Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2020/1073 E. 2022/1576 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 9. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1073
KARAR NO : 2022/1576
KARAR TARİHİ : 28/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/02/2020
NUMARASI : 2018/… ESAS-2020/… KARAR
DAVACI : … -T.C. …
VEKİLİ : Av. … …
DAVALI : 1- …-T.C….-…
DAVA : Adi Ortaklıktan Kaynaklı Alacak ve Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
YAZIM TARİHİ : …

Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar
sayılı kararı aleyhine istinaf başvurusunda bulunulmuş olup, istinaf talebinin süresi içinde yapıldığı, başvuru şartlarının yerine getirilmiş olduğu ve istinafa başvuru koşullarının mevcut olduğu dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucu anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
İDDİALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı ile yaptığı sözleşme kapsamında uluslarası nakliye işinde çalıştırılması ve masraflar çıktıktan sonra elde edilen kar payının 1/2 oranında paylaşımı amacıyla adına kayıtlı iki adet tır ve dorseyi belgeleri ile birlikte davalıya teslim ettiğini, araçların çalıştırılması için davalıya yetki verildiğini, araçlarda doğabilecek muhtemel hasar ve tamir masraflarının teminatı olarak da 11/12/2017 tarihinde bir kısmını boş bırakmak suretiyle 60.000,00.TL bedelli senedi davalıya verdiğini, davalının tırları çalıştırdığı ancak anlaşma gereği gelirin yarısını ödemediğini, bu nedenle tırları kendisine teslimini istediğini, davalının iki aracı 18/06/2018 tarihinde müvekkilinin annesine teslim ettiğini ancak teminat olarak aldığı senedi ve araçların defter belgelerini teslim etmediğini, kâr payında ödemediğini, davalının senedin boş kısımlarını doldurarak Mersin 3. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, bu nedenlerle senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin tedbiren durdurulmasını, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, tırların 8 ay boyunca çalıştırılması nedeniyle elde edilen kârın tespiti ile yarısının ticari faizi ile birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 09/10/2019 tarihli dilekçesi ile; dava değerini 31.100,00.TL arttırarak, 32.100,00.TL olarak ıslah ettiği anlaşılmıştır
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; takibe konu senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir açıklama olmadığını, yine anlaşma gereği kâr payının yarısı paylaşılması istenmiş ancak öncelikle davacının tırlarından birinin galericiye olan 90.000,00.TL borcun müvekkili tarafından kazanılan paradan her ay taksitli bir şekilde ödeneceğine karar verildiğini, söz konusu borç bitmeden karın paylaştırılamayacağını, bu nedenlerle davanın reddini ve takibin devamını, davacının kötü niyet tazminatının reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararı ile; dosyanın incelenmesinde, davanın menfi tespit ve mahrum kalınan kar payının tespiti ile tahsili davası olduğunun anlaşıldığı, tüm dosya kapsamı, icra dosyası, alınan bilirkişi raporu ve toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; her ne kadar davacı taraf dava konusu bononun teminat bonosu olduğunu iddia etmiş ise de, bononun teminat amaçlı verildiğinin ancak yazılı delil ile ispat edilebileceği ve dosya kapsamınca bu iddiaya ilişkin davacı tarafça yazılı belge sunulamadığı, senet metninden de açıkça teminat senedi olarak verildiğine ilişkin bir ibare olmadığı anlaşılmakla davacının davalıya yönelik açtığı menfi tespit davasının reddine, taraflar arasında iki adet tırın çalıştırılması konusunda adi ortaklık kurulduğuna ilişkin bir ihtilaf bulunmadığı, adi ortaklık sözleşmesi geçerlik şekli olarak herhangi bir şekle bağlı olmadığı, ancak ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerektiği, mahrum kalınan karın talep edilebilmesi için bu karın ortaya çıkabileceğinin belirlenmesi gerektiği gibi, sözleşmenin feshinin davalı tarafından haksız olarak yapılmış olması gerektiği, her ne kadar davalı tarafça davacının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini beyan etmiş ise de bu iddiasını kanıtlar nitelikte bir delil sunamaması, davacı tarafın ise dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında sözleşmeyi haklı olarak feshettiği anlaşılmakla davacının kar kaybı talebinin kabulüne karar vermek gerektiği, her ne kadar davacı taraf ıslah dilekçesi ile araçlarının tamir ve bakım masraflarının karşılanması amacıyla daalıya borç olarak verdiği 4.000,00USD ve 10.000,00.TL’yi de talep etmiş ise de, bu ödemelere ilişkin yazılı bir delil sunulamaması ve tanık beyanının ödeme iddiasını kanıtlamaya yeterli görülmemesi dikkate alınarak bu taleplerinin reddedildiği kaldı ki ıslah yolu ile talep genişletilebilirse de davaya yeni talep eklenemez ilkesi gereği de bu kısımlar için davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf talebi ile; istinafa konu Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararında, defter ve belgelerin teslimi konusunda herhangi bir hüküm içermemesi azılı delille ispatlanamadığı gerekçesiyle menfi tespit davasının reddine karar verilmesi, mahrum kalınan kar payının gerçek miktarının belirlenmemiş olması ve davanın 2. celsesinde davadan çekilen vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, gerçek kar payı mahrumiyeti tespit edilmeden düşük miktarda kar payı mahrumiyetine karar verilmiş olması nedeniyle, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunun kabulü ile aleyhe olan bu hükümlerinin kaldırılması davacının dava konusu tüm talepleri yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER :
Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava hukuki niteliği itibarıyla, adi ortaklıktan kaynaklı menfi tespit ve alacak istemine talebine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının, davalı ile yaptığı sözleşme kapsamında uluslarası nakliye işinde çalıştırılması ve masraflar çıktıktan sonra elde edilen kar payının 1/2 oranında paylaşımı amacıyla adına ayıtlı iki adet tır ve dorseyi belgeleri ile birlikte davalıya teslim ettiğini, araçların çalıştırılması için davalıya yetki verildiğini, araçlarda doğabilecek muhtemel hasar ve tamir masraflarının teminatı olarak da 11/12/2017 tarihinde bir kısmını boş bırakmak suretiyle 60.000,00.TL bedelli senedi davalıya verdiğini, davalının tırları çalıştırdığı ancak anlaşma gereği gelirin yarısını ödemediğini, bu nedenle tırları kendisine teslimini istediğini, davalının iki aracı 18/06/2018 tarihinde müvekkilinin annesine teslim ettiğini ancak teminat olarak aldığı senedi ve araçların defter belgelerini teslim etmediğini, kâr payınıda ödemediğini, davalının senedin boş kısımlarını doldurarak Mersin 3. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, bu nedenlerle senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin tedbiren durdurulmasını, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, tırların 8 ay boyunca çalıştırılması nedeniyle elde edilen kârın tespiti ile yarısının ticari faizi ile birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının davalıya iki adet tır aracını işletmesi için verdiğini, nakliye işinde kazanılacak kar oranının yarı yarıya paylaştırılacağını, tırlardan birinin galericiye olan 90.000,00.TL borcu davalı tarafından kazanılan para ile her ay taksitli şekilde ödenecek, tır ve dorsenin bakım ve masrafları nakliye işinden kazanılan paradan karşılanacak, kar payı ve masraflar çıktıktan ve galericiye olan borç bittikten sonra yarı yarıya paylaştırılacağını, belirtilen sözleşme kapsamında davalının davacıya 60.000,00.TL nakit para verdiğini, davacının sözleşmeyi haksız olarak fesih ettiğini davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan açık yargılama neticesinde davacının kar payı talebinin kısmen kabulüne menfi tespit davasının ise reddine karar verilmiş olup, iş bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Adi ortaklık ilişkisinde, bir ortak tarafından açılan alacak talebine ilişkin dava, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar.
Somut olayda taraflar arasındaki ortaklığın fiilen son bulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yaptırılması gerekir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla, tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup, hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Bu durumda mahkemece, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 642.madde ve devamı hükümlerince tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nun 644.maddesine göre;” Ortaklığın sona ermesi halinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklarda dahil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları halinde, ortaklardan herbiri, tasfiye görevlisinin hakim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliği ile verilmiş bir karar yoksa, tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri gözönünde tutularak hakim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.”
Tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. (Yargıtay 3.HD’sinin 2014/14690-2015/11029 EK sayılı kararı benzer mahiyettedir)
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafın alacak isteminin adi ortaklığın fesih ve tasfiye istemini de kapsadığı nazara alınarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yukarıda açıklandığı üzere dava konusu adi ortaklığın fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılması ve yine oluşacak bu sonuç çerçevesinde dava konusu bonodan kaynaklı olarak davacının davalıya borçlu bulunup bulunmadığının tespiti için dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilerek hüküm fıkrası aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere :
1)-Davacı vekili tarafından Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin KABULÜNE,
2)-Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/… Esas, 2020/… Karar sayılı kararının HMK.’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3)-Dava dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
4)-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin alınan 54,40.TL istinaf karar harcının kararın kesinleşmesi ile talep halinde davacıya İADESİNE,
5)-İstinaf eden davacı tarafından istinaf için yapılan yargılama giderlerinin esas hüküm ile birlikte İlk Derece Mahkemesince karara BAĞLANMASINA,
6)-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan gider avansının İlk Derece Mahkemesi’ne İADESİNE,
7)-İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapıldığından lehe vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8)-6100 sayılı HMK’nın 7035 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik 359/3 maddesi gereğince kararın kesin olması nedeniyle İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle kesin olmak üzere 28/12/2022 tarihinde karar verildi.


Başkan

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Üye

¸e-imzalıdır

Katip

¸e-imzalıdır