Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/255 E. 2022/339 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/255
KARAR NO : 2022/339

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
8- …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 14/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

KARAR
Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06/02/2015 tarihinde müvekkillerin murisi …’ın sevk ve idaresinde ve … Sigorta A.Ş. nezdinde sigortalı bulunan … plakalı hususi araç ile E-90 otoyoluna takiben Osmaniye istikametinden Adana istikameti yönüne seyri sırasında araç direksiyon istikametini kaybederek tek taraflı trafik kazası yaşanmış, davacıların murisi …’ın vefat ettiğini, trafik kazası neticesinde müvekkillerin davalı … ‘ye açmış olduğu ölüm ve cismani zarar sebebiyle tazminat davasında İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılamada toplam 218.691,58 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasına hükmettiğini, davalının Tarsus İcra Dairesinin … Esas nolu dosyası kapsamında; takip talebinde İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı tazminat davasına istinaden açılan Ankara 29. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına ödenen 294.210,00 TL ile sigortalı araçtaki yolcunun maluliyeti sebebi ile kendisine ödenen 33.089,00 TL yasal faizi ile birlikte tahsil edilmesi amacı ile davacılar aleyhine ilamsız icra takibi başlattığını, sigorta şirketinin rücu hakkının zamanaşımına uğradığını, davanın kabulü ile müvekillerin davalıya karşı borcunun olmadığının tespitine, neticeden davaya konu icra takibinin iptaline, davalının kötü niyetli olmasından dolayı %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket davalıya ait araç sürücüsünün kusurlu taşıması yüzünden … sayılı hasar dosyasına istinaden 12.02.2016 tarihinde 294.210,00 TL, … sayılı hasar dosyasına istinaden 15.09.2017 Tarihinde 33.089,00 TL tazminat ödemiş olup aralarındaki poliçe kapsamında ödediği tazminat bakımından müvekkil şirketin ödeme neticesinde halef olduğu ve kusurlu yandan rücuen talep etme hakkı olduğunu belirterek öncelikle haksız olan davanın esastan reddine, %20 oranında inkar tazminatı ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı sebebi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili süresi istinaf dilekçesinde özetle; Mersin Ticaret Mahkemesinin yargı sınırının 01/09/2021 tarihinden itibaren açılacak davalarda Mersin ili mülki sınırları olarak uygulanması gerektiğini, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalarda ise Asliye Hukuk Mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından görevli olduğunu, ayrıca dava şartı yokluğu sebebi ile davanın usulden reddini gösterir herhangi bir gerekçe bulunmadığını, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Genel anlamda bir mahkemenin görevi; belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna giren ilk derece (hüküm) mahkemelerinden hangisi tarafından bakılacağını ifade eder. İlk derece (hüküm) mahkemeleri; genel mahkemeler ve özel mahkemeler olmak üzere ikiye ayrılır. Genel mahkemeler ise asliye ve sulh hukuk mahkemesi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev; bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.12.1982 günlü 1982/4 Es. ve 1982/4 Ka. sayılı kararına göre Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesi hükmüne göre, mahkemelerin görevleri kanunla düzenlenir. Öte yandan, 5 Aralık 1977 tarihli, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilmesi yahut değiştirilmeleri mümkün bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir. Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119). Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04.04.2019 tarih 2017/11-10 E. 2019/401 K.)
Öte yandan, dava açılmasının usul hukukuna dair sonuçlarından biri de görevli mahkemenin belirli hale gelmesi olup; kural olarak dava tarihinden sonra görev ve yetkiye etki eden değişikliklerin mevcut davalar bakımından önem taşımayacağı anlamına gelmektedir. (Timuçin Muşul, Medeni Usul Hukuku, Savaş Kitabevi Ocak 2012 s. 121 vd.) Bunun doğal sonucu olarak belirtmek gerekir ki, usul kuralları ve bu kapsamda yer alan görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, aksine düzenleme yoksa derhal uygulanacağından, yapılan görev kuralı değişikliklerinin kanunda istisna niteliğinde geçiş hükümlerine yer verilmediği müddetçe eldeki davalara da uygulanması gerekir. Bunun en temel örneği, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 1. Maddesidir. 6100 sayılı HMK’nun maddesinde “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmüne yer verilmiştir. Yasakoyucu, bu hüküm ile, yapılan kanun değişikliğinden görülmekte olan davaların görev bakımından etkilenmemesi ve yargılamanın mümkün olan en hızlı şekilde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
Görev ve görevli mahkemenin belirlenmesine ilişkin açıklamalardan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresi belirlemesine yönelik 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki niteliğini ve sonuçlarını açıklığa kavuşturmak gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre, Adalet Bakanlığı’nın bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun görevleri arasındadır.

Bilindiği üzere, kural olarak idari işlemler geriye yürümez. Bu ilke; hukuki güvenliğin bir gereği olarak kazanılmış hakların korunmasının ve henüz tamamlanmamış hukuki süreçlerin yapılabilecek yeni düzenlemelerden etkilenme ihtimalinin yaratacağı endişelerin de bertaraf edilmesini sağlayan bir teminat olarak değerlendirilip geniş yorumlanmalıdır. Eldeki uyuşmazlığın temeli olan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevrelerini belirleyen 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararına göre Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi Mersin ili mülki sınırları olarak belirlenmiş ve bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. İdari işlem niteliğindeki bu karar ile, kararın yürürlüğe girmesinden önce açılmış bulunan derdest davaların da devredilmesine dair özel bir madde hükmü taşımadığı gibi bu değişikliğin de ancak kanunla olabileceği Anayasa’nın gereğidir. Aksi halin kabulü, idari işlemin Kanun ile eşdeğer sonuçlar doğuracağı anlamına gelir ki, bunun da yargılamanın Anayasal teminatlarından olan tabii hakim ve mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde kanunilik prensiplerine aykırı düşeceği açıktır.
Tüm bu anlatılanlara göre, görevi kanunla belirlenmiş ve davanın açıldığı tarih olan 06/02/2021 tarihinde de bu görevi sabit hale gelmiş olan mahkemenin, dosyayı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 gün ve 608 sayılı derdest davalara uygulanması mümkün bulunmayan yargı çevresinin değiştirilmesine dair kararının dayanak gösterilmesi suretiyle Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmesi yerinde olmamıştır.
Bu itibarla Mersin Asliye Ticaret Mahkemesince dava dilekçesinin görev sebebi ile usulden reddine karar verilmiş olması ve dosyanın talebi halinde görevli ve yetkili Tarsus Asliye 1. Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinde herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mersin 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.a maddesi gereğince; KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi..14/02/2022

… … … …
Başkan … Üye … Üye … Katip …
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır