Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/930 E. 2022/1489 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/930 – 2022/1489
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/930
KARAR NO : 2022/1489

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av…
DAVA :Tazminat(Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Tazminat)

KARAR TARİHİ : 05/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.03.2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 27.11.2014 tarihinde davalı … tarafından kullanılan … plakalı aracın çarpmasıyla ağır şekilde yaralandığını, müvekkilinin yaralanması nedeniyle Adana Devlet Hastanesi acil polikinliğinde yapıldığını ve meydana gelen yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ölçüde olduğunu, müvekkilinin sakat kaldığını ve daimi iş gücü kaybına uğradığını, müvekkilinin kazadan önce kazada kullandığı 3 tekerlekli bisikletiyle meyve sebze satarak ve bakkal dükkanı işleterek geçimini sağladığını, aylık ortalama 4.000,00-TL gelir elde ettiğini, kazadan sonra hiç çalışamadığı için gelirinden yarısından fazlasını oluşturan bisikletle meyve sebze satma işini bıraktığını ve bakkalda kendisinin yerine çalışması için 1 kişiyi işe aldığını, müvekkilinin sadece çalışma hayatında değil özel hayatında da büyük zarara uğradığını, şu an sadece koltuk deynekleriyle yürüyebildiğini beyanla davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazada davacının kask takmadığını, koruma önlemlerini almadığını, bu nedenle müterafik kusur indiriminin yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, dava tarihine kadar müvekkili şirkete herhangi bir başvuruda bulunulmadığını beyanla haksız ve yersiz açılan davanın reddini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul etmediklerini haksız ve yersiz açılan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile maddi tazminat yönünden 2.244,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta yönünden dava tarihi olan 20.01.2016 tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihi olan 27.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine, 11.974,00-TL kalıcı maluliyet tazminatının davalı sigorta yönünden dava tarihi olan 20.01.2016 tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihi olan 27.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine, manevi tazminat yönünden 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARI: Mahkemece; 05.03.2020 tarihli hüküm kısmında yer alan… Tazminat başlıklı hüküm fıkrasının, 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’den alınarak davacıya ödenmesine şeklinde düzeltilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı … vekili; Dava konusu kazaya davacı yanın tam kusurunun sebebiyet verdiğini, öncelikle müvekkili yönünden hesaplanan %25’lik kusuru kabul etmediklerini, yine üç tekerlekli motosiklet kullanan davacı yanın kask kullanmadığını, davacı hakkında %75 oranla kusur tespit edildiğini, yerel mahkeme kusuru sadece kask takılmamasına bağlı olarak nitelendirmişse de kusur raporunun sadece kask kullanmamaya bağlı olmadığını, davacı yanın meydana gelen kaza nedeniyle durumunun ağırlaşmasında kask kullanmamasının önemli bir etken olduğunu, bununla birlikte davacının talepleri değerlendirilirken davacının da kusur oranı dikkate alınması gerektiğini, yerel mahkemece hükmedilen tazminat miktarının hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Ek karara karşı davalı … vekili; ek karar ile manevi tazminatın tümüyle müvekkiline çıkarılmasını kabul etmediklerini, önceki istinaf sebeplerini aynen tekrar ettiklerini beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49, 50, 54. ve 56. maddeleri kapsamında, trafik kazasına dayalı açılan, çalışma gücünün azalmasından veya yitirmesinden doğan (malüliyet) maddi-manevi tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince, maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin kusur durumuna yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde;
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir. Davalıya/davalı vekiline 08.06.2016 tarihli kusur raporu, 03.07.2018 tarihli ATK kusur raporu ve 03.12.2018 tarihli bilirkişi heyet raporu usulüne uygun tebliğ edilmiş, ancak davalı tarafça bilirkişi raporuna karşı yargılama aşamasında süresi içinde ilk derece mahkemesine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir….” denilmiştir. Aynı husus Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 E.-2017/9419 K; 2015/8676 E, 2018/2775 K; 2013/11884 E, 2015/835 K; 2015/8056 E, 2017/2988 K sayılı içtihatlarında ve benzer içtihatlarda da benimsenmiştir.
Bu nedenle davalı vekili yönünden süresinde ilk derece mahkemesinde bilirkişi raporlarına itiraz edilmemekle kesinleşen rapora karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin müterafik kusura yönelik istinaf sebeplerinin incelemesinde;
Dosya kapsamından, davacının sunulan maluliyet ölçüsünü belirtir raporun incelenmesinde, kaza neticesinde davacının yaralanmasının tibia-fibula kırığından kaynaklandığı, davacının yaralanması kask takılması zorunlu baş bölgesinden olmayıp bacak bölgesinden kaynaklandığı için müterafik kusur indirimi yapılmasını gerektirir bir durum yoktur. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150/1-a bendi gereğince motosiklet sürücülerinin koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken yönetmelikte dizlik takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm bulunmadığı anlaşıldığından müterafik kusur indirimi uygulanmamış olması yerinde görülmekle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir etmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Somut olayda; 27.11.2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı … sevk idaresindeki aracın, davacının yönetimindeki üç tekerlekli bisiklet ile çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan yönel-tmelik hükümlerine göre ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 10.07.2019 tarihli maluliyet raporuna göre davacının kalıcı maluliyetinin %6 oranında olduğu, 9 aylık iyileşme süresinin olduğu, davacının bacak bölgesinde kırık oluştuğu, mahkemece alınan kusur raporlarına göre trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sürücünün %25 oranında, davacı sürücünün %75 oranında kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda tarafların belirlenen ekonomik sosyal durumları, kusur oranları, kaza ve davanın tarihi, davacının yaralanmasının niteliği, iyileşme süresi, yaşı, yaşadığı korku, paranın satın alma gücü, olay tarihi birlikte değerlendirildiğinde davacı yönünden hükmolunan manevi tazminatın takdire göre yerinde olduğu kanaatine varılmakla davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun incelenmesinde;
Dava dilekçesinde 99.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı …’ten alınarak davacıya verilmesinin talep edildiği halde mahkemece 05.03.2020 tarihli kararda talepten fazlasına olacak şekilde manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği, davalı sigorta şirketi tarafından, yapılan hatanın düzeltilmesine yönelik tavzih dilekçesinin sunulmasının ardından mahkemece duruşma açılarak yapılan yanlışlığın düzeltildiği ve mahkemece ek karar ile; “05.03.2020 tarihli hüküm kısmında yer alan… Tazminat başlıklı hüküm fıkrasının, 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 27.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan …’den alınarak davacıya ödenmesine şeklinde düzeltilmesine” karar verildiği görülmekle, her ne kadar ek kararla taraflara verilen hak ve yükümlülüklerin değiştiremeyeceği kuralı mevcut ise de, mahkemece asıl kararla talepten fazlaya karar verildiği, bu hususun kamu düzeninden olduğu, neticede verilen ek kararın dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak yapılan yanlışlığın düzeltilmesinden ibaret olduğu, davacının davalı sigorta şirketinden manevi tazminat talebinin bulunmadığı bu nedenle ek kararın yerinde olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince açıklanan ve benimsenen nedenlerle dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalı …’den alınması gereken 1.312,78 TL istinaf karar harcının, peşin yatırılan 242,75 TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubuyla, bakiye 1.070,03‬ TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının bulunması halinde, karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.06/07/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.