Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2021/471 E. 2023/401 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ADANA BAM 5. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/471 – 2023/401

T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/471
KARAR NO : 2023/401

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSKENDERUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACILAR : 1- … …
2- … …
VEKİLİ : Av…
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av…
2- …
VEKİLLERİ : Av…, Av…
DAVA İHBAR OLUNAN : …
VEKİLLERİ : Av…
DAVA TÜRÜ : Maddi-Manevi Tazminat
İstinaf Yoluna başvuran(lar)
DAVACILAR : 1- … …
2- … …
VEKİLİ : Av. MEHMET ALİ ALTIN
TALEP KONUSU : Mahkeme Kararının Kaldırılması
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 06/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : …

İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2017 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusu Adana Bölge Adliye Mahkemesi’nin 3. Hukuk Dairesi’nin 08/03/2021 tarih, … Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilmekle;
İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2017 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararı ile kurulan hüküm nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusu ile ilgili yapılan esas incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE :
Davacı … …’un davalı hastanede 14/01/2015 tarihinde sezaryen yolu ile doğum yaptığını, doğum ve sonrasında yapılan konrtoller bir diğer davalı Dr. … … tarafından gerçekleştiğini, müvekkili davacı … …’a taburcu esnasında davalı hastanede yapılan IM Enjeksiyon snrasında öncelikle kalçasından başlayan eritem, sonrasında sezaryen yerine doğru ilerlemiş, davalı hastane ve doktorlarca yapılan müdahalerin sonuç vermemesi ve davacının hayati tehlikesi olması üzerine davalı hastane tarafından davacının Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezine nakli sağlandığını, davacının tedavisi 17/01/2015 tarihinden itibaren bu hastanede devam ettiğini, davacı bir çok operasyon geçirdiğini ve ölümden döndüğünü, bu duruma sebebiyet veren davalı hastane ve sorumlu doktor tarafından verilen doğum hizmeti ve sonrasında yapılan tedavilerin kusurlu olmasının neden olduğunu, bu durumun Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından verilen hasta epikrizi raporunda da tespit edildiğini, davalılar tarafından verilen kusurlu hizmet nedeni ile oluşan maddi ve manevi zararlara ilişkin davalı hastaneye 09/03/2015 tarihinde iadeli taahhütlü ihtarname gönderildiğini, zararların tazmin edilmesi talep edildiğini, davalı hastane tarafından verilen cevabi ihtarda sorumluluk kabul edilmediğini ve tazminat taleplerinin karşılık bulunmadığını, davalılar tarafından gerçekleştirilen kusurlu tedavi nedeni ile müvekkili davacı … … hayati tehlike atlattığını, ruh sağlığı bozulduğunu, kalçasında ve karnında son derece büyük derecede ve zor tedavi edilerek hasarlar oluştuğunu, kadınlık duyguları bozulduğunu ve özel uzuvları his kaybı yaşadığını, psikolojisinin bozulduğunu, diğer davacı müvekkili … …, eşinin doğumdan sonra verilen kusurlu hizmet nedeni ile oluşan sağlık sorunları nedeni ile iş gücü kaybı yaşadığını, tedavisinin Adana ilinde yapılması nedeni ile ikamet dışında olduğundan konuklama vs gibi ek maddi külfet oluştuğunu, müvekkili davacının ticaret ile uğraştığını, yapmış olduğu iş gereği işinin başında bulunamadığını ve 45 günboyunca işinin başında bulanamadığından kazanç kaybı yaşadığını, derin üzüntü ve acılar çektiğini, davalıların müvekkiline karşı hizmet sunumu esnasında dikkat, özen ve sadakat yükümlülüklerine yerine getirmediğini, müvekkillerinin maddi ve manevi zararlara uğramasına neden olduğunu, davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkili davacı … … içinh 20.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … … için 20.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın 17/01/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir
CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE:
Davalı Özel … Hastanesi A.Ş. Vekili; müvekkili hastanenin vermiş olduğu sağlık hizmetlerinden dolayı doğabilecek zararlara karşı … Anonim Türk Sigorta Şirketinden davacılar … …’a tıbbi hizmetlerin verilmeye başlandığı tarihleri kapsayan 07/01/2014 başlanğıç tarihli ve … poliçe numarası bir yıl süreli, yine dava konu iddiaların dayanağı olarak gösterilen hizmetlerin verildiği tarihler ile dava tarihini kapsayan 07/01/2015 başlanğıç tarihli, … poliçe numaralı bir yıl süreli Mesleki Sorumluluk sigorta poliçelerini aldığını, bu nedenle yargılama sonunda mahkemenin aksi kanaatle davanın kabulü yönünde karar vermesi halinde, müvekkil isigorta şirketine rücu hakkı söz konusu olabileceğinden, öncelikle davanın söz konusu sigorta şirketine ihbarını talep ettiğini, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların hukuki ve fiili temelden yoksun olduğunu, davacılardan … …’un rahatsızlığı nedeniyle 24/12/2014 tarihinde hastaneye müracaat ettiğini, yapılan muayene ve tetkikler neticesinde “preterm eylem” tanısıyla hastaneye yatışının yapıldığını, davacının alınan anemnezinde tıbbi geçmişinde her hangi ir özellik olmadığını, her hangi bir ilaç alerjisinin bulunmadığını ifade ettiğini, bunun üzerine verilen medikal tedavi sonrası davacı hastanın 25/12/2014 tarihinde şifa ile taburcu edildiğini, davacı … … 03/01/2015 tarihirde bu sefer sezaryen operasyonu için yattığını, hastanın tekrar alınan anemnezinde, yine tıbbi geçmişi ile ilgili her hangi bir özellikten bahsetmediğini ve her hangi bir alerjisi olmadığını bildirdiğini, davacı hastanın 03/01/2015 tarihinde sezaryen operasyonu diğer davalı hem tarafından yapıldığını ve 04/01/2015 tarihinde şifa ile taburcu edildiğini, reçetesi verilerek 5 gün sonra tekrar kontrole gelmesi söylendiğini, davacı hastanın 5. gün kontrole geldiğini, yapılan muayenede her hangi bir şikayetinin olmadığını belirttiğini, hastanın muayenesinin ve pansumanını yapılarak gerekli önerilerde bulunulduğunu, davacı hastanın sezaryen operasyonu sonrası kontrol amacıyla gelmiş olduğu bu muayene sırasında muayeneyi yapan diğer davalı hekim veya diğer sağlık personeline enjeksiyon ile ilgili hiç bir şikayette bulunmadığını, davacı hasta sezaryen operasyonundan 10 gün sonra 13/01/2015 tarihinde 11. günde kalçada enjeksiyon yerinde ağrı, hassasiyet, şişlik şikayetiyle hastaneye geldiğini, davalı hekime muayane olduğunu, davalı hekim tarafından gluteal apse düşünülerek genel cerrahi uzmanına danışılarak apse steril şartlarda enjektürle aspire edildiğini ve pansuman yapılarak kapatıldığını, antibiyoterapiye başlandığını, ancak davacı hastanın aynı gün alınan anemnezinde, 2009 yılında İzmit’te yapılmış olan sezaryen operasyondan sonra uygulanan enjeksiyonlardan dolayı her iki bacak uyluk bölgesinde multiple enjeksiyon apseleri geliştiğini, apselerin enjektörle bir kaç kere aspire edildiğini, bu işlemden 10 gün sonra apselerin gerilediğini ilk defa söylediğini, davacı hasta daha önceki anemnezlerinde İzmit’te enjeksiyon sonrası oluşan apselerden ve buna bağlı olaak yaşadığı sorunlandan diğer davalı hekime ve müvekkili hastanenin diğer sağlık personellerine hiç bir şekilde bahsetmediğini, davacı hastanın hastane tarafından tedavileri yapılarak kontrole gelmesinin söylendiğini, davacı hastanın kalçasındaki enjeksiyon apseleri, iğer davalı hekimin uzmanlık alanı olan doğum süreci ve sezaryen operasyonu ile ilgili olmadığını, davacı hastanın gebelik ve doğum süreci takibinde ve sezaryen operasyonunda hiç bir problem meydana gelmidiğini, bunun yanında meydana geldiği didia edilen zaarın davacı hastaya yapılan enjeksiyondan kaynaklandığı bir an için düşünülse bile davacı hastanın 5. günde yapılan kontrol muayenesinde her hangi bir şikayetinin olmadığını belirtmiş olması, bunun yanında yapılan muayenesi sırasında da ameliyat insizyon bölgesinin oğul, intakt ve temiz olarak izlenmiş olması nereniyle, iddia edilen şekilde bir sonuca sebebiyet veren işlemin, müvekil hastanede sezaryen operasyonundan sonra yapılan enjeksiyon işlemi değil, davacı hastanın müvekkil hastaneden taburcu edildikten sora dışarıda yaptırmış olabileceği enjeksiyon işlemi olma olasılığı çok yüksek olduğunu, iddia edilen zararın meydana gelmesine yol açan enjeksiyon işleminin nerede ve kim tarafından yapıldığı tespit edilmeden ve açıklandığı üzere bu işmleni müvekkil hastane dışında yapılmış olma olasığının çok yüksekken bu davanın müvekkili hastaneye ve hastane çalışan diğer davalı hekima karşı açılmasının hukuku aykırı olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … vekili; dava dilekçesinin içeriğini kabul etmediğini, iddia edilen enjeksiyon işleminin müvekkili davalı tarafından yapılmadığını, müvekkilinin hastane dışarısında sağlık personeli olmayan kişilere de yaptırılmış olma ihtimali olan enjeksiyon işleminden sorumluluğu ve kusuru bulunmadığını, müvekkilinin kadın doğum uzmanı doktor olduğunu, enjeksiyon işlemini yapan kişi olmadığını, hastanede yapıldığı dahi ispat edilemeyen bir enjeksiyon işleminden müvekkilinin sorumlu olmadığını, bir an için hastanede bulunan bir hemşirenin davacıya yapmış olduğu enjeksiyon sonucunda apselerin meydana gelmiş olduğu kabul edilse dahi hemşirenin eylemi nedeniyle müvekkili davalıya kusur izafe edilemeyeceğini, davacı … …’a yapılan iğnelerin sezeryan ameliyatı sonrası ağrıyı dindirmek amacıyla yapılan rutin iğneler olduğunu, bu ağrı kesicilerin davacıya yaptırılması gerekli ve zorunlu olduğunu ancak hastanede yada hastane dışında yapılan bu iğnelerin ne şekilde kalçaya enjekte edildiği hususu müvekkili davalı ile ilgili bir konu olmadığını, müvekkili davalının bir hekim olarak üzerine düşen tüm tıbbi yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sezeryan operasyonunu başarılı bir şekilde gerçekleştirdiğini, davacı hastanın sezaryen operasyonu sonrası gelmiş olduğu kontrolde ne müvekkiline ne de diğer sağlık personellerine enjeksiyon ile ilgili hiç bir şikayette bulunmadığını, davacı hastanın daha sonra sezaryen operasyonundan 10 gün sonra polikliniğe kalçada enjeksiyon yerinde ağrı, hassasiyet, şişlik şikayetiyle hastaneye başvurduğunu, davacı … … hastanede sezeryan operasyonu sonrasında yapılan iğne sonuunda apseler oluşmuş olsaydı ameliyattan sonraki 5. gün rutin kontrol sırasında davacı bu şikayetlerin idile getireceğini, normal şartlarda apse formasyonu yapılan bir enjeksiyonda en geç 3-4 gün sonra ortaya çıkacağını, ancak davacının operasyondan 10 gün sonra ortaya çıktığını, ancak davacı tarafından operasyondan 10 gün sonra apse şikayeti ile hastaneye başvurmasının meydana gelen apselerin hastanede yapılan iğneleden dolayı değil başka bir yerde uygulanmış olma ihtimali olan bir iğneden dolayı oluştuğunun olasılığını artırdığını, davacı … …’un tedavi süresi boyunca İzmit’te geçirmiş olduğu operasyon sonucunda meydana gelen komplikasyonları, iğnelere karşı hassasiyetinin olduğunu, ne müvekkili ile ne de ilgili diğer personeller ile paylaşmadığını, müvekkili davalının bir kusurunun olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI :
İlk derece mahkemesince; davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
DAVACILAR VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Mahkemece hukuka ve somut olaya aykırı olarak eksik inceleme ile davanın esası ile ilgili hususları karşılamaktan uzak eksik şekilde tanzim edilmiş adli tıp raporu esas alınarak karar verildiğini, raporda sadece doğumu gerçekleştiren bir diğer davalı hekim ile ilgili değerlendirme ve tespit yapıldığını ancak diğer davalı hastane eli ile gerçekleştirilen müdahaleler ve hizmetler konusunda hiçbir değerlendirme yapılmadığını, bu nedenle doğum sonrası verilen hizmetler ve yapılan yanlış müdahaleler nedeni ile kusur yönünden yeniden bir rapor alınması gerektiğini, davalılar tarafından sunulan cevap dilekçelerinde tüm işlemlerin davalı hastanede gerçekleşmesine rağmen ilgili enjeksiyon işleminin dahi dışarıda yapıldığının beyan edildiğini ancak davacı … …’un sezaryen işlemi ve devamında ki tüm kontrol işlemler, enjeksiyonlar ve pansuman dahil davalı hastanede gerçekleştirildiğini, bu nedenle davalı hastanede gerçekleştirilen doğum sonrası enjeksiyon işlemi neticesinde oluşan komplikasyon ve devamında yapılan hatalı müdahaleler nedeni ile davacının hayati tehlike altına girerek Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezine nakil edildiğini ve burada çok uzun bir tedavi süreci geçirdiğini, ölümden döndüğünü, söz konusu tedavi süreci ve yapılan hatalı müdahaleler nedeni ile oluşan komplikasyonların Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezi raporunda açıkça belirtildiğini ancak adli tıp raporunda söz konusu rapora üstün körü değinildiğini, raporda belirtilen kusurlar ile ilgili davalı hastaneye herhangi bir izafe yapılmadığını, yapmış oldukları itirazlar gözetilmeden ve dosyada mevcut bulunan diğer deliller gözetilmeden, davalı hastanenin kusurlu olduğunu gösteren Başkent Üniversitesi hastenesi raporu da dikkate alınmadan sadece eksik adli tıp raporu baz alınarak hatalı bir hüküm tesis edildiğini, davalı hastane yönünden inceleme yapılmamasının, kusur izafe edilmemesinin ve davacıda oluşan hasarların Kocaeli Üniversitesi raporunda görüldüğü üzere halen daha kalıcı şekilde sabit olmasının ve hatalı müdahale ve işlem yapıldığının Başkent üniversitesi raporu ile de açıkça sarih olması nedeni ile söz konusu durumları açıklayıcı olarak yeniden bir ek rapor alınması zaruri bir hal aldığını, davacı adına talep edilen maddi ve manevi zararlar ile davalıların kusurlu hizmetleri arasında illiyet bağı bulunduğunu, tüm işlemlerin davalı hastanede yapılması yapıldığını ve davacıların zarar gördüğünü, açıklanan nedenlerle mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İstinaf dilekçesine cevap veren davalı vekili dilekçesinde özetle;
Karşı tarafın yapmış olduğu istinaf talebinin reddi ile yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğundan mahkeme kararının onanmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
KABUL VE GEREKÇE:
Dava, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen de kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmış olup,
Somut olayda; davacının davalı şirkete ait hastanede davalı doktor tarafından hamilelik sürecinde takip edildiği, davacıya, davalı hastahanede davalı doktor tarafından sezaryen operasyonu yapıldığını ve bir kız çocuğu dünyaya geldiği, doğum sonrası davacının salah (şifa) ile taburcu edildiği, 10 gün sonra kalçada enjeksiyon yerinde ağrı, hassasiyet, şişlik şikayetiyle başvurduğu, her iki taraflı özellikle sağ gluteal bölgede eritem ve şişlik saptandığı, apse kültürü yapıldığı, pansuman yapılıp antibiyoterapi başlandığı, sezeryen operasyonunun başarılı geçtiği, davalı doktor … …’e atfı kabil kusur bulunmadığı, enjeksiyon sonrası apse gelişiminin enjeksiyon komplikasyonu olduğu ve davalı ile illiyetinin bulunmadığının tespit edildiği, bu kez davacı tarafından davalıların hizmet sunumu esnasında dikkat, özen ve sadakat yükümlülüklerine yerine getirmediği, maddi ve manevi zararlara uğramalarına neden olduğu gerekçesiyle dava açtığı ve fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … … için 20.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … … için 20.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın 17/01/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava ettiği, davalılar tarafından davanın reddinin istendiği, mahkemece yapılan yargılama neticesinde sezaryen operasyonunun başarılığı geçtiği, davalı Doktor … …’e atfı kabil kusur bulunmadığı, enjeksiyon sonrası apse gelişiminin enjeksiyon komplikasyonu olduğu ve davalı ile illiyetinin bulunmadığının tespit edildiği gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı taraflarca istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacılar tarafından sezaryen sonrası yapılan iğne nedeniyle gelişen durumlardan dolayı davalı doktor ile davalı hastanenin ayıplı hizmet sunmuş olmasından kaynaklı olarak açılan maddi ve manevi tazminat davasında davanın ilk olarak 09/04/2015 tarihinde İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı, mahkemece 23/10/2015 tarihinde İskenderun’da ticaret mahkemesinin ihdas edilmesi gerekçesiyle dosyanın gönderme kararıyla İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’ne tevdi edildiği, İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi’nce esas yönünden yargılama yapılarak hükme bağlandığı anlaşılmıştır.
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un (TKHK) amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Tanımlar başlıklı 3. maddesi (1) sağlayıcı; Kamu Tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan yada hizmet sunanın adına yada hesabına hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, (k) Tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi (1) Tüketici İşlemi; mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,…. İfade eder.” düzenlemesi bulunmaktadır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Buna göre davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken “Asliye Ticaret Mahkemesi” olarak bakılmış olması doğru olmamıştır.
Bu itibarla Asliye Ticaret Mahkemesince esasa girilmeden görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunun tespiti ile, HMK’nın 114/c maddesi gereğince dava dilekçesinin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nın 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilerek, dosyanın görevli Tüketici Mahkemesine (Tüketici mahkemesinin bulunmaması durumunda ise tüketici mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesine) gönderilmesi gerekmekle işin esasına girilmesi hatalı olmuştur.
İlk derece mahkemesince ticaret mahkemesi olarak karar verilmiş olması nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca sair istinaf nedenleri incelenmeksizin kaldırılmasına ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kararın sair istinaf nedenleri incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede bahsedilen eksiklikler giderilerek, deliller toplanarak davanın yeniden görülüp, yeni bir karar verilmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-İstinaf harcının, talep halinde davacılara iadesine,
4-Kararın tebliği, harç vb. hususların 6100 Sayılı HMK’nın 359/4 md. uyarınca İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2023

¸e-imza ¸e-imza ¸e-imza ¸e-imza