Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/781 E. 2023/2511 K. 26.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/781 – 2023/2511
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/781
KARAR NO : 2023/2511

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/11/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : … – … ‘a VESAYETEN … – … – …
VEKİLİ : Av. …
İSTİNAF EDEN DAVALI : G H
VEKİLİ : Av.
DAVA : Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat

KARAR TARİHİ : 26/12/2023

GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2023

… .Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/11/2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/05/2018 tarihinde sürücü …’nun sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç seyrederken yaya müvekkiline çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 100,00 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatının davalıdan tahsilini arz ve talep etmiştir.
Davacı vekilinin sunduğu 08/04/2021 tarihli dilekçesiyle 100,00 TL olan sürekli gücü kaybı talebini 310.815,00 TL olarak belirlemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kazaya karışan … plaka sayılı araç sürücüsü ve işleteni konumundaki …’na ihbarını talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili kurumun mali mesuliyet sigortası teminat limitleri ve aracın kusur oranı ile sınırlı sorumlu olduğunu talep ettiklerini, bu nedenle adli tıp kurumu nezdinde kazaya başka bir aracın veya yol durumunun da etkili olup olmadığının incelenmesi için kusur incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, maluliyet oranının kaza sonucu oluşan arazların kaza ile illiyetlerinin de tespiti gerektiğini, geçici iş göremezlik döneminin tazminat hesabına dahil edilmemesi gerektiğini, ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kabulü ile, 310.815,00 TL’nin 26.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili; davacı tarafından dava tarihinden önce müvekkil kuruma gerekli belgelerle başvuru yapılmadığından tazminat talebi için başvuru şartı yerine getirilmeden açılan davanın usulden reddinin gerektiğini, tazminat hesaplamasının KTK’da yapılan değişiklik kapsamında 1,65 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiği halde yapılmamış olmasının hatalı olduğunu, hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, hükmedilen tarihin hatalı olduğunu, temerrütün müvekkili kurum yönünden dava tarihi olarak belirlenmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davanın, TBK’nun 54/3 ve 55.md gereğince açılmış maluliyetten kaynaklanan maddi tazminat davası olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı G H vekilinin başvuru yapılmadığına ve faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davacı vekili tarafından mahkemesine sunulan dava dilekçesi ekindeki belgeler incelendiğinde davacının iş bu davayı açmadan önce13.06.2018 gününde davalıya yazılı olarak başvurusunu yaptığı, söz konusu başvuru evrakı ekine kaza tespit tutanağı, davacıya ait TC kimlik numarası ve kimlik fotokopisi, nüfus kayıt örnekleri, hastane kayıtları, tutunakları ve başvuran davacının vekiline ait vekaletname’yi de eklediği, bu şekilde davacının usulüne uygun şekilde başvuru yapmış olduğu görülmüştür.
Buna göre davacının dava açmadan evvel gerekli evraklar ile zararın karşılanması için 2918 sayılı KTK 97. md.si gereği usulüne uygun şekilde başvuru yaptığı anlaşılmakla, davacı tarafından usulüne uygun bir şekilde başvuru yapılmadığına ilişkin istinaf başvurusu kabul edilmemiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 14. maddesi gereğince ihdas edilen GH Yönetmeliğinin 15.maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte GH nın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt ihbar tarihinde gerçekleşmektedir. Davacı vekili tarafından davalıya 13.06.2018 tarihinde başvuruda bulunduğu dikkate alındığında, faiz başlangıç tarihinin bu tarih olduğu, mahkemece 26.06.2018 tarihinden itibaren faiz hükmedilmesinin davalının lehine olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/1836 Esas ve 2020/4711 sayılı ilamı)
Davalı vekilinin, hükme esas alınan hesap raporuna ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90.maddesined yer alan “…Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır…” hükmü ile aynı Kanunun 92/i maddesinde yer alan; “… Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler…” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarih ve 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanununun 90.maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92.maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bu durumda mağdurların zararının ve zararın kapsamının 2918 Sayılı Kanun ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiile dair hükümleri ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede Yargıtay tarafından verilen emsal kararlarda mağdurların zararının ve zararın kapsamının belirlenmesinde TRH 2010 mortalite tablosunun uygulanması ve progresif rant yönteminin kullanılması içtihat edilmiştir.( Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 Esas, 2021/1848 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 14.01.2021 tarih ve 2020/2598 Esas, 2021/34 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22.12.2020 tarih ve 2019/5206 Esas, 2020/8874 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/06/2021 gün ve 2021/ 2457 esas ve 2021 / 3304 karar sayılı kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/13625 esas ve 2022/8912 karar sayılı 16/06/2022 günlü kararı; 17/06/2021 gün ve 2021/9757 Esas ve 2021/3262 karar sayılı kararları, 2021/3173 Esas ve 2944 Karar sayılı kararları)
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan hesap raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve prograssif rant yöntemi kullanılmak sureti ile davacının zararının belirlendiği, raporun bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Kusur raporuna yönelik itiraz yönünden yapılan incelemede:
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davalı vekiline kusur raporu usulüne uygun tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından kusur raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. Bu nedenle davalı vekili yönünden kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 21.231,77 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 5.388,70 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 15.843,07 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY’A TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.26/12/2023

Başkan Üye Üye Katip İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.