Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/685 E. 2022/813 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/685
KARAR NO : 2022/813
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2020
NUMARASI : 2017/… Esas, 2020/… Karar

DAVACI : 1 -… -TCK NO:…, …
VEKİLLERİ : Av. …,
Av. …,
DAVACI : 2 -… -TCK NO:…, …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … -TCK NO:…, …
VEKİLLERİ : Av. …,
Av. …,
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
YAZIM TARİHİ :

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2020 tarih, 2017/… esas ve 2020/… karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; takip ve davaya konu bonoların mal alınacak firmalara verilmek üzere davacı … tarafından sadece imzalanmak suretiyle davacı …’ye verildiğini, davacılar arasında yaşanan problemler nedeniyle davacı …’nin davacı …’yi terk ettiğini, davacı …’nin eski eşi …, çocukları … ve …’ten bu konuda yardım istemesi üzerine ondan …’yi eve dönmeye zorlamak için kendisinde bulunan senetleri doldurarak ciro etmesinin istendiğini, davalı …’in dava konusu bonolara bu şekilde hamil olduğunu, bu arada davacı …’nin ilk eşi … tarafından davacı …’nin kısıtlanması için Küçükçekmece 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/… (yetkisizlik kararı sonrası Adana 2. Sulh Hukuk Mahkemsinin 2017/…) esas sayılı dosyası ile talepte bulunulduğu, raporda; ilgilinin vesayet altına alınmasının gerekmediği ancak hafif bilişsel bozukluk nedeniyle yasal danışman atanmasının uygun olacağının belirtildiğini, davacıya yasal danışman atanmamış olmakla birlikte senetlerin tanzim tarihinde ayırt etme gücünün yetersiz olduğunun raporda açık bir şekilde belirtildiğini, davacı …’nin ayırt etme gücünün yetersizliği nedeniyle iradesinin kolayca sakatlandığını, senetlerin hile ile davacı …’den alındığını, bu nedenle 6098 sayılı TBK 36. maddesi uyarınca davacı …’nin cirosunun geçersiz olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, davacı … yönünden de bonoların bedelsiz olduğunu ileri sürerek davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine ve her iki takibin iptaline ve %40 tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki olayların davacı …’nin kurgusundan ibaret olduğunu, davalının davacı …’nin oğlu olduğunu, babası ile önceki dönemde Avustruya’da ortak iş yaptığını, ortaklık döneminde sahip oldukları tüm altın vb. ziynet eşyalarını davalıdan habersiz Türkiye’ye getirdiğini, bu ortaklık nedeniyle davalının davacı babasından alacağının bulunduğunu, davacı …’nin 2002 yılında eşi …’den boşanmadan önce kendi üzerindeki malları önce üçüncü kişilere sonra davalı … …’un üzerine geçirdiğini, …’nin boşanma kararıyla hükmedilen maddi ve manevi tazminatların davacı … tarafından ödenmediğini, bu boşanma sürecinde davacı …’nin … ile gayri meşru birliktelik yaşadığını, …’nin davacı …’yi terk edince …’nin eski eşi …’ye dönmek istediğini ancak eşinin onu kabul etmeyince bu kez … ve davalı …’e olan borcunu ödemek istediğini söyleyerek dava konusu bonoları verdiğini, …’nin bir yandan da … ile tekrar bir araya gelince bu kez davalıya verdiği bonoların sorumluluğundan kurtulmaya çalıştığını, senetlerin verildiği tarihte davacının temyiz kudretinin yerinde ve davanın haksız olduğunu belirtilerek davanın reddini ve %20 tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; davacı …’ın davada, davacının takip ve dava konusu bonoların ciro (işlem) tarihinde temyiz kudretinin yetersiz olması nedeniyle geçersiz olduğu ve hile ile senetlerin alındığını ileri sürdüğü, davacının bonolarda ciranta konumunda bulunduğu, buna göre somut davada hile iddiasıyla ispatlanacak hususun ciro işlemine yönelik ve bu işlemle sınırlı olması gerektiği, ciro işlemi dışında senedin ihdas nedenine ilişkin hususların hile olgusuna dahil edilerek tanık deliliyle ispatlanmasının 6100 sayılı HMK 200. maddesi uyarınca mümkün olmadığı, davacı tarafın hile iddiasıyla ilgili tanık deliline dayandığı, dinlenen davacı tanıklarının birlikte hareket eden eden iki davacının yakın hısımları olduğu, gerek tanık anlatımlarından gerekse deliller kısmında belirtilen muhtelif dosyalardan taraflar arasında 2002 yılından beri devam eden ihtilaf bulunduğunun anlaşıldığı, bazı dönemde her iki davacı arasında da ihtilaf yaşandığının sabit olduğu, bu durumda her iki davacının yakın hısımları olan tanıkların tarafsızlığının tereddüt doğurduğu, öte yandan tanıkların anlatımının çoğunlukla görgüye dayanmadığı, tanıkların hiçbirinin ciro işlemi yapılırken orada bulunarak olaya tanıklık etmediği, bu nedenlerle tanık beyanlarına itibar edilmediği, tanıkların senetlerin ihdas nedenine (ciroların yapılma nedenine) ilişkin yani “…’nin eve dönmeye zorlanması için” yapıldığı iddiasıyla ilgili anlatıma ise HMK 200. maddesi nedeniyle dikkate alınmadığı, Adana 2. SHM tarafından 10.10.2018 tarih 2017/…-2018/… sayılı hükümle davacı …’a …’ın TMK 429. maddesi uyarınca yasal danışman olarak atanmasına karar verilmiş olmakla birlikte mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporlarında hem bonoların düzenlendiği hem de vade tarihlerinde davacının fiil ehliyetini haiz olduğunun açıkça belirtildiği, sonuç itibariyle davacının takip ve dava konusu bonoları ciro ettiği tarihte temyiz kudretinin ve fiil ehliyetinin yerinde olduğu, ciroları bilerek ve kendi iradesiyle yaptığının sabit olduğu, davacının bonolardaki hakkı aslında temlik etmek istemediği (diğer davacı …’yi eve dönmeye zorlamak için yaptığı) yönündeki iddiaların ise 6100 sayılı HMK 200. maddesi uyarınca senet, yemin, hakim önündeki ikrar, bir ceza hükmü ile veya eşdeğer delille ispatlanması gerektiği, davacının bu nitelikte bir delil sunmadığından davacı … tarafından açılan davanın reddi gerektiği, davacı davacı … tarafından açılan davada takip ve dava konusu bonoların bedelsiz olduğu ve davalının kötü niyetli olarak bonoları iktisap ettiğinin ileri sürüldüğü, davacı …’nin bonoları düzenleyen olduğu, diğer davacı …’ninde lehtar-ciranta olarak yer aldığı, davacı … bonoları diğer davacıdan ticaret yapılan firmalara verilmek üzere aldığını beyan ettiğinden davacılar arasındaki ilişkide bonoların bedelsiz olduğunun sabit olduğu, ancak bunun kişisel bir defi olduğu ve davalıya karşı ileri sürülebilmesi için TTK 687. maddesi uyarınca davalının bonoları iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket ettiğinin ispatlanması gerektiği, davalı taraf bonoların davacı ile davalının Avusturya’da ortak iş dönem yaptığı dönemden kalan borcun ve …’nin boşandığı eşine olan tazminat borçlarının ödenmesi amacıyla verildiğini beyan ettiği, yukarıda belirtildiği gibi davacı tarafın sunduğu delillerin davalının bonoları bilerek borçlunun zararına aldığını göstermediği, dinlenen tanıkların davacıların yakın hısımları ve ciro işlemine tanıklık eden kişiler olduğu, tanıkların tarafsızlığının şüpheli olduğu, bu nedenlerle davacı … tarafından açılan davanın davalının kötüniyetli iktisabının ispatlanmaması nedeniyle reddi gerektiği kanaatine varıldığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
DAVACILAR TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; senetlerin davacı …’nin şehir dışına mal almaya giderken diğer davacı … tarafından imzalanan ancak tarih ve alacak kısmı boş olan, mal aldığında doldurularak verilen senetler olduğunu, ancak davacı …’nin davacı …’yi terk ettiğini, bu nedenle davacı …’nin eski eşi ve çocuklara durumu anlattığını, onların da …’yi eve dönmesi için göz dağı vermek için ve eve dönmesi için eski eşi ve davalı oğlunun yönlendirilmesi ile Avukatlık bürosuna gittiğini, amacının davacı …’nin eve dönmesi olduğunu, davalının da cevabi yazısında bu durumu kabul ettiğini, aksi olsa yani borcun olması halinde davacı …’nin parasını çekip oğlu olan davacıya verebileceğini ya da taşınmazları oğluna devredebileceğini, davalının savunmasının olağan akışa aykırı olduğunu, davacı tanıklarının bononun hile ile alındığını açıkladığını, gerek tanık ifadesi, gerek davalı beyanlarından senetlerin borçlanma iradesi ile değil problemi çözmek için verildiğini ve bunun davalı tarafından planlandığını ve bonoların hile ile ele geçtiğinin sabit olduğunu, hilenin varlığının her somut olaya ve olayın taraflarının birbirlerini tanıyıp tanımaması, yakınlık ve akrabalık derecesine göre değerlendirilmesinin gerektiğini, mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor ile davacının kısıtlanması davasında alınan raporların birbirleri ile çeliştiğini, özellikle bonolardan önce veya hemen sonra alınan raporlarda hafif bilişsel bozukluk olduğu ve yasal danışman atanmasının uygun olduğu yönünde raporlar varken bonoların düzenleme tarihinden 3 yıl sonra alınan raporda fiil ehliyetini azaltacak veya ortadan kaldıracak herhangi bir tıbbi bulguya rastlanmadığı şeklinde rapora itibar edilebilmesinin mümkün olmadığını, davalının davacı …’nin ayırt etme gücü zayıflığından yararlanarak hile ile müvekkilinin iradesini sakatladığını, bu nedenle davalının bonolarda yetkili hamil olmadığını, davacı …’nin gerçek iradesinin bonoları davalıya devretmek olmadığından müvekkili …’nin de bonolardan dolayı bir borcu olmayacağını, davanın davacı … yönünden kabulü durumunda, davalı davacı …’nin oğlu olduğundan ve senetleri iktisabında bilerek müvekkili zararına hareket ettiğinin ispatlanmış olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Tarafların beyan ve dilekçeleri, icra takip dosya fotokopileri, takibe konu bono fotokopileri, ATK tarafından düzenlenen raporlar, tanık beyanları, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/… soruşturma sayılı dosyası, tanık beyanları, ve tüm dosya kapsamı
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, icra takibine konu 3 adet bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi’nce davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılır.
Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacıların gayri resmi olarak birlikte yaşadıklarını, ortak çocukları bulunduğunu, davacı …’nin saatçi dükkanı olduğunu, takibe konu bonoların davacı … tarafından boş olarak imzalanıp diğer davacı …’ye şehir dışında mal alırken kullanılmak üzere verilen senetler olduğunu, davalının davacı …’nin oğlu olduğunu, bir dönem davacıların aralarının bozulması üzerine davacı …’nin evi terk ettiğini, davalının ayırt etme gücü yetersizliği nedeniyle iradesi kolayca sakatlanan davacı …’den davacı …’yi eve dönmeye zorlamak amacıyla hileyle bonoları aldığını, bu nedenle davacı …’nin cirosunun geçersiz olduğunu, senetler davacı …’nin iradesi sakatlanarak ele geçirildiğinden ve davalı kötüniyetli olduğundan ve davacı … yönünden senetler bedelsiz olduğundan her iki davacının bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, davalı vekili cevap dilekçesinde, davacıların iddialarının tamamen kurgudan ibaret olduğunu, davalının babası olan davacı ile Avusturya’da ortak iş yaptığını, davacının müvekkilinden habersiz tüm eşyaları Türkiye’ye getirdiğini bu nedenle müvekkiline borçlu olduğunu, yine davacının eşi olan … ile boşanma davasında hükmedilen maddi ve manevi tazminatları ödemediğini, senetlerin bu alacaklara istinaden davalıya verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Takibe konu bonoların ve takip dosyalarının incelenmesinde; bonoların davacı … … tarafından düzenlendiği, lehtarının davacı … olduğu ve onun tarafından davalı …’a ciro edildiği anlaşılmıştır.
Gerek bonoları düzenleyen … …’un gerekse bonoların lehtarı olan ve bonoları ciro eden …’ın bonolardaki imzalara bir itirazı bulunmamaktadır.
Her ne kadar davacı … yönünden senetleri ciro ettiği sırada ayırt etme gücü zayıflığı bulunduğu ve hileli davranışlar ile iradesinin rahatlıkla sakatlandığı belirtilip davalıya yapılan cironun geçersiz olduğu iddia edilse de, ilk derece mahkemesince Adli Tıp Kurumu’ndan alınan ve davacının diğer hastanelerden alınan raporları da değerlendirilmek suretiyle düzenlediği 26/04/2019 ve 09/12/2019 tarihli raporlarında açık ve tereddüte yer vermeyecek şekilde, davacı …’ın bonoların düzenleme ve ödeme tarihlerinde fiil ehliyetini azaltacak veya ortadan kaldıracak herhangi bir bulguya rastlanılmadığı, kişinin işlem tarihlerinde menfaatlerini müdrik ve telkinlere mukavim olabileceği, kendi hür iradesi istikametinde serbest olarak eylem ve işlemlere girişebileceği kanaatine varıldığı, buna göre …’ın akit tarihi olan 01/06/2016 ve 01/07/2016 tarihlerinde fiil ehliyetine haiz olduğu belirtildiğinden, davacı yanın ehliyetsizlik iddiası yerinde görülmemiştir.
Yine her ne kadar davacı yan, davalının hile ile bonoları davacıya ciro ettirdiğini iddia etse ve buna ilişkin tanık beyanlarına delil olarak dayansa da, tanıkların bonoların cirosu sırasında tarafların yanında bulunmadığı, beyanlarının genel olarak görgüye değil duyuma dayandığı ve davacılarla yakın akraba olmaları nazara alındığında mahkemece tanık beyanlarının dikkate alınmamasında da usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiş, davacı yan hile iddiasını da dayandığı delillerle ispatlayamamıştır.
Davacı … ( …) Sarıdağ yönünden açılan davada, bonoların bedelsiz olduğu ve davalının kötüniyetli olarak bonoları iktisap ettiği gerekçesiyle borçlu olunmadığı iddia edilse de, bedelsizlik iddiasının şahsi defilerden olduğu, bunun hamile karşı ileri sürülebilmesi için 6102 sayılı TTK’nin 687.maddesine göre hamilin bonoları iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket ettiğinin ispatlanması gerektiği, davacı yanın dayandığı delillerle bu hususu ispatlayamadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince davacı … (…) Sarıdağ hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi de doğru olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin davanın reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğu, davacılar vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-Davacılar vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarıyla alınması gereken 80,70.TL karar harcından peşin olarak alınan 54,40.TL’nin mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacılardan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan harcamaların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avansının HMK.333 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
5-İnceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
6-Kararın dairemizce taraf vekillerine TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 HAFTALIK süre içerisinde YARGITAY TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 16/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır