Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/709 E. 2023/2395 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/708 – 2023/2394
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/708
KARAR NO : 2023/2394

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACILAR : … ‘a vesayeten; …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : Güvence Hesabı
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan tazminat)
KARAR TARİHİ : 14.12.2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14.12.2023

… 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/11/2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/08/2017 tarihinde müvekkilinin … Mah. … sok.üzerinde bulunan … Fırınının geçtikten sonra market önünde beklemekteyken plakası tespit edilemeyen koyu renkli bir aracın kendisine çarparak kaçması nedeniyle yere düşerek ciddi derecede yaralanması sonucunda yaralanmalı faili meçhul trafik kazasının meydana geldiğini, müvekkilinin kaza sonucunda ağır derecede yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak ve ıslaha tabi olmak üzere 100,00 TL kalıcı sakatlık nedeniyle uğranılan zarar, 100,00 TL geçici iş göremezlik nedeniyle uğranılan zarar yönünden toplam 200,00 TL maddi tazminatın şirkete başvuru tarihini müteakip temerrüdün oluştuğu tarih itibariyle işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekili 15.09.2021 dilekçesi ile dava değerini geçici iş göremezlik tazminatı yönünden 9.253,00 TL’ye, kalıcı iş göremezlik tazminatı yönünden 112.487,00 TL’ye olmak üzere toplamda 121.740,00 TL’ye ıslah etmiş, faizin başlangıç tarihinin ise temerrüt tarihi olan 27.10.2018 olarak belirlenmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkili mahkemede açılmadığını, müvekkili şirketin ikametgah adresinin İstanbul olduğunu, dava dilekçesi ekinde kaza tespit tutanağı yer almadığından meydana gelen kazada kusurun tespit edilemediğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaybı ile alınacak maluliyet raporunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları bendindeki şartları taşıması gerektiğini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlikten sorumlu olmadığını, davanın kabulü anlamına gelmemekle birlikte müvekkil şirketin dava tarihinden itibaren yasal faize sorumlu olduğunu, maluliyet oranının tespiti açısından Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğini beyan ederek haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kabulüyle, 9.253,00 TL geçici işgöremezlikten kaynaklanan, 112.487,00 TL kalıcı iş göremezlikten kaynaklanan olmak üzere toplam 121.740,00 TL maddi tazminatın 27/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği görüldü.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili verdiği istinaf dilekçesinde özetle; söz konusu kazanın meydana gelmesinde plakası tespit edilemeyen aracın sebep olduğunun somut delillerle ispatının gerektiğini, hesaplama yapılırken TRH 2010 tablosu ve iskonto oranının (teknik faiz), %1,65 olarak dikkate alınmasının gerektiğini, maluliyet raporunda davacının orta düzeyde olan mental retardasyon hastalığına ilişkin, kişinin geçici olarak çalışıp çalışamayacağına etkisine değinilmemiş olduğunu, müvekkil kurumun geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin sorumluluğunun söz konusu olmadığını, davacının mental retardasyon hastası olması dolayısıyla kendisine bakmakla yükümlü olan kişinin gereken dikkat, tedbir ve özeni göstermesi sebebiyle kazanın meydana gelemesinde asli ve tamamen kusurlu olduğunu, kusur raporunun denetime elverişli olmadığını, kusur oranlarının tespitinin keşif yerinde yapılarak heyet bilirkişisi tarafından belirlenmesi gerektiğini, kaza tespit tutanağı düzenlenmemiş olması sebebiyle beyanlara dayanılarak kusur tespiti yapılmasının hatalı olduğunu, faizin başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, müvekkilinin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54/1-3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili istinaf etmiştir.
Davalı vekilinin olayın gerçekleşme biçimine ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirililmesinde;
Türk Medeni Kanunun’un 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” 6098 sayılı TBK.nın zararın ve kusurun ispatı başlıklı 50. maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu hale göre haksız fiilini bir türü olan trafik kazası nedeniyle yaralanmadan kaynaklanan zararın tazmini için açılan davada iddia olunan trafik kazasının varlığının ve varsa diğer araç sürücüsünün kusurunun iddia eden tarafından ispat edilmesi gerekir. Davacı tarafından öncelikle maddi vakıanın ispatı ve kazaya neden olan bir aracın mevcudiyeti ve kazada kazaya karışan araçların kusur oranları gibi hususların ispatı gerekir.
Somut olayda, 30/08/2017 tarihinde davacının … Mah. … sok.üzerinde bulunan … Fırınının geçtikten sonra market önünde beklemekteyken plakası tespit edilemeyen koyu renkli bir aracın kendisine çarparak kaçması nedeniyle yere düşerek ciddi derecede yaralandığı iddiası, soruşturma aşamasında dinlenen tanık … beyanı ve yine kazanın gerçekleştiği tarih olan 30.08.2017 tarihindeki hastahane giriş kayıtlarındaki yaralanmanın nedeni olarak belirtilen “trafik kazası sonucu yaralama” açıklaması dikkate alındığında ispatlandığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükme esas alınan kusur raporuna ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirililmesinde;
Somut olayda, 30.08.2017 günü saat 13.30 sıralarında davacı … ‘ın, … mahâllesi … sokak üzerinde bulunan … fırınını geçtikten sonra no 67 market önünde beklemekte iken, plakası tespit edilemeyen koyu gri renkli bir aracın davacıya çarparak kaçması nedeniyle yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği anlaşılmıştır.
Dosya içinde mevcut Bilirkişi Prof. Dr. … – 27.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda; sürücüsü ve plakası tespil edilemeyen araç sürücüsünün kazada 1. dereceden kusurlu ve kusur oranının %75 olduğu, orta düzey mental reterdasyon hastası olan yaya … ‘ın kazada 2. dereceden kusurlu ve kusur oranının %25 olduğu belirtilmiştir.
Meydana gelen bu kazanın oluşumunda, dosya içindeki bilgilere göre; plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın sürücüsünün 2918 sayılı K.T.K.’NA bağlı olarak çıkarılan K.T.Y.’nin 95/d maddesinde belirtilen “sürücüler, trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili diğer kural, yasak, zorunluluk ve yükümlülüklere uymak zorundadırlar” ve yine aynı Yönetmelikte bulunan 101/b maddesinde belirtilen “sürücüler hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun getirdiği şartlğra uydurmak zorundadırlar” kurallarını ihlal ettiğinden % 75 (yüzde yetmişbeş) oranında kusurlu olduğu, diğer orta düzey mental retardasyon hastası olan yaya … ‘ın isel 2918 sayılı K.T.K.’na bağlı olarak çıkarılan K.T.Y.’DE yer alan yayalarla ilgili 138. maddenin d) betidini “yaya yollarında, geçitlerde veya mecburi hallerde taşıt yolu üzerinde bulunan yayaların, trafiği dngelleyecek, tehlikeye düşürecek davranışlarda bulunmaları, dikkatsiz hareket etmeleri, oynamaları veya bu yerleri saygısızca kullanmaları yasaktır” ihlal ettiğinden %25 (yüzde yirmibeş), oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Öte yandan davacının orta düzey mental retardasyon hastası olması olayın gerçekleşmesine neden bir kusur olarak değerlendirilmeyeceği anlaşılmakla, davalı vekilinin bu husustaki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükme esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf başvurusunun değerlenrdilmesinde;
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde düzenlenmiş düzenlenmiş sağlık kurulu raporu alınması gerekmektedir.
Mahkemesinde hükme esas alınan 13.07.2021 tarihli Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinin maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 30.08.2017 tarihinde yürürlükte bulunan 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine düzenlendiği ve kaza ile oluşan yaralanma arasında illiyet bağı kurulacak şekilde davacının iş bu kaza nedeni ile %10 oranında kalıcı maluliyetinin ve 9 ay geçici işgöremez bulunduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin hükme esas alınan hesap raporuna ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirilinmesinde;
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90.maddesined yer alan “…Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır…” hükmü ile aynı Kanunun 92/i maddesinde yer alan; “… Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler…” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarih ve 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanununun 90.maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92.maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bu durumda mağdurların zararının ve zararın kapsamının 2918 Sayılı Kanun ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiile dair hükümleri ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede Yargıtay tarafından verilen emsal kararlarda mağdurların zararının ve zararın kapsamının belirlenmesinde TRH 2010 mortalite tablosunun uygulanması ve progresif rant yönteminin kullanılması içtihat edilmiştir.( Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24.02.2021 tarih ve 2019/3292 Esas, 2021/1848 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 14.01.2021 tarih ve 2020/2598 Esas, 2021/34 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22.12.2020 tarih ve 2019/5206 Esas, 2020/8874 Karar Sayılı kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/06/2021 gün ve 2021/ 2457 esas ve 2021 / 3304 karar sayılı kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/13625 esas ve 2022/8912 karar sayılı 16/06/2022 günlü kararı)
İlk derece mahkemesi tarafından tarafından hükme esas alınan 10.09.2021 tarihi hesap bilirkişi raporu incelendiğinde; bilirkişinin davacının zararın belirlenmesine ilişkin olarak “…TRH 2010 mortalite tablosu ve ayrıca progresif rant yönteminin…” tespitlerile davacının kalıcı maluliyet zararı belirlenmiştir. Şu durumda, yukarıda açıklanan yerleşik Yargıtay kararları ile mağdurların zararının ve zararın kapsamının belirlenmesinde TRH 2010 mortalite tablosu ve ayrıca progresif rant yönteminin uygulanması içtihad edildiğinden, hesaplama yöntemine ilişkin istinafı haklı görülmemiştir.
Davalı vekilinin geçici işgörmezlikten sorumlu olmadıklarına ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirililmesinde;
Diğer yandan, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel Şartları’nın A.5-b maddesi gereği geçici işgöremezlik zararının, sağlık giderleri içinde yer aldığı ve ZMSS teminatı kapsamında olmadığı kabul edilmişse de 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nca karşılanacak sağlık hizmeti bedellerinin neler olduğu açıklanıp sınırlandırılmıştır. KTK’nın 98. maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. SGK’nın hangi sağlık giderlerinden sorumlu olduğu kanunla belirlenmiş olup, normlar hiyerarşisinde daha altta olan genel şartlar ile kanun kapsamının değiştirilip genişletilemeyeceği aşikardır.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; Anayasa Mahkemesinin KTK 90/İ maddesinin iptali de göz önüne alınıp TBK’nın 54. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik zararından sorumluluk, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen güvence hesabına ait olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.
Davalı vekilinin faiz başlangıç ilişkin istinaf başvurusunun değerlendirililmesinde;
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir. Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir. Yerleşik yargıtay içtihatlarına göre davalı Güvence Hesabı yönünden ise; 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren ödemesi gerekmekte olup, davalının temerrüte düştüğü kabul edilir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davalıya başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yerinde görülmüştür.
HMK’nın 355. maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın yazılı şekilde karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 8.316,05 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 2.079,01 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 6.237,04‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade, harç iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekin bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 14.12.2023

Başkan Üye Üye Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır