Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/771 E. 2022/1232 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/771
KARAR NO : 2022/1232
KARAR TARİHİ : 01/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI : 2018/… ESAS-2020/… KARAR
DAVACI :… ENERJİ MAKİNE İNŞ. SAN. TİC. LTD ŞTİ. –
VEKİLİ :AV. … – AV. …- AV. … –
DAVALI :TÜRKİYE ELEKTRİK İLETİM ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA : Alacak
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
YAZIM TARİHİ : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, istinaf talebinin süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirilmiş olduğu ve istinafa başvuru koşullarının mevcut olduğu dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucu anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
İDDİALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil firma ile davalı arasında 30.05.2016 tarihli açık ihale usulü ile ihale edilen istisna kapsamında 154 KV. Trafo merkezlerinin işletmesinin hizmet alımı yolu ile yapılmasına yönelik birim fiyat hizmet alım sözleşmesi akdedildiğini, ihale sözleşmesi kapsamında davalı kuruma Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş.’den temin edilen 27.05.2016 tarihli ve 200.000,00.TL bedelli kesin teminat mektubu verildiğini, dava konusu 30.05.2016 tarihli ihale sözleşmesinin süresinin 31.10.2017 tarihinde sona erdiğini, bunun üzerine müvekkili firmanın fiili devir etme protokolü ile aynı gün işyerlerini tahliye ettiğini ve işyerini teslim ettiğini, söz konusu fiili devir protokolü müvekil firmanın Trafo Merkezlerindeki işlerini eksiksiz olarak tamamladığını, ihale edilen işin süreklilik arz etmesi nedeniyle, müvekkil ile akdedilen sözleşme süresi sona ermeden önce yeni ihale gerçekleştirildiğini, ihaleyi müvekkil firmanın kardeş firması olan Demistaş ünvanlı firmanın kazandığını ve davalının söz konusu firma ile sözleşme akdettiğini, müvekkili firmanın işi ve işyerini terkettiğini, teslim ettiği gün söz konusu yeni firma aynı işyerinde işbaşı yaptığını, müvekkili firma nezdinde çalışan toplam 21 işçinin SGK nezdinde işten çıkış bildirimlerinin yapıldığını, söz konusu işçilerin tamamının ertesi gün yeni ihaleyi kazanan … firmasında yeniden işe alınarak çalışmalarına kesintisiz bir şekilde devam ettiklerini, müvekkili firmanın gerek 6552 sayılı yasa ile 4734 ve 4857 sayılı yasalarda yapılan değişiklikler nedeniyle gerekse işyeri devri hükümleri uyarınca kıdem tazminatından sorumlu olmadığını, tazminatların ya davalı kurum tarafından ödenmesi yada hiç kıdem tazminatı ödenmesi gerekmediği yönünde davalıya farklı tarihlerde yazılı ve sözlü taleplerde bulunulduğunu, davalının gönderdiği cevabı yazılarda kıdem tazminatlarının ödemesini istediğini, 13 işçi için toplam 54.841,51.TL kıdem tazminatı alacağı hesaplandığını, davalının 25.06.2018 tarih yazısında 13 personelin kıdem tazminatının ödendiğini ancak yazı ekinde sunulan personellerin de kıdem tazminatı ödenmesi hususunda başvuruda bulunduklarını, bu hususta Hukuk Müşavirliğinden görüş sorulduğunu, neticede personellerin de 28.06.2018 tarihi mesai bitimine kadar ödenmesini aksi halde 200.000,00.TL tutarlı teminat mektubunun nakde çevrileceğinin bildirildiğini, müvekkil firmanın ödenmesi gerekmediği halde fakat davalının hukuksuz işlemleri sonucunda 19.02.2018 tarihinde 51.841,51.TL, 26.06.2018 tarihinde 20.462,40.TL olmak üzere 72.303,91.TL parayı kıdem tazmitanı adı altında davalı kuruma ihtiraz-i kayıtla ödediğini, dava konusu hizmet alım ihalesinin personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihalesi olduğu, iş bu tespitin davalının 6552 sayılı yasa uyarınca kıdem tazminatından sorumluluğunun temellerinden biri olduğunu, taraflar arasında 4857Sayılı Yasanın 2/7 fıkrası uyarınca asıl işveren -alt işveren ilişkisi kurulduğunu, 6552 Sayılı İş Kanunun 112 maddesinde yapılan değişiklik ile kıdem tazminatının kamu tarafından ödeneceğinin hükme bağlandığını, müvekkili firmanın sözleşme süresinin sona ermesi nedeniyle işi ve işyerini devrettiğini, sözleşme süresinin sona erdiği tarih itibari ile çalıştırdığı işçilerin SGK nezdinde işyeri çıkış bildirimlerinin yapıldığını işçilerinde devir tarihinden önce ihaleyi kazanan … firmasında işe alınarak kesintisiz şekilde çalışmalarına devam ettiklerini, Borçlar Kanunun 428. Maddesi ve özel olarak 4857 Sayılı Yasanın 6. Maddesinde düzenlenen İşyeri Devri Hükümlerinin uygulanması gerektiğini, işyeri veya işyerinin bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçtiğini, davaya konu olayda işyeri devri kuralları gereği işçilerin işçilerin kıdem tazminatı talep hakkının doğmadığını, müvekkilinden işçilerin kıdem tazminatının ödenmesinin de talep edilemeyeceğini, bu nedenlerle dava konusu ihale kapsamında çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesi sorumluluğunun davalı kurumda olduğunun tespitine, işyeri devri hükümleri uyarınca müvekkil firmanın kıdem tazmitanı ödeme yükümlülüğünün bulunmadığının tespitine, ihtiraz-i kayıtla ve kıdem tazminatı adı altında davalı kurum hesabına yatırılan toplam 72.303,91.TL’nin yatırılma tarihlerinden itibaren ayrı ayrı işleyecek avans faizleri ile birlikte müvekkil firmaya ödenmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesi ile: davacı şirket ile müvekkili teşekkül arasında 30.05.2016 tarihinde imzalanan sözleşme gereği, davacı şirketin Kamu İhale Kanununun İstisna Kapsamında Sayılan işler kapsamında 154 kv trafo merkezinin ( 12.18.3 Grubu) işletmenin Hizmet Alımı ile yapılmasına yönelik birim fiyat hizmet alım sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin 36. Maddesinin personel ile ilgili düzenleme öngördüğünü, sözleşme hükümlerinde kıdem tazminatının yüklenici tarafından ödeneceğinin açıkça belirtildiğini, iş devam etmekte ise de çalışanların kıdem tazminatlarının çalıştıkları dönemi de kapsadığını sözleşmeye göre kıdem tazminatından sorumlu yüklenici firmanında sorumluluğu gereği kıdem tazminatını ödediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararı ile; davacı şirket ile davalı arasında 30/05/2006 tarihli sözleşme düzenlendiği, sözleşme kapsamında davacı şirket nezdinde çalışan işçilerin kıdem tazminatından davacı şirketin sorumlu olduğunun taraflar arasında hükme bağlandığı, davacı tarafça aralarındaki sözleşme süresinin sona ermesinden sonra işyerinin davalının yeni sözleşme imzaladığı dava dışı yeni işverene devredildiğinden işyeri devir hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle aynı işyerinde yeni işveren nezdinde çalışmaya devam eden işçilerin kıdem tazminatından dolayı sorumluluklarının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de davalının üst işveren konumunda bulunduğu, davalı ile yapılan hizmet alım sözleşmesi kapsamında aynı işyerinde birbirini takip eden dönemlerde aynı işçileri çalıştıran alt işverenlerin bu işçilerin kendileri nezdindeki çalışmalarının geçtiği dönemle sınırlı olarak kıdem tazminatından sorumlu oldukları, davacının eldeki davaya konu alacağının dava dışı işçilerin kendisi nezdindeki çalışma dönemlerine isabet eden kıdem tazminatı ödemesinden kaynaklandığı, davacının bu ödeme bakımından davalıdan talep hakkının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf talebi ile; uyuşmazlığın hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştırılmış işçilerin kıdem tazminatı üzerinde toplandığını, müvekkil firmanın davalının teminat mektuplarını nakde çevirme tehdidi nedeniyle işçilerin kıdem tazminatlarını ödemek durumunda kaldığını, dava konusu sözleşmenin personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesi olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararında da taraflar arasındaki sözleşmenin hizmet alım sözleşmesi olduğunun kabul edildiğini, taraflar arasında kurulan ilişkinin alt işveren asıl işveren ilişkisi olduğunu, dava konusu hizmet alım ihalelerinin yasal dayanağının 4875 Sayılı Kanun 2. Maddesi olduğunu, 6552 Sayılı Yasa ile yeni bir sistem getirildiğini, Kanun 8. Maddesiyle 4857 Sayılı İş Kanunun 112. maddesinde değişiklik yapıldığını kıdem tazminatının kamu tarafından ödeneceğinin hükme bağlandığını, çok ciddi bir yekün tutan işçilerin kıdem tazminatı bedeli ihale bedeli içeresinde bulunmamasına rağmen idarelerin düzenledikleri tip sözleşme ve şartname hükümleri ile bu bedeli alt işverene yıktıklarını, 6552 Sayılı yasanın özel gerekçesine bakıldığında kamuda iş alan alt işverenlerin kıdem tazminatı sorumluluğunun tamamen ortadan kalktığını, davalının hizmet alım ihalesinin 4734 Sayılı Kanun 3/G bendine ve dolayısı ile davalının yönetmeliğine değil 4734 Sayılı Kanun 62/1-E bendine dayandığını, 7079 sayılı yasal düzenleme sonrası 62/1-e bendinin 1 nolu alt bendinde sayılan kurum ve kuruluşların bundan böyle personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım ihaleleri gerçekleştirmelerinin yasaklandığını, davalının ibraname istemesinin temelinde yatan hususun işçilerin kıdem tazminatı ödettirmek olduğunu, Davalı Teiaş’ın 6552 Sayılı Yasa İle değişik 4857 Sayılı Kanun 112/2 fıkrası uyarınca işçilerin kıdem tazminatından tek başına sorumlu olduğunu, bu fıkraya göre davalının müvekkiline rücu etme imkanında olmadığını, ileride işçiye kıdem tazminatı ödeyebilirim düşüncesi ile davalının önceden kıdem tazminatından alt işvereinin sorumlu olacağına herhangi bir ödeme yapılırsa bunu rücu edebileceğine dair sözleşme şartnamelerine hüküm koymuş olmasının müvekkili firmanın hak ediş ve teminatlarının tutulmasına haklı gerekçe olmadığını, davaya konu olayda işyeri devri kuralları gereği kıdem tazminatı ve ihbar talep hakkı doğmadığını, müvekkilinden bu tazminatların ödenmesinin talep edilemeyeceğini, bu nedenle davalının işçilerin doğmayacak alacaklarını ödettirmek için müvekkili firmayı zorlayamayacağını, bu yönde teminat mektuplarının ve son hak edişini bloke tutmasının hukuka aykırı olduğunu, TBK 20-25 maddeleri uyarınca müvekkili firmanın kıdem tazminatından sorumlu olduğuna dair sözleşme hükmünün kesin hükümsüz olduğunu, davalının tip sözleşmelerinde yer vermediği ve kıdem tazminatının yüklenicinin sorumlu olduğuna dair hükümlerin T.B.K’nın 27. Maddesine aykırı olduğunu, genel işlem koşulu mahiyetinde söz konusu yan hükümlerin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu hükümlerin sözleşme serbestisi, ahde vefa, basiretli tacir ilkeleri ile müvekkili firmayı bağladığını düşünmenin doğru olmadığını, kıdem tazminatının davalının ödemesi halinde müvekkili firmanın haksız kazanç elde edeceği düşüncesinin de tamamen yersiz olduğunu, bu tazminatın müvekkili firmanın hak edişinden veya teminat mektubundan ödenmesi halinde davalının haksız yere zenginleşmiş olacağını, işçiyi kendi çalıştırsa idi kıdem tazminatı ödeyecek olan davalının alt işveren nezdinde işçi çalıştırıp yaklaşık maliyette göstermediği dolayısı ile alt işveren ödemediği kıdem tazminatını alt işverene yıkmakla daha az maliyet altına girdiğini, davalının dava konusu ihalelerinin yanlış olduğunu, sözleşmenin tarafları bağladığı ahde vefa basiretli tacir gibi ilkelere sığınmanın yere mahkemeninde buradan hareketle hüküm kurumasının haksız olduğunu, bu nedenlerle Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının duruşmalı yargılama yapılarak kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamı,
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, alt işveren tarafından davalı üst işverene dava dışı işçiler için ödenen kıdem tazminatının davalı alt işverenden tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile, taraflar arasında 30.05.2016 tarihli hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, ihale sözleşmesi kapsamında davalıya kesin teminat mektubu verildiğini, 30.05.2016 tarihli ihale sözleşmesinin 31.10.2017 tarihinde sona erdiğini, davacı nezdinde çalışan işçilerin SGK nezdinde işten çıkışlarının yapıldığını, tüm işçilerin ihaleyi alan … ünvanlı şirkette çalışmaya devam ettiğini, davalı tarafından ihale kapsamında çalışan işçilerin kıdem tazminatının ödenmesinin talep edildiğini, teminat mektubunun bozdurulmaması için 19.02.2018 tarihinde 51.841,51.TL, 26.06.2018 tarihinde de 20.462,40.TL olmak üzere toplam 72.303,91.TL kıdem tazminatı adı altında davalı kuruma ihtirazi kayıtla ödeme yapıldığını, dava konusu ihale kapsamında çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek toplam 72.303,91.TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı ise taraflara arasında imzalanan sözleşmenin 36. Maddesi gereğince kıdem tazminatından yüklenicinin sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş ve iş bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda özetle, 14/11/2019 tarihli raporda, dava dosyası ve ekleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde; Yargıtay kararlarında işçilerin aynı işyerinde çalışmalarının kesintisiz devam etmesi halinde fesih olmadığından, işçilerin kıdem tazminatı talep hakkı olmayacağına işaret edildiğinin görüldüğünün, davacının, işyeri devri hükümlerine dayanarak işçiler bakımından iş ilişkisi sona ermediğinden kıdem tazminatı talep edilemeyeceğini iddia ettiğini, ancak, davaya konu olayda davacı tarafından kıdem tazminatı olarak 72.303,91.TL ödeme yapıldığının tespit edildiğini, Yargıtay kararlarında işçi alacağından her alt işverenin kendi döneminden sorumlu olduğu görüşünün benimsendiğinin tespit edildiğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye göre işçilerin kıdem tazminatından dolayı davacının sorumlu olduğunu, bundan dolayı da davacının davalıdan alacağının olmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağı, Bu nedenlerle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılması ve sonuca gidilmesi gerekmektedir.
Kıdem tazminatı konusundaki 6552 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 4857 sayılı Yasanın 112. maddesinde öngörülen düzenleme, asıl ve alt işverenler yönünden, dış ilişki itibariyle işçiye karşı geçerli olup, asıl ve alt işverenler arasındaki iç ilişkideki sorumluluğu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir. ( Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 21.4.2016 tarihli 2016/7178E ve 2016/11227K. sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasında 30.05.2016 tarihli Açık İhale Usulü ile İhale Edilen İstisna Kapsamında 154 kv Trafo Merkezinin İşletmesinin Hizmet Alımı ile Yapılmasına Yönelik Birim Fiyat Hizmet Alım Sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin geçerli olduğu ve tarafları bağladığı, sözleşmenin 7.3.5 maddesinde “ihale konusu işte ihale ve sözleşmeye ilişkin damga vergileri, noter masrafları gibi sözleşme giderleri, kıdem tazminatı giderleri ile bu idari şartname ekinde yer alan sözleşme ve teknik şartnamede özellikleri belirtilen demirbaş araç gereç ve malzemelerin amortisman giderleri, %4 oranında sözleşme giderleri ve genel giderler içerisinde hesaplanacaktır”, hükmünün yer aldığı sözleşmenin 36.2.9 maddesinde de”… her türlü hak ve alacakları, kıdem ve ihbar tazminatları ile ikramiye ve fazla mesai ödemeleri, vergi vb. diğer tüm yasal yükümlülükler yükleniciye aittir” , düzenlemesinin bulunduğu yine sözleşmenin 36.4.5 maddesinde “yüklenicinin en az 30 günlük istihkakı ödenmeyecek olup, söz konusu istihkak çalıştırdığı personelin ücret, fazla mesai, her türlü hak ve alacakları ile ihbar ve kıdem tazminatları, izin ücreti vs.hakların karşılığı olarak ayrılacaktır” hükümlerine yer verildiği, taraflar arasındaki sözleşmenin belirtilen hükümleri gereğince davacı şirket nezdinde çalışan işçilerin kıdem tazminatından davacının kendi dönemindeki çalışmalarına ilişkin sorumlu olduğu, işçilerin yeni ihaleyi alan şirket nezdinde çalışmalarının hizmet alım sözleşmesi kapsamında işçilerin alt işverenlerinin kendi dönemleri ile sınırlı olarak kıdem tazminatından sorumlu olması karşısında davacının kıdem tazminatından sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen sebeplerle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1)-Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2)-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 80,70. TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3)-6100 sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
4)-6100 sayılı HMK’nın 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5)-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde İADESİNE,
6)-6100 sayılı HMK’nın 359/3 maddesince karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince YAPILMASINA,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle; 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince karar tarihindeki dava değerinin 107.090,00.TL’nin altında olması nedeniyle kesin olmak üzere 01/11/2022 tarihinde karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır


Katip

¸e-imzalıdır