Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/775 E. 2022/1468 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/775
KARAR NO : 2022/1468
KARAR TARİHİ : 21/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2020
NUMARASI : 2018/… Esas, 2020/… Karar

DAVACILAR : 1-… -TCK NO: …
2-… – TCK NO:…
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1 -… -TCK NO:…,
VEKİLİ : Av. …,
DAVALI : 2 -… -…
VEKİLLERİ : Av. …,
Av. …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
YAZIM TARİHİ :

Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/… esas ve 2020/… karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden …’in davalı şirketin kurucusu olup daha sonra şirketi davalı …’ye devrettiğini ve şirkette sigortalı çalışan olarak görev almaya, şirkete müşteri getirmeye ve kurucusu olduğu şirket için çalışmaya devam ettiğini, yıllık cirosu çok yüksek olan şirketin müvekkilinin bilgisi dışında her nasılsa borçlandığını ve bankalardan kredi çekmeye başlar hale geldiğini, çekilen kredilere müvekkillerinin ve şirket yetkilisi sıfatıyla davalı …’nin müşterek ve müteselsil kefil olduklarını, kredilerin şirket tarafından zamanında ödenmemesi nedeniyle müvekkillerine … T.A.Ş.’den ihtar çekildiğini, ihtarnameyi tebliğ alan müvekkillerinin farklı zamanlarda olacak şekilde borcu bankaya ödendiğini, her ne kadar borcun tamamından davalı şirket sorumlu ise de borcun 1/3’ünden de müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla şirket yetkilisi davalı …’nin sorumlu olduğunu, bu nedenle davalılar aleyhine Mersin 8. İcra Müdürlüğü’nün 2017/… esas sayılı icra dosyasıyla başlatmış oldukları ilamsız icra takibine borçlular tarafından haksız şekilde itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, itirazın hiçbir yasal dayanağı olmayıp tamamen alacağın tahsilini geciktirme amacına yönelik olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulünü, itirazın iptali ile takibin devamını, davalıların %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmelerini istemiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların davalı şirketin çalışanı değil şirketin gizli hissedarları olduklarını, davacı …’in davalı şirketin kurulması sırasında kişisel sebeplerden dolayı (amme alacaklarından sorumlu olmamak, vergi ödememek için vs) eşi …’yi kendisini temsilen resmi hissedar olarak, kendisini de SGK’lı çalışan olarak gösterdiğini, ancak gerçekte davacı …’nen şirkette fiili olarak hiçbir rol almazken …’in şirketin gizli hissedarı olarak çalıştığını, şirketin sevk ve idaresinde, önemli kararlarında söz sahibi olduğunu ve zımni yetki aldığını, şirketin diğer hissedarları gibi hissesine düşen kârı nakit olarak çeşitli şekillerde yıllarca ve fazlası ile aldığını, şirketi kuran kişilerde … ismine rastlanmadığını, ayrıca şirketin isminin de ilk kurulduğu sıralarda … Reklam … Şirketi iken daha sonra … Reklam olarak değiştiğini, davacılardan …’nin şirketin 18.11.1996 tarihli kuruluşundan 22.02.2007 tarihine kadar şirketin kurucu hissedarı iken 13.02.2007 tarihinde kişisel sebeplerle (amme alacaklarından sorumlu olmamak, vergi ödememek için) hissesini resmen …’e devrettiğini ve aynı şirkette 3 gün sonra yani 16.02.2007 tarihinde sigorta girişinin yapıldığını, 30.08.2010 tarihinde ise (emekli olduktan sonra) sigorta çıkışının yapıldığını, davacıların emekli olduktan sonra bile şirket ile fiili bağlarının kopmadığını ve hissedarlık ilişkisinin devam ettiğini, hissedarlık ilişkisinin devam etmesinden dolayı davacıların paylarına düşen kârın bir kısmını nakit olarak elden aldıklarını, kalan diğer kısmının da davalı şirket, hissedarları ve çalışanları aracılığıyla ve davacıların ihtiyaçları karşılanmak suretiyle ve fazlası ile ödendiğini, davalıların şirket hissedarı oldukları ispat edildiğinden şirketin tüm borçlarından sorumlu olmaları, doğmuş olan tüm Vergi ve SGK gibi amme alacaklarından bizzat sorumlu tutulmalarının yasal bir zorunluluk olduğunu, bu yasal zorunluluk nedeni ile davacıların şirketin kendilerine sağladıkları haklar gibi borçlarından da sorumlu olmaları gerektiğini, ancak davacıların şirketin menfaatlerinden istifade ederken borçları söz konusu olunca kendilerini emekli olmuş birer personel gibi göstermekte olup resmi olarak da hissedar görünmeyince borçlardan hiçbir şekilde sorumlu değilmiş gibi kötü niyetli davranarak dürüstlük ilkelerine açıkça aykırı davrandıklarını, davacıların kendileri için … nolu taşınmazı satın almak için … T.A.Ş … Şubesi’nden 200.000,00.TL’lik kredi talep ettiklerini, ancak davacıların emekli olmaları sebebi ile kendilerine kredi verilmediğini, bunun üzerine davacıların davalı şirket yetkilisi … ile görüşerek şirket aracılığı ile kredi çekmek istediklerini, ancak kendilerinin kefil olup kendi taşınmazlarını da bankaya ipotek göstereceklerini, dairenin kendilerinin olması sebebi ile tüm riski alacaklarını beyan ettiklerini, bunun üzerine davalı …’in davalı şirket adına kredi çektiğini ve 08.01.2015 tarihinde şirket hesabına 200.000,00.TL kredi verildiğini, kredinin hesaba yatırılması ile kredi masrafları kesintisinden kalan 198.100,00.TL’nin … tarafından bankadan çekilerek … T.A.Ş. … Şubesi Müdürü … huzurunda …’a elden teslim ettiğini, davacı …’ın bu parayı alarak daire satın aldığı …/… İnşaata ödeme yaparak kalan bakiyeyi kapattığını, davacıların kendi menfaatleri için davalı şirket ve şirket yetkilisini aracı olarak kullanarak almış oldukları 200.000,00.TL’lik kredinin şirket tarafından hiçbir şekilde kullanılmadığını, kredi çekildikten sonra şirketin hiçbir borcunun bu kredi ile kapatılmadığını ve bu kadar yüksek bir tutarda hiçbir kişiye ödeme yapılmadığını, davalı şirketin bir milyona aşkın borcu bulunmakta olup bu borcun yarısını davacıların ödemek ile mükellef olduklarını belirterek, davanın reddi ile müvekkilleri aleyhine haksız olarak takip başlatan davacılar aleyhine %20 den aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi istinaf başvurusuna konu kararında; “….Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, tarafların iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu ve icra dosyasının incelenmesi sonucunda; davacılar tarafından davalı şirket lehine kefil oldukları … Mersin … şubesinden iki adet ticari kredi çekildiği, davacı … adına … parsel sayılı taşınmazın ipotek verildiği, hesabın kat edildiği, borcun ödendiği, Mersin 8 İcra Müdürlüğünün 2017/… esas sayılı takip dosyasına itiraz edildiği belirtilerek itirazın iptali için dava açılmış olup, yeterli görülerek hükme esas alınan bilirkişi heyetinin düzenlediği 17/10/2019 günlü raporda belirtildiği üzere davalı şirketin 685.000,00 TL bedelli kredi kullandığı, 20/09/2013 tarihli 100.000,00 TL tutarlı kredinin davalı şirketin … Mersin Şubesindeki … nolu kredi mevduat hesabına aktarılması ile bu hesaptan çeklerin ödenmesi için ve … Bankasındaki hesabına aktarılarak şirketin kredi kartına … Bankasında bulunan hesabına aktarılarak kredi hesabına, … ve …’taki hesaba aktarıldığı, bu BCH kredisinin davalı şirketçe kullanıldığının anlaşıldığı, 18/12/2014 tarihinde kullanılan 150.000,00 TL BCH kredisinin … nezdindeki vadesiz hesaba girdikten sonra davalı şirketin … Mersin Şubesindeki kredili mevduat hesabına …, …, … hesaplarına aktarılarak mahsup edildiği, bu nedenle bu BCH kredisinin davalı şirketçe kullanıldığının anlaşıldığı, 08/01/2015 tarihinde kullanılan 200.000,00 TL kredinin davalı şirketin …’taki vadesiz mevduat hesabına girdikten sonra 198.100,00 TL sinin davalı şirketin ortağı olan diğer davalı … tarafından çekildiği, kalan kısmın kredi masraflarına mahsup edildiği, bu kullanılan krediye yönelik olarak davalının davacılardan …’ye elden teslim edildiğine ilişkin iddiasının somut ve yazılı belge ile ispat edilemediği, 13/01/2015 tarihli 90.000,00 TL kredinin ise davalı şirketin …’taki vadesiz hesabına girdikten sonra davalı şirketin aynı bankadaki vadesiz hesabına aktarılarak …’ndaki KMH hesabına …’taki hesabına, …’taki hesabına, …’taki hesabına, … deki hesabına aktarılarak davalı şirketçe kullanıldığı, 10/12/2015 tarihli 145.000,00 TL bedelli BCH kredisinin davalı şirketin …’taki vadesiz mevduat hesabına girdikten sonra davalı şirketin … ve …’taki hesaplarına girerek bakiyeye mahsup edildiği, bu kapsamda kredilerin davalı şirketçe kullanıldığı sonucuna varıldığı, davalılar tarafından tanık delilline dayanmış iseler de banka tarafından ödeminin kime yapıldığına ilişkin iddialarının yazılı belge ile ispatı gerekip, bu kapsamda tanık dinlenemeyeceğinden, davalılar tanığının dinlenmesi talebinin mahkememizin 26/10/2018 günlü celse 11 nolu ara kararı ile reddine karar verildiği, davalılar tarafından kredinin davacıların ihtiyaçları için çekildiği, takas – mahsuba ilişkin taleplerinin yazılı belge ile ispat edilemediğinden kredilerin davalı şirketin borçlarının ödenmesi için kullanıldığı sonucuna varılarak davacıların davalı şirket tarafından bankadan kullanılan kredi borcuna mahsuben şirketin banka nezdindeki hesaplarına toplam 527.850,00 TL yatırıldığı, davacılar tarafından kredilerin kapatılması nedeniyle kefaletten dolayı davalılardan 527.850,00 TL nin asıl alacak, 19.262,91 TL işlemiş yasal faiz olmak üzere 547.112,91 TL alacağı olduğu, Mersin 8 İcra Müdürlüğünün 2017/… esas sayılı dosyasında davalılar … Reklam şirketi ile …’in itirazlarının haksız olup iptali gerektiği, davacıların takip dosyasındaki talepleri gibi davalı şirketi, 1/3 oranında da ( 175.950,00 TL asıl alacak ile) davalı …’i sorumlu olduğu anlaşıldığından, davanın kabulü ile davacı alacaklılar vekilleri tarafından davalı borçlular aleyhine Mersin 8. İcra Müdürlüğünün 2017/… E sayılı takip dosyası ile 527.850,00-TL asıl alacak 19.262,91-TL işlemiş faiz olmak üzere 547.112,91-TL toplam alacağın tahsilde tekerrüre esas olmamak üzere, 527.850,00-TL tutarlı asıl alacağa (kefil … yönünden sorumluluğunda olan 175.950,00-TL asıl alacak ile sınırlı olmak üzere) takip tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık %9 yasal faiz ve değişen oranlardaki yasal faizi ile icra gideri ve avukatlık ücreti ile tahsiline ilişkin icra takibine yönelik davalı borçluların itirazlarının iptali ile takibin devamına, 527.850,00-TL asıl alacağın %20 si olan 105.570,00-TL icra inkar tazminatının (Borçlu kefil … yönünden 35.190,00-TL ile sınırlı olmak üzere) davalı borçlulardan alınarak davacı alacaklılara verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
DAVALILAR TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıların şirketin gizli ortağı olduğunu ve bu hususa ilişkin dosyada deliller mevcut iken mahkemece bu hususların dikkate alınmadığını, dava dilekçesinde de davacılardan …’in bu hususu kabul ettiğini, davacının SGK ve Vergi borçlarından kurtulmak için ortak olarak gösterilmediğini, ancak şirketten ortaklıktan kaynaklanan karlarını aldığını, şirketle ilgisi olmayan davacıların şirket için kefil olup ipotek vermelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu kişilerin gizli ortak olduklarını, kredilerin davacıların yararına çekildiğini, 08/01/2015 tarihli kredi çekildiğinde davacıların banka müdürü huzurunda çekilen parayı davalı …’den elden aldıklarını, banka müdürünün bu olaya ilişkin tanık olarak dinlenmesi gerektiğini, tanık olarak dinlenilmesi talebinin reddi kararının hatalı olduğunu, o tarihte davalı şirketin davacıların kefilliğine ihtiyaç olmaksızın kredi kullanılabilecek durumda olup olmadığının araştırılması gerektiğini, hükme esas alınan raporun eksik incelemeye dayalı olduğunu ve hatalı olarak düzenlendiğini, rapora itirazlarının da değerlendirilmediğini, raporda davacı tarafa müvekkili şirket tarafından borç olarak verilen 115.205,49.TL ile ilgili olarak belge bulunmadığı gerekçesiyle dikkate alınmadığını, ancak defterlerde ve belgelerde verilen borca ilişkin dayanak bilgi ve belgelerin bulunduğunu, raporda sadece fatura, çek, senetler gibi belgelerin incelendiğini, davacılara yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, davacıların davalı şirketin borçlarından da sorumlu olduklarını, takas mahsup def’ilerinin dikkate alınmamasının doğru olmadığını, davacıların lehine şirket hesabından yapılan ödemelerin dikkate alınmamasının eksik incelemeyi gösterdiğini, kabul etmemekle birlikte kredilerin şirket için çekilmesi halinde dahi yapılması gerekenin gizli ortaklığın tasfiyesine yönelik işlemlerin olması gerektiğini, davacıların alacaklı olup olmadığının tasfiye sonrasında netleşeceğini, görünürde davaclardan …’in 04/01/2011 tarihinde, …’nin ise 30/08/2010 tarihinde şirketle resmi ilişkisinin kesildiğini, bu tarihten sonra ne hissedar ne çalışanın hiç bir bağının kalmadığını, artık emeklilik ile bağ kalmaması gerekirken hem emeklilik öncesinde hem de sonrasında davalı şirketten çeşitli şekillerde para aldıklarını, farklı şekilde ödeme yapıldığını, şirketi temsilen hareket ettiklerini, yani gizli ortak olduklarının görüleceğini, davacıların şirketten şahsi harcamaları için ödeme aldıklarına ilişkin dosyaya sunulan belgelerin mahkemece değerlendirmeye alınmadığını, kararda hiç açıklama yapılmadığını, davacıların ve çocuklarının ihtiyacı için çeşitli zaman ve tutarda ödeme aldıklarını, uçak bileti, çocukların eğitim masrafları, araç sigorta ücretleri ve birçok fatura ödemlerini davalı kişiler aracılığı ile sağladığını, ödemelerin bir sebebi olması gerektiğini, davacıların bu duruma açıklama yapmadıklarını, belge de sunmadıklarını, davacıların alacak istemek yerine hisseleri oranında sorumlu oldukları ödemeler olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri, bilirkişi raporu, dosya kapsamındaki tüm kayıt ve belgeler.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, kredi borcuna kefaleti nedeniyle borcun tamamını ödeyen kefillerin asıl borçlu ve diğer kefile karşı açtığı rücuen itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı şirket tarafından dava dışı … TAŞ’den krediler kullanıldığı, kredi borçlarının kredi borçlusu tarafından ödenmemesi üzerine adı geçen banka tarafından hesabın kat edilip, davacılara ve davalılara ihtarname gönderildiği ve davacı kefiller tarafından kredi borçlarının bankaya ödendiği konusunda taraflar arasında çekişme bulunmayıp, uyuşmazlık, davalı şirket adına çekilen kredilerin gerçekte davacılar için çekilip çekilmediği, davalı yanın davacıların kredi borçlusu şirketin gizli ortağı olduğu yönündeki iddialarının ve takas mahsup iddialarının rücu hakkına engel teşkil edip etmediği, kredi borcunu ödeyen davacıların borçlu şirket ve kefil olan davalıya rücu hakkının bulunup bulunmadığı ve buradan hareketle ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararın hatalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6098 sayılı TBK’nin 596. maddesi kefilin rücu hakkına ilişkin düzenlemeler içermektedir. Buna göre; kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun haklarına halef olacaktır. Bu durumda borcun tamamını ödeyen davacı- kefilin alacaklının haklarına halef olduğu ve asıl borçluya ve diğer kefillere rücu edebileceğinin kabülü gerekir.
Her ne kadar davalı yan bir kısım kredinin gerçekte davacılar için çekildiğini, bu nedenle davacıların bankaya yaptığı ödemeyi davalılara rücu edemeyeceğini iddia etmese de, rücua konu kredilerin tamamının davalı şirket için çekildiği ve 08.01.2015 tarihli kredi dışındaki tüm kredilerin davalı şirket tarafından kullanıldığı, 08.01.2015 tarihli kredinin de aynı tarihte şirket temsilcisi olan diğer davalı … tarafından çekildiği hususu bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile sabit olup, aksinin yani kredinin davacılar için çekildiği ve davacı …’a verildiği yönündeki iddianın yazılı belge ile ispat edilemediği ve miktar itibariyle davacıların açık muvafakatı bulunmadığından tanık dinlenmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmakla davalı tarafın kredilerin davacıların ihtiyacı için çekildiği ve çekilen kredinin davacılara verildiği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı yan, davacıların kredi borçlusu şirketin gizli ortağı olduğunu, davacılara elden kar payı ve diğer ödemelerin yapıldığını, davacıların ve çocuklarının yaptığı bir kısım harcamaların şirket ve diğer davalı tarafından karşılandığını, bu durumun davacıların şirketin gizli ortak olduğunu açıkça ortaya koyduğunu, davacıların SGK ve vergi borçlarından sorumlu olmamak için şirkette ortak olarak gözükmediklerini, şirketin yüklü miktarda kamu borcu olduğunu, bu borçlardan davacıların da hisseleri oranında sorumlu olduğunu, bu nedenle şirkete ait ödedikleri kredi borçlarını rücu edemeyeceklerini iddia etseler de, gizli ortalık iddiasının davacı tarafça kabul edilmediği ve aksinin de davalı tarafça ispat edilemediği, davacıların SGK kayıtlarına göre davalı şirketin çalışanı oldukları, davalı tarafça yapıldığı belirtilen harcamaların ve ödemelerin de bu kapsamda yani çalışan olunması sıfatıyla yapıldığı yönündeki davacı savunmalarının aksinin de davalı tarafça ispat edilemediği gibi esasen davalıların bu yöndeki savunmalarının başka bir davanın konusu olabileceğinden, davalı yanın davacıların gizli ortak olduğu ve davacılar ve çocukları tarafından yapılan ve davalılar tarafından karşılanan ödemelerin takas ve mahsubu yönündeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı yan, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı hatalı bir rapor olduğunu, şirket tarafından davacı …’a borç olarak verilen 115.205,49.TL’nin dikkate alınmadığını iddia etse de, raporun açık, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olduğu, şirket defter kayıtlarında davacıya verildiği belirtilen toplam 115.205,49.TL yönünden dayanak bir belge de bulunmayıp, davalı defterlerindeki davalı lehine kayıtlarının tek başına davalı yönünden lehe delil niteliği de bulunmadığından davalı yanın bilirkişi raporuna ve davacı yana borç verildiği yönündeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen sebeplerle İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davalılar vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince davalılar vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarıyla alınması gereken 37.373,28.TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 9.343,32.TL harçtan mahsubu ile bakiye 28.029,96‬.TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-6100 sayılı HMK’nin 326/1 maddesi gereğince istinaf eden davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine BIRAKILMASINA,
4-6100 sayılı HMK’nin 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
6- Kararın Dairemizce taraf vekillerine TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 21/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır