Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1233 E. 2023/145 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1233
KARAR NO : 2023/145
KARAR TARİHİ : 12/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2020
NUMARASI : 2017/… Esas, 2020/… Karar

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …,
DAVALI : …, TCK NO:…, …
VEKİLİ : Av. …,
DAVANIN KONUSU : Tazminat

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 12/04/2023
YAZIM TARİHİ :

Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2017/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
İDDİA VE SAVUNMANIN ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurumun Adana’ da sağlık hizmetleri sunan bir üniversite olduğunu, davalının müvekkili kurumda doktor olarak 20.08.2014-27.06.2016 tarihleri arasında çalıştığını, davalının doktor olan eşi …’nun da, 22.05.2005-11.05.2017 tarihleri arasında müvekkili kurumda çalıştığını, … ile aynı bölümde çalışan kurum çalışanlarının gözlemleri ile, …‘nun mesai sırasında sık sık davalı eşi ile telefonda görüştüğünü eşinin direktifleri doğrultusunda kurum bilgisayarından hasta kayıtlarına ulaşarak eşine istediği bilgileri aktardığının anlaşıldığını, kurum bilgi işlem kayıtlarının kontrolünde doktor …’nun davalı …’nun kurumda çalışırken takibinde olan bir çok hastanın bilgilerine ulaştığının anlaşıldığını, doktor …’nun kayıtlarına ulaştığı hastaların kendisi ile hiçbir ilgisi olmayan davalı eşi … hastaları olduğunu, konu ile ilgili yapılan soruşturmada, Dr. …’nun “bunun disiplin suçu olduğunu bilmediğini bilse idi eşiyle dahi paylaşmayacağı” yönünde beyanı ile durumu kabul ettiğini, davalının da kurumdan ayrıldıktan sonra 2 yıl rekabet etmeme yükümlülüğü bulunduğunu, davalının bu yükümlülüğünü hiçe sayarak eşi aracılığı ile kurumda önceden takibini üstlendiği hastalara ait bilgileri edindiğini ve belli ki bu hastaların kurum dışında takibini yürütülerek bu bilgileri aracılığı ile menfaat temin ettiğini, davalı ile imzalanan 08/03/2016 tarihli REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİ’nde “iş akdinin herhangi bir nedenle sona ermesi sonrası personel üniversitede çalışması dolasıyla edindiği bilgileri ve özellikle hasta, hasta yakını ve çalışan bilgilerini kendisine ya da üçüncü kişilere çıkar sağlamak amacıyla kullanamaz. Hasta, hasta yakını ve çalışların bilgilerinin kullanılması rekabet etme yasağı kapsamında personel iş akdinin sona erdiği tarihten itibaren üniversiteye ait en son çalıştığı hizmet noktasının bulunduğu il bakımından çalışma alanı ile ilgili olarak 2 yıl süre ile devam eder personel iş akdi sona ermesi sonrası rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığının tespiti halinde en son almakta olduğu net ücretinin 6 katı tutarında cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu kabul beyan ve taahhüt eder.” içeriğindeki düzenleme ile davalının eyleminin açıkça yasak kapsamında olduğunu belirterek davalının haksız ve kötüniyetli itirazının iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin, davacı tarafın hastanesi olan … Hastanesi’nde 18.08.2004–27.06.2016 tarihleri arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışmış olan bir genel cerrah olduğunu, daha çok onkoloji (kanser) vakaları ile ilgili ameliyatlar yapan bir hekim olduğunu, davacı işyerinden ayrıldıktan sonra yine Adana’da faaliyet gösteren başka bir hastanede görev yapmaya başlaladığını, itirazın iptali davası özünde bir rekabet yasağının ihlali davası olduğunu, iddiaları kabul etmediklerini, davacı tarafın, iddiasını müvekkilinin eşi olan Doç. Dr. …’nun davacı hastanede çalışmasını sürdürmekte iken, hastalarla ilgili bilgileri müvekkili olan eşine aktardığı iddiasına dayandığını, bu konuda Dr. …’nun ifadesini aldıklarını ve ifadede “bunun disiplin suçu olduğunu bilmediğini, bilseydim eşim dahi olsa paylaşmazdım” dediğini, bu beyanların suçlamayı kabul anlamına geldiğini iddia ettikleri, Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin 4 üncü paragrafında “Personel Üniversitede veri bankasında bulunan hasta, hasta yakını ve çalışan iletişim bilgilerini, tıbbi hizmetlere ilişkin dökümanları ve her çeşit kurumsal veriyi üniversitede çalışması esnasında kendisine veya üçüncü kişilere maddi çıkar sağlama amaçlı olarak kullanamaz. Aksi davranışta bulunmanın açıkça özleşmeye aykırılık hali oluşturduğunu üniversitenin ihlali tespiti halinde yasal haklarının saklı tutulduğunu peşinen beyan ve kabul eder.” denildiğini, aynı Sözleşme’nin 5 inci paragrafında da “iş akdinin herhangi bir nedenle sona ermesi sonrası; personel üniversitede çalışması dolayısıyla edindiği bilgileri ve özellikle hasta, hasta yakını ve çalışan bilgelerini kendisi ya da üç üncü kişilere çıkar sağlamak amacıyla kullanamaz.” hükmünün mevcut olduğunu, Rekabet Yasağı hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, hasta bilgelerinin öğrenilmiş olası değil, bu bilgilerin “kendisi ya da üçüncü kişilere çıkar sağlamak amaçlı kullanılması halinde” ihlal oluştuğunu, esasen, bu hastaların zaten müvekkillerinin davacı hastanede görev yaptığı esnada tedavi ettiği hastalar olup, bu hastalarla ilgili bilgileri zaten müvekkillerinin bildiğini, müvekkillerinin bu bilgileri kesinlikle çıkar amaçlı kullanmadığını, hastaların hayatları için gerekli olan tedavi nedeniyle, hekimlerini özgürce seçme hakkına da sahip kişiler olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi kararında özetle; işçinin iş ilişkisinin sona ermesinden sonra işçinin rekabet etmeme borcu altında olabilmesi için, mutlaka işçi ile işveren arasında bireysel olarak Rekabet Yasağı Sözleşmesi’nin imzalanmış olmasının şart olduğu, 6098 sayılı TBK’nin 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız rekabetin koşulları 444. maddede “…Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir…” şeklinde düzenlendiği, yine Rekamet Yasağı’nın sona ermesinin TBK’nin 447. maddesinde düzenlendiği, dosyada davacının iş akdinin sona erme nedeni ve şekline ilişkin belge bulunmadığı, Rekabet Yasağı Sözleşmesi’ne aykırılık halinde işverenin sözleşmede öngörülen cezai şartı talep edebileceği, taraflar arasındaki Sözleşme’de Rekabet Yasağı halinde davalının en son çalıştığı net ücretin 6 katı cezai şart hükmünün bulunduğu, somut olayda öncelikli olarak davalının önceki işvereni aleyhine İş Sözleşmesi’nden sonra haksız rekabet oluşturacak tipik fiilleri yaparak haksız rekabet yaptığına ilişkin davacı iddiasının yasal delilleri ile açıkça ortaya konulamadığı gibi Avukatlık ve doktorluk gibi mesleklerde esasen işin yapılan kişinin sıfatından kaynaklı olarak değişkenlik gösterebileceği ve bu benzeri mesleklerde müşteri çevresinin mesleği icra eden kişiyi takiple ve bu kişilere iş getirmelerinin sonucu olarak haksız rekabetin oluşturulmasının esasen mümkün olmadığı gibi kanun maddesinin tanımına göre de, davalı doktorun kullandığı bilgilerin davacının önemli bir zararına neden olabilecek şekilde olduğunun dahi ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin hukuksal değerlendirmesinin hatalı olduğunu, dava konusunun, davalının iletişim bilgilerine ulaşarak hastaları ayartması, kendisine yönlendirmesi değil, müvekkili kurumdaki hasta verileri edinilerek hasta grubunun kendisi ve yeni çalıştığı sağlık kurumunda tedaviye devam etmesi, onları seçme noktasında avantaj sağlaması olduğunu, bunun sonucu olarak da davalının yeni çalıştığı hastanenin bu hasta grubuna yapılan işlemler nedeniyle maddi menfaat temin ettiğinin de ortada olduğunu, somut olayda sözleşmedeki kendisine ya da 3. Kişilere çıkar temin etme eyleminin gerçekleştiğini, ilk derece mahkemesinin davalının mesleğinden kaynaklı olarak müşteri çevresinin kendisini takip ederek bu kişilere iş getirmesinin sonucu haksız rekabetin oluşmayacağı tespitinin de hatalı olduğunu, dava konusunun hastaların doktor seçmesi değil, davalının hasta grubuna sunduğu eski sağlık verilerine erişim imkanının hastaların seçimini etkileyecek nitelikte olması olduğunu, davalının kullandığı bilgilerin hasta grubunun müvekkili hastanede tedavisini sonlandırıp, davalıda ve çalıştığı yeni hastanede tedaviye devam etme kararında etken olduğunu, hastaların kendi bilgilerine erişmesi yasal iken kurumdan ayrılan doktorun izinsiz ve yetkisiz bu bilgilere erişiminin yasadışı olduğunu, davalının eylemleri sonucu müvekkili kurum hasta kaybettiği ve bu nedenle gelir kaybı yaşadığından zarar unsurunun da gerçekleştiğini, müvekkili kurumun harç muafiyeti bulunmasına karşın aleyhine harç takdir edilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLER :
Taraf vekillerinin beyan ve dilekçeleri, rekabet yasağı sözleşmesi, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Dava, haksız rekabet sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği işbu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi HMK’nin 355.maddesi gereğince istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalının bir süre davacı kurumda doktor olarak çalıştığı, bu dönemde taraflar arasında 08/03/2016 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinin imzalandığı konusunda bir çekişme bulunmayıp, uyuşmazlık davalının eylemlerinin rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık teşkil edip etmediği ve buradan hareketle davacı kurumun davalıdan tazminat talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
08/03/2016 tarihli rekabet yasağı sözleşmesinde özetle, iş akdinin herhangi bir nedenle sona ermesi sonrası, personelin üniversitede çalışması dolayısıyla edindiği bilgileri ve özellikle hasta, hasta yakınları ve çalışan bilgilerini kendisi ya da üçüncü kişilere çıkar sağlamak amacıyla kullanamayacağı, personelin iş akdinin sona ermesi sonrası rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığının tespiti halında en son almakta olduğu net ücretin 6 katı tutarında cezai şart ödemekle yükümlü olduğunu kabul, beyan ve taahhüt eder hükmünün düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Davacı yanın temel iddiası davalının iletişim bilgilerine ulaşarak hastaları ayartması, kendisine yönlendirmesi değil, davacı kurumdaki hasta verileri edinilerek hasta grubunun kendisi ve yeni çalıştığı sağlık kurumunda tedaviye devam etmesi, onları seçme noktasında avantaj sağlaması olduğunu, bunun sonucu olarak da davalının ve çalıştığı hastanenin bu hasta grubuna yapılan işlemler nedeniyle maddi menfaat temin ettiği ve davacının bu nedenle zarara uğradığı yönündedir. 08/03/2016 tarihli sözleşme hükümlerine göre, personelin üniversitede çalışması dolayısıyla edindiği bilgileri ve özellikle hasta, hasta yakınları ve çalışan bilgilerini kendisi ya da üçüncü kişilere çıkar sağlamak amacıyla kullanması gerekli ve zorunlu olup, somut olayda, davalı doktorun davacı kurumdan ayrılması üzerine kanser hastası olan eski hastalarının davalı doktora kendi imkanlarıyla ulaşıp tedavilerine onunla devam ettiği tanık olarak dinlenen hasta ve hasta yakınlarının beyanından anlaşılmaktadır. Davacı kurum, davalı doktorun, hasta bilgilerini kendisi ya da üçüncü kişilere çıkar sağlamak amacıyla kullandığını ispat edemediği gibi, davalının eylemleri nedeniyle zarara uğradığını da ispat edemediğinden ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Davacı Üniversite 2547 sayılı Yasa’nın 56/b. maddesinin delaleti ile Harçlar Yasa’sının 13/j. maddesi uyarınca harçtan muaf olup, mahkemece bu husus gözetilmeyip davacıdan harç alınması doğru olmadığından davacı vekilinin harca ilişkin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair esas hakkında karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2017/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına YER OLMADIĞINA,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-6100 Sayılı HMK’nin 330 maddesi gereğince davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre 9.200,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara VERİLMESİNE,
7- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
İstinaf incelemesi yönünden;
1-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacı kurum harçtan muaf olduğu, istinaf başvurusu sırasında harç alınmadığı ve iade edilecek harç bulunmadığı anlaşıldığından bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-6100 Sayılı HMK’nin 326/1 maddesi gereğince davacı tarafça yapılan 30,00.TL, tebligat gideri, 90,50.TL posta gideri olmak üzere toplam 120,50.TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-6100 sayılı HMK’nin 330. maddesi gereğince inceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
4-6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde İlk Derece Mahkemesince İADESİNE,
5-6100 sayılı HMK’nin 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
Dair, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle; 6100 Sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince karar tarihindeki kabul edilen dava değerinin 238.730,00.TL’nin altında olması nedeniyle kesin olmak üzere karar verildi.12/04/2023


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır