Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2023/2481 E. 2024/22 K. 04.01.2024 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/2481 – 2024/22

T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/2481
KARAR NO : 2024/22
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2023
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av…
Av…

DAVALI : …
VEKİLİ : Av…

DAVANIN KONUSU : Alacak

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av…
Av…

İSTİNAF YOLUNA
BAŞVURAN DAVALI : …
VEKİLİ : Av…

TALEP KONUSU : Mahkeme Kararının Kaldırılması
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 04/01/2024
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/01/2024

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/09/2023 tarih ve … Esas … sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusu ile ilgili yapılan esas incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE :
Müvekkili kuruluşun Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre kurulmuş tüzel bir kişi olup, elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak amacıyla … …’tan elektrik enerjisi temin ettiğini ve bu hususta sözleşme imzaladığını, davalı şirketin müvekkili kuruluşun aldığı elektrik enerjisinin miktarlarını ve faturalandırmaya esas bilgilerini sayaç okuyarak belirlediğini, ancak bu sayaç okuma bedelinin, sayaç başına sabit bir ücret olması gerekirken davalı şirketçe, tüketilen enerji miktarı üzerinden nispi ücret olarak tahsil edildiğini, müvekkili tarafından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2007/Şubat döneminde fazladan alınan PSH bedelinin tahsili için açılan davada, belirsiz olan sabit bedelin bilirkişi marifetiyle hesaplanması sonucunda sabit bedel düşülerek davanın kısmen kabulüne karar verildiğini belirterek, bu dönem hariç 2006/Eylül-2010/Aralık dönemindeki faturalarda her bir abonelik için sabit bedelin düşülmesi ile haksız olarak tahsil edilen PSH bedeli olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00.-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek gecikme zammı ve işlemiş ve işleyecek gecikme zammının KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:
Davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmamış olması nedeniyle öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, ayrıca perakende satış hizmet bedelinin muhatabının … Elektrik Perakende Satış A.Ş. olduğunu belirterek husumet itirazında bulunduklarını, dava konusu edilen dönemde faturalarda yer alan diğer bedeller gibi PSH bedelinin de Kurul Kararları çerçevesinde tüketicilerden tahsil edildiğini, yapılan tahsilatta hukuka aykırı bir durum olmadığını belirterek, esastan da davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI :
“Davanın kısmen kabulü ile; toplam 1.288.414,05 TL’nin 10.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 24/06/2015 tarihinden, 1.278.414,05 TL’sinin ıslah tarihi olan 29/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı avans faizi ve faiz tutarı üzerinden hesaplanacak KDV’si ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Mahkemece müvekkili kuruluşun serbest tüketici olduğu perakende satış hizmetleri bedelinin dayanağı olan …’nın kurul kararının Danıştay 13. Dairesi tarafından iptal edilmesi ve bu iptal kararının dava daireleri kurulu kararı ile onanması sonucu müvekkili kuruluşun davalıdan alacaklı olduğu yönünde yapılan tespite yönelik herhangi bir itirazının bulunmadığını, dava konusu ile aynı konuya ilişkin olarak açılan davalarda da fazladan tahsil edilen PSH bedelinin iadesine karar verildiğini ve yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, yerel mahkemece verilen kararda dava konusu alacağa, ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı kanunun 51. maddesine işleyecek gecikme zammı ile verilmemesi, 2006 Eylül- 2006 Aralık arası ve 2007 ocak dönemlerinde PSH bedelinin eksik hesaplanması yönünden kabulü mümkün olmadığını, müvekkili kuruluşun aboneliklerine ait 2006 Eylül- 2007 Ocak arası dönemde alınan PSH bedeli hesabının eksik yapıldığını, eksik hesaplanan bedelin davanın kabulüne karar verilen tutara dahil edilerek ıslah dilekçeleri ve kök rapordaki itirazlarının belirtildiği gibi müvekkili kuruluştan alınan PSH bedelinin 2006 yılı için belirlenen birim bedeli 0,00214tl/kwh, 2007 yılı için 0,00191tl/kwh’d olduğunu ancak bilrikişilerce 2006 yılı PSH birim bedeli 0,00156, 2007 yılı için 0,00132tl/kwh olarak değerlendirilerek hesaplama yapıldığını, bilirkişinin yapmış olduğu yanlış hesaplama sonucu … nolu abonelikte 2006/09 döneminde 1.950-TL, 2006/10 döneminde 1.879-TL, 2006/11 döneminde 1.861-TL, 2006/12 döneminde 1.861-TL ve 2007/01 döneminde de 3.000-TL eksik hesaplandığını, söz konusu sayaca ait toplam eksik hesaplanan tutarın 10.552-TL’olduğunu, bilirkişinin yapmış olduğu yanlış hesaplama sonucu … nolu abonelikte 2006/09 döneminde 3.411-TL, 2006/10 döneminde 3.411-TL, 2006/11 döneminde 3480-TL, 2006/12 döneminde 3.480-TL ve 2007/01 döneminde 5.018-TL eksik hesaplandığını, söz konusu sayaca ait toplam eksik hesaplanan tutarın 18.800 TL’ olduğunu, buna göre toplamda KDv dahil 34.635 TL (29.352-TL+ %18 KDV 5.283-TL) eksik hesaplama yapıldığını, 2007 Şubat dönemi hariç olmak üzere, …, …, …, …, … ve … nolu aboneliklerinden 2006 Eylül – 2010 Aralık tarihleri arasında hukuki dayanağı bulunmaksızın haksız olarak fazladan tahsil edilen PSH bedelinin KDV dahil 1.320.671,48-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı … Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 51.maddesinde öngörülen gecikme zammı ve işlemiş ve işleyecek gecikme zammının KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, yerel mahkemece kabulüne karar verilen tutarın dava ve ıslah tarihi itibariyle değil, ödeme tarihlerinden itibaren gecikme zammı ile birlikte tahsilinin gerektiğini, yerel mahkemece verilen kararda dava ve ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline dair hüküm kurulduğunu, ancak; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre; “dağıtım şirketinin hatası nedeni ile fazla ödenmiş olan tutar, dağıtım şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş gün bir itirazda bulunulması halinde ödeme tarihini izleyen onaltıncı günden başlamak üzere 6183 sayılı … alacakları tahsili usulü hakkında kanunun 51. maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil olmak üzere bir sonraki ödeme bedelden mahsup edilecektir.” hükmünün yer aldığını, sözleşmenin bu maddesi ile tarafların, dağıtım şirketinin hatası nedeni ile fazladan yapılan ödeme halinde faizin türünü ve başlangıcını belirlediklerini, yerel mahkemece verilen kararda davalı dağıtım şirketince fazladan tahsilat yapıldığının ortaya konduğunu, bu durumda uygulanacak faiz ve başlangıç tarihi hususunda taraflar arasında kanuna aykırı olmamak koşulu ile taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmede de, fazladan yapılan ödeme ile ilgili olarak ödeme tarihinden itibaren gecikme zammı işleyeceğine dair düzenleme olması nedeni ile, fazladan tahsil edilen PSH bedelinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsilinin gerektiğini, dava konusu fazladan tahsil edilen PSH bedelinin de, dava konusu dönemde tarifelerin geldiği şekliyle onaylanan, bir başka deyişle dağıtım şirketince hazırlanan, tarife usul esasının ilgili bölümünün iptal edilmesiyle hukuki dayanağının kalmadığı dikkate alındığında anılan sözleşme hükmünün somut olay bakımından gerçekleştiğini, bu sebeple de, fazladan tahsil edilen PSH bedeline ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı kanunun 51. maddesine göre gecikme zammının işletilmesinin gerektiğini, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 03.02.2003 tarihli 2002/12143 E. , 2003/1022 K. sayılı kararında da sözleşme özgürlüğü bağlamında “taraflar arasındaki faizin türü sözleşme ile kararlaştırıldığı için buna uyulması zorunludur.” gerekçesine yer verilerek sözleşmede kararlaştırılan hükümlerin uygulanması gerektiğine karar verildiğini, sözleşme özgürlüğü ilkesi yasal sınırları aşmamak koşulu ile söz konusu davada belirlenen faiz türünün yasal sınırlar içerisinde olduğunu aynı konuya ilişkin olarak verilen Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararında da, ödeme tarihlerinden itibaren gecikme zammının işleyeceğine karar verildiğini ve Yargıtay tarafından onandığını yine benzer konuya ilişkin olarak açılan davada da, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 tarihli kararında, ödeme tarihlerinden itibaren 6183 Sayılı kanunun 51. Maddesine göre işleyecek gecikme zammının uygulanması gerektiğine karar verildiğini, dava konusu dönemde yürürlükte olan elektrik piyasası iletim ve dağıtım sistemlerine bağlantı ve sistem kullanımı hakkında tebliğin 15. maddesinin 3. fıkrasında da, “(3) maddi hatalar dışında; ödeme bildirimi içeriğine yapılan herhangi bir itiraz, ödemeyi durdurmayacağını, … ve/veya dağıtım şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutara, … ve/veya dağıtım şirketi tarafından ödeme bildiriminin tebliğ edildiği günden sonraki onbeş gün içerisinde itirazda bulunabileceğini, itirazın kısmen veya tamamen haklı bulunması halinde fazla ödenen tutarın, ödeme süresinin bitiminden başlamak üzere 6183 sayılı … Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. Maddesine göre hesaplanan gecikme zammı da dahil olmak üzere kullanıcıya iade edilir.”
Hükmünün yer aldığını, yürürlükte olan Elektrik Piyasası Bağlantı ve Sistem kullanım yönetmeliğinin 25. Maddesinin 3. fıkrasında da “maddi hatalar dışında, ödeme bildirimi içeriğine yapılan itiraz ödemeyi durdurmaz … veya dağıtım şirketinin hatası nedeniyle fazla ödenmiş olan tutara, ödeme bildiriminin tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içerisinde itirazda bulunulabilir, itirazın kısmen veya tamamen haklı bulunması halinde fazla ödenen tutar, ödeme tarihinden itibaren 6183 sayılı … alacaklarının tahsil usulü hakkında kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanan gecikme zammı ile birlikte kullanıcıya iade edilir.” hükmünün yer aldığını, dava konusu uyuşmazlığın bu tebliğ ve yönetmelik hükmü kapsamında olduğu dikkate alındığında dava konusu dönemde müvekkili kuruluştan fazladan tahsil edilen bedele ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı kanunun 51. maddesine göre işlemiş ve işleyecek gecikme zammının KDV ‘sinin uygulanması gerektiğini, bu sebeplerle yerel mahkeme kararının istinaf talepleri doğrultusunda hüküm kısmının 1. Maddesinin” davanın kabulü ile 1.320.671,48-tl’nin ödeme tarihlerinden itibaren 6183 sayılı kanunun 51. maddesine göre işleyecek gecikme zammı, işlemiş ve işleyecek gecikme zammının kdv’si ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” şeklinde düzeltilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesini vekaleten talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacının davasını iptal edilen 875 sayılı … kararına dayalı olarak açtığını, kararın idare hukuku ilkeleri bakımından değerlendirildiğinde bireysel (kişiye özel uygulama ) bir idari işlem olmadığını 4628 sayılı kanunun Geçici 9. Maddesinde kurula verilen “Tebliğ ile düzenleme yapma” yetkisinin kullanılması ile kabul edilen tebliğ olduğunu, bu idari işlem “Düzenleyici İdari İşlem” mahiyetinde olduğunu, bu tebliğin … nolu eki olarak onaylanan 2007-2010 yıllarını kapsayan tarife tekliflerinin uygulanmasına ilişkin idari işlemin ise Danıştay’da dava konusu edilmediğini, … tarafından da bu 875 sayılı karar sonrasında Geçici 9. Maddedeki yetki ile Bakanlar Kurulu tarafından uygulamaya konulan Ekonomik Politikalara göre gerekli duyulan tarihlerde tarifelerdeki hükümlere göre değerlendirme yapılması gerektiği, perakende satış tarifelerinin serbest olmayan ve serbest tüketici olmasına rağmen ikili anlaşma imzalayarak tedarikçisini seçmemiş tüketiciler açısından uygulanmasının gerektiğini, bilirkişilerin çok genel bir ifade kullandığını, dönem /ay /yıl olarak ayrı ayrı değerlendirmek yerine basitçe bir rapor hazırlandığını, serbest tüketici olmaya hak kazanmak ile serbest tüketici olmanın aynı şey olmadığını, gerek bilirkişiler gerekse mahkeme bu hususu araştırmadan, doğrudan davacının serbest tüketici olduğu yönünde kanaat getirdiklerini, he ne kadar davacının serbest tüketici olmaya hak kazanmış ise de bilirkişi raporunda belirtilen dönemler için bu hakkı hiç kullanmadığını ve görevli tedarik şirketi ile sözleşme ilişkisine devam ettiğini , farklı bir tedarik şirketi ile de herhangi bir ikili anlaşma da imzalanmadığını, bu bağlamda Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği madde 6/3 düzenlemesinin önem kazandığını, Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği madde 6/3’e göre serbest tüketicinin limitini aşan kullanıcıların tedarikçi ile ikili anlaşma yapmalarının şart olduğunun vurgulandığını ama davacının bu yola başvurmadığını bu nedenle de Danıştayın iptal kararından davacı tarafın yararlanamayacağını (iptal kararı serbest tüketicileri kapsamaktadır) bu sebeple bilirkişinin raporunda davacı şirketin serbest tüketici olduğu değerlendirmesinin hatalı olduğunu bilirkişi raporunda bilirkişinin buna yönelik tespitine itiraz ettiklerini ve bu rapora dayanana kararı kabul etmediklerini, bilirkişi raporunun ve bu raporun hükme esas alınarak verilen davanın kısmen kabulüne dair kararın kabulünün mümkün olmadığını, itiraza konu bilirkişi raporunda, hiçbir hesaplama yapılmadan, ilgili mevzuata atıf yapılmadan, davacı tarafın ödediği bedelleri geri isteme hakkının dayanağının açıklanmadan, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden, 22.07.2018 tarihinde Ankara Talimat Mahkemesi aracılığı ile aldırılan bilirkişi raporunda hesaplanan 1.288.414,05-TL tutarında davacının alacaklı olduğu görüşünün neden benimsendiğine ilişkin yeterli ve detaylı açıklama yapılmadan, kendileri tarafından ileri sürülen itirazlar karşılanmadan rapor tanzim edildiğini, yeni oluşturulan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporun istinaf mahkemesi tarafından belirlenen kriterleri taşımadığından ve denetime imkan verecek mahiyette detaylı inceleme ve hesaplama içermediğinden, hesaplamalara ilişkin tablo ve hesaplama detayı olmadığından hükme esas olabilecek nitelikte olmadığını, bu nedenle istinaf mahkemesi kararı doğrultusunda, daha önce Ankara Talimat Mahkemelerinden aldırılan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilebilmesi açısından, denetime imkan verecek şekilde usulünce hesaplama içeren, dosyanın yine Ankara Talimat Mahkemesine gönderilerek üç elektrik mühendisi bilirkişiden oluşturulacak heyetten yeni bir rapor aldırılması gerekirken bu hususun dikkate alınmadığını, davacı tarafça faturalara süresinde itiraz edilmediğini; davacının faturaları kabul ettiğini, davacı tarafın EPTH Yönetmeliği ve 6102 sayılı TTK 21/2. fıkrası gereği süresinde herhangi bir itirazda bulunmaksızın kabul ettiği faturalar nedeniyle içeriğini kabul etmiş sayılacağını, bu sebeplerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını vekaleten talep etmiştir.
DELİLLER : Yazılı beyanlar ve tüm dosya kapsamı.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava; Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun (…) 875 sayılı kararı ile 01/09/2006 ila 31/12/2010 tarihleri arasındaki geçiş döneminde Perakende Satış Hizmet (PSH) tarifesinin kWh bazında belirlenmesine ilişkin 20 Dağıtım Şirketi İçin Gelir Gereksinimi Hesaplaması ve Tarife Metodolojisinin, Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları başlıklı II. Bölümünün (B) bendinin Danıştay tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle, anılan dönemde davacı şirket tarafından davalı şirkete elektrik tüketim bedelleri ile birlikte ödenen PSH bedellerinin istirdadı istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen de kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmış olup,
İlk derece mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesi sonucunda, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 02.06.2022 tarih ve … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile ; “Somut olayda; mahkemesince alınan 1 Elektrik Mühendisi, 1 Öğretim Görevlisinden oluşan ilk bilirkişi heyet raporunda davacı şirketin alacağı 673.443,04.-TL olarak tespit edilmiştir. Aynı bilirkişi heyetinden alınan ek raporda kurul tarafından onaylanan tarifelere uygun bir şekilde tahsil edilen perakende satış hizmeti bedelinin haksız olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece alınan 1 Elektrik Mühendisi, 1 Mali Müşavir, 1 Emekli Sayıştay Uzman Denetçisi tarafından alınan ikinci bilirkişi raporunda davacının alacağı 1.274.331,41.-TL olarak hesaplanmıştır. Aynı bilirkişi heyetinden alınan ek raporda ise davacının alacağı 1.288.414,05.-TL olarak belirlenmiştir. Mahkemesince bu rapor üstün tutularak bu raporda hesaplanan meblağa hükmedilmiş ise de; ilk bilirkişi heyeti raporu ile ikinci bilirkişi heyeti raporu arasında misli fark bulunduğu, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Nitekim davacı tarafın bakiye alacağının az hesaplandığına yönelik bilirkişi raporuna itirazları hususunda da olumlu ya da olumsuz bir karar kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre; HMK’nın 267. maddesine uygun olarak konusunda uzman en az üç elektrik mühendisi bilirkişiden oluşturulan heyetten mahkeme ve yüksek yargı denetimine uygun, açık ve anlaşılır bilirkişi raporu alınarak, varsa tarafların rapora itirazlarını karşılar mahiyette ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Kabule göre ise; Taraflarca imzalanan Elektrik Enerji Satışına ilişkin Perakende Satış Sözleşmesinin 5/f maddesinde “Fatura veya ödeme bildirimlerinde belirtilen son ödeme tarihine kadar borç ödenmediği takdirde, müşteriye son ödeme tarihinden itibaren, 6183 sayılı Kanunun 51. Maddesine göre belirlenen oranları aşmamak koşuluyla şirket yönetim kurulunca belirlenen yürürlükteki gecikme zammı oranında günlük olarak gecikme zammı tahakkuk ettirileceği” belirtilmiş ise de, yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre bu hükümde davacı tarafından fatura bedellerinin ödenmemesi durumunda uygulanacak gecikme zammı oranı açık ve net olarak belirtilmediğinden davada uygulanmayacağı anlaşılmıştır. Buna göre mahkemece; tarafların tacir olduğu da gözetilerek, alacağın avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerekirken, 6183 sayılı Kanunu’nun 51. maddesine göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.
İlk derece mahkemesince kaldırma kararı doğrultusunda; yeni bilirkişi heyetinden rapor alınması sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş bu karara karşı taraflarca istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
… ‘nın 24/08/2006 tarih ve 875 sayılı kararında perakende satış hizmeti verilen tüm kullanıcılara kwh bazında belirlenen perakende satış bedelinin uygulanacağı belirtilmiştir. 5496 sayılı kanun ile 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa eklenen geçici 9. Maddesinde yer alan fiyat eşitleme mekanizmasının uygulanacağı açıklanmıştır.
Danıştay 13. Hukuk Dairesi’nin 2008/2696 Esas 2011/1368 sayılı kararında sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiğinden bahisle … ‘nın 24/08/2006 tarih 875 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir. Danıştay Dava Daireleri Kurulu’nun 24/05/2012 tarih ve 2011/1901 Esas 2012/798 Karar sayılı ilamı ile bu kararın serbest tüketiciler ile sınırlı olarak uygulanacağı belirtilerek onanmıştır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2014 tarih ve 2014/3111 Esas 2014/2802 Karar No’lu bozma kararında; İptal kararlarının geriye yürüyeceğini, iptal edilen karar hiç alınmamış gibi ilke olarak eski durumun kendiliğinden geri geleceğini iptal edilen karar davacıdan başka kişileri de ilgilendirecek nitelikte ise dava da taraf olmayan fakat iptal edilen kararla ilgisi bulunan üçüncü kişileri de etkileyeceği, yine davacının sabit sayaç okuma bedelinden sorumlu olması nedeni ile bu miktarların mahsup edilerek kalan miktarların tahsiline karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtayın bozma ilamı nazara alınarak mahkemece yeniden verilen karar Yargıtay 3. H.D. Sinin 21.02.2017 tarih 2016/1765 Esas 2017/1707 karar nolu ilamı ile onanmıştır.)
Dava konusu olayda … ‘nın iptal edilen 24/08/2006 tarih 875 sayılı kararı gereğince yapılan fazla ödemelerin tahsili talep edilmektedir. Danıştay iptal kararı serbest tüketiciler için verilmiş olup, … tarafından belirlenen serbest tüketici limitleri belirtilerek buna göre davacının serbest tüketici olup olmadığının tespiti gerekmektedir.
6446 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (cc) bendinde, serbest tüketici tanımlanmış olup, buna göre Kurul tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimi bulunduğu veya iletim sistemine doğrudan bağlı olduğu veya organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğini haiz olduğu için tedarikçisini seçme hakkına sahip gerçek veya tüzel kişiler olarak belirtilmiştir.
Yine, Elektirik Piyasası Serbest Tüketici Yönetmeliğinin “serbest tüketici kapsamı” başlıklı 5 nci maddesinde de “Aşağıdaki koşulları sağlayan tüketiciler serbest tüketici olarak kabul edilir;
a) İletim sistemine doğrudan bağlı olan tüketiciler,
b) Bir önceki takvim yılına ait toplam elektrik enerjisi tüketimleri serbest tüketici limitini geçen tüketiciler,
c) İçinde bulunulan yılda gerçekleşen toplam elektrik enerjisi tüketimleri serbest tüketici limitini geçen tüketicilerin” serbest tüketici niteliğini kazandığı kabul edilmiş ve bu bağlamda kanunla paralel düzenleme yoluna gidilmiştir.
Dosya kapsamına göre; davacı şirketin tüketimlerinin 2007 yılı ila 2010 yılları arasındaki dönemde serbest tüketici sınırları dahilinde olduğunun belirlenmiş olmasına göre …’nın, Danıştay tarafından iptal edilen düzenleyici işlemi esas alarak 01/09/2006 ila 31/12/2010 tarihleri arasındaki geçiş döneminde tanzim ettiği faturalar ile elektrik abonesi olan davacı şirketten, maktu ücretten ayrı tüketilen enerji miktarı (kWh) üzerinden PSH bedelini haksız olarak tahsil ettiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacının bakiye alacağının usulünce hesaplanarak bu alacağa kaldırma kararı doğrultusunda hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı yan bulunmamaktadır.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, mahkemesince uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak raporlar arasındaki çelişki giderilmek suretiyle bu bedele hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı yan olmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemenin dosyada toplanan delillere göre, vermiş olduğu kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından istinaf talebinde bulunanın istinaf başvurusunun HMK.’nun 353/1-b-1 maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki kararın verilmesi gerekmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b(1) maddesi gereğince istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 427,60.-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 269,85.-TL harcın mahsubu ile bakiye 157,75.-TL harcın istinaf talebinde bulunan davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 88.011,56.-TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 22.003,00.-TL harcın mahsubu ile bakiye 66.008,56.-TL harcın istinaf talebinde bulunan davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-İstinaf ile ilgili yapılan masrafların istinaf talebinde bulunan üzerinde bırakılmasına,

5-Kararın, 6100 Sayılı HMK’nın 359/3 maddesi gereğince dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu 361/1 maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde YARGITAY ilgili Hukuk Dairesine TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 04/01/2024

Başkan- Üye- Üye- Katip-
e-imza e-imza e-imza e-imza