Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/494 E. 2023/2460 K. 19.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/494 – 2023/2460
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/494
KARAR NO : 2023/2460

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2021
NUMARASI : 2018/… Esas, 2021/… Karar

DAVACI : …
… ‘ye velayeten … ve …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 19/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/12/2023

… Asliye Ticaret 2. Mahkemesi’nin 29.09.2021 tarih ve 2018/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nin 02.03.2014 tarihinde sürücü …’nin sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı araçta yolcu konumundayken sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 100,00-TL geçici ve sürekli maluliyet tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 01.07.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 98.176,157-TL arttırarak dava değerini 98.276,15-TL olarak belirlemişlerdir.
CEVAP: Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; Çukurova Üniversitesi tarafından düzenlenen Adli Tıp raporunda %18 oranında sürekli maluliyetinin olduğunun tespit edildiğini, yargılama sırasında alınan ATK raporunda maluliyet oranının %12.1 ve 18 aya kadar iyileşme süresi olarak tespit edildiğini, müvekkilinin maluliyetinin çok daha fazla olduğunu, zira müvekkilinin henüz kazanın etkisinden mental olarak dahi kurtulmadığını ve desteksiz olarak çok zor hayatını idame ettirebildiğini, hesaplama ile ödeme arasındaki fark değerlendirilirken tarafların maddi durumlarını da dikkate almak gerektiğini, müvekkilinin kaza sebebiyle vücut fonksiyonlarını %12.1 oranında kaybetmiş bir kız çocuğu olduğunu, müvekkilinin ailesinin bakımına muhtaç bir kişi olduğunu, müvekkilinin annesinin çalışmadığını, babasının ise gündelik işlerde yevmiye usulü çalıştığını, gerek müvekkili ve ailesinin maddi durumu gerekse 2017 yılı itibariyle asgari ücretin dahi 1.404,06-TL olduğu düşünüldüğünde 13.250,45-TL’nin fahiş fark olduğunun açık olduğunu, bu sebeple de ödeme tarihi itibariyle bir yıllık asgari ücret tutarına neredeyse eşit olan bir farkın fahiş kabul edilmemesini kabul etmediklerini, TRH 2010 tablosu ve Prograsif Rant Sistemi’ne göre yapılan hesabın dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50 ve 54. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, geçici ve sürekli iş göremezlikten kaynaklanan maddi tazminat davasıdır.
İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin maluliyet durumuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Bilindiği üzere Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden kaza tarihi itibari ile yürürlükte olan mevzuat yönetmelik hükümlerine uygun olacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre; 01/09/2013 sonrası ile 01/06/2015 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, (raporu düzenleyen heyet tarafından bu yönetmelik hükümlerine göre yukarıda açıklanan nedenlerle rapor düzenlenmesi olasılığının bulunmadığının bildirilmesi durumunda ise bu yine bu dönemde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor alınması) hükümlerine uygun şekilde heyet rapor alınması gerekmektedir.
Açıklamalar ışığında eldeki dosyaya baktığımızda, kaza tarihi 02/03/2014 olup mahkemesince hükme esas alınan 23/11/2020 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 02/03/2014 tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, davacının son film ve grafileri incelenmek sureti ile raporun hazırlandığı, davalı vekili tarafından ileri sürülen Ç.Ü Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından düzenlenen 06.04.2017 tarihli raporda her ne kadar maluliyetin %18 olduğu belirtilmiş ise de raporun “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiğinin anlaşıldığı, kaldı ki hükme esas alınan ATK raporunda söz konusu raporun da irdelendiği, her iki raporun uygulandığı yönetmeliklerin farklı olması sebebiyle raporlar arasında çelişkinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, hükme esas alınan ATK maluliyet raporunda yaralanma ile trafik kazası arasında illiyet kurulduğu anlaşıldığına göre davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.

Davacı vekilinin davadan önce yapılan ödemenin zararı karşılamadığına ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davacı vekili her ne kadar müvekkilinin uğramış olduğu zararın davalı sigorta şirketi tarafından tümü ile karşılanmadığını, yapılan ödeme ile zarar arasında fahiş fark olduğunu, bu nedenle bakiye zararın tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirtmiş ise de, söz konusu davanın açılmasından önce davalı sigorta şirketi tarafından 26.04.2017 tarihinde 126.007,78 TL tazminat ödemesi yapıldığına dair ibranamenin sunulduğu, ödemenin de 26.05.2017 tarihinde yapıldığı, buna karşılık davacı vekilinden ibraname alındığı anlaşılmaktadır. Aktüer bilirkişi tarafından ödeme tarihi esas alınarak ödemenin gerçek zararı karşılayıp karşılamadığı yönünde, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile, yapılan hesaplamada bilirkişi tarafından 139.258,23 TL tazminat hesaplandığının görüldüğü, davalı sigorta şirketinin davacı …’nin daimi sakatlığı dolayısıyla 126.007,78 TL ödediği, bakiye 13.250,45TL’nin Karayolları Trafik Kanunun 111/2 gereğince yetersiz veya fahiş fark olarak kabul edilemeyeceği, yapılan ödemenin orantısız olmadığı anlaşılmakla, davalı sigorta şirketi tarafından davacı zararının yapılan ödeme ile karşılandığı ve ibranamenin geçerli olduğu, davalı sigortacı tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası yapılan aracın sürücüsünün %100 oranındaki kusuru ile sebebiyet verdiği kazada davacının yaralandığı, 2918 sayılı Yasanın 85/1 ile 91 ve devamı maddeleri gereğince oluşan zarardan davalının sigortacı olarak ve poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davadan önce davacının gerçek zararının (%90 oranında) yapılan ödeme ile karşılandığı anlaşılmakla mahkemece davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir yanlışlık bulunmadığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebi haklı görülmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 189,15‬ TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361. maddesi gereğince; Dairemizin kararının taraflara tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’ne, yahut temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine veya Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ne verilebilecek bir dilekçe ile YARGITAY’A TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verildi.19/12/2023

Başkan- Üye- Üye- Katip- İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.