Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/490 E. 2023/2459 K. 19.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/490 – 2023/2459
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/490
KARAR NO : 2023/2459

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2021
NUMARASI : 2016/… Esas, 2021/… Karar

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALILAR : 2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 4- G.H
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 5- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – 0580064358800001
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 6- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 7- …
8- … SİGORTA A Ş – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 19/12/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/12/2023

… 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.03.2021 tarih ve 2016/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11.03.2016 tarihinde davalı …’nın kullandığı, trafikte davalı … üzerine kayıtlı bulunan … plaka sayılı aracın müteveffa …’e aracının ön tarafı ile çarptığı ve bu çarpmanın etkisiyle 10 metre ileriye sol şeride düştüğünü, bu esnada en sol şeritten seyirle gelen davalı … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. Yozgat – Kayseri arası elektrikli tren hattı yapım ihalesi dolayısıyla işe giden çalışanı davalı …’nın kullandığı … trafikte davalı … üzerine kayıtlı aracı ile müteveffanın üzerinden geçtiğini bu çarpma ve hızın etkisi ile aracın iki tekerlek üzerinde 10 metre gittiğini ve olay yerinde kaldırıldıktan sonra Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 1.000,00-TL maddi tazminatın ticari avans faizi ile birlikte kaza tarihinden itibaren tüm davalılardan tahsilini, 1.000,00’er TL den toplam 2.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren tüm davalılardan ticari avans faizi ile birlikte tahsilini, tüm davacılar için (anne ve baba için 60.000,00’er TL kardeşler için 20.000,00’şer TL olmak üzere) toplam 200.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek ticari avans faizi, yargılama gideri ve vekalet ücreti olmak üzere ortaklaşa ve zincirleme her iki aracın işletenleri, araç malikleri ile sürücülerinden … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti’den tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacılar vekili 19.02.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini davacı … için 122.402,00-TL’ye davacı … için 187.598,00-TL’ye toplam 308.000,00-TL arttırarak 310.000,00 -TL olarak belirlemişlerdir.
CEVAP: Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; olay tarihini kapsar sigorta poliçesinin … Sigorta A.Ş nezdinde 31.10.2015 başlangıç ve 31.10.2016 bitiş tarihli zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi olduğunu, dolayısıyla davanın … Sigorta A.Ş’ye yöneltilmesini gerektiğini belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı G.H vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili kurum yönünden yetkili mahkemelerin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu bu nedenle yetkisizlik nedeniyle davanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … İnşaat Ltd. Şti ve … vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle davalı … İnşaat Ltd. Şti yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, huzurda açılan davanın davalı müvekkilleri için reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili yönünden haksız mesnetsiz olan davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine, yetki itirazları reddedilecek olursa müvekkili aleyhine yersiz, hukuka ve kanuna aykırı olarak açılan davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, maddi tazminat yönünden, davalılardan … Sigorta A.Ş., … Sigorta A.Ş. ve … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. hakkında açılan davanın, HMK m.114-d ve m.115 gereğince pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacıların cenaze ve defin giderleri yönünden açtığı davanın reddine, davacılardan … Yönünden; 71.570,00-TL destek tazminatının, davacılardan … Yönünden; 128.602,00-TL destek tazminatının kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacıya ödenmesine (Davalılardan G.H yönünden faiz başlangıcı dava tarihi olan 19.04.2016 tarihinden, davalılardan … Sigorta A.Ş. Yönünden ise faiz başlangıcı 07.06.2019 tarihinden itibaren olmak şartıyla), manevi Tazminat Yönünden, davalılardan … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. hakkında açılan davanın, HMK m.114-d ve m.115 gereğince pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, davacılardan … Yönünden; 60.000,00-TL davacılardan … Yönünden; 60.000,00-TL, davacılardan … yönünden 20.000,00-TL, davacılardan … yönünden 20.000,00-TL, davacılardan … yönünden 20.000,00-TL, davacılardan … yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili; mütevaffanın üniversitede okuduğuna dair belge dosyaya sunulmasına ve ek bilirkişi raporunun bu doğrultuda hesap yapılmasına ve bu hesaplamaya göre davalarını ıslah etmelerine rağmen, asgari ücret üzerinden hesaplanan bilirkişi raporunun davada esas alınarak karar verildiğini, Yargıtay evrensel kural uyarınca, ölen veya bedensel zarara uğrayan kişilerin “gerçek kazançları”nın araştırılmasının gerektiği yönünde kararlar oluşturduğunu, Anayasa mahkemesinin iptal kararından sonra artık vergilendirilmiş kazanç şartının aranmayacağının aşikar olduğundan ilk derece mahkeme kararının yerinde olmadığını, iptal kararı dikkate alınarak ilk derece mahkemesinin maddi tazminata ilişkin kararı kaldırılarak ıslah edilmiş olan davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmas ve buna uygun olarak vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin yeniden hesaplanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … vekili; Müvekkili ile diğer davalı arasında araç kiralama sözleşmesinin mevcut olduğunu, ticari gelir kazanma amacı ile hareket eden müvekkilinin sorumlu olmayacağını, müvekkili ile söz konusu zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını, kazanın oluş şekli incelendiğinde sol şeritten orta şeride bir kimsenin düşmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu kapsamda müvekkiline kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin işbu olayda araç sahibi olduğunu, ancak uzun süreli bir kiralama sözleşmesi olması nedeniyle artık müvekkilinin işleten kabul edilmesinin mümkün olmadığını, müteveffanın 1 abisi, 2 ablası ve 1 kardeşinin bulunduğunu, Yargıtay’ın davacıların diğer çocuklarından alabileceği yardımların dikkate alınmamasını hakkaniyete aykırı bulduğunu, iaşe masraflarının, sağlığı koruma masraflarının, giyim-kuşam masraflarının, öğrenim masraflarının ve evlenme masraflarının işleyecek tazminattan çıkartılması gerektiğini, ilk derece mahkemesince ek rapor taleplerinin değerlendirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … vekili; Müvekkili …’ın dava konusu kaza ile ilgili kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin ölen kişiye çarpan araç olmadığından tarafına kusur izafe edilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, kazayı gerçekleştiren aracı kullanan davalı … ın tam kusurlu olduğunu, kaldı ki, yavaşlasa da yavaşlamasa da aynı neticenin öngörüleceğinden kusurlu olmadığını, illiyet bağının bu durumda kesildiğinin açık olduğunu, raporda maddi tazminat olarak olarak belirlenen bedelin bir an için müvekkilinin kusurlu olduğu bile kabul edilse bile miktarın fahiş olduğunu, dava konusu olayda ölen kız çocuğunun öğrenciliğinin ve evlenme süresine kadar aileye yardım sağlayacağını göz önünde bulundurulduğunda ailesine katabileceği maddi kazancın bu kadar yüksek olmasının beklenemeyeceğini, manevi tazminatın, davacı için zenginleşme aracının olmaması gerektiğini, bilirkişi raporunda, davacı babanın, destekten çıktıktan sonra babanın payı anneye aktarıldığını, iş bu durumun söz konusunun hesaplamanın hatalı olmasına sebebiyet verdiğini, müteveffanın bir abisi iki ablası ve bir kardeşinin bulunduğundan, Yargıtay genel kararlarında da, davacıların diğer çocuklarından alabileceği yardımların dikkate alınmamasını hakkaniyete aykırı bularak bozma sebebi saydığını, bu durumda, mahkemece, farazi desteğin karine olduğu kabul edilerek, Türk Borçlar Kanununun 50. ve 51. Maddeleri uyarınca, somut olayın özelliğine göre; davacı baba için eşinden ve diğer çocuklarından alabileceği destek de dikkate alınarak; hakkaniyete uygun bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … Sigorta A.ş. Vekili; Müvekkili şirkete hasar başvurusu yapılmadığından davanın usulden reddi gerektiğini, hükümde kusura göre tazminat ayrımının yapılmadığını, bunun yanı sıra kusur itirazları devam ettiğinii, çelişkili 3 ayrı rapor varken çelişki giderilmeden tazminat hesabının yapılmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda baba destekten çıktıktan sonra payı anneye aktarıldığını, bu durum söz konusu hesaplamanın hatalı olmasına sebebiyet verdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 53/1-3, 55 ve 56. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, cenaze ve defin giderleri ile destekten yoksun kalınmasına ilişkin maddi-manevi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, manevi tazminat davasının kabulüne karar verilmiş, karar davacılar vekili, davalı … Sigorta A.Ş vekili, davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Davalı … vekilinin husumet itirazına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur.
Kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hâkimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hâkimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hâkimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda; davalı … vekilinin cevap dilekçesi ekinde davaya konu trafik kazasına sebebiyet veren … plakalı aracın davalı …(TGC Car Rental) tarafından davalı sürücü …’a 45 günlük süre ile kiraya verildiğini gösterir 02.02.2016 çıkış tarihli araç kira sözleşmesinin sunulduğu görülmekte ise de sözleşmenin adi yazılı olduğu, sözleşmeye dair faturaların sunulmadığı, kira sözleşmesi ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirildiğine dair belgelerin bulunmadığı, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye kiralık araç bildirim sisteminde yapılan sorgulamada bahse konu araç ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığının bildirildiği anlaşılmakla, sözleşme süresi de dikkate alındığında uzun süreli olarak kabul edilemeyeceği dikkate alınarak davalının işleten sıfatının devam ettiği, bu nedenle oluşan zarardan davalı sürücü ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin başvuru dava şartına yönelik istinaf başvurusunun incelemesinde;
2918 Sayılı yasanın 97 maddesi (Değişik madde: 26/04/2016-6704 S.K. 5. Mad.) “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmüne göre davacının trafik kazası nedeni ile tazminat davası açmadan önce sigorta şirketine yazılı olarak başvuru zorunluluğu bulunmaktadır.
Eldeki dosyaya baktığımızda; davanın … Sigorta A.Ş aleyhine 19.04.2016 tarihinde, yani 2918 Sayılı yasanın 97. maddesinde (Değişik madde: 26/04/2016-6704 S.K. 5. Mad.) yürürlüğe girmeden önce açıldığı, ancak davacı tarafça haklı sebeple taraf değişikliği yoluna gidilerek 06.05.2019 tarihinde davalı … Sigorta A.Ş’nin davalı konumuna getirildiği, her davanın dava açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerektiği dikkate alınarak, davanın açıldığı tarih itibariyle sigorta şirketine başvurunun zorunlu dava şartı olmaması nedeniyle davalı vekilinin istinaf sebebi haklı bulunmamıştır.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili, davalı … vekili ve davalı … vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf başvurusunun birlikte incelenmesinde;
Kaza tespit tutanağında; … plakalı araç sürücüsü …’ın yaya ve okul geçitlerine yaklaşırken araçlarını yavaşlatmamak ve bu geçitlerden geçen veya geçmek üzere bulunan kişilere ve öğrencilere ilk geçiş hakkını vermemek kuralını ihlal ettiği, … plakalı araç sürücüsü …’ın aracın hızını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak kuralını ihlal ettiği belirtilmiştir.
Yerel Mahkemece alınan 20.09.2016 tarihli kusur raporunda; … plakalı araç sürücüsü …’ın %70 oranında, … plakalı araç sürücüsü …’ın %30 oranında kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’in kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Ceza Mahkemesi tarafından alınan Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 12.08.2016 tarihli kusur raporunda; … plakalı araç sürücüsü …’ın asli, … plakalı araç sürücüsü …’ın tali kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’in kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Yerel Mahkemece İTÜ Makine Fakültesi öğretim üyelerinden alınan 21.08.2018 tarihli kusur raporunda; … plakalı araç sürücüsü …’ın %50 oranında, … plakalı araç sürücüsü …’ın %50 oranında kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’in kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Dosyada bulunan ve ceza dosyasında alınan kusur raporları arasında çelişki bulunduğu anlaşılmakta ise de TBK 74 maddesi” Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklindedir
“TBK.74 maddesinde haksız eylemin “kusur” öğesi konusunda hukuk hakimine tanınan yetkiler iki bölüm olup, birincisi “kusur bulunup bulunmadığına”, öteki “kusurun derecesini ve zararın tutarını belirlemeye” ilişkindir. Maddenin ilk cümlesine göre “kusurun varlığını” araştırmada yetkileri sınırlı olan hukuk hakimi, maddenin ikinci cümlesine göre “kusurun derecesini ve zarar tutarını belirlemede” tam bağımsız kılınmıştır.
HMK 266 madde (HUMK 275 md.) hükmüne göre kusur oranlarının belirlenmesi teknik değil hukuki bir konudur. Elde edilen teknik bulgulara göre hakim bu oranı belirlemede ihlal edilen kuralları gözönüne almalıdır. ” (Yargıtay 17. HD’nin 2018/6414 2020/4951 E-K sayılı kararı)
Somut olayda; olay günü 3 şeritli bölünmüş yolun orta şeridini takiben seyreden … plakalı araç sürücüsü …’ın yaya geçidine gelmeden önce hızını azaltmadığı ve yaya geçidinden geçiş yapan müteveffa yayaya geçiş önceliği vermediğinden asli kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsü …’ın da yine yaya geçidine gelmeden önce hızını azaltmadığı ve yaya geçidinden geçiş yapan müteveffa yayaya geçiş önceliği vermemesi nedeniyle kendi şeridine diğer aracın çapmasının etkisiyle savrularak düşen yayaya çarptığı için asli kusurlu olduğu, müteveffa yaya …’in bu olayda trafik kurallarına uygun bir şekilde yaya geçidini kullanırken araçların kendisine çarpmış olması nedeniyle kusurunun bulunmadığı kanaatine varılmakla davalı sürücülerin eşit orada kusurlu oldukları kanaatine varılarak müteselsil sorumluluk esasına dayalı olarak kurulan hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin yalnızca sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduklarına yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
KTK’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir.
KTK’nun 85/1 maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar”
Aynı maddenin 5. fıkrasında ise; “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmü yer almaktadır.
KTK’nun 91/1 maddesi ise ” İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” hükmü yer almaktadır.
Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır Bu durum iki veya daha çok kişinin şahsında sorumluluğun ya da herhangi bir tazminat yükümlülüğü şartlarının gerçekleşmesi halinde söz konusu olur. İşte bu tür durumlarda sorumlular hakkında müteselsil sorumluluk hükümleri uygulanacaktır. Davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. Diğer bir ifade ile müteselsil borçluluk, birden fazla borçlunun her birinin, alacaklıya borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin edimi yerine getirmesi halinde borcun sona erdiği ve buna bağlı olarak diğer borçluların da borçtan kurtuldukları bir birlikte borçluluk halidir. Alacaklı, müteselsil sorumlulardan her birinden tazminat borcunun tamamını veya bir kısmını ifa etmelerini talep edebilecektir.
Müteselsil borçluluk, birden fazla borçlunun her birinin, alacaklıya borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin edimi yerine getirmesi halinde borcun sona erdiği ve buna bağlı olarak diğer borçluların da borçtan kurtuldukları bir birlikte borçluluk halidir. Alacaklı, müteselsil sorumlulardan her birinden tazminat borcunun tamamını veya bir kısmını ifa etmelerini talep edebilecektir.
Ancak kazalının veya vefat etmesi durumunda hak sahiplerinin açtıkları tazminat davalarında belirlenen kusur oranlarının, müteselsil borçluların kendi iç ilişkilerini ilgilendiren rücu davalarında oranlar değişmeksizin dikkate alınması mümkün değildir. Zira, hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez ilkesine göre sigortalılar veya hak sahiplerinin açtıkları tazminat davalarında maddi zarar tutarları hesaplanırken veya manevi tazminat tutarları takdir edilirken kazalının kusuru dışlanmakta, kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunan diğer kişilerin kusur oranları göz önünde bulundurulmalıdır. Eldeki olayda davacılar murisinin meydana gelen kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında davalıların tamamının %100 oranındaki kusur miktarı kadar müteselsil sorumlu oldukları söylenebilecektir.
Bu açıklamalar doğrultusunda davacıların zararlarını davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmesi de dikkate alındığında davalı sigorta şirketinin oluşan zarardan diğer kusurlularla birlikte sorumlu olduğu anlaşıldığından bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Ancak Yerel Mahkeme tarafından kurulan hükümde müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde hüküm kurulmadığı ve davacı tarafça bu yönde istinaf başvurusunda bulunulmadığı dikkate alınarak Dairemizce de tazminatın müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde hüküm kurulmamıştır.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili, davalı … vekili ve davalı … vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun birlikte incelenmesinde;
Davacıların müteveffanın desteğine muhtaç olmadığı, davacıların geride kalan başka çocukları olduğundan davacıların diğer çocuklarından alabileceği yardımların dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüş ise de;
Destekten yoksun kalma tazminatı Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır… Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradığı kayıplar. ” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
BK.nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı ne hısımlığa ne de nafaka hakkındaki hükümlere dayanır, olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre anne, babanın çocuklarına, çocukların da kendi anne babalarına, birlikte yaşayan eşlerin birbirlerine destek olacakları karine olarak kabul edilmektedir. Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda murisin anne ve babası olan davacıların kızlarının ölümü nedeni ile destek tazminatı isteyebileceği anlaşılmakla ilk derece mahkemesince davacılar yönünden destek tazminatı isteminin kabulüne karar verilmesinde herhangi bir yanlışlık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar verek gerekmiştir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu/olacağı yardımın miktarı doğru şekilde belirlenmelidir. (Yargıtay 4. H.D. 08.06.2021 tarih, 2021/3088-/2536 E.K)
Davacılar desteği olan …, bekar ve çocuksuz olarak ölmüş; geride davacılar anne ve babası kalmıştır. Mahkemenin hükme esas aldığı aktüer raporunda; desteğin ölmeyip sağ kalmış olması halinde, paylar belirlenip hesaplama yapılmış, babanın destekten çıkması halinde geriye kalan anneye babanın payının ilave edilerek hesaplama yapıldığı görülmekle yapılan hesaplamanın yerinde olduğu anlaşıldığından davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 185.ve 327. Maddeleri dikkate alındığında, her baba ve annenin çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütmek, yetiştirmek ödevi olup çocuğun ölümü nedeni ile artık yapılması gerekmeyecek yetiştirme giderlerinin belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerekmektedir.
Yargıtayın yerleşik ilkelerine göre; anne ve baba çalışıyorsa anne ve babadan ayrı ayrı, anne çalışmıyorsa sadece babadan yetiştirme gideri düşülmesi gerekmektedir. Eldeki davada, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yukarıda bahsi geçen ilkelere göre anne çalışmadığından babadan düşülen yetiştirme giderinin yerinde olduğu anlaşılmakla destekten yoksun kalma tazminatından yetiştirme gideri düşülmüş olması nedeniyle desteğin iaşe, sağlık, evlenme masraflarının tazminattan çıkarılması gerektiğine yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin müteveffanın gelir durumuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Kişinin herhangi bir işi yoksa, davacının geliri asgari ücret kabul edilerek, raporun hazırlandığı tarihteki net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılacaktır. Eğer davacının gelirinin asgari ücret üzerinde olduğu, bir başka anlatımla herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde edildiği iddia ediliyorsa bunun ispat edilmesi gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/2073 esas ve 2021/1812 karar sayılı ilamı)
Meslek Yüksek okulu öğrencisi müteveffanın mezun olduğunda kimya teknikeri olacağı ve asgari ücretin üzerinde bir gelir elde edeceği kabul edilerek TÜİK verilerine göre belirlenen gelir durumu esas alınarak düzenlenen hesap raporuna itibar edilmesi gerektiği halde, müteveffanın vergilendirilmiş gelirinin ispat edilememesi nedeniyle asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulması yerinde görülmemekle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme tarafından alınan 31.10.2019 tarihli hesap raporuna göre davacı …’in destek zararının 124.391,00TL olarak, davacı …’in destek zararının 194.710,00TL olarak belirlendiği, sigorta şirketi yönünden poliçe limiti dikkate alınarak garameten yapılan paylaştırma sonucu davacı … yönünden 122.402,00TL, davacı … yönünden 187.598,00TL olmak üzere toplam 310.000,00TL olarak hesaplama yapıldığı görülmekle, davacılar vekili tarafından söz konusu rapora karşı itiraz edilmeyerek raporda belirtilen toplam 310.000,00TL yönünden 06.02.2020 tarihli ıslah dilekçesinin sunulduğu görülmektedir.
Her ne kadar ilerleyen süreçte değişen asgari ücret verileri dikkate alınarak karar tarihine en yakın tarihi itibariyle yeniden ek hesap raporu alınmış ise de davacılar vekili tarafından 31.10.2019 tarihli hesap raporuna itiraz edilmediğinden bu raporda belirtilen miktarların davacılar yönünden kesinleştiği anlaşılmakla, 31.10.2019 tarihli raporda hesaplanan tazminat miktarları esas alınarak davanın kabulüne, davalı sigorta şirketleri dışındaki davalılar yönünden bu rapordaki miktarlar kadar davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı, davacılar vekilinin istinaf başvurusu haklı görülmekle, davacılar yönünden TÜİK verileri esas alınarak hesaplanan tazminat miktarlarına hükmolunmak ve davacıların 31.10.2019 tarihli hesap raporunda belirlenen miktarlar kadar fazlaya ilişkin haklarının sigorta şirketleri dışındaki davalılar yönünden saklı tutulmak üzere yeniden hüküm kurulmak suretiyle HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı … Sigorta A.Ş vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere Adana 2. … Ticaret Mahkemesi’nin 09.03.2021 tarih ve 2016/… Esas, 2021/… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
A-Maddi tazminat yönünden;
-Davalılardan … Sigorta A.Ş., … Sigorta A.Ş. ve … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. hakkında açılan davanın, HMK m.114-d ve m.115 gereğince pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine,
-Davacıların cenaze ve defin giderleri yönünden açtığı davanın reddine,
-Davacılardan … Yönünden; 122.402,00 destek tazminatının kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacıya ödenmesine, (Davalılardan G.H yönünden faiz başlangıcı dava tarihi olan 19.04.2016 tarihinden, davalılardan … Sigorta A.Ş. Yönünden ise faiz başlangıcı 07.06.2019 tarihinden itibaren olmak şartıyla), davacının fazlaya ilişkin haklarının davalılar …, …, …, … yönünden saklı tutulmasına,
-Davacılardan … Yönünden; 187.598,00 TL destek tazminatının kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacıya ödenmesine (Davalılardan G.H yönünden faiz başlangıcı dava tarihi olan 19.04.2016 tarihinden, davalılardan … Sigorta A.Ş. Yönünden ise faiz başlangıcı 07.06.2019 tarihinden itibaren olmak şartıyla), davacının fazlaya ilişkin haklarının davalılar …, …, …, … yönünden saklı tutulmasına,
B-Manevi Tazminat Yönünden;
1-Davalılardan … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. hakkında açılan davanın, HMK m.114-d ve m.115 gereğince pasif husumet yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Davacılardan … Yönünden; 60.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davacılardan … Yönünden; 60.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacılardan … yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacılardan … yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacılardan … yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacılardan … yönünden 20.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacıya ödenmesine,
4-a-)Maddi tazminat yönünden karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 21.176,10 TL den peşin alınan 693,35-TL harcın ve ıslah harcı 1.051,97-TL olmak üzere toplam 1.745,32-TL’nin mahsubu ile bakiye 19.430,78‬- TL harcın davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan müştereken veya müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
b-)İlk derece mahkemesince 09.03.2021 günlü karar ile davalıdan tahsiline karar verilen harcın davalıdan tahsil edilmemiş olması ve fakat harç tahsil müzekkeresi çıkartılmış olması halinde söz konusu harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeksizin iadesinin ilk derece mahkemesince istenilmesine,
c-)Harç tahsil edilmiş ise tahsil edilen miktarın Dairemizce tahsiline karar verilen bakiye harçtan mahsubu ile bakiyesinin tahsilinin istenmesine,
5-Manevi tazminat yönünden karar ve ilam harcı olarak hesaplanan 13.662,00-TL harcın davalılardan …, …, …, …’den müştereken veya müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacılar tarafından yatırılan 693,35-TL peşin harç ve 1.051,97-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.745,32-TL harcın davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacılara ödenmesine,
7-Davacıların yapmış olduğu 4.602,60-TL yargılama giderinin davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacılara ödenmesine,
8-Maddi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 19.584,32 TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacı …’e ödenmesine,
9-Maddi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 30.015,68 TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …, … Sigorta A.Ş. ve G.H ndan alınarak davacı …’e ödenmesine,
10-… Sigorta A.Ş yönünden taraf değişikliği suretiyle davalının husumeti sona erdirildiğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-… Sigorta A.Ş yönünden taraf değişikliği suretiyle davalının husumeti sona erdirildiğinden vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-Maddi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan … ve …’ten alınarak davalılardan … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.’ye ödenmesine,
13-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılardan … İnşaat Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti’ye ödenmesine,
14-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 8.600,00-TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacılardan …’e ödenmesine,
15-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan AAÜT gereğince hesaplanan 8.600,00-TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacılardan …’e ödenmesine,
16-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacılardan …’e ödenmesine,
17-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacılardan …’e ödenmesine,
18-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacılardan …’e ödenmesine,
19-Manevi tazminat yönünden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalılardan …, …, …, …’den alınarak davacılardan …’e ödenmesine,
20-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının bulunması halinde ilgililerine iadesine,
İstinaf giderleri açısından;
21-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
22-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
23-Harçlar Kanunu gereğince davalı … Sigorta A.Ş’den alınması gereken 13.673,74 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 3.419,00 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 10.254,74 TL harcın bu davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
24-Harçlar Kanunu gereğince davalı …’den alınması gereken 27.335,74‬ TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 1.366,79‬ TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 25.968,95 TL harcın bu davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
25-Harçlar Kanunu gereğince davalı …’dan alınması gereken 27.335,74‬ TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 6.398,00 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 20.937,74‬ TL harcın bu davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
26-Davalı … tarafından yapılan 98,60 TL istinafa dosya gönderme ücretinin bu davalı üzerinde bırakılmasına,
27-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy çokluğu ile karar verildi.19/12/2023

Başkan- Üye- Üye- Katip- (Muhalif üye)

MUHALEFET ŞERHİ

Dairemizce verilen karara sair yönleriyle katılmakla birlikte; her ne kadar sayın çoğunluk tarafından Yerel Mahkeme tarafından müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde hüküm kurulmadığı ve davacı tarafça bu yönde istinaf başvurusunda bulunulmadığı gerekçesiyle maddi tazminatın müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde hüküm kurulmamış ise de buna katılmak mümkün değildir.
Zira; davanın müteselsil sorumluluk esasına dayanılarak açıldığı, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili yönünde talepte bulunulduğu, Dairemizce davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek maddi tazminat yönünden yeniden hüküm kurulduğu, Dairemizce yeniden kurulan hükümde davacılar vekilinin dava ve ıslah dilekçesindeki müştereken ve müteselsilen tahsil talebinin değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği dikkate alınarak Dairemiz tarafından yeni kurulan hüküm ile hükmolunan maddi tazminat miktarları yönünden “müştereken veya müteselsilen tahsiline” şeklinde karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyim.
Muhalif Üye
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.