hangi müşterilerinin davalı firma ile çalıştığı, davacının ne miktarda kazanç kaybına uğradığı, vb. hususların incelenmesine olanak verecek şekilde taraf defterlerine ihtiyaç duyulduğu ancak sunulan kayıtların bu hususları ihtiva etmediğinin anlaşıldığı bu nedenle asıl ve birleşen davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Asıl davada davalı, birleşen davada davacı …’e ait SGK Hizmet Belgesi incelendiğinde, adı geçen kişinin davalı şirkette bir süre işçi olarak çalıştığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki 26/04/2013 tarihli sözleşme karma nitelikte bir sözleşme olup, Anamur ilçesinde açılacağı belirtilen temsilcilik yönünden adi ortaklık sözleşmesi, sözleşmenin 7.maddesinde belirtilen OSGB şubesinde SGK’lı olarak çalışılması yönünden işçilik sözleşmesi niteliğindedir.
Asıl dava, sözleşme hükümlerine aykırılık ve haksız rekabet iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece taraflar arasındaki sözleme değerlendirilip, özellikle sözleşmenin 9.maddesindeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, davalının sözleşmeye ve haksız rekabet hükümlerine aykırı davranıp davranmadığı incelenip değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile asıl davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Birleşen davada davacı, hem adi ortaklık niteliğindeki Anamur’da kurulan temsilcilik için verdiği sermaye payını hem de davalı şirketin OSGB şubesinde SGK’lı olarak çalıştığı döneme ilişkin işçilik alacağı niteliğindeki prim alacaklarını talep etmektedir. Bu durumda mahkemece birleşen davadaki işçilik alacakları talebi yönünden mahkemenin görevli olmadığı nazara alınıp, bu talep yönünden dosya tefrik edilip görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esas yönünden inceleme yapılıp karar verilmesi doğru olmamıştır.
Birleşen davada davacı, davalı ile olan sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirtip sözleşmenin 8.maddesine göre kar payı ve temsilcilik için verdiğini iddia ettiği sermaye payını istemektedir.
Taraflar arasındaki sözleşme içeriği değerlendirildiğinde davacı ve davalı arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 03/05/2017 tarih ve 2016/9733 E., 2017/6424 K.sayılı ilamı)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nin 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nin 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nin 642. md.)
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nin 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 02/04/2018 tarih ve 2016/15441 E., 2018/3288 K.sayılı ilamı)
İlk derece mahkemesince birleşen davanın adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi olduğu gözetilip buna göre yukarıda açıklanan prosedür işletilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, alacak davası gibi yargılama yapılıp karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, İlk Derece Mahkemesi’nce verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın gerekli inceleme ve araştırmalar yapıldıktan sonra karar verilmek üzere Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1)-Taraf vekilleri tarafından Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/03/2020 tarih ve 2016/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2)-Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/03/2020 tarih ve 2016/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının HMK.’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3)-Dava dosyanın yeniden yargılama için Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4)-a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 54,40.TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ile talep halinde davacıya İADESİNE,
b)-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 54,40.TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ile talep halinde davalı birleşen dava davacısına İADESİNE,
5)-Taraf vekilleri tarafından istinaf için yapılan yargılama giderinin esas hüküm ile birlikte ilk derece mahkemesince karara BAĞLANMASINA,
6)-6100 Sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesine İADESİNE,
7)-İnceleme dosya üzerinden yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8)-6100 sayılı HMK’nin 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere 29/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır