Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/910 E. 2022/1071 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/910 – 2022/1071
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/910
KARAR NO : 2022/1071

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3- …
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 24/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 14/05/2016 tarihinde sürücü … idaresindeki … plakalı araç ile seyir halinde iken yaya …’e çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası sonucunda müvekkilinin yaralandığını, … plakalı aracın olay tarihi itabariyle geçerli bir poliçesinin bulunmadığını, müvekkilinin ticaret ile uğraştığını, günlük yaşamını sürdürmede zorluklar yaşadığını, müvekkilinin iyileşme süresi içinde başkasının yardımına muhtaç olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100 TL kalıcı, 50 TL geçici iş gücü kaybından, 100 TL de bakıcı gideri olmak üzere toplam 250 TL maddi tazminatın temerrüd tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 16/07/2020 tarihli dilekçesi ile, 100 TL olan kalıcı iş göremezlik tazminat taleplerini 39.282,54 TL’ye, 50 TL olan geçici iş göremezlik tazminat taleplerini 5.587,89 TL ‘ye, 100 TL olan bakıcı gideri taleplerini 5.587,89 TL ‘ye (toplam 50.458,32 TL) yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki itirazında bulunarak yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir poliçesi olmadığı takdirde müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur oranlarının ve davacının maluliyetinin tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, davacının geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri zararlarının müvekkili kurumun sorumluluğunda olmadığını, davacı yanın faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kaza günü bir yayaya çarpmış olduğunu sonradan fark ettiğini, müvekkilinin gençliğinin vermiş olduğu heyecan, korku ve panikle olay yerinde durmayarak yoluna devam ettiğini, olay yerinde durmamasında herhangi bir kötü niyetinin olmadığını, davacının talep ettiği manevi tazminat talebinin kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 39.282,54 TL kalıcı iş göremezlikten kaynaklanan maddi tazminatın davalılar …, … ve …dan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine; fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ dan 14/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili; yerel mahkemenin talep edilen geçici iş göremezlik tazminatı ile geçici bakıcı gideri taleplerinin neden reddedildiğine dair hüküm kurulmadığını, müvekkilinin kazancının asgari ücretin çok üstünde olduğuna dair itirazlarının sunulduğunu ve gerçek kazancının 10.000,00 TL ile 15.000,00 TL arasında olduğuna dair belgeler ve Yargıtay kararları sunulmuş olmasına rağmen bilirkişi raporunun bu yönüne karşı yapılan itirazların yerel mahkeme tarafından kabul görmediğini ve dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmesi gerektiğini, dosyayı bir önceki duruşmada dosyanın bilirkişiye sevkine dair bir ara karar dahi kurulmadan kendi bilgileri haricinde müvekkilinin kazancına ilişkin belgeleri sunmasına fırsat verilmeden tamamen usulsüz olarak bilirkişiye gönderildiğini, müvekkili için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken somut olay ile bağdaşmayan miktarda manevi tazminata hükmedilmediğinin açık olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … vekili; bilirkişi raporlarındaki çelişkilere dayalı kusur raporlarındaki çelişkilerin giderilerek ve yeniden aldırılacak çelişkiye yer vermeyecek şekilde kusur raporu alınması gerekirken mahkemece çelişkili raporun esas alınarak verilen kararı hatalı olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … vekili; başvuru şartının yerine getirilmediğini, dosya kapsamında alınmış olan kusur raporunun denetime elverişli olmadığını, hükme esas alınan maluliyet raporunun kaza tarihi itibari ile geçerli olan yönetmelik hükümlerine uygun olarak hazırlanmadığını, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri zararının teminat dışı olup müvekkili kurumun herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, meydana gelen yaralanmalı trafik kazası sonucu açılan kalıcı ve geçici iş göremezlik tazminatı talebi, bakıcı gideri talebi ve manevi tazminat talebine yöneliktir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup karar davacı vekili tarafından geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri hakkında gerekçe ve hüküm kurulmadığı, davacının gelirinin asgari ücretten yüksek olduğu, hesap için bilirkişi raporu alınmasına yönelik ara karar kurulmadan dosyanın bilirkişiye verildiği, hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğu; davalı … vekili tarafından başvuru şartının olmadığı, maluliyet ve kusur raporlarının hatalı olduğu; davalı … vekili tarafından kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmediği, hükmedilen maddi ve manevi tazminatın yüksek olduğu ileri sürülerek istinaf edilmiştir.
Gerekçeye yönelik yapılan istinaf incelemesinde;
Anayasanın 141. maddesi uyarınca mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. Ayrıca 6100 Sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde, “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gereklidir.” düzenlenmesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
HMK.’nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Nitekim, 07/06/1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde ise, ilk derece mahkemesince geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri taleplerinin reddedildiği ancak hangi sebeple reddedildiği konusunda herhangi bir açıklama yapılmaksızın hüküm kurulduğu, diğer bir anlatımla karar bu yönden gerekçesiz bırakılmış, iddia ve savunmalar ayrı ayrı değerlendirilmemiştir.
Bu bakımdan; ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığına göre, mahkemece yapılacak iş; özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Sonuç olarak davacı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
Başvuruya ilişkin yapılan istinaf talebinin incelemesinde:
Davacı tarafından davadan önce davalıya başvurunun yapıldığı, 14.06.2016 tarihinde yapılan bu başvuruya olumsuz cevap verildiği görülmekle davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Kusur raporuna yönelik yapılan istinaf talebinin incelemesinde:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesine ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, hukuk hâkimi, gerek ceza hâkiminin belirlediği kusur oranı gerekse delil yetersizliğine dayalı beraat kararı ile bağlı değil ise de, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olup taraflar yönünden kesin delil niteliği taşıyacaktır. Yani sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayalı beraat kararı ile o eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen mahkumiyet kararının bu yönleriyle bağlıdır.
Adana 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı yargılama sonucunda sanık … hakkında taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve verilen kararın 21.03.2018 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Borçlar Kanunu’nun anılan hükmü uyarınca ceza mahkemesinin belirlediği kusur oranı ve kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de; ceza davasında tespit edilen kusurun varlığına ve eylemin davalı tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacaktır. Ceza mahkemesi dosyasında davacının yaya geçidinden geçerken kazanın meydana geldiği tespit edilmiş ve verilen mahkumiyet kararı kesinleşmiştir. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/10536 E- 2019/4385 K; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/16477 Esas, 2017/8752 Karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2016/13679 Esas, 2019/919Karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2016/245 Esas, 2017/7483 Karar)
Davacı yaya geçidinden karşıya geçerken ve geçişini tamamlamak üzere iken davalı sürücünün davacıya çarpmasıyla, davalı sürücünün % 100 kusurlu olduğu anlaşılmakla, davalılar vekillerinin kusurlarının olmadığına yönelik istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Maluliyet raporuna yönelik yapılan incelemede:
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise üniversite hastanelerinin adli tıp anabilim dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6247 E – 2021/9135 K; 2021/5898 E – 2021/8467 K; 2021/4501 E – 2021/7401 K sayılı kararları)
Açıklamalar ışığında eldeki dosyaya baktığımızda, kaza tarihinin 14.05.2016 olup mahkemesince hükme esas alınan 14.06.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunun, kaza tarihi olan 14.05.2016 tarihinde yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde düzenlendiği, davacının son film ve grafileri incelenmek sureti ile raporun hazırlandığı anlaşılmıştır. Bu yönüyle davalı Güvence Hesabı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Gelire yönelik yapılan istinaf incelemesinde:
Trafik kazası sonucu maluliyet nedeniyle ortaya çıkan zararın tayininde zarar görenin elde ettiği gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Kişinin herhangi bir işi yoksa, zarar gören kişinin geliri asgari ücret kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplanacaktır. Zarar gören kişi gelirinin asgari ücret üzerinde olduğunu, bir başka anlatımla herhangi bir işyerinde çalıştığı ya da bir meslek icra ettiği ve asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat etmesi gerekmekte olup yerel mahkemede bedensel zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır. Bu nedenle zarar gören davacı asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia etmiş ise çalıştığı iş yerinden trafik kazasının olduğu tarihteki ücret ve tüm gelirlerini gösterir ücret bordrolarını getirtilmelidir. Kişi belirli bir iş yerine bağlı olmaksızın, mesleğini icra eden kişilerden ise kaza tarihi ve geriye doğru ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili zabıta araştırması yanında o meslek odasından o mesleği icra edenlerin kaza tarihi itibarı ile ortalama ücretleri sorulmalı, vergi dairesinden davacının kaza tarihinden geriye doğru bildirdiği gelir miktarı sorulmalıdır. Davacının sahibi olduğunu belirttiği iş yeri ile ilgili belgelerin istenmesi, şirket ise, şirket defterleri üzerinden bu yönde inceleme yapılması, sonucuna göre davacının emeğinin karşılığı olarak ortalama elde ettiği aylık gelirinin gerekirse bu hususta mali müşavir bilirkişiden rapor alınarak belirlenerek (davacının yaralanması sebebiyle eksilen zararın bulunması gerektiğinden) sonucuna göre aktüerya raporu alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının ve tazminatın miktarının doğru biçimde belirlenmesi açısından, zarar görenin kaza anındaki gerçek gelir durumunun saptanması büyük önem taşımaktadır. Ancak davacının elde etmeye devam ettiği gelirin hesaplama yapılarken dikkate alınmaması gerekir.
Mahkemece davacının olay tarihinden geriye doğru hizmet dökümünün, işyeri sicil dosyasının, ticari defter ve belgelerin getirtilerek, davacının da bu hususta başka delilleri varsa toplanarak davacının kaza tarihi itibarı ile gelirinin belirlenmesi ve gerekirse bu hususta bilirkişi raporu alınarak davacının emeğinin karşılığı olan geliri üzerinden davacının talep edebileceği tazminat miktarının TRH 2010 yaşam tablosu, % 10 arttırım, % 10 iskonto üzerinden belirlenmesi için rapor alınması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Tarafların sair istinaf sebepleri bu aşamada incelenmemiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen karar verilmiş ise de, tarafların maluliyet ve kusur raporlarına yönelik istinaf sebeplerinin reddine, ancak, davacının kaza tarihindeki gerçek gelirinin belirlenmesi, davacının emeğinin karşılığı olan geliri üzerinden davacının talep edebileceği tazminat miktarının TRH 2010 yaşam tablosu, % 10 arttırım, % 10 iskonto üzerinden belirlenmesi için rapor alınması, mahkemece yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere denetlenebilir gerekçeli karar yazılması gerektiği halde eksik inceleme ve araştırma yapıldığı, açıklanan nedenlere dayalı taraf vekillerinin istinaf taleplerinin, sair sebepler incelenmeksizin Anayasanın 141., HMK’nın 297., 353/1-a/4, maddesi uyarınca kabulüyle kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Taraflar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.24/05/2022
… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … … İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.