Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/73 E. 2023/1879 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/73 – 2023/1879
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/73
KARAR NO : 2023/1879

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/10/2021
NUMARASI : 2017/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 17/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/10/2021 tarih ve 2017/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/03/2017 günü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken müvekkilinin duraktan otobüse binmeye çalıştığı sırada bir ayağını kapıdan atar atmaz aracın kapılarını kapatmadan erken hareket etmesi sonucu düştüğünü belirterek 100,00 TL geçici iş göremezlik ve kalıcı iş göremezlik tazminatının olay tarihinden başlayarak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davetiye tebliğine rağmen davalının davaya cevap vermediği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kabulüne, geçici işgöremezlikten kaynaklanan 4.737,67 TL ve sürekli işgöremezlikten kaynaklanan 193.579,99 TL olmak üzere toplam 198.217,59 TL maddi tazminatın 16/06/2016 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili; huzurdaki taleplerin öncelikle, kazaya karışan aracın zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısından talep edilmesinin gerektiğini, bu sigortanın olmaması halinde güvence hesabına yöneltilmesinin gerektiğini, şayet taşımacılık limitlerin aşılmasından sonra geriye bir bakiye kalır ise bu halde trafik sigortasına başvurmanın gerekeceğini, bu nedenle müvekkili sigorta şirketinin tazminata ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, sorumluğun güvence hesabına ait olduğunu, ilgili Genel Şartlarda tahdidi olarak sayılın belgelerin eksiksiz bir şekilde müvekkili şirkete iletilmediğinden, yapılan başvurunun öncelikle usulden reddi gerektiğini, keza müvekkili şirkete iletilen sağlık raporu tetkik edildiğinde, sunulan raporun 01.06.2015 tarihli genel şartlarda belirtilen niteliğe haiz olmadığının anlaşıldığını, bilirkişi tarafından tanzim edilen rapordaki %15 oranındaki maluliyetin fahiş olduğunu, bir bağlayıcılığının ve geçerliliğinin bulunmadığını, maluliyetin tamamının mezkur kaza sonucu oluşup oluşmadığı konusunda netlik bulunmadığını, kaza ile başvuranın maluliyeti arasında net bir illiyet bağı olduğu anlaşılamamasından dolayı sağlık raporunun dikkate alınmaması gerektiğini, bilirkişi tarafından tespit edilen kusur raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmeden karara çıkmasının hukuka aykırı olduğunu, dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine Tevdi edilerek kusur durumunun araştırılması gerektiğini, tazminat hesaplamalarında Zorunlu Mali Sorumluluk (trafik) Sigortası Genel Şartlarınca benimsenen TRH-2010 kadın/ erkek tablosu ve %1,8 teknik faiz oranının kullanılmasnın gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı talebine ilişkin müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığından, işbu davanın esastan da reddinin gerektiğini, Yargıtay kararları gereğince, yeterli ve gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirketlerine müracaat tarihinden öncesinde şirketinin temerrüdü söz konusu olmadığını, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü belgelerinin ibrazından itibaren (8) işgünü içinde, böyle bir başvurunun olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihlerden öncesi için faiz sorumluluklarının bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte taraflarına hükmedilmesi gereken faizin yasal faiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54. ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin zararın taşımacılık sigortası kapsamında kaldığına yönelik isitnaf başvurusunun incelenmesinde;
Davaya konu yaralanmanın, davacının şehir içi yolcu taşımacılığı yapan … plakalı özel halk otobüsüne duraktan binmeye çalıştığı sırada meydana geldiği, şehir içi yolcu taşımacılığı yapmakta olup kaza tarihinde davalı sigorta şirketince ZMSS poliçesiyle sigorta edilmiş bulunan araç için ayrıca Karayolu Taşımacılığı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi düzenlenmesinin gerekmediği, bu itibarla davalı sigorta şirketinin ZMSS poliçesiyle sigorta ettiği sigortalısı işletene ait aracın karıştığı trafik kazası sonucu davacının uğradığı zarar bakımından poliçesindeki teminat limitiyle sınırlı olarak hukuki sorumluluğunun bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin usulüne uygun başvuru yapılmadığına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı sigorta vekili her ne kadar davacı vekili tarafından dava açılmadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını ileri sürmüş ise de,
2918 Sayılı yasanın 26/04/2016 tarihli 6704 sayılı kanunun 5. Maddesi ile değişik 97. maddesi “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklindedir.
Bu açıklamalara göre, davacı tarafça davanın açılmasından önce davalı sigorta şirketine yapılan başvurusundaki evrakları içerir hasar dosyasının incelenmesinde; davacı vekili tarafından davanın açılmasından önce davalı sigorta şirketine kaza tespit tutanağı, adli rapor ve adli muayene raporu, epikriz raporu, maaş bordrosu, iş göremezlik raporları ile usulüne uygun olarak başvuru yapıldığı, başvurunun kazanın ardından 3 aylık süre içerisinde yapıldığı dikkate alındığında davacının maluliyetini gösterir heyet raporu alınarak sunulmasının bu süre içerisinde mümkün olmadığı sair belgelerin tamam olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Olay tarihinde … plakalı araç sürücüsü …’ın idaresindeki ticari otobüsü ile 2999 sokak önünde durup yolcu indir/bindir yaptıktan sonra sürücü kontrolündeki otomatik kapıları kapatmadan ve inen ve binen yolcu olup olmadığını kontrol etmeden hareket ettiği sırada, aracın açık olan arka kapısından binmeye çalışan yolcu davacı …’ın düşerek yaralandığı trafik kazasında … plakalı otobüs sürücüsü …’ın, otomatik kapıları kapatmadan, yolcusunun tam olarak binmesini beklemeden hareket ettiğinden kazanın oluşumunda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı davranışı nedeniyle %100 oranında kusurlu olduğu, davacı yolcu …’ın kusursuz olduğu, kaza tespit tutanağı, Ceza Mahkemesi ve Yerel Mahkeme tarafından alınan kusur raporları ile belirlenmekle hükme esas kusur durumunun yerinde olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.

Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden alınacak rapora göre belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir.
Somut olayda; mahkemesince hükme esas alınan 31.08.2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 17.03.2016 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, mahkemece Yargıtay içtihatlarına uygun olarak rapor düzenlemeye yetkili kurum tarafından doğru yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen raporun hükme esas alındığı, raporda yaralanma ile meydana gelen trafik kazası arasında illiyet bağı kurulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı vekili hükme esas alınan hesap raporunda prograsif rant yöntemi kullanılmasının hatalı olduğunu, hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve 1,8 teknik faize göre yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, hükme esas alınan 11.06.2021 tarihli aktüer raporunun Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS genel şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hazırlandığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadıkları yönündeki istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı vekili müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını ileri sürmüş ise de, 09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı dikkate alındığında davacının zararının belirlenmesinde 01/06/2015 günlü ZMSS genel şartlarının dikkate alınamayacağı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle davacının tedavi sürecinde uğramış olduğu geçici iş görmezlik zararının davacının gerçek zararı niteliğinde olduğu, dolayısıyla davalı sigorta şirketi tarafından davacının uğramış olduğu bu zararın karşılanması gerektiği anlaşıldığından bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamakla, buna dair istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 17. HD’nin 2019/6271E- 2020/8104 K sayılı 03/12/2020 günlü kararı)
Davalı vekilinin faiz başlangıç tarihi ile faizin türüne yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir. Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde ya da başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davalı sigorta şirketi vekili her ne kadar mahkemesince hükmolunan tazminata uygulanan faizin başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, davalı sigorta şirketine 03.06.2016 tarihinde başvuru yapıldığı ve davalı sigorta şirketi tarafından davacıya ödeme yapılmadığı anlaşıldığına göre, hükmolunan tazminata başvuru tarihinden 8 iş günü sonrasına denk gelen tarih olan 16.06.2016 tarihinden itibaren faiz uygulanmış olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır. Bu yönüyle istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde her ne kadar yasal faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, davacının yaralanmasına sebebiyet veren ve davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan aracın ruhsat kaydına göre ticari kullanımda olduğu anlaşıldığından Mahkemesince hükmolunan tazminata avans faiz uygulanmasında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı vekilinin faizin türüne yönelik istinaf başvurusunun da reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 13.547,08 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 3.385,06 -TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 10.162,02‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından (198.317,66TL) miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17/10/2023

Başkan- Üye- Üye- Katip-
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.