Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/830 E. 2022/1716 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/830
KARAR NO : 2022/1716
KARAR TARİHİ : 30/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2019
NUMARASI : 2014/… Esas, 2019/… Karar

DAVACI : … -TC NO:…
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : …
VEKİLİ : Av. …,
DAVANIN KONUSU :Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/12/2022
YAZIM TARİHİ :

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/… esas ve 2019/… karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdan kırtasiye malzemeleri aldığını, buna karşılık senetler verildiğini, senetlerin bedellerinin şirket yetkilisi …’a ödendiğini, ancak … tarafından senetlerin geri verilmediğini, davalı tarafın mükerrer tahsilat yapmak için icra takibi yaptığını belirterek dava konusu senetlerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın senetleri müvekkiline verdiğini, senetlerin ödenmesi için … tarafından davacıya ihtar gönderildiğini, ancak davacının ödeme yapmadığını, ödeme protestolarının davacıya tebliğ edildiğini, …’ın şirket yetkilisi olmadığını, davacının, müvekkiline herhangi bir ürün satmadığını, müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; davacı tarafça, davalı tarafından Adana 10. İcra Müdürlüğü’nün 2017/… Esas (eski esas no:2011/… E.) sayılı icra takibinin dayanağı olan bonoların bedelinin takip tarihinden önce davalıya ödendiğinden bahisle borçlu olmadığına karar verilmesinin talep edildiği, davacı tarafın ileri sürdüğü hususta davalının işçisi olduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan … tarafından imzalanan 15/08/2011 tarihli tahsilat makbuzu ile üst kısmında takip dayanağı bonoların fotokopisinin yer aldığı ve altında “iş bu yukarıda örneği bulunan 25/09/2011 30/09/2011 15/10/2011 tarihli 3 adet senedin bedeline mahsuben toplam 40,000 (kırkbin) TL tarafımdan …’a teslim edilmiştir. 20.07.2011” ibaresi bulunan ve onunda altında “teslim aldım …” yazılı olup …’a atfen imzalanan belgeye tutunduğu, davalı tarafça söz konusu belgelerden üst kısmında takip dayanağı bonoların fotokopisinin yer aldığı belgede bu bonoların bedelinin teslim edildiğine ilişkin sözü geçen ibarenin sonradan belgeye eklendiği ve esasen bu belgenin sözü geçen ibare olmaksızın … tarafından davacıdan teslim alınan bonoların fotokopisini onaylamak şeklinde olduğu ileri sürülmüş ise de dosyamızda konusunda uzman Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan ve yukarıda özetlenen rapor nazara alındığında davalı tarafın söz konusu savunmasını ispat edemediği, kaldı ki 15/08/2011 tarihli tahsilat makbuzunda da ” 25/09/2011, 30/09/2011 ve 15/10/2011 TARİHLİ SENETLERE İSTİNADEN 20/07/2011 TARİHİNDE ÖDENEN 40.000 (KIRKBİNTL) ” yazılı olduğu ve bu makbuzda dava konusu olmayan başka senetlerden de söz edilmek suretiyle toplam 73.000 TL’nin teslim edildiği ve bu makbuzun altının “teslim aldım …” ibaresi yazılmak suretiyle imzalandığı, dosyamızda belge inceleme (kriminalistik) uzmanı bilirkişi …’den alınan 21/06/2015 tarihli raporda söz konusu tahsilat makbuzu altındaki imzaların …’ın elinden çıktığı yönünden kanaat bildirildiği, davalı tarafça davacının başka borçları varken takip dayanağı bonolara karşılık ödeme yaptığına ilişkin savunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ileri sürülmüş ise de, taraflar arasında davalının işçisi olduğu ve davalı tarafından yapılan alım satımlarda senet teslim alma ve ödemeleri kabul etme konusunda yetkilendirildiği anlaşılan … tarafından imzalandığı sabit olan belge varken davalının söz konusu işlemlerin hayatın olağan akışına uygun olmadığına ilişkin savunmasına itibar edilemeyeceği, sonuç olarak davacı tarafça Adana 10.İcra Müdürlüğünün 2017/… E. (eski 2011/… E.) sayılı icra takibinin dayanağını teşkil eden bonoların bedelinin takip tarihinden önce davalıya ödendiği kabul edilerek davacının davasının kabulüne, Davacının, Adana 10.İcra Müdürlüğünün 2017/… E. (eski 2011/… E.) sayılı icra takibine konu 30.300,39 TL alacağı davalıya borçlu olmadığının tespitine, mahkememizce verilen kararın niteliği gereği İİK’nın 72.maddesinin 5.fıkrasının 1. cümlesi uyarınca Adana 10.İcra Müdürlüğünün 2017/… E. (eski 2011/… E.) sayılı icra takibinin derhal durdurulmasına, davalının bedelleri takip tarihinden önce ödenen bonolara dayanarak davacı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ve böylece davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinde kötüniyetli olduğu kabul edilerek İİK’nın 72.maddesinin 5.fıkrası uyarınca dava konusu 30.300,39 TL alacağın %20’si oranına karşılık gelen 6.060,07 TL kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
DAVALI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket çalışanlarının bonoları tahsil yetkisinin bulunmadığını, ticaret sicil kayıtlarında da anlaşıldığı gibi ödeme yapıldığı iddia edilen …’ın şirket yetkilisi olmadığını, …’ın mahkemede 12/02/2015 tarihli celsede tanık olarak verdiği ifadesinde; tahsilat yapmadığını, buna yetkili olmadığını, senetlerin banka aracılığıyla tahsilinin yapıldığını açıkça belirtildiğini, davacının sunduğu bir kısım tahsilat makbuzu başlıklı belgesinde müvekkili şirketin antetinin ve seri numarasının bulunmadığını, ayrıca toplanan alacak ile belgelerdeki ödemelerin farklı olduğunu, bunun da belgelerin gerçeği yansıtmadığını gösterdiğini, ayrıca ödeme belgesi olduğu iddia edilen belgelerdeki tarihin, bonoların vade tarihinden öncesine ait olduğunu, yapılan tahsilatların cari hesaba ilişkin olduğunu, bonolar ise cari hesaba kaydedilmediğinden elden tahsilat yapılmasının söz konusu olmadığını, 12/02/2015 tarihli celsede dinlenen tanıkların sadece cari hesap alacakları için tahsilat yapabileceklerini, kambiyo senetlerine ilişkin tahsilat yapmadıklarını, buna yetkili olmadıklarını beyan ettiğini, tanık …’ın 15/08/2011, 27/01/2011, 16/01/2011, 22/06/2011 tarihli makbuzlardaki imzaların kendisine ait olmadığını iddia ettiğini, tanık …’nın 25/08/2011 tarihli belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını beyan ettiğini, makbuzların müvekkiline ait olmadığını, makbuzlardaki kaşelerin de müvekkiline ait kaşeler olmadığını, bu nedenle 15/08/2011 tarihli makbuzun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 09/03/2016 tarihli raporda 08/08/2011, 25/08/2011, 06/09/2011 ve 20/07/2011 tarihli belgelerdeki yazı yönünden farklılıkların bulunduğunun belirtildiğini, tanık …’ın 12/02/2015 tarihli beyanında belgenini neden düzenlendiğini belirttiğini, paranın tahsil edildiği yönündeki kısımın sonradan eklendiğini belirttiğini, 14/03/2017 tarihli raporda senet bedelinin ödenmediğinin kayıtlı olduğunu, senet bedellerinin vadesi gelmeden ve elden ödemesinin ticari teamül, mevzuat ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının vadesi geçtiği halde ödemediği kredi kartı borcu varken müvekkiline vadesi gelmeyen borç için ödeme yaptığı iddiasının somut gerçekliğe aykırı olduğunu, kaldı ki 05/02/2018 tarihli rapora göre yazının araya sıkıştırılma ihtimalinin gündeme geldiğini, bu iki kalemin aynı olmama ihtimalinin yüksek olduğunu, teslim aldım ibaresini para alınmasına ilişkin değil senetlerin teslim alınmasına ilişkin olduğunu, davada 2 adet bono yönünden borçlu olmadığının tespitinin talep edildiğini, taleple bağlılık ilkesi gereği değerlendirme yapılması gerekirken, tüm ilişkiyi değerlendiren raporun esas alınmasının yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri, takip dosyası fotokopisi, takibe konu bono fotokopileri, ödememe protestoları, ödeme savunmasına ilişkin sunulan 20/07/2011 tarihli belge, 15/08/2011 tarihli Tahsilat Makbuzu, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, iki adet bonoya dayalı olarak başlatılan icra takibine karşı ödeme iddiasına dayalı açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi, HMK’nin 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı tarafından davacı hakkında 08/04/2011 düzenleme tarihli, 25/09/2011 ödeme tarihli 15.000,00.TL bedelli bono ile 08/04/2011 düzenleme tarihli, 30/09/2011 vade tarihli 15.000,00.TL bedelli bonoya dayalı olarak toplam 30.300,39.TL için takip başlatıldığı, davacı tarafça takibe konu bonoların davacı şirket çalışanı …’a belge karşılığı ödendiği iddiasıyla işbu menfi tespit davanın açıldığı, davalı tarafça bono bedellerine ilişkin davalı şirket çalışanına ödenme yapılmadığı, ödeme belgesi üzerindeki yazı ve imzaların …’a ait olmadığı, bono alacakları yönünden şirket çalışanlarının tahsil yetkisi olmadığı, çalışanların yalnızca cari hesaplar yönünden tahsilat yapabildiği, ödeme belgesi olarak dayanılan belgenin ödeme belgesi olmadığı, senet teslimine ilişkin düzenlendiği, bu belgeye sonradan ekleme yapıldığı ileri sürülerek davanın reddine karar verilmesinin istendiği anlaşılmaktadır.
Kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibine karşı açılan menfi tespit davasında ispat yükü borçlu olmadığını iddia eden davacı taraftadır. Davacı taraf, takibe konu bonoların bedellerinin icra takibinden önce davalı tarafa ödendiğini iddia ederek buna ilişkin 20/07/2011 tarihli belgeye ve 15/08/2011 tarihli tahsilat makbuzuna delil olarak dayanmıştır.
Davacı tarafından ödeme savunmasına ilişkin dayanılan belgelerden ilki, üst kısmında takip dayanağı bonoların fotokopisinin yer aldığı ve altında “iş bu yukarıda örneği bulunan 25/09/2011 30/09/2011 15/10/2011 tarihli 3 adet senedin bedeline mahsuben toplam 40,000 (kırkbin) TL tarafımdan …’a teslim edilmiştir. 20.07.2011” ibaresi bulunan ve onunda altında “teslim aldım …” yazılı olan imzalı belge, ikincisi ise, 15/08/2011 tarihli “Tahsilat Makbuzu” isimli belge olup, belge metninde, “25/09/2011, 30/09/2011 ve 15/10/2011 TARİHLİ SENETLERE İSTİNADEN 20/07/2011 TARİHİNDE ÖDENEN 40.000 (KIRKBİNTL) ” yazılı olduğu ve bu makbuzda dava konusu olmayan başka senetlerden de söz edilmek suretiyle toplam 73.000,00.TL’nin teslim edildiği ve bu makbuzun altının “teslim aldım …” ibaresi yazılmak suretiyle imzalandığı anlaşılmaktadır.
Davalı yan 20/07/2011 tarihli belgedeki imzaya itiraz etmemiş, belgeye sonradan eklemeler yapıldığını savunmuş, 15/08/2011 tarihli “Tahsilat Makbuzu” isimli belgedeki imzanın davalı çalışanı …’a ait olmadığını iddia etmiştir. 20/07/2011 tarihli belge altındaki imzaya davalı tarafça itiraz edilmediğinden, davalı belgenin ödeme için değil bonoların teslimi için düzenlendiğini ve belgeye sonradan eklemeler yapıldığını ispat ile yükümlüdür. Davalı yan iddialarını mahkemece alınan diğer raporlarla ispat edemediği gibi, ilk derece mahkemesince Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden alınan 26/06/2019 tarih ve 1106 sayılı son raporda, inceleme konusu belgenin sol alt kısmında bulunan “Teslim Aldım …” yazıları ve … adına atılı imza ile “iş bu yukarıda…” ibaresi ile başlayıp “….20/07/2011 …” ibaresi ile biten yazılar ve … adına atılı imza arasında optik ve spektreskopik olarak farkın saptanamadığını, mürekkeplerde yazı yaşı tayinine yarayan ve halen kullanılagelen bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından, söz konusu belgede yer alan yazıların ve imzaların yaşı (hangi bölümlerin önce hangi bölümlerin sonra oluşturulmuş olduğu) hakkında zaman birimleri açısından bir tespite gidilemediğine ilişkin kanaat bildirildiği görülmüş olup, davalı belgeye sonradan ilave yapıldığını ispat edememiştir.
Davalı tarafça imzasına itiraz edilen 15/08/2011 tarihli tahsilat makbuzunda ” 25/09/2011, 30/09/2011 ve 15/10/2011 TARİHLİ SENETLERE İSTİNADEN 20/07/2011 TARİHİNDE ÖDENEN 40.000 (KIRKBİNTL) ” yazılı olduğu ve bu makbuzda dava konusu olmayan başka senetlerden de söz edilmek suretiyle toplam 73.000,00.TL’nin teslim edildiği ve bu makbuzun altının “teslim aldım …” ibaresi yazılmak suretiyle imzalandığı, ilk derece mahkemesince belge inceleme (kriminalistik) uzmanı bilirkişi …’den alınan 21/06/2015 tarihli raporda söz konusu tahsilat makbuzu altındaki imzaların …’ın elinden çıktığı yönünden kanaat bildirildiği görülmüş olup, davacı yan dayandığı 20/07/2011 tarihli belge ve 15/08/2011 tarihli tahsilat makbuzu ile takibe konu bono borcunu davalı çalışanı …’a ödediğini ispat etmiştir.
Her ne kadar davalı yan …’ın şirkette çalışan bir işçi olduğunu, davalı şirketi temsile yetkili olmadığı gibi bonoları tahsil yetkisi de bulunmadığını, başka borçları varken vadesi gelmeyen bir borcun ödenmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediğini ileri sürse de, tanık beyanlarından, dosyaya sunulan ödeme belgelerinden ve 13/03/2017 tarihli bilirkişi raporundan, davalı şirketin işçisi olarak çalışan …’ın şirket alacaklarına karşılık senetler teslim aldığı ve ödemeleri kabul ettiği, bu yönde taraflar arasında genel bir uygulama bulunduğu, buna güvenerek ödeme yapan davacıya karşı şirket çalışanının senetleri tahsil yetkisi bulunmadığı yönündeki savunmanın MK’nın 2.maddesine aykırılık taşıdığı, özetle davalı tarafından yapılan alım satımlarda senet teslim alma ve ödemeleri kabul etme konusunda yetkilendirildiği anlaşılan … tarafından imzalandığı sabit olan ödeme belgelerinin mevcudiyeti karşısında, davalı yanın söz konusu işlemlerin hayatın olağan akışına uygun olmadığına ilişkin savunmasına itibar edilemeyeceği, davacının takibe konu bonoların bedellerini takipten önce davalıya ödediğini yazılı belge ile ispatladığı, aksi yöndeki savunmaların ise davalı tarafça ispatlanamadığından, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarıyla alınması gereken 2.069,81.TL karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 517,45.TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.552,36.TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-6100 sayılı HMK’nin 326/1 maddesi gereğince istinaf eden davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine BIRAKILMASINA,
4-6100 sayılı HMK’nin 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
6)-6100 sayılı HMK’nin 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince dava değerinin karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00.TL’nin altında kalması nedeniyle 30/12/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

Başkan

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır


Katip

¸e-imzalıdır