Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1787 E. 2021/1251 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1787
KARAR NO : 2021/1251

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İSTİNAF K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas-… Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF TALEP TARİHİ :…
İSTİNAF KARAR TARİHİ :09/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ :…
Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede;
DAVACI VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE: Davacı şirket ile … … Şirketi arasında 03/08/2018 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmede belirtilen işleri, belirlenen sürede ve sözleşme şartlarına uygun olarak toplam 1.092.000,00 USD karşılığında yerine getirmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davacı şirketin bu işle ilgili imalatları yaptırmak için davalı … Ltd.Şti. ile aralarında 10/08/2018 tarihli “… Barajı Hidromekanik İmalat İşleri” sözleşmesinin yapıldığını, bu sözleşmede yapılacak tüm işler için kararlaştırılan bedelin 565.000,00 $ olduğunu, davacı şirket tarafından davalı şirkete 316.777,809 $ avans ödemesi yapıldığını, işin devamı esnasında davalı şirketin sözleşmede belirtilen sürede işi yapamaması, projede belirtilen çizimlere uygun imalat yapmaması nedeniyle asıl iş sahibi … … Şirketi’nin sözleşmeyi feshettiğini, böylelikle davacının, sözleşme ifa edilseydi elde edeceği kâr kaybından yoksun kaldığı ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 50.000 $’ın 08/02/2019 tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:Davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:”Somut olayda davacı ile asıl işveren arasında yapılan sözleşmede yapılacak iş karşılığının toplam tutarı 1.092.000,00 $ olarak belirlidir. Davacı şirketin üstlendiği iş te belirli ve projeye dayalıdır. Bu verilere göre davacı şirketin sözleşmenin ifası durumunda elde edeceği kâr objektif olarak hesaplanabilir durumdadır.
6100 sayılı HMK 107. Maddesinde düzenlenen ‘Belirsiz Alacak’ davasının açılabilmesi için davanın ikamesi anında alacağın belirlenmesinin objektif olarak imkansız olması gerekmektedir. Böyle bir imkansızlık yoksa belirsiz alacak davası açılması Yasal olarak mümkün değildir ve bu aykırılığa rağmen açılan davada hukuki yarar bulunmamaktadır. Şüphesiz böyle bir durumda alacağın tamamı dava konusu edilmek istenmiyorsa kısmi eda davası açılma imkanı bulunmaktadır. HMK 114/1- h maddesi gereğince; davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartlarındadır. HMK 115. maddesi gereğince mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır ve şart noksanlığı giderilmemişse davanın usulden reddeder”, gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili 14/09/2021 tarihli istinaf dilekçesinde;
1-Birleşen dosya olan Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının 25/09/2020 tarihli duruşmasında verilen Ara Kararın 9. Maddesinde “Birleşen … esas sayılı dosyanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydına kararı alındığını, tefrik kararı verilen işbu dosya ayrı bir esas açılarak mahkemenin … esasına kaydedildiğini, birleştirme ve tefrik usul işlemlerinin usul ve yasaya uygun olarak yapılmadığını,
2-Açılan davanın kısmi dava mı yoksa belirsiz alacak davası mı olduğu konusunda vasıflandırma yapılarak, davanın belirsiz alacak davası olduğu kararlaştırılıp hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddedilmesinin hukuka uygun olmadığını,
3-Davalı şirket ile yapılan sözleşme ve buna bağlı yapılan yarım kalan işlerin, ödemelerin fazla yapıldığı düşünülerek davalıya karşı açılan ve hala derdest olan dava ile asıl iş sahibi ile yapılan sözleşme ve asıl iş sahibinden bu iş ile ilgili alınan avans miktarı hep birlikte değerlendirildiğinde davanın ikame anında yoksun kalınan kar kaybının miktarını ve değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmelerinin mümkün olmadığını, davanın açılmasında hukuki yararlarının olduğunu, yapılan işlemlerin haksız ve hukuksuz olduğunu belirterek,
Sonuç itibariyle; Yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olarak verildiğinden bahisle, mahkemenin kararının kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesine karşı beyanda bulunmamıştır.
DELİLLER : İstinaf incelemesine esas;
Yerel mahkemenin dosyası içerisinde bulunan belge ve kayıtlar.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanantazminat davasıdır.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 01.11.2021 tarih ve 2021/4690 E.-7847 K. sayılı kararı)
Belirsiz alacak davası, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle açabileceği dava çeşididir (HMK m.107). Davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı mahkemece belirlenir. Alacak miktarı davanın başında belirli olmayıp, dava değeri olarak gösterilen miktar asgari alacak tutarı olduğundan, kural olarak, belirsiz alacak davası sonucunda verilen kararın, niteliği gereği istinaf ve temyiz yoluna açık olduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30.09.2021 tarih ve 2021/3991 E.-9389 K. sayılı kararı)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 107/1 maddesi,“Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.“
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 109/1 maddesi,“ Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.“
Şeklindedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 107/1 ve devamı belirsiz alacak davasını, 109/1 ve devamı da kısmi davayı tanımlamıştır.
Somut olayda davacı, dava dışı … … Şirketi ile yapılan eser sözleşmesinin, davalının kendisine verilen işi gereği gibi yapmaması nedeniyle feshinden kaynaklı olarak, sözleşme ifa edilseydi elde edeceği kârdan yoksun kaldığı tutarı davalıdan talep etmiştir.
“Müspet zarar olan kâr kaybı, yukarıdaki hükümlerin de sonucu olarak kâr elde edememek nedeniyle malvarlığındaki gerçek eksilme esas alınarak belirlenmelidir. Gerçek eksilmenin belirlenmesi konusunda hizmet sözleşmeleriyle ilgili olarak TBK’da düzenlenen 408 ve 438. maddelerdeki kesinti yöntemi esas alınmalıdır. 408. maddede iş sahibinin temerrüdü nedeniyle istenebilecek ücret hesabı, 438. maddede ise iş sahibinin sözleşmeyi haksız feshetmesi nedeniyle istenebilecek zarar hesabı düzenlenmiştir. 408. madde işverenin engellemesi sebebiyle yapmaktan kurtulunulan giderler ile başka bir iş yaparak kazanılan veya kazanmaktan bilerek kaçınılan yararların indirilmesini, 438. madde ise sözleşmenin sona ermesi yüzünden tasarruf edilen miktar ile başka bir işten elde edilen veya bilerek elde etmekten kaçınılan gelirin indirileceğini düzenlemiştir. Her ikisi de indirim unsurları olarak benzer düzenleme içermekte olup, öğreti ve uygulamada bu hesaplama, kesinti yöntemi olarak adlandırılmaktadır. TBK’daki kesinti yöntemi hizmet sözleşmelerine ilişkin olmasına rağmen, diğer sözleşmelerin haksız feshi halinde de kıyasen uygulanması gerekir. Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.2010 tarih, 2010/14-244 Esas, 2010/260 Karar sayılı ilâmında da iki taraflı sözleşmelerin karşı tarafça haksız feshedildiği hallerde, kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanunu’ndaki kesinti yönteminin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
Kesinti yöntemine göre yüklenicinin fesih sebebiyle yapamadığı sözleşme konusu işlerin geri kalan kısmından dolayı mahrum kaldığı kâr kaybının, öncelikle yapılmayan işin sözleşmenin feshi tarihindeki bedelinin (eser tamamlanmış, borç ifa edilmiş olsaydı yüklenicinin eline geçecek bedel ile sözleşmesine göre yapılan imalât sebebiyle yükleniciye ödenen ya da ödenecek bedel farkı) tespit edilmesi, bulunacak bu bedelden, yüklenicinin işi fesih sonucu tamamlamaması sebebiyle sağladığı tasarruf (malzeme, işçilik, sigorta, vergi vs. masraflar) ile bu süre içinde başka bir iş yapıp çalışmışsa ya da başka bir iş yapmaktan kaçınmışsa, kazanabileceği miktarlar belirlenip, bulunacak bu miktarların ilk olarak bulunan yapılmayan iş bedelinden çıkartılarak hesaplanması gerekir. “( Yargıtay 15. HD. 04.07.2019 tarih, 2018/3513 E, 2019/3182 K. )
Yukarıda bahsi geçen Yargıtay kararında yapılan açıklama ve sözü edilen ilke ve kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesi anlatımına göre dava açıldığı anda davacının yoksun kaldığı kar miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği, bu yönüyle davanın HMK’nın 107. Maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olduğu gözetilmeksizin, davanın belirsiz alacak davası olmadığı ve alacağın tamamı dava konusu edilmek istenmiyorsa kısmi eda davası açılma imkanı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddi kararı yerinde değildir.
Sonuç olarak: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Kabulüne,
2- Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas – … Karar sayılı kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL istinaf karar harcının talep halinde yerel mahkemece davacıya İADESİNE,
5-Davacı tarafından yatırılan 162,10- TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye irad KAYDINA,
6-Davacı tarafından yatırılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 56,20-TL posta giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından, davacı lehine istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nun 359/4.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince, TARAFLARA TEBLİĞİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/12/2021


Başkan

*e-imzalıdır*

Üye

*e-imzalıdır*

Üye

*e-imzalıdır*

Katip

*e-imzalıdır*

**Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanununa göre elektronik olarak imzalanmıştır.**