Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/344 – 2023/2189
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/344
KARAR NO : 2023/2189
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2021
NUMARASI : … Esas, … Karar
DAVACILAR : 1-… … –
2-… …-
VEKİLİ : Av…
DAVALI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 21/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/11/2023
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların murisi olan anneleri … …’ın vefat ettiğini, müvekkillerinin murisinin vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı miktarları ile cenaze ve defin giderlerinin tespiti ile müteakiben her bir davacı yönünden ayrı ayrı fazlaya dair her türlü haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik … … için 500,00 TL defin cenaze gideri ile 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, … için 500,00 TL defin cenaze gideri ile 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, … için 500,00 TL defin cenaze gideri ile 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsilini ekte sundukları özürlü sağlık kurulu raporu ile de sabit olan yaşı küçük davacı …’ın %93 oranında ağır ve sürekli özürlü olduğunu, müteveffa annesinin desteğine ömür boyu muhtaç olduğunu, anılan sebeple yapılacak olan hesaplamada bu durumun göz önüne alınmasını arz ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu açılan soruşturma dosyasında kazanın meydana gelmesinde müvekkili şirkete sigortalı … plaka sayılı aracın asli ve tam kusurlu olarak gösterilmiş ise de, olayın oluş şeklini gösteren olgular dikkate alınınca gerçeği yansıtmadığının ortaya çıkacağını kusur raporunun Karayolları Fen Heyeti’nden ya da Adli Tıp Trafik İhtisas DAiresi’nden alınması gerektiğini, sigortalı araç içinde seyahat eden müteveffanın kazanın meydana gelmesinde kusuru olmasa da emniyet kemerinin takılı olmaması nedeniyle ölüm nedeni dikkate alınınca müterafik kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 18.315,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 01.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı … …’a ödenmesine, 28.136,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 01.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı … …’a ödenmesine, 232.231,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 01.06.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı … …’a ödenmesine, davacıların defin cenaze gideri taleplerinin ve fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; Bilirkişi raporunda davacılar murisinin gelirinin asgari ücretin agisiz halinin rapora esas alınmasının hatalı olduğunu, asgari ücrete ilişkin verilerin kamu düzenine ilişkin olduğunu, davacılar murisinin evli ve çocuklu olduğu gözetildiğinde net asgari ücretin hükme esas alınmasının kabul edilemeyeceğini, ayrıca murisin geliri yönünden esas alınan gelirin olması gerekenden düşük olduğunu, yine dosya kapsamında defin cenaze gideri yönünden gelen yazı cevaplarına göre hiçbir masraf yapılmadığının kabulünün mümkün olmadığını, örf ve adete göre yapılan masrafların söz konusu olduğunu, yerel mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmamış olmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili; TRH-2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, davacı yanın işbu davayı belirsiz alacak davası olarak açmayıp kısmi dava olarak açtığından ıslahla arttrılan miktara, itirazlarına rağmen ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmeyen Yerel Mahkeme kararının bozmayı gerektireceğini, müteveffanın araç içinde sıkışma maddi olgusu da bulunmazken, müteveffanın ölüm nedenine göre emniyet kemerinden %20 müterafik kusur indirimi uygulamasına karar vermeyen Yerel Mahkeme kararının yanlış olduğunu, bu nedenle her bir davacı için hükmedilecek tazminattan %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 53/1-3, 55 ve 56. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, destekten yoksun kalınması ile cenaze ve defin giderlerine ilişkin maddi ve manevi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davacılar vekili murisin gelirinin düşük hesaplandığını, muris evli ve çocuklu olduğundan asgari ücretin agisiz halinin esas alınmasının hatalı olduğunu belirtmiş ise de;
Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ) ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez.
Hükme esas alınan hesap raporunda ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı ev hanımı olan destekten dolayı uğranılan zararın hesaplanması sırasında dikkate alınamadığı, değerlendirmenin müteveffanın ev hanımı olması nedeniyle agisiz asgari ücret esas alınarak yapıldığı görülmekle raporun içtihatlara ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davacılar vekili cenaze ve defin gideri taleplerinin kabul edilmesi gerektiğini belirtmiş ise de;
Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereği davalı, davacının meydana gelen trafik kazası sonucu oluşan gerçek defin gideri zararlarını tazmin ile sorumlu olup, davacının kendi milli değerlerine göre yaptığı özel giderlerden sorumlu değildir. Yargıtay 4. HD’nin yerleşik içtihatlarına göre cenaze giderleri; ölümle doğrudan doğruya ilgili bulunan giderlerden ibaret olup ölenin taşınması, yıkatılması, gömülmesi, mezarlık ücreti gibi giderleri kapsar. Bu bağlamda; taziye teşekkür giderleri, yemek giderleri, mevlit gideri v.s gibi zorunlu olmayan cenaze merasimi giderlerinden sorumlu değildir.
Yargıtay 17. H.D’nin 24/02/2020 gün 2019/4050 E. 2020/2033 K. sayılı ilamında; “Mahkemece, davacının gerçek cenaze ve defin gideri zararının ne kadar olduğunun saptanması için, ilgili belediye mezarlıklar şube müdürlüğünden 2009 yılında cenaze ve defin hizmetlerinin (ölenin taşınması, yıkatılması, gömülmesi, mezar tahtası, kefen, cenaze levazımatı, araç-gereç, ücretleri vb.) ne kadar olduğunun sorularak belirlenmesi, gerekiyorsa müftülükten araştırma yapılarak defnedilmesi için makul miktarda cenaze ve defin giderleri belirlenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği…” şeklinde belirtilmiştir.
Eldeki dosyaya baktığımızda Körfez Belediye Başkanlığı yazısı dikkate alınarak cenaze ve defin gideri talebinin reddine karar verilmesi yerinde görülmekle davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Davalı vekili hükme esas alınan hesap raporunda hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosuna göre ve 1.8 teknik faiz kullanılarak yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, hükme esas alınan 22.03.2021 tarihli aktüer raporunun Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS genel şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hazırlandığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin ıslah edilen kısım yönünden faiz başlangıç tarihine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Bu nedenle ıslah edilen kısım yönünden ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmemiş olması yerinde görülmekle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen müterafik kusurun etkisine göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Davacının kaza esnasında araçta yolcu olarak bulunduğu, emniyet kemeri takıp takmadığının kaza tespit tutanağına göre belirlenemediği, araçtan fırlama ya da çıkma gibi maddi olguların dosya içinde bulunmadığı, soruşturma aşamasında alınan beyanlara göre desteğin araçta sıkıştığı, desteğin eşinin emniyet kemerini sökerek eşini sıkıştığı yerden çıkarmaya çalıştığını belirttiği hususları nazara alınarak müterafik kusurun varlığının ispatlanamadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 189,150 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 19.036,77 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 4.759,20 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 14.277,57 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacılar ve davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri iki yüz otuz sekiz bin yedi yüz otuz (238.730,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından (Her bir davacı yönünden 18.315,00TL-28.136,00TL- 232.231,00TL) miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.21/11/2023
Başkan- Üye- Üye- Katip-
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.