Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/755 E. 2022/1038 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/755 – 2022/1038
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/755
KARAR NO : 2022/1038

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/12/2020 tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20/10/2018 tarihinde çift taraflı kaza meydana geldiği, araç sürücüsü müvekkili …’ın kazada yaralandığını, meydana gelen kazada … plakalı aracın sürücüsü …’ın asli ve tam kusurlu olduğunu, oluşan maluliyet nedeniyle … Sigorta A.Ş’ne başvuru yapıldığını ancak davalı … Sigorta A.Ş’nin yasal süre geçmesine rağmen başvurularını sonuçlandırmadığını, TTK md.5/A gereğince zorunlu arabuluculuğa başvuru yapıldığını, arabuluculuk faaliyetinin 18/02/2019 tarihinde anlaşmazlıkla sonuçlandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 100,00 TL olmak üzere zararın kapsamı belli olduktan sonra miktarı açıklanacak sürekli iş gücü tazminatının … Sigorta A.Ş’den sigorta limitini aşmamak üzere, temerrüt tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığını, huzurdaki dava ile ilgili olarak kanunun aradığı dava şartının eksik olduğunu, müvekkili şirket tarafından sigortalanan aracın sürücüsünün kusursuz olduğunu, müvekkili şirketin poliçe dahilinde davacının geçici iş göremezlik giderlerinden sorumlu olmadığını, somut olayda müterafik kusur ve hatır taşımasının söz konusu olduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduğunu belirterek, müvekkili şirket bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın kabulü ile,; 21.763,00 TL maddi tazminatın, 04/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre belirlendiğini, davacının maluliyetinin 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini, ayrıca hesap bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın da hatalı olduğunu, mahkemece hesap raporuna karşı yapmış oldukları itirazlarının reddolunduğunu, fazlaşa ilişkin ve asgari ücret artışından kaynaklı hakları saklı tutularak arttırım yapıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirketin sorumluluğunun belirlenebilmesi için öncelikle her iki tarafın kusur durumunun tespiti gerektiğini, müvekkili şirketin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, bu nedenle kusur oranının tespiti bakımından dosyanın ATK Trafik ihtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, mahkemece davacının kaza esnasında kask takıp takmadığının ve müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmediğini, bu nedenle yeniden inceleme yapılarak müterafik kusurun şartlarının araştırılması ve Yargıtay içtihatları gereğince indirim yapılması gerektiğini, hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu, hesap raporunda TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla SGK tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek müvekkili şirket tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek tüm bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava trafik kazasında meydana gelen maluliyetten kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile; 21.763,00 TL maddi tazminatın, 04/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin maluliyet raporuna yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili her ne kadar maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre belirlendiğini, davacının maluliyetinin 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de,
11/10/2008 tarihinden önceki kazalar için Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemeleri Tüzüğü çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, 11/10/2008-01/09/2013 tarihleri arasında gerçekleşen kazalar için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/09/2013 ile 01/06/2015 tarihleri arasındaki kazalar için Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu 01/06/2015 ile 20/02/2019 tarihleri arasındaki meydana gelen kazalar için 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ve 20/02/2019 tarihinden sonra meydana gelecek kazalar içinse Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde heyet rapor alınması gerekmektedir.
Buna göre dosya içerisinde bulunan ve hükme esas alınan ATK 3. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 27/08/2020 günlü raporun davacının kazadan sonraki tüm tedavi evrakları, hastane kayıtları incelenmiş ve gelişen süreçte davacının yeni tarihli film ve grafileri incelenmek sureti ile kaza tarihi olan 20/10/2018 tarihinde yürürlükte olan 30/03/2013 tarihli 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde hazırlandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı vekilinin maluliyet raporunun hatalı yönetmeliğe göre belirlendiğine yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalı sigorta vekilinin kusura yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar kusur oranının tespiti bakımından dosyanın ATK Trafik ihtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, kusur oranlarını kabul etmediğini ileri sürmüş ise de,
Eldeki dosyaya baktığımızda olay sonrası tutulan kaza yeri tespit tutanağının incelenmesinde araç sürücüsünün olay yerinden ayrılması nedeniyle kusur dağılımının yapılamadığı anlaşılmıştır.
Alanya Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan 04/02/2019 günlü kusur raporunda … plakalı araç sürücüsü dava dışı …’ın önünde giden aracın yakın taip etme ve hızını mahal şartlarına göre ayarlamama maddelerine aykırı davranışı nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, davacının ise kusurunun olmadığı belirtilmiştir.
İş bu dava dosyasında tarafların kusur oranlarının tespiti bakımından kusur bilirkişisinden alınan 06/01/2019 günlü rapor incelendiğinde kazanın oluşumunda … plaka sayılı otomobil sürücüsü dava dışı …’ın idaresindeki araç ile gereken dikkat ve özeni göstermediği, kullanmış olduğu aracın hızını hava, yol ve trafiğin gerektirdiği şartlara göre ayarlayamadığı ve ön ilerisinde kendisi ile aynı istikamette seyir halinde bulunan araç ile arasında yeterli mesafe bırakmadan yakın takip ettiği, mevcut seyir hızı ile geldiği olay mahallinde davacı …’ın kullanmış olduğu … plaka sayılı motosiklete arkadan çarpması nedeniyle kazanın oluşumunda dikkatsiz, tedbirsiz ve kuralları aykırı davranışı nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu dosyamız davacısının ise kusursuz olduğu rapor edilmiştir.
Buna göre mahkemece hükme esas alınan kusur raporunun hüküm kurmaya elverişli, dosya kapsamına ve olayın oluşuna uygun olduğu gibi savcılık aşamasında alınan raporla da uyumlu olduğu, davalı sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde idaresindeki araç ile seyir halinde iken yeterli mesafe bırakmadan önündeki aracı yakın takip ettiği, mevcut seyir hızı ile geldiği olay mahallinde davacı …’ın kullanmış olduğu motosiklete arkadan çarpması nedeniyle kazanın oluşumunda asli ve tam kusurlu kabul edilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık olmadığı kanaatine varılmış, davalı vekilinin kusura ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin müterafik kusura yönelik yapmış oldukları istinaf başvuruları yönünden yapılan incelemede;
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.)düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir.
Davalı vekili davacının kask ve dizlik gibi diğer koruyucu teçhizatları kullanmadan motosiklet ile seyahat ettiğini, bu nedenle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de, dosya kapsamından, davacının sunulan maluliyet ölçüsünü belirtir raporun incelenmesinde, rahatsızlığının sol ayak bölgesinde olduğu, ancak Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150/1-a bendi gereğince motosiklet sürücülerinin koruyucu kıyafet olarak kask takması mecburi iken yönetmelikte dizlik takılması gerektiğine ilişkin olarak herhangi bir hüküm bulunmadığı, davacının kask takmaması ile maluliyet arasında illiyet bağı bulunmadığı, davacının yaralanmasının sol ayak birinci parmağından olduğu, motosiklet sürücüsü olan davacının bu şekilde ayak parmaklarını koruyacak bir şekilde bir ayakkabı giymesi konusunda herhangi bir yönetmelik hükmü bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği yönündeki istinaf talebinin reddi gerekmiştir.
Davacı ve davalı vekilinin hesap raporuna yönelik yapmış oldukları istinaf başvuruları yönünden yapılan incelemede;
Davacı vekili ve davalı vekili hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu belirterek kararı istinaf etmişlerdir.
Mahkemesince alınan 12/10/2020 günlü bilirkişi raporuna davacı vekilinin süresi içerisinde 23/10/2020 günlü dilekçesi ile itirazda bulunduğu, aynı tarihli dilekçesi ile bedel arttıırım talebinde bulunduğu görülmüştür. Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinde alınan bilirkişi raporuna itiraz etmiş olması ve mahkemesince bu itirazın kabul edilmeyerek ek rapor alınmadan hüküm kurulması da hatalı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davacının zararının belirlenmesi bakımından yeniden hesap raporu alınmıştır.
Dairemizce davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf aşamasında belirttiği itirazı dikkate alınarak yeniden aktüer bilirkişiden Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında vermiş olduğu ZMMS genel şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararlarına uygun şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemine göre 2022 verilere kullanılmak sureti ile davacının 20/10/2018 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasından kaynaklı olarak yaralanması sebebi ile talep edebileceği tazminat miktarının belirlenebilmesi amacı ile ek rapor alınmış olup, alınan raporda davacının kalıcı iş göremezlikten kaynaklı talep edebileceği tazminat miktarının 52.739,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili dairemizce alınan hesap bilirkişi raporundan sonra 10/05/2022 günlü dilekçe ile ıslah dilekçesi vermek sureti ile 21.763,00 TL olarak talep etmiş olduğukalıcı iş göremezlik tazminatı alacağını 30.976,00 TL daha arttırarak 52.739,00 TL kalıcı iş göremezlik kalma tazminatı üzerinden davanın kabulüne verilmesini talep etmiştir.
HMK 357. Maddesinde Bölge Adliye Mahkemesinde hangi işlemlerin yapılamayacağı hususu düzenlenmiştir. Buna göre, Bölge Adliye Mahkemelerinde davanın ıslahı istenemez. Anılan emredici nitelikteki yasal hüküm karşısında dairemizde tahkikat işlemi yapılmış ise de, alınan rapor kapsamında davacının davasını yasal olarak ıslah etme imkanı bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından sunulan söz konusu ıslah dilekçesi, davacının yasal olarak Islah olanağı bulunmadığından, yok hükmündedir.
Benzer şekilde Dairemizin 2019/1432-2020/1135 esas karar sayılı dosyasında Dairemizce alınan bir bilirkişi raporundan sonra davacının TMK 1007 maddesinden kaynaklı zararının daha yüksek olması nedeni ile davacı tarafından verilen ıslah dilekçesine itibar edilmemiş ve bu ıslah dilekçesi de yok hükmünde kabul edilerek ilk derece mahkemesince verilen miktar itibari ile karar aynen tekrar edilmiş ancak davacının zararı tespit edilerek fazlaya dair hakları saklı tutulmuştur. Buna ilişkin verilen karar temyiz edilmiş ve Dairemiz kararı Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2020/10952 2022/6542 esas karar sayılı kararı ile onanmak sureti ile kesinleşmiştir. Bu itibarla davacı vekili tarafından yasal olarak ıslah imkanı olmadığı halde verilen ıslah dilekçesi yok hükmünde kabul edilmiştir.
Bu bakımdan davacının kalıcı iş göremezlikten kaynaklı zararı yönünden ilk derece mahkemesinde hüküm altına alınan tazminat miktarlarının üzerinde dairemizce karar verilemeyeceğinden ilk derece mahkemesinde belirtilen tazminat miktar dikkate alınarak davacının kalıcı iş göremezlik zararı bakımından 21.763,00 TL’nin davalılan tahsiline karar verilmiş ve davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekili ve davalı vekilinin hesap raporuna yönelik yapmış oldukları istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ İLE;
2-HMK’nın 353/1b-2 maddesi gereğince Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/12/2020 tarih ve … Esas … Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1. fıkrası (b) bendinin 2. maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
3-Davanın KABULÜ İLE; 21.763,00 TL maddi tazminatın, 04/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, FAZLAYA İLİŞKİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASINA,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.486,63 TL karar harcından, peşin alınan 44,40 TL ve ıslah ile alınan 29,94 TL olmak üzere toplam 74,34 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.412,29 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 118,74 TL toplam harç gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti, 562,00 TL Adli Tıp gideri, 204,85 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.785,59 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Arabuluculuk Bürosu tarafından T.C. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenmesine karar verilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına,
8-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
9-Davacı vekili duruşmaya katıldığından ve tek duruşma yapıldığından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre hesaplanan 2.550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan davacıya verilmesine,
10-Davalı vekili duruşmaya katılmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
12-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
13-Davalı sigorta tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
14-Davacı tarafından istinaf aşamasında harcaması yapılan bilirkişi ücreti, tebligat gideri, posta masrafı olmak üzere toplam 619,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere duruşmalı olarak yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.17/05/2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır