Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1203 E. 2022/1101 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1203
KARAR NO : 2022/1101

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVA :Tazminat(Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 24/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.12.2021 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin eşi müteveffa … …’in kullanmış olduğu elektrikli bisikleti ile … … Caddesi istikametinden … Caddesini takiben … Bulvarı istikametine seyir halindeyken sürücüsü … … olan … plaka sayılı araç ile çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında müteveffa … …’in vefat ettiği, … …’in ölümünden sonra geriye müvekkili …’in mirasçı olarak kaldığı, kazada … plaka sayılı araç sürücüsü … …’un tam kusurlu olduğu, kazaya karışan araçlardan … plaka sayılı araç ZMMS poliçe şirketi … Olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca davalı şirketin bu kaza nedeyle kusursuz sorumlu olduğu, bu nedenlerle öncelikle davanın kabulü ile 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde ZMMS ile sigortalı olduğu, sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu yönündeki iddiaları kabul etmedikleri, KZMSS sigortası ile işletenin veya araç sürücüsünün kusurlu davranışı bu tür sigorta ile teminat altına alındığı, KZMSS sigortası kapsamında müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu sigortalısının kusuru oranında olduğu, haksız fiil sonucu kusur konusunda bir değerlendirme yapılabilmesi için kusur tespitinin yapılmasının gerektiği, somut olayda müterafik kusuru bulunduğu için hesaplanacak tazminattan indirim yapılmasının gerektiği, belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, açılan davanın kabulü ile, 102.140,59 TL destekten yoksun kalma tazminatının 22/06/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili; Müvekkil sigorta şirketi tarafından Şitiya … için davadan önce 22.06.2020 tarihinde başvuran vekili hesabına 46.589,42 TL ödendiğini, yapılan ödeme ile davacının destekten yoksunluğa ilişkin zararının giderilmiş olduğundan müvekkil şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, hükme esas alınan kusur Raporunun hatalı olduğunu, kusur oranları arasındaki çelişkilerin giderilmesi için ATK’dan rapor alınması gerektiğini, yargılama aşamasında alınan kusur raporunda sigortalı araç sürücüsüne KTK 52/1-a ve 48/5 kurallarını ihlal ettiği ileri sürülerek %50 kusur atfedildiğini, oysa ki sürücünün salt alkollü olmasının kusur olmadığını, müteveffa … …’in ihlal ettiği 47/b “kırmızı ışık ihlali” asli kusurlu olduğunu, 52/1-a “kavşaklara yaklaşırken hız azaltmamak” tali kusurlu olduğunu, konu dosyada sigortalı sürücünün alkollü olmasının kazaya etkisinin olup olmadığının tespit edilebilmesini ve kusur oranlarının sağlıklı bir şekilde belirlenebilmesi için rapor alınması gerektiğini, sigortalının alkollü oluşunun kazanın meydana gelmesinde salt etkisinin bulunup bulunmadığının 2 nöroloji uzmanı ve 1 makine mühendisi olan bilirkişi heyetinden alınacak raporla belirlenmesi gerektiğini, hükme dayanak bilirkişi raporunda hesaplamanın TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz esas alınarak yapılması gerekirken progresif rant yöntemi esas alınarak yapılmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 53/3 ve 55. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, destekten yoksun kalınmasından doğan maddi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davalı vekiline kusur bilirkişi raporu usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak vekil tarafından bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Bu nedenle davalı vekili yönünden süresinde, ilk derece mahkemesinde hükme esas alınan, kusur bilirkişi raporuna itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin davadan önce yapılan ödeme nedeniyle davacının zararının karşılandığına yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde;
Dava açılmadan evvel davalı … şirketi tarafından davacı vekiline 22.06.2020 tarihinde 46.589,42 TL ödemenin yapıldığı ve dekontun dosyaya ibraz edildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu hükümlerine göre tazminatın saptanması için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle ilk olarak zararla ilgili indirim sebepleri uygulanarak gerçek zarar belirlenmeli (önce kusur indirimi, sonra yapılan ödemeler), sonra da tazminattan takdiri indirim nedenleri olan 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 43. maddesi) düzenlenen hatır taşıması indirimi ve 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesinde (mülga 818 sayılı BK’nun 44. maddesi) düzenlenen müterafik kusur indirimi uygulanmalıdır.
Mahkemece hükme esas alınan hesap raporunun incelenmesinde, davadan önce davalı … şirketi tarafından yapılan ödemelerin, ödeme tarihindeki veriler dikkate alınarak, zararı karşılayıp karşılamadığının tespiti amacıyla hesaplamanın yapıldığı ve rapora göre yapılan ödemenin, ödeme tarihi itibariyle davacının zararını karşılamadığının tespit edildiği, bu tespitin ardından rapor tarihindeki veriler esas alınarak yapılan hesaplamada davadan önce davalı … şirketi tarafından yapılan ödemenin güncellenerek davacının zararından düşürüldüğü ve bakiye tazminat miktarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hesap raporunda davalı … şirketi tarafından davacı vekiline davadan önce yapılan ödemenin, hesap tarihi itibariyle güncellenerek, hesaplanan tazminat miktarından düşülmesinin ardından bakiye zararın tespit edilmesinin yerinde olduğu ve davacının hesap tarihi itibariyle bakiye zararının bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin hesap raporuna yönelik istinaf sebebinin incelenmesinde;
Mahkemenin karar tarihinden önce 09/10/2020 günlü resmi gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 E.K sayılı 17/07/2020 günlü kararı sonrasında Yargıtay 17. Hukuk Dairesi vermiş olduğu 2019/2861 esas ve 2021/2725 karar sayılı 15/03/2021 günlü kararında ve yine 2021/2772 esas 2021/3174 Karar sayılı 23/03/2021 günlü kararında yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17/06/2021 gün ve 2021/9757 esas ve 2021/3262 karar sayılı kararlarında ve yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3173 Esas ve 2944 Karar numaralı 14/06/2021 günlü kararlarında davacının gerçek zararının belirlenmesi noktasında davacının muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek ve prograsif rant tekniği kullanılmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması gerektiğine işaret edilmiştir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince hükme esas alınan hesap raporunda TRH 2010 yaşam tablosu hesaplama yöntemi kullanıldığı ve 1,8 teknik faiz uygulanmadan prograssif rant yöntemi kullanılmak sureti ile davacının zararının belirlendiği anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.

HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olmasında, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 6.977,22 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 1.744,70 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 5.232,52‬ TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.24.05.2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.