Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/553 E. 2022/747 K. 20.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/553 – 2022/747
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/553
KARAR NO : 2022/747
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : …
VEKİLİ : Av…
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 20/06/2022

KARARIAdana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas-… Karar
sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle taraf vekillerinin istinaf başvurusu ile ilgili yapılan incelemede;
DAVACI VEKİLİ DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE: Davacı ile davalı arasında 21/08/2015 tarih ve … seri nolu fatura alacağının ödenmemesinden kaynaklı alacak anlaşmazlığı bulunduğu, davacının, alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine Adana 7. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığı, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile alacağının yasal faizi ile hüküm altına alınmasına ve davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:
Müvekkilinin, … … firması ile yapmış olduğu sözleşmeyi … … firması adına, … …’in imzaladığını, tanzim edilen faturayı da yine … … firması adına, … …’in imzaladığını, Müvekkilinden alacak talep eden ve dava açanın ise … … olduğunu, alacak ve dava talebini, … …’in kendi adına yaptığını, … … firması adına yapmadığını, tamamen kendinin şahsi alacağı gibi talepte bulunduğunu, müvekkilinin kendisi ile şahsi ve ticari bir ilişkisi olmadığını, davacının taraf sıfatı olmadığından davanın usul yönünden reddi yoluna gidilmesi gerektiğini,
Müvekkilinin ticari ilişkisinin, … … firması ile ve firma adına yetkili … … ile yapıldığını, davacı ile yapılan teklif sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere; altı kalemden ibaret mermer malzemelerinin montajı dahil anahtar teslim fiyatının KDV Dahil 126.890.12.TL teklif verilmiş olup, bu tekliften 1.890.12.TL iskonto yapılarak, 125.000.TL’ye tarafların anlaştığını, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun kalmadığı, ayrıca davacının almış olduğu işi tamamlayamadığı, işin müvekkili tarafından başka firmalara tamamlattırıldığı, müvekkili tarafından davacıya fazla ödeme yapıldığı, davacının müvekkilinin işini tamamlamayarak müvekkilini zarara uğrattığını belirterek, bu nedenle davanın reddi ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:
“Açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Adana 7. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibine, davalı tarafından yapılan itirazın KISMEN İPTALİ İLE, 32.309,00 TL asıl alacak üzerinden TAKİBİN DEVAMINA, faiz ve fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
İcra İnkar tazminatına ilişkin istemin alacağın likit olmaması nedeniyle REDDİNE,
Reddedilen kısım yönünden kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,”
şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili 06/12/2019 tarihli istinaf dilekçesinde:
Cevap dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla, yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, öncelikle davanın husumet yokluğundan usulden reddine, bu olmadığı taktirde esastan reddine karar verilmesini davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 06/12/2019 tarihli istinaf dilekçesinde:
Müvekkili ile davalı taraf arasında davaya konu inşaat sözleşmesinden başka inşaata ait sözleşme ilişkileri de bulunduğunu, davalı taraf davaya konu faturaya ve sözleşmeye ilişkin olarak ödeme yaptığı iddiasıyla toplamda 94.600,00 TL bedelli çekleri verdiğini beyan etmişse de, … … Bankasına ait 30/10/2014 tarihli 6.000,00 TL bedelli çek, … … Bankasına ait 30.04.2015 tarihli 6.000,00 TL bedelli çek, … … Bankasına ait 30/07/2015 tarihli 5.000,00 TL bedelli çekin, dava dışı inşaat ve sözleşmelere ait işler nedeniyle verildiğini, davacının, davaya konu sözleşme dışı işlere karşılık yaptığı ödemeleri de davaya konu borcuna karşılık yapılmış gibi gösterdiğini, dava dosyasına sunulan işletme defterleri ile birlikte, müvekkili ile davalı arasında başkaca faturalar düzenlendiğini, başkaca işler yapıldığını, davaya konu alacağın 21/08/2015 tarihli ve … seri no’lu faturadan kaynaklanmakta olduğunu, fatura tarihinden önce alınan çeklerin eski alacağa ilişkin olduğunu, okunmaya elverişli olmayan belgelerin bilirkişi raporu tanziminde ödeme belgeleri olarak dikkate alınmasının yasaya aykırı olduğunu, bilirkişinin hatalı şekilde değerlendirmelerine devam ettiğini ve gerçeği yansıtmayan tespitlerde bulunduğunu, itirazlarının yanı sıra 32.309,00 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, faiz ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, davalıya gönderilen ihtarname ile davalının temerrüde düştüğünü, yerel mahkemece alacağın tespiti yönünden eksiklerle dolu bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek,
Sonuç itibariyle: Yerel mahkemece verilen kararın, reddedilen kısımlar yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstinaf incelemesine esas:
Yerel mahkemenin dosyası içerisinde bulunan belge ve kayıtlar.
ESASTAN İNCELEME RAPOR SONUCU:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
“T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici, ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılmalıdır.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.09.2019 tarih ve 2019/3674 E.-7113 K. sayılı kararı)
6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1). İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1). 5362 nolu Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. maddesinde Esnaf ve Sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler, olarak tanımlanmıştır. TTK 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez. 21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda ilk derece Mahkemesince, davalının, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesi kapsamında esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlayıcı faaliyette bulunup bulunmadığı araştırılarak davalının esnaf faaliyetini aşar düzeyde faaliyette bulunduğunun tespit edilmesi halinde tacir vasfında kabul edilerek davanın Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi, davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti sınırları içerisinde kalması halinde ise davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğundan görev itirazının reddi ile davaya devam edilmesi yerine görevsizlik kararıyla dosyanın Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi yerinde değildir. (Adana BAM 6. Hukuk Dairesinin 11.11.2020 tarih ve 2020/1170 E.-786 K. sayılı kararı)
Tarafların her ikisi de gerçek kişi olup, eser sözleşmesi TTK’da düzenlenmemiş olduğundan, mahkemece yapılacak araştırma sonucunda tarafların tacir oldukları ve işin ticari olduğunun belirlenmesi durumunda görevli mahkeme Ticaret Mahkemesi olacaktır. Aksi taktirde davaya bakmakla görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir ve görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddi ile talep halinde dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulması gerekir.
Sonuç itibariyle: Taraf vekillerinin istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmeye alınmaksızın, 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesine istinaden kamu düzeni nedeniyle HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- Taraf vekillerinin istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmeye alınmaksızın, 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesine istinaden kamu düzeni nedeniyle HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih ve … Esas-… Karar
sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren yerel mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL nispi istinaf karar harcının talep halinde yerel mahkemece davacıya İADESİNE,
5-Davalı tarafından yatırılan 551,76-TL nispi istinaf karar harcının talep halinde yerel mahkemece davalıya İADESİNE,
6-Davacı ve davalı tarafından yatırılan toplam 269,90- TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye irad KAYDINA,
6-Yargılama giderlerinin davalı ve davacı üzerinde bırakılmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından, davalı ve davacı lehine istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nun 359/4.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince, TARAFLARA TEBLİĞİNE,
Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/06/2022

Başkan

*e-imzalıdır.*

Üye

*e-imzalıdır.*

Üye

*e-imzalıdır.*

Katip

*e-imzalıdır.*

Bu belge 5070 sayılı elektronik imza kanununa göre elektronik olarak imzalanmıştır.