Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/842 E. 2022/539 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/842
KARAR NO : 2022/539
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF TALEP TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 10/05/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : …
Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusu ile ilgili yapılan istinaf karar incelemesinde;
DAVACI VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE: Davalı taraf ile müvekkili arasında 04.12.2019 tarihli taşeron sözleşmesi imzalandığını, imzalanan sözleşme gereğince müvekkilinin Silifke ilçesinde sulama boru montaj işlemleri, kaynak boru transferi, boyama işlemleri, hidro test işlemlerini üstlendiğini, davacı ile davalı arasında alacakları için fatura düzenlendiğini, söz konusu sözleşme nedeniyle faturadan kaynaklı borç için Mersin 8. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının haksız yere takibe itiraz ettiğini icra takibine yapılan itirazın iptalini, takibin devamını, davalının takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE: “Davanın reddi gerektiğini, davanın Mersin 8. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasına vaki itirazın iptali davası olduğunu, ilamsız takiplerde borçlunun itirazı ile duran takibin, İ.İ.K.67. maddesine göre iki türlü hükümden düşürülebileceğini, iki yoldan birinin itirazın mahkemede iptali, diğerinin ise mercice kaldırılması olduğunu, bu iki yoldan birini tercihte alacaklının seçim hakkı bulunduğunu, davacı alacaklının seçimini Mersin 4. İcra Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyası ile açtığı itirazın kaldırılmasından yana kullandığını, (Yerel Mahkeme red kararı vermiş karar davcı yanca istinaf edilmekle hala derdesttir )bu seçimlik hakkını, tetkik merciinden itirazın kaldırılması yolunu seçerek kullanan ve talebi red edilen alacaklınnı, artık İ.İ.K.67.maddesi uyarınca mahkemeden itirazın iptalini isteyemeyeceğini, ancak genel hükümler dairesinde alacak davası açabileceğini, icra inkar tazminatı isteyemeyeceğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:
1-HMK 114/c ve 115 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle görev yönünden davanın USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili 22/12/2021 tarihli istinaf dilekçesinde;
Davacı tarafından açılan davanın ticari bir dava olduğunu, tacir kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla davanın ticari davalarda uzman Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, genel hükümlere göre Asliye Hukuk mahkemesinde yapılacak yargılamanın maddi gerçeği aydınlatamama ihtimali bulunduğunu belirterek,
Sonuç itibariyle; Yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olarak verildiğinden mahkemenin kararının kaldırılmasını talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER : İstinaf incelemesine esas;
Yerel mahkemenin dosyası içerisinde bulunan belge ve kayıtlar.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
04/12/2019 tarihli “Taşeron Sözleşmesi”nin incelenmesinde; İşverenin … Makina Ltd. Şti. yüklenicinin … olduğu, sözleşme konusunun Mersin İli, Silifke İlçesi, … Mahallesi 1. ve 2. Etap bölgesindeki tarım arazilerinin sulanması projesine ait çelik boru kaynak ve montaj işlerinin yapılması olduğu, sözleşme konusu işlerin bedelinin sözleşmeye ekli birim fiyatlarına göre belirleneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür.
Mersin 8. İcra Dairesi’nin … E. Sayılı takip dosyasının incelenmesinde; Alacaklının …, borçlunun … Makina San. Ltd. Şti. olduğu, takibin ilamsız olduğu, takip miktarının 448.531,83 TL olduğu, ödeme emrinin borçluya 24/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin alacaklının alacaklarının vadesinin henüz gelmediği gerekçesiyle itiraz ettiği anlaşılmıştır.
Mersin 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … E., … E. Sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacının …, davalının … Makina-Montaj İnşaat Temizlik Taahhüt Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. olduğu, davanın icra takibine yapılan itirazın kaldırılması olduğu, icra dosyasının Mersin 8. İcra Dairesinin … E. Sayılı takip dosyası olduğu, davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Adana Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 21/06/2021 gün ve … sayılı yazı cevabına göre, davacı …’ın kaydının olmadığı anlaşılmıştır.
Tufanbeyli Mal Müdürlüğü’nün 22/06/2021 gün ve … sayılı yazı cevabına göre, Vergi mükellefi …’ın 03/12/2019 tarihinde yapısal çelik bileşimlerin kurulması işleri işine başladığı, işletme defteri esasına göre defter tuttuğu, yapmakta olduğu işi 31/08/2020 tarihinde terk ettiği, 07/03/2021 tarihinde onaylanan gelir vergisi beyannamesinden dönem hasılatının 695.909,50 TL, dönem giderinin 840.807,48 TL olduğu, başka işlerden elde ettiği gelirin 10.742,50 TL olduğu, dönem zararının 134.155, 62 TL olduğu, dönem kârının olmadığı anlaşılmıştır.
T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici, ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılmalıdır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.09.2019 tarih ve 2019/3674 E.-7113 K. sayılı kararı)
6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11.inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1). 5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır. TTK 24 ve devamı maddelerinde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez. 21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda ilk derece Mahkemesince, davalının, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesi kapsamında esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlayıcı faaliyette bulunup bulunmadığı araştırılarak davalının esnaf faaliyetini aşar düzeyde faaliyette bulunduğunun tespit edilmesi halinde tacir vasfında kabul edilerek davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi, davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti sınırları içerisinde kalması halinde ise davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğundan görev itirazının reddi ile davaya devam edilmesi yerine görevsizlik kararıyla dosyanın Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi yerinde değildir. (Adana BAM 6. Hukuk Dairesinin 11.11.2020 tarih ve 2020/1170 E.-786 K. sayılı kararı)
Tufanbeyli Mal Müdürlüğü’nün 22/06/2021 gün ve … sayılı yazı cevabına göre, Vergi mükellefi …’ın 03/12/2019 tarihinde yapısal çelik bileşimlerin kurulması işleri işine başladığı, işletme defteri esasına göre defter tuttuğu, gelir vergisi beyannamesinin 07/03/2021 tarihinde onaylandığı, beyannameden dönem içinde satın alınan emtia olmadığı, giderlerin 840.807,48 TL olduğu, dönem içinde elde edilen hasılatın 695.909,50 TL olduğu, diğer gelirlerin 10.742,50 TL olduğu, dönem zararının 134.155, 62 TL olduğu, dönem kârının olmadığı, bu nedenle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlayıcı faaliyette bulunmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerindedir.
Sonuç itibariyle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-1 md.si gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf talep eden davalıdan peşin alınan 80,70-TL’nin istinaf karar harcının hazineye İRAD KAYDEDİLMESİNE,

3-İstinaf talep eden davalıdan peşin alınan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye irad KAYDINA,
4-İstinaf masraflarının, başvuran davalı üzerinde BIRAKILMASINA,

5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,

6-Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 359/4. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından TARAFLARA TEBLİĞİNE,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/05/2022


Başkan

*e-imzalıdır*

Üye

*e-imzalıdır*

Üye

*e-imzalıdır*

Katip

*e-imzalıdır*

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanununa göre elektronik olarak imzalanmıştır.