Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/353 E. 2022/805 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/353
KARAR NO : 2022/805
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSKENDERUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/09/2019
NUMARASI : 2018/… Esas, 2019/… Karar

DAVACI : … -TCK NO:…
VEKİLİ : Av. …,
DAVALI : … -TCK NO:…, …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
YAZIM TARİHİ :

İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/09/2019 tarih, 2018/… esas ve 2019/… karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalıya 96.130 USD borç para verdiğini, taraflar arasındaki söz konusu borç ilişkisine dair 20/12/2004 tarihli protokolün düzenlendiğini, protokol gereği davacının elindeki 3 adet çek ve 5 adet bonoyu davalıya teslim ettiğini, bu çeklere karşılık olarak davalıdan lehdarı davacı, keşidecisi davalı, avalisti dava dışı üçüncü kişi olan 4 adet çeki aldığını, protokolde ismi geçen …’in davacının oğlu, avalist …’in ise davalının kardeşi olduğunu, davacının protokolde yer alan 30/05/2005 keşide tarihli 15.000,00 USD bedelli çeki süresi içerisinde bankaya ibraz ettiğini, karşılığı olmadığından davalı ve dava dışı avalist hakkında İskenderun 3. İcra Müdürlüğü’nün 2005/… sayılı takip dosyası ile icra takibi başlattığını ve halen derdest olduğunu, müvekkilinin, davalıdan teslim aldığı elinde kalan üç çeki de süresi içerisinde bankaya ibraz ettiğini, çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle İskenderun 3. İcra Müdürlüğü’nün 2006/… sayılı icra takip dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının, İskenderun 3. İcra Müdürlüğü’nün 2006/… sayılı takibine ilişkin İskenderun İcra Hukuk Mahkemesi’nde zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılması talebi ile dava açtığını, mahkemece davanın kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verildiğini, davacının, davalıdan İskenderun 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… sayılı takibine dayanak alacağının dışında 81.130.00 USD alacağı bulunduğunu, 20/12/2004 tarihli protokol içeriğine göre 81.130,00 USD borcun davalı tarafından kabul edildiğini, bu borca ilişkin 30/09/2005 keşide tarihli 20.000,00 USD, 30/12/2005 keşide tarihli 32.330,00 USD ve 30/05/2006 keşide tarihli 28.800,00 USD bedelli çeklerin de keşide edildiğinin ihtilaf dışı olduğunu, söz konusu protokolün davalı açısından yargılama dışı ikrar niteliğinde olduğunu, borç ilişkisinin doğması ile birlikte davalının, davacının alacağını engellemek, tahsil sürecini mümkün mertebe uzatmak amacıyla kötü niyetli olarak yargıyı araç olarak kullanarak davalar açtığını, davalının, davacıyı tefecilik yaptığı iddiası ile İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet ettiğini, şikayet neticesinde İskenderun 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/… Esas 2007/… Karar sayılı ilamı ile davacı hakkında beraat kararı verildiğini, davaya konu edilen ve davalı tarafından düzenlenen çeklere ilişkin davalı tarafından icra takibinde imza itirazında bulunmadığını, bu nedenle çeklerin altındaki imzaların davalıya ait olduğunun sabit olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkili davacının mağdur olduğunu belirterek davanın kabulü ile davalıdan toplam 81.130,00 USD nin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden en yüksek faiz oranı uygulanarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep ettiklerini, taraflar arasında imzalanan 20/12/2004 tarihli protokolde belirtilen 3 adet çek ve 5 adet bononun müvekkili davalıya teslim edildiğini, yeni verilen çeklerin 2001 yılında tanzim edilmiş bonolar ile 2002 yılında keşide edilmiş çeklere karşılık olmak üzere …’e teslim edildiğini, …’in vekili tarafından İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2005/… soruşturma sayılı dosyasına sunulan 29/11/2005 tarihi şikayet dilekçesinde belirtildiği üzere tarafların borcun yeniden yapılandırılması çerçevesinde protokol yaptıklarını, yani taraflarca borcun yenilenmediğini, soruşturma dosyası neticesinde İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/… Esas 2014/… karar sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, borcun yenilenmesi anlamında açık irade olmadığı takdirde borcun yenilenmiş sayılamayacağını, 2002 yılında keşide edilen çeklerin keşideçisi … DY.TK.MI.Dem. Gd. Tr. Teks. Tmz. M. Şirketi ile 2001 tanzim – 2001 vade tarihli senetlerin lehdarı …’in 20/12/2004 tarihli protokolü imzalamadığını, eski borcun sona erdirildiğini söylenebilmesi için şirket ve …’in de protokolü imzalamaları gerektiğini, iddia edilen alacağın doğum tarihinin 3 adet çekin ve 4 adet bononun düzenlendiği ve keşide edildiği tarihler olduğunu, tecdit olmadığından alacak talebinin dava tarihi itibarı ile zamanaşına uğradığını, zamanaşımına uğramış çeklerin ve protokolün alacağı ispat için yeterli olmadığını, davacı hakkında tefecilik suçlaması neticesinde mahkemece beratına karar verilmiş olsa bile, taraflar arasındaki para alışverişinin tefecilik kapsamında olduğunu, protokolde bahsedilen bono ve çeklerin müvekkili tarafıdan, davacıya müzayaka altında iken, faiz baskısı altında, tefecilik ilişkisi nedeni ile imzalandığını, davacının, müvekkilini hak arama hürriyetini kullanmasının kötü niyetli bir girişim olarak göstermek istediğini belirterek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini mahkeme aksi kanaatte ise davanın esatan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 21/09/2017 tarih ve 2016/227 E., 2017/354 K.sayılı kararla davanın zamanaşımından reddine karar verildiği, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulduğu, Dairemizce 05/06/2018 tarih ve 2018/105 E., 2018/410 K.sayılı kararı ile, taraflar arasında 20/12/2014 tarihli protokolle borcun yenilendiği, borcun yenilendiği tarihten itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı, davanın açıldığı tarihte TBK’nin 146.maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresi henüz dolmadığından davanın zamanaşımından reddinin doğru olmadığı belirtilip taraflarca bildirilen deliller toplanıp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince kaldırma kararından sonra yargılama yapılıp 05/09/2019 tarihli kararla davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.

İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi 05/09/2019 tarihli kararında özetle; 20.12.2004 tarihli protokolle taraflar arasındaki borcun 20.12.2004 tarihinde yenilendiği, alacağın en erken zamanaşımına uğrayacağı tarihin 20.12.2014 tarihi olduğu, dava tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğramadığı, davacı tarafın alacağını içeriği ve imzası ikrar edilen 20.12.2004 tarihli protokol ile ispatladığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, 81.130 USD(Amerikan Doları) alacağın 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 4/a maddesi gereği dava konusu olan 3 adet çek yönünden 20.000 USD meblağlı çek için ibraz tarihi olan 30.09.2005 tarihinden, 32.330,00 USD meblağlı çek için ibraz tarihi olan 30.12.2005 tarihinden, 28.800,00 USD meblağlı çek için ibraz tarihi olan 30.05.2006 tarihinden fiili ödeme tarihine kadar Devlet Bankaları’nın bu yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
DAVALI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin sonuç istem bölümünün muğlak olduğunu, mahkemece açıklatılması gerektiğini, ancak mahkemece bunun yapılmadığını, davacının talebinin 81.130,00.USD’nin Türk Lirası olarak tahsili olduğunu, mahkemece 81.130,00.USD olacak şekilde hüküm kurulmasının taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu gibi, zamanaşımına uğramış çekler yönünden yabancı para borcuna hükmedilemeyeceğini, borcun yenilenmediğini, protokol ile eski borun yapılandırıldığını, kaldı ki 2002 yılında keşide edilen çeklerin keşidecisi … DY…. Şti. ile 2001 tanzim, 2001 vadeli senetlerin lehtarı … iken şirketin ve …’in protokolü imzalamadıklarını, eski borcun sona erdiğini söyleyebilmek için şirket ve …’in protokolü imzalamaları gerektiğini, iddia edilen alacağın doğum tarihinin 3 adet çekin ve 5 adet bononun düzenlendiği ve keşide edildiği tarih olduğunu, dava tarihi itibari ile alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının temel ilişkiye dayalı olarak bu davayı açmadığını, mahkemece davanın temel ilişkiye dayalı açıldığının kabul edilmesi halinde, kendileri tarafından kabul edilmemekle birlikte davacının oğlu ile müvekkilinin ortak iş kuracakları ve bunun için para verildiği iddia edildiğinden zamanaşımı süresinin 5 yıl olup alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının davalıya para vermediğini, ceza dosyasında dinlenen tanıkların tefecilik iddialarını doğruladığını, ceza dosyasında faiz karşılığı para verildiğinin belirtildiğini ancak yasal koşulları oluşmadığından mahkemece beraat kararı verildiğini, taraflar arasında temel ilişki bulunmadığını, zamanaşımına uğramış çekler yönünden yabancı para borcuna ve yabancı para üzerinden faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, faiz başlangıç tarihi olarak çek tarihlerinin esas alınmasının da hatalı olduğunu, davadan önce temerrüde düşürülmediğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; hükmün doğru olduğunu, ancak 20/12/2004 tarihli protokole ve davacı tanıklarının ifadelerine dayanarak davanın kabulüne karar verildiğinin belirtildiğini ancak davalının 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde katılan sıfatıyla verdiği ifadesinde mahkeme içi ikrarda bulunduğunu, 96.000.USD borcu olduğunu açıkça kabul ve mahkeme içi ikrarda bulunduğunu, kararda bu hususun da tartışılması gerektiğini belirterek talepleri yönünden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri, İskenderun 3. İcra Dairesi’nin 2006/… esas sayılı takip dosyası fotokopisi, takibe konu çek fotokopileri, 20/12/2004 tarihli protokol fotokopisi, İskenderun 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/… E., 2007/… K. sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamı
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, üç adet çek ve 20/12/2014 tarihli protokole dayalı alacak istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı taraflar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İşbu davada davacı taraf, davalıdan 81.130,00. USD alacaklı olunduğunu, bu hususun davalı tarafından keşide edilen dört adet çek ve 20.12.2004 tarihli protokole sabit olduğunu, çeklerin takibe konulduğu ancak davalının başvurusu üzerine İcra Mahkemesince, zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verildiği, protokolle davalının 81.130,00.USD borçlu olduğunu kabul ettiğini, taraflar arasındaki borç ilişkisinin senede bağlandığını, ancak davalının kötüniyetli olarak borcu ödemediği ileri sürülerek alacağın tahsili talep edilmiş, davalı tarafça, alacağın zamanaşımına uğradığı ve taraflar arasında imzalanan protokolün yenileme niteliğinde olmadığı savunularak davanın reddi talep edilmiştir.
Taraflar arasında 20.12.2004 tarihli protokol içeriğine ve belgedeki imzaya bir itiraz olmadığı gibi, protokol kapsamında 3 adet çek ve 5 adet bononun davacı tarafından davalıya iade edildiği ve karşılığında da üçü dava konusu olan toplam dört adet çekin davalı tarafından keşide edilip davacıya teslim edildiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf, 20.12.2014 tarihli protokol başlıklı belgenin yenileme (tecdit) niteliğinde olup olmadığı, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davacının, davalıdan geçerli bir alacağı bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İçeriği ve imzası itiraza uğramayan 20.12.2004 tarihli protokol başlıklı belgenin incelenmesinde; anılan belgenin davacı ve davalı arasında 20.12.2004 tarihinde düzenlendiği, belgenin “protokol konusu” yazılı bölümünde, ” alacaklı ve borçlu arasındaki borç ilişkisinin tasfiyesi ve anlaşılan meblağın borçlu tarafından alacaklıya verilen çeklere ilişkindir.” düzenlemesinin bulunduğu, belgenin “protokol şartları” yazılı bölümünde ise özetle, alacaklı …’in elinde bulunan muhtelif tarihli 3 adet çek ile muhtelif tarihli 5 adet bononun borçlu …’e iade edildiği, teslim edilen bu çek ve bonolara karşılık protokol borçlusu …’in, …’e 3 tanesi dava konusu olan 4 adet çeki teslim ettiğinin belirtildiği görülmüştür.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle 20.12.2004 tarihli “protokol” isimli belgenin “yenileme-tecdit” niteliğinde olup olmadığının çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
En basit anlamıyla yenileme (tecdit); “Yeni bir borcun ihdası suretiyle eski bir borcun ıskatıdır. Alacaklının kendisine yapılması lazım gelen bir eda yerine borçluya karşı yeni bir alacak elde etmesi; borçlunun da edayı yerine getirmeksizin alacaklıya karşı yeni bir borç taahhüt etmek suretiyle borcundan kurtulmasıdır. Alacağın eskisi yerine kaim olmasıdır. Tecditte borçlunun kendisi borçlu olarak kalır ancak borcu eski borç ilişkisine değil yenisine taalluk eder. Yeni alacağın eskisi yerine kaim olması önemli iki sonuç doğurur. Birisi, eski alacağı sakatlayan fesat sebeplerinin ve iş bu alacağa karşı ileri sürülebilen def’ ilerin yeni alacağa tesir etmemesi, diğeri de eski alacağa ilişkin teminatların eski alacakla birlikte sakıt olmasıdır. (6098 sayılı TBK 133/II maddesi) 818 sayılı BK 114/II maddesinde (İBK 116/II) yer alan karineye göre bir tecdit iddiasında olan kimse tarafların bu husustaki anlaşmasını (animus novandi =tecdit kastı) ispat ile mükelleftir.
Kural olarak açık bir anlaşma olmaksızın salt yeni bir senet düzenlenmesi tecdit anlamına gelmemektedir. Yenilemenin (tecdidin) varlığını kabul için ; yeni bir alacak olmalı ve yenilemenin ıskat etmesi lazım gelen eski bir alacak da mevcut olmalıdır. Tecdit daima, aslında, akdin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmaz. Alacaklı ya da borçlunun değişmesi olanaklıdır. Her iki halde de tecdit alacağın temliki ve borcun naklinden ayrılır, zira eski alacak sükut etmiş yerine başka bir borçluya karşı veya diğer bir alacaklı lehine bulunan ve çoğunlukla mücerret olan yeni bir alacak kaim olmuştur” şeklinde açıklanmaktadır. (Andreas Von Tuhr-Borçlar Hukuku 1-2 Cevat Edege çevirisi Ankara,1983 sh.653-660).
Kısacası yenileme (tecdit) ile yenilenen borç ilişkisi değil, bu ilişkiden doğmuş borç veya borçlardır. Objektif yani konuda değişiklik ya da subjektif yani taraflarda değişiklik olarak da kendini gösterebilir. Yenilemede borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni borç söz konusudur. (Prof.Dr.Kenan Tunçomağ Türk Borçlar Hukuku , Cilt I Genel Hükümler, İstanbul, 1976, Sh.1183 vd.)
Kambiyo senedine bağlı bir borcun süresi salt yeni bir senetle uzatılırsa bu yenileme değildir. Ne var ki, eski bononun iadesi karşılığında daha uzun süreli yeni bir kambiyo senedi düzenlenip verilmesi, yenileme mahiyetindedir. Zira, kambiyo hukuku kurallarına göre, eskisinin yerine geçmek üzere yeni bir senedin imzalanması eskisinden tamamen bağımsız yeni bir borç doğurur ( Federal Mahkeme kararı BGE 89 II 255 = JdT 19641241 ).
Yapılan açıklamalar ışığında görülmektedir ki, borcun yenilenmesi dar anlamda borcu sona erdiren nedenlerden birisidir. Bir borcun yerine yenisinin geçmesi suretiyle eski borcun sona erdirilmesi sözleşmesine yenileme (Neuerung=Novation) denir. Borç ilişkisinde değil dar anlamda borçta söz konusudur. Örneğin satım sözleşmesinde satım parası borcu yenilendiğinde satım sözleşmesi eskiden olduğu gibi geçerli şekilde varlığını devam ettirir. Yenilenen sadece satım parası borcudur. Borcun yenilenmesi alacaklı veya borçlu arasında yapılacak bir sözleşme ile gerçekleşir. Buna yenileme sözleşmesi (neuerungsvertrag) denir. Bu sözleşme tarafların eski bir borç yerine yenisini geçirme iradelerinden oluşur. Yenilemenin varlığını kabul için öncelikle eski bir borç olmalı, yeni borç onun yerine geçmeli ve taraflar yenileme iradesine sahip olmalıdır. Eş söyleyişle, taraflar eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmalıdır. Bu irade yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Yenileme iradesi sözleşmeden açık bir şekilde anlaşılmalıdır. Tarafların açık iradesi yenileme yönünde birleşmelidir. Yenileme, sözleşmeye dayalı bir tasarruf işlemidir. Her tasarruf işleminde olduğu gibi yenileme de hukuki bir nedene dayanır. Yenileme sebebe bağlı bir işlem olduğu için temeldeki hukuki sebebin geçerli olması gerekir. Yenileme eski borcu sona erdirir ve onun yerine geçecek bir borç doğar. Borç ilişkisi varlığını korur ama borç yenilenmiş olur. İki borç arasında bir fark olmalı, taraflar yenileme iradesiyle hareket etmeli, yeni bir borç meydana getirirken eskisini ortadan kaldırma iradesi ortaya konulmalı anlaşılmalıdır. (Tekinay , Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt2 İstanbul, 1985 sh. 1325)
Hemen belirtilmelidir ki, yukarıda açıklanan 6098 sayılı TBK.nun 133. maddesinde de açıkça ifade edildiği üzere, mevcut bir borç için salt poliçe taahhüdünde bulunmak veya yeni bir alacak senedi düzenlemek tek başına yenileme anlamına gelmez. Yenilemenin varlığını kabul için bu konuda yenileme sözleşmesi yapılmış olmalıdır. Bu sözleşmenin varlığını ispat yükü ise bunu iddia edene aittir.(Hukuk Genel Kurulu’nun 23.03.2005 tarih ve 2005/12-188 E, 2005/204 K)
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; taraflar arasında alacak-borç ilişkisi bulunduğu, bu ilişki kapsamında tarafların bir araya gelerek 20.12.2004 tarihli protokolü düzenlediği, yine anılan protokolde, davacının elinde bulunan 5 adet bono ve 3 adet çekin davalıya iade edilmesi karşılığında, davalı tarafından davacıya 4 adet çek verilmesinin kararlaştırıldığı, protokol gereğinin taraflarca yerine getirildiği, protokolde tek tek belirtilen çek ve bonoların davacı tarafından davalıya teslim edildiği ve karşılığında da davalı tarafından düzenlenen ve protokolde belirtilen 4 adet çekin davacıya verildiği, bu durumun sadece, senede bağlı bir borcun süresinin salt yeni senetlerle uzatılması niteliğinde olmadığı, tarafların protokol düzenlemekteki amacının borcu yenilemek olduğu, bu iradelerini de protokolde “alacaklı ve borçlu arasındaki borç ilişkisinin tasfiyesi ve anlaşılan meblağın borçlu tarafından alacaklıya verilen çeklere ilişkindir.” demek suretiyle ortaya koydukları, bu haliyle önceki çek ve bonoların davalı borçluya iadesi suretiyle eski borcun ıskat edildiği, davalı alacaklı tarafından verilen 4 adet çekin de eski alacağın yerine kaim olduğu, netice olarak taraflarca düzenlenen protokol, davalıya iade edilen çek ve bonolar ile davalı tarafından bunların yerine keşide edilen 4 adet çek ile borç yenilenmiştir. Bu nedenle davalı tarafın borcun yenilenmediğine yönelik itirazları yerinde değildir.
Yenilenme (tecdit) ile eski borç sona erip, yeni bir borç doğduğundan, artık borcun yenilendiği tarih itibariyle yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 26.03.2013 tarih 2013/3696 E., 2013/5616 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Taraflar arasındaki borç 20.12.2004 tarihli protokol ile yenilendiğinden, bu tarih dikkate alındığında alacağın zamanaşımına uğrayacağı en erken tarih 818 sayılı BK’nın 125. (6098 sayılı TBK’nın 146.) maddesindeki 10 yıllık süreye göre 20.12.2014’tür. İşbu dava ise 22.12.2014 tarihinde açılmıştır. Zamanaşımının dolduğu son gün olan 20.12.2014 tarihi Cumartesi gününe denk gelmektedir. HMK’nın 93. Maddesi uyarınca resmi tatil günleri süreye dahildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter. Zamanaşımı süresinin son gününün resmi tatile denk gelmesi nedeniyle davanın resmi tatili takip eden ilk iş günü olan 22.12.2014 tarihinde ve süresinde açıldığı anlaşılmış olup, davalı yanın alacağın zamanaşımına uğradığı yönündeki itirazları da yerinde değildir. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.03.2016 tarih 2015/13215 E., 2016/3081 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.03.2016 tarih 2015/13216 E., 2016/3082 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Davacı yan davalıdan alacaklı olduğunu içeriği ve imzası ikrar edilen 20.12.2014 tarihli protokol ile ispatlamış olup, aksinin yani borcun olmadığını davalı ispatlamak zorundadır. Her ne kadar davalı söz konusu belgede belirtilen alacağın tefecilikten kaynaklandığını iddia etse de, davacı hakkında açılan tefecik suçundan beraat etmiştir. Davalı tefecilik iddiasını dayandığı delillerle ispat edemediği gibi, borcu ödediğini de ispat edememiştir.
20.12.2014 tarihli protokole dayalı olarak düzenlenen çekler USD para cinsinden olup, davacı işbu davada 81.130,00.USD’nin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca Kamu Bankalarının Amerikan Doları üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak tahsilini talep etmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davacının davalı hakkında davaya konu protokolde belirtilen ve işbu davaya konu edilen 3 çek için İskenderun 3. İcra Dairesi’nin 2006/… esas sayılı dosyası üzerinden 20/11/2006 tarihinde (harcın alındığı tarih) takip başlattığı anlaşılmakta olup, davacı takipte alacağını USD olarak talep etmemiş, davalı hakkında doğrudan TL üzerinden takip başlatmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 99. maddesi uyarınca konusu para olan borç ülke parasıyla ödenir. Ancak ödemenin ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödenmesi kararlaştırılmış ise alacaklı ödemenin bu para birimiyle veya ülke para birimiyle ödenmesini istemede seçimlik hakka sahiptir. Ancak yenilik doğurucu nitelikteki bu hakkın kullanılmasıyla birlikte hakkı kullanan kişi bu kararından geri dönemez. (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi’nin 2020/9125 E.-2021/6983 K. sayılı kararları bu yöndedir.)
Davacı, yabancı para cinsinden olan alacağı için tercih hakkını İskenderun 3. İcra Dairesi’nin 2006/… esas sayılı dosyasında, borcun Türk Lirası üzerinden ödenmesini istediğinden, artık işbu davada tercihinden dönüp alacağın USD cinsinden tahsilini talep edemez.
İlk derece mahkemesince bu durum gözetilip, dava dilekçesinde 81.130,00.USD’nin TL karşılığı olarak gösterilen 189.016,67.TL üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekirken USD cinsinden alacağa hükmedilmesi doğru olmadığından davalının vekilinin USD cinsinden alacağa hükmedilemeyeceğine yönelik istinaf sebebi haklı bulunmuştur. Yapılan yanlışlığın düzeltilmesi için duruşma açılması gerekmediğinden davanın kabulü ile dava dilekçesinde dava değeri olan belirtilen 189.016,67.TL alacak için davanın kabulüne, davalı ilk olarak İskenderun 3. İcra Dairesi’nin 2006/… esas sayılı icra takibi ile temerrüde düşürüldüğünden alacağa takip tarihi olan 20/11/2006 tarihinden (harcın alındığı tarih) itibaren avans faizi işletilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde, mahkemece mevcut kabul gerekçeleri yanında ilave olarak davanın İskenderun 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/… Esas, 2007/… Karar sayılı dosyası içerisinde yer alan mahkeme içi ikrarının eklenmesi gerektiğini belirterek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiş ise de, İskenderun 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/… Esas, 2007/… Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; dosyanın tefecilik suçuna ilişkin olduğu, katılanların … ve …, sanıkların … ve … olduğu, dosyada davalının kayıtsız koşulsuz bir ikrarı bulunmadığı, aksine çekler nedeniyle 250.000,00.USD faiz ödemesi yapıldığı iddia edildiğinden davacı yanın gerekçeye ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açılanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf sebebinin yerinde olmadığı, davalı vekilinin ise sair istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı yalnızca alacağa USD para birimi üzerinden hükmedilmemesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin yerinde olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile 189.032,90.TL’nin takip tarihi olan 20/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
3-İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/09/2019 tarih, 2018/… esas ve 2019/… karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
a)Davanın KABULÜ ile, 189.032,90.TL’nin takip tarihi olan 20/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen orandaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
b)-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 12.912,83.TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 3.227,95.TL harçtan mahsubu ile bakiye 9.684,88.TL peşin harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
c)-İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2019 tarih, 2018/… esas ve 2019/… karar sayılı ve 2019/249 Harç nolu, Harç Tahsil Müzekkeresinin İPTALİNE,
-Varsa fazladan tahsil edilen harcın davalıya İADESİNE,
d)-6100 Sayılı HMK’nın 326/2 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan 25,20.TL başvurma harcı ve 3.227,95.TL karar ve ilam harcının toplamı olan 3.253,15.TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
e)6100 Sayılı HMK’nın 326/2 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan 145,50.TL tebligat gideri, 57,10.TL müzekkere gideri olmak üzere toplam 202,60.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
f)-6100 Sayılı HMK’nın 330 maddesi gereğince davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesaplanan 21,682,30.TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
İstinaf incelemesi yönünden;
1)-a)-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarıyla alınması gereken 80,70.TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,….TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
b)-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafça yatırılan 7.870,00.TL istinaf nispi karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davalıya İADESİNE,
2)-6100 Sayılı HMK’nın 326/1 maddesi gereğince davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
3-6100 Sayılı HMK’ nun 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesine İADESİNE,
4)-6100 Sayılı HMK’ nun 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5)-Kararın dairemizce taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 maddesi gereğince Dairemiz kararının tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 16/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır