Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1486 E. 2023/259 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1486
KARAR NO : 2023/259
KARAR TARİHİ : 18/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE :… (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
NUMARASI : 2016/… Esas, 2020/… Karar

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …,
DAVALI : … – TCK NO:…, …
VEKİLİ : Av. …,
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bonodan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 18/05/2023
YAZIM TARİHİ :

Mersin 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/… esas 2020/… karar sayılı kararına karşı istinaf başvurusu üzerine dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya karşı 20/01/2008 tanzim tarihli 20/11/2008 vade tarihli 3.500,00.TL bedelli senet ile 31/12/2008 vade tarihli 5.000,00.TL bedelli senetlerden kaynaklı borç sebebine dayanarak Mersin 6. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… Esas sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının 23/11/2016 tarihli itiraz dilekçesinde borca kötü niyetli bir şekilde itiraz ettiğini ve takibin itiraz üzerine durduğunu haklı davalarının kabulünü davalı borçlunun Mersin 6. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… esas sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile takibin devamına alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalının cevap beyanında bulunmadığı, duruşmalardaki beyanında davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
Yerel mahkemece verilen karar ile; ” İcra takibine konu senedin vade tarihinden itibaren takip tarihine kadar üç yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, takibe konu senedin taraflar arasındaki ticari ilişkide yazılı delil başlangıcı teşkil ettiği göz önünde bulundurularak imza inkarında bulunmayan davalıya karşı davacı tarafın buna dayalı olarak tanık dahil her türlü delil ile temel ilişkinin varlığını ispat edebileceğine kanaat getirilmiştir. Dava konusu bononun incelenmesinde üzerinde “nakden” kaydı bulunduğu görülmekle birlikte davacı taraf dava dilekçesinde borç ilişkisinin varlığına değinmiş,14/06/2017 tarihli dilekçesinde nakit para karşılığı verildiğini belirtmiş olup dosya kapsamındaki sonraki beyanlarında da yakıt karşılığı, malen verildiği belirtilmiştir. Temel ilişkinin varlığı açısından defterlerini sunması için davacıya verilen ihtaratlı süreye rağmen davacı taraf defterini usulüne uygun sunmamış, tanık beyanları da nakden kaydı bulunan ve dava dilekçesinde borç ilişkisi olduğu belirtilen senetteki temel ilişkinin varlığı, miktarı açısından aydınlatıcı, net ve ispata yarar beyan olarak değerlendirilmemiş olup tanık beyanlarındaki çelişkiler de göz önünde bulundurularak başkaca bilgi, belge ve delil sunamayan davacının davasını ispat edemediğine kanaat getirilip davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesi ile; dava, dava dışı limited şirketin hisse devrinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğunu, bononun müvekkilinin elinde olması ödenmediğine karine teşkil edeceğini, dava konusu çek bedelinin ödendiğinin ispat yükünün davalıya ait olduğunu, dava konusu senedin bedelinin ödendiğini ispatlayamadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını beyan etmiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, zaman aşımına uğramış bonolara istinaden başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
Davacı tarafından, Mersin 6. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… sayılı dosyası ile davalı aleyhine zaman aşımına uğramış bonolara istinaden ilamsız icra takibi başlatıldığı, taraflar arasında temel ilişki bulunup, bono bedellerinin davalı tarafından ödenmediği ve takibe haksız olarak itiraz edildiği iddia edilmiş, davalı ise, davaya cevap vermemiş, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi, HMK’nin 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Mersin 6. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… sayılı dosyası ile davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu aleyhine ilamsız icra takibine başlandığı, takibin dayanağının ise 20/01/2008 tanzim, 31/12/2008 vade tarihli, 5.000,00.TL bedelli ve 20/01/2008 tanzim, 20/11/2008 vade tarihli, 3.500,00.TL bedelli bonolar olarak belirtildiği, bonolar üzerinde nakden kaydı bulunduğu, borçlu tarafından yapılan itiraz sonucu takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu olan bonolar 31/12/2008 ve 20/11/2008 vade tarihli olup, bonoların düzenlenme tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nin 661/1. maddesine göre, takip tarihi olan 01/11/2016 tarihi itibariyle, 3 yıllık süre geçtiğinden, bonoların zaman aşımına uğradıkları ve kambiyo senedi vasfını yitirdikleri, zamanaşımına uğramış bir bonoda ancak temel ilişkiye dayanılmak suretiyle alacağın talep edilebilmesinin mümkün olduğu, bu talebe ilişkin davalarda, gerek temel ilişkinin varlığını ve niteliğini, gerekse o ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğunu ve alacak miktarını kanıtlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğu, zaman aşımına uğrayan bononun, kambiyo senedi vasfı yitirilmiş olsa da yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge olduğu, HMK’nin 202/2. maddesinde delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlandığı, HMK’nin 202/1. maddesinde ise, yazılı delil niteliğinde bir belgenin bulunması halinde, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceği hüküm altına alındığı anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacı tarafından, dava konusu bonoların, kendisinden düzenli akaryakıt alışverişi yapan davalının, her alışverişte kazanacağı iskonto bedelinin, kendisine önceden nakit olarak ödenmesi nedeniyle alındığı, uygulamaya göre, kazanılan iskontonun bu bedelden mahsup edileceği, ancak davalı tarafından akaryakıt alımının kesildiği ve peşin alınanı iskonto bedelinin iade edilmediği, davalıya verilen nakit para karşılığı alınan bono bedellerinin ödenmediği belirtilerek, temel ilişkiye dayanılmış ise de, dava konusu bonoların zamanaşımına uğramış olması nedeniyle kambiyo senedi niteliğini kaybettiği, ancak, imzası inkar edilmeyen bonoların yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, HMK’nin 202/2. maddesinde delil başlangıcının, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlandığı, HMK’nin 202/1. maddesinde ise, yazılı delil niteliğinde bir belgenin bulunması halinde, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceğinin hüküm altına alındığı, mahkemece, tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak, davalı tarafından düzenlenen bonoların, düzenlenme nedenini oluşturan temel ilişki konusunda tanık beyanlarının alındığı, ancak, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarının, üzerinde nakden kaydı bulunan bonolardaki temel ilişkinin varlığını ve miktarını aydınlatmaya yeterli olmadığı, davacıya verilen süreye rağmen ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacı tarafından yemin deliline de başvurulmadığı, sonuç olarak, HMK’nin 190. maddesi gereğince ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından temel ilişkinin usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığı, bu nedenle, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin ise yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve buna dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 179,90.TL maktu istinaf karar harcından peşin alınan 54,40.TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 125,50.TL maktu istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-6100 sayılı HMK’nin 326/1 maddesi gereğince istinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine BIRAKILMASINA,
4-6100 sayılı HMK’nin 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
5-6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
6-6100 sayılı HMK’nin 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle; 6100 Sayılı HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince karar tarihindeki kabul edilen dava değerinin 238.730,00.TL’nin altında olması nedeniyle kesin olmak üzere karar verildi.
18/05/2023


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır


Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır