Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/660 E. 2022/771 K. 04.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/660 – 2022/771
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/660
KARAR NO : 2022/771

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat

KARAR TARİHİ : 04/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar
sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … … ve … …’un oğulları, … … …’un kardeşi … … …, 13/04/2018 tarihinde davalı … … …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile merhumun içerisinde bulunduğu … plakalı aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu, müvekkilinin oğulları … … …’un vefat ettiğini, kaza mahalline gelen trafik polisi ekibi tarafından tutulan Trafik Kazası Tespit Tutanağında, kazanın davalı … … … ‘ın kullandığı aracın kırmızı ışık ihlali yapması nedeniyle meydana geldiğini, kusurun tamamen davalı … … …’ta olduğunun belirlendiğini, belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkili için ileride arttırılmak üzere şimdilik 1.000,00-TL maddi, 120.000,00 TL manevi destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydı ile davalı sigorta şirketi ile diğer davalı … … …’tan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkillerin her biri için ayrı arı 40.000,00 TL manevi tazminatın davalı … … …’tan tahsiline, … plakalı araç kayıtları üzerine ihtiyati tedbir kararı verilerek 3.kişilere devrinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … … … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılardan … … …’un desteğe ihtiyacı olmadığını belirterek, dava şartının yerine getirilmemesi sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı … … ve … … tarafından davalılar aleyhine açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; davacı … … için 79.995,31 TL, davacı … … için 49.020,23 TL maddi tazminatın, davalı … … …’tan kaza tarihi olan 13/04/2018, davalı … sigorta AŞ den temerrüt tarihi olan 12/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, Davacılar tarafından, davalı … … … aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; davacı … … için 25.000,00 TL, davacı … … için 25.000,00 TL ve davacı … … … için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 55.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili istinaf dilekçesinde; müteveffanın bulunduğu araçta hiçbir çocuk bağlama sisteminin olmadığını, araçta bulunmayan emniyet kemerinin müvekkili tarafından çocuğuna bağlanmasının beklenemeyeceğini, araçtaki eksikliğin müvekkilinin kusurlu sayılmasında yeterli olmadığını, bu nedenle mahkemece hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasının hatalı olduğunu, mahkemece hükmolunan manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Karara karşı davalı … … … vekili istinaf dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun olmadığını, müteveffanın bulunduğu aracın sürücüsünün asıl kusurlu taraf olduğunu, söz konusu kazada ambulans sürücüsünün hukuka uygunluk nedenleri içerisinde hareket edip cezai anlamda sorumlu olmasa da tazminat ödemesi anlamında sorumlu olması gerektiğini, ayrıca kazanın meydana gelmesinde müteveffanın içinde olduğu araç sürücüsünün kusurundan hariç olarak davacı annenin de kusurunun bulunduğunu, Davacı anne … …’un “müteveffa …’in boğazına tornavida batmasından dolayı yürüyemediğini ve fizik tedavi görmekte olduğunu, yine böbrek rahatsızlığı bulunduğunu” beyan ettiğini bu nedenle desteğin sağlık durumu dikkate alındığında, çalışabilmesi ve sağlıklı bir birey gibi ilerleyen yaşlarda ailesine destek olmasının mümkün olmadığını bu hususların araştırılmadığını desteğin rahatsızlığından dolayı normal bir bireyin giderleri ile eş değer gideri olamayacağını mahkemece davacılar lehine hükmedilen maddi tazminat tutarlarının hatalı ve yüksek olduğunu, yine davacılar lehine hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlarının da çok yüksek olduğunu belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karara karşı davacılar vekili ve davalı … … … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davalı … … … vekilinin kusura yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili her ne kadar kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun olmadığını, müteveffanın bulunduğu aracın sürücüsünün asıl kusurlu taraf olduğunu ileri sürmüş ise de,
Dosya arasında mevcut kaza tespit tutanağına göre davalı sürücü … … …’ın arka gerisinden gelen ambulansa yol vermek için taşıt yolunun sağına ve soluna yanaşması gerekirken yol ortasından seyrine devam ederek gelen ambulansa yol vermek için kırmızı ışıkta geçtiği bu nedenle kazanın gerçekleşmesinde kırmızı ışık ihlali yapan davalının asli ve tam kusurlu olduğu, davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç yönünden ise kendi seyir yönüne yeşil ışık yanması ve buna uygun olarak yola devam etmesi nedeni ile araç sürücüsü … …’in ise kazanın meydana gelmesinde kural ihlalinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasından alınan 10/07/2017 tarihli trafik bilirkişi raporunda davalı sürücü … … …’ın asli ve tam kusurlu olduğu, karşı araç sürücüsü …’ın ise kusursuz olduğu bildirilmiştir.
İş bu dosyada mahkemece kusur bilirkişisinden alınan 20/05/2019 tarihli rapora göre meydana gelen kazada davalı sürücü … … …’ın asli ve %80 oranında kusurlu olduğu, … plaka sayılı araç sürücüsü … …’in ise tali ve %20 oranında kusurlu olduğu, ayrıca, kaza tarihinde 3 yaşında olan müteveffa … … …’un araçta bulunan annesi … …’un, oğlunu emniyet kemeri ile araca sabitlemediği için müterafik kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Son olarak mahkemece meydana gelen kazada tarafların kusur oranlarının tespiti bakımından ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 21/11/2019 tarihli rapora göre ise kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü … … …’ın %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, karşı araç sürücü … …’in ise kusursuz olduğu belirtilmiştir.
Tüm bu tespitlere göre mahkemece aldırılan raporların dosya kapsamına ve olayın oluşuna uygun olduğu, kusur raporlarının birbirleri ile uyumlu olduğu, davalı sürücü … … …’ın kırmızı ışık ihlali yapması nedeni ile asli ve tam kusurlu kabul edilmiş olmasına herhangi bir yanlışlık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin kusura yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı tüm aşamalarda ısrarlı olarak kendisinin kırmızı ışıkta geçmediğini, arkasından sirenleri açık bir şekilde gelen ve hasta taşıyan ambulansa yol vermek amacı ile kırmızı ışıkta devam ettiğini ileri sürmüş ise de, olay mahallinde yapılan keşif, kaza sonrasında tanzim edilen kaza tespit tutanağına ilişkin kroki, mahkemesince alınan raporlarda bilirkişi tarafından düzenlenen olay yerine ait krokiler ve soruşturma evrakı birlikte değerlendirildiğinde; davalının sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı aracın kırmızı ışıkta beklediği sırada arkasından bir ambulansın geldiği ve ambulansın sirenlerini çalmak sureti ile yol istediği hususunda bir tartışma bulunmamaktadır.
Bu durumda kalan bir sürücünün yani kırmızı ışıkta beklerken arkasından gelen sirenleri açık olan bir ambulansa yad itfaiye aracına yol vermesi gerektiği de yine kurallar gereğidir. Ancak bu noktada ön tarafta bulunan ve arkasından gelen ambulans yada itfaiye aracına yol vermek zorunda kalan araç sürücüsünün mutlak surette temkinli ve çok dikkatli bir şekilde diğer araçların yeşil ışıkta geçişlerini sürdürmeleri nedeni ile olası bir kazaya mahal veremeden ambulansın geçmesine imkana verecek şekilde bulunduğu şeridin sağına yada soluna uygun bir noktaya geçip beklemesi gerekmektedir. Yoksa sırf arka gerisinden ambulans gelmesi nedeni ile kırmızı ışıkta yoluna düz devam etmesi doğru olmaz buna göre davalı sürücünün arkasından gelen bu ambulansa yol vermek zorunda kaldığında düz devam etmek yerine aracını uygun bir şekilde kenara çekip ambulansın geçmesini beklemesi gerektiği halde ambulansın önü sıra düz bir şekilde yoluna devam ettiği, bu şekilde beklemekte olduğu kırmızı ışığın daha ilerisine devam ettiği, anlaşılmaktadır. Bu noktada olay yerini gösteren krokideki tespitlere göre davalının sağ tarafında kalan Mersin otoyol istikametine giriş yönü olan sağ tarafında bulunan bölüme geçmek sureti ile ambulansa yol verme imkanı olduğu halde bu yolun daha ilerisine gitmek sureti ile yeşil ışıkta kendi şeridinde devam etmekte olan … plaka sayılı araç ile çarpışmaya neden olduğu anlaşıldığına göre davalının kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olarak kabul edilmiş olmasında herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır.
Davalı vekili her ne kadar kazanın gerçekleşmesinde ambulansın da kusurlu olduğunu ileri sürmüş ise de, eldeki dosyaya baktığımızda davacıların uğramış oldukları zararın tümünü , davalılardan müteselsilen talep ettikleri görülmektedir. Davalı sürücünün kazanın oluşumunda kendisi haricindeki kişi ya da kurumun kusurlu olduğunu ileri sürüyorsa söz konusu hususun açılacak rücusu davasında değerlendirilebileceği anlaşılmakla davalının bu yöndeki istinaf talebinin de reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin müterafik kusur indirimi yapılamayacağı yönündeki istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davacılar vekili hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de,
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı TBK’nın md. 52. maddesinde (Borçlar Kanunu’nun 44.)düzenlenmiştir. Zarar görenin kusurunun, zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir. Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir.
Mahkemesince davacıların murisi … … …’un kaza esnasında 3 yaşında olduğu, müteveffa … … …’un kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olmadığının sabit olduğu bu nedenle müteveffanın kaza sırasında araç içerisinde fırlayarak kafasını çarptığı, meydana gelen zarar ile emniyet kemerinin takılı olmaması arasında illiyet bağının bulunduğu gerekçesi ile davacıların belirlenen zararlarından müterafik kusur nedeni ile %20 oranında indirim yapılmış ise de;
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin, Sürücülerin ve Yolcuların Koruyucu Tertibat Kullanma Mecburiyeti başlıklı 150. Maddesi ” Belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları mecburidir.
Sürücü ve yolcular için, nicelik ve nitelikleri bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde ve Karayolları Trafik Kanununa göre çıkarılan diğer yönetmeliklerde gösterilen koruyucu tertibatlardan;
a) Üç tekerlekli yük motosikletleri hariç, elektrikli bisiklet, motorlu bisiklet ve motosikletlerde sürücülerin koruma başlığı ve koruma gözlüğü, yolcuların ise koruma başlığı,
b) M1 sınıfı otomobillerin, M1G ve N1G sınıfı arazi taşıtlarının, N1, N2, N3 sınıfı kamyonet, kamyon ve çekicilerin, M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüslerin bütün koltuklarında bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde yer alan “Emniyet Kemeri”nin bulundurulması ve kullanılması zorunludur. Yalnız araç dururken kullanılan koltuklar ile ayakta da yolcu taşıyan M2 ve M3 kategorisi Sınıf A ve Sınıf I otobüslerde, koltuklarda, emniyet kemeri bulundurulması zorunlu değildir. Ancak;
1) Yerleşim yeri içinde ticari amaçla yolcu taşımacılığı yapan M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüsler (umum servis araçları hariç) ile dolmuş otomobillerindeki yolcular,
2) Geri gitme veya park yerlerinde 25 km/s. geçmeyen hızla seyreden sürücüler,
3) Ambulanslarda sürücü ve yanındaki oturma yeri dışında kalan ve hasta veya yaralıya müdahale nedeniyle özel pozisyonlarda bulunan görevliler,
emniyet kemeri kullanmak zorunda değildir.
Bu Yönetmelik hükümlerine göre 1995 yılı itibariyle ülkemizde imali yapılan veya yurt dışından ithaline izin verilen M1 sınıfı araçların arka koltuklarında emniyet kemeri bulundurulması ve kullanılması mecburidir. Bunların dışında kalan ve halen trafikte kullanılmakta olan diğer taşıt sahipleri isteğe bağlı olarak bu Yönetmeliğin ekinde yer alan 1 sayılı cetvelde yer alan “Emniyet Kemeri”ni numunesine uygun ol“rak taktırabil”rler. Kamyonet, kamyon ve çekicilerde ön koltukları için emniyet kemeri ile ilgili hükümler 1/8/1998 tarihinden sonra, diğer koltuklar için 1/1/2009 tarihinden sonra üretilen araçlarda uygulanır.
Emniyet kemeri, 1/8/1998 tarihinden sonra ve 13/2/2009 tarihine kadar üretilmiş M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüslerin bütün koltuklarında zorunlu olmayıp, minibüslerde sürücüsü ile yanında oturan yolcuların; şehirlerarası otobüslerde arka koltuklar hariç olmak üzere, sürücüsü dahil en ön ve önünde boşluk olan arka koltuklarda, önünde boşluk olan kapı önü koltuklarında; iki katlı şehirlerarası otobüslerde merdiven önü, en ön ve önünde boşluk olan en arka koltuklarda, masa etrafında bulunan koltuklardan aracın gidiş yönüne doğru olanlarda oturan yolcular için bulundurulması ve kullanılması zorunludur.
M1, M1G, N1, N1G, N2 ve N3 sınıfı araçlarda 150 cm’den kısa ve 36 kg’ın altındaki çocukların taşınması sırasında çocukların ağırlığına uygun bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde yer alan çocuk bağlama sistemlerinin kullanılması zorunludur. Ancak, 135 cm’den uzun çocuklar çocuk bağlama sistemleri yerine ön koltukta oturmamak şartıyla diğer koltuklardaki emniyet kemerlerini kullanabilirler.
Çocuk bağlama sistemleri olmayan M1, M1G, N1, N1G, N2 ve N3 sınıfı araçlarda üç yaşın altındaki çocuklar taşınamazlar.”
Düzenlemesi mevcuttur. Bu yönetmelik hükümlerine göre öncelikli olarak yerleşim yeri içinde ticari amaçla yolcu taşımacılığı yapan M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüsler (umum servis araçları hariç) ile dolmuş otomobillerindeki yolcuların emniyet kemeri kullanmak zorunda değildir, diğer yandan Emniyet kemeri, 1/8/1998 tarihinden sonra ve 13/2/2009 tarihine kadar üretilmiş M2 ve M3 sınıfı minibüs ve otobüslerin bütün koltuklarında zorunlu olmayıp, minibüslerde sürücüsü ile yanında oturan yolcular için emniyet kemeri bulundurulması ve kullanılması zorunludur. Son olarak çocuk bağlama sistemi bakımından ise M1, M1G, N1, N1G, N2 ve N3 sınıfı araçlarda 150 cm’den kısa ve 36 kg’ın altındaki çocukların taşınması sırasında çocukların ağırlığına uygun bu Yönetmeliğin ekinde yer alan (1) sayılı cetvelde yer alan çocuk bağlama sistemlerinin kullanılması zorunluluğu getirilmiştir.
Tüm tespitlere göre eldeki dosyaya baktığımızda; davacıların desteğinin içinde bulunmuş olduğu aracın ruhsat kaydına göre M2 sınıfı bir minibüs olduğu görülmektedir. Yine ruhsat bilgisine göre aracın 2009 model olduğu da anlaşılmaktadır. Söz konusu araç Adana merkezde faaliyet gösteren bir tedavi merkezine hasta servisi olarak kullanılmakta bu noktada bir ticari faaliyet göstermektedir. Zira hastayı tedavi merkezine götürmesi ve tekrar tedavi sonrası evine götürmesi şeklindeki hizmetine karaşılık anlaşmış olduğu hastaneden bir ücret aldığı bu nedenle de bir gelir elde ettiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda öncelikli olarak söz konusu aracın 2009 model olması nedeni ile bu aracın tüm koltuklarında emniyet kemeri bulundurulması ve kullanılması zorunlu değildir. Öte yandan söz konusu aracın yerleşim yeri içinde ticari amaçla yolcu taşımacılığı yapması nedeni ile de araçta bulunan yolcuların emniyet kemeri takması zorunlu değildir.
Yine çocuk bağlama sistemi bakımından aracın ruhsat kaydına göre M2 sınıfı bir bir araç olması ve yönetmelikte tek tek sayılan M1, M1G, N1, N1G, N2 ve N3 sınıfı araçlardan olmaması nedeni ile bu araçta çocuk bağlama sisteminin bulundurulması ve taşınması da sorunlu değildir. Tüm tespitler ışığından davacıların desteğini içinde bulunduğu aracın modeli, sınıfı, kullanılış amacı dikkate alındığında araçta bulunan yolcuların emniyet kemeri kullanması zorunluluğunun bulunmadığı, yine bu aracın modeline göre tüm koltuklarında emniyet kemeri bulundurma zorunluluğunun bulunmaması ve sınıfına göre çocuk bağlama sisteminin de bulundurulması zorunlu olmadığına göre kaza esnasında davacıların desteğinin emniyet kemerinin takılı olmaması yada çocuk bağlama sistemi olmadan yolculuk etmiş olması davacılar yönünden müterafik kusur olarak kabul edilemez, bu nedenle davacıların belirlenen maddi tazminat miktarlarından %20 oranında indirim yapılarak hüküm tesis edilmesi hatalı olmuştur. Bu yönü ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin davacıların desteğinin sağlıklı olmadığı bu nedenle davacılara destek olamayacağı, gelirinin normal bir birey geliri gibi olamayacağı, giderinin daha yüksek olduğu, şeklindeki istinaf başvurusu bakımından,
Eldeki dosyada davacıların desteği olan küçük … … …’un engelli olduğu yada ileride gelecek yaşamında gelir elde edemeyeceği ve bu nedenle davacılara destek olamayacağına ilişkin olarak eldeki dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Destek kaza tarihinde henüz 3 yaşında olup davacı … tarafında müşteki sıfatı ile vermiş olduğu beyanında küçüğün yürümekte zorluk çektiği bu nedenle fizik tedavi gördüğü ifade edilmiştir. Bunun haricinde desteğin ağır bir şekilde engelli olduğu gelir etme imkanının olmadığı yönünde bir delil ve ispat bulunmamaktadır. Hatta günümüzde bir çok engelli vatandaşın istihdam edildiği iş hayatında değişik iş kollarında çalışma imkanlarının bulunduğu, devlet kurumlarında memur olarak çalıştıkları dikkate alındığında davalının davacıların desteğinin yürümekte zorluk çekmesi nedeni ile desteklik sağlayamayacağı yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Dosya arasında bulunan aktüer bilirkişi raporunda desteğin gelirinin asgari ücret üzerinden belirlendiği küçüğün 18 yaşına kadar yetiştirme giderinin belirlenen tazminattan indirildiği, ve gelir paylarının Yargıtay içtihatlarına uygun şekilde belirlenmiş olduğu dikkate alındığından davalının gelirine yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davacılar vekili ve davalı … … … vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik yapmış oldukları istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili mahkemece hükmolunan manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, davacılar vekili ise hükmolunun manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu belirterek kararı istinaf etmişlerdir.
6098 TBK’nın 56/2. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir etmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Somut olayda 13/04/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların oğlu … … …’un vefat ettiği, alınan kusur raporlarına göre kazanın meydana gelmesinde davalı … … …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, davacıların desteğinin ise kusurunun bulunmadığı, kaza anında müteveffanın henüz 3 yaşında olduğu, tarafların belirlenen ekonomik sosyal durumları, kusur oranları, kaza ve davanın tarihi, davacıların ölene yakınlıkları, olay tarihi ve TMK’nın 4. maddesi birlikte değerlendirildiğinde davacılar lehine hükmolunan manevi tazminatın yetersiz ve az olduğu, bir miktar arttırılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına, davalı vekili tarafından manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf başvurusunun ise reddine karar vermek gerekmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
HMK 353/1-b-2 maddesine göre” Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilebileceği düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmak üzere kaldırılmasına, davalı … … … vekilinin istinaf başvurusunun ise HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … … … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun KABULÜ İLE;
3-HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının yeniden hüküm kurulmak üzere KALDIRILMASINA,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
4-Davacı … … ve … … tarafından davalılar aleyhine açılan Maddi Tazminat davasının ıslah talebi dikkate alınarak KABULÜ İLE;
4-a)-Davacı … … için 99.994,14 TL,

4-b)-Davacı … … için 61.275,29 TL maddi tazminatın, davalı … … …’tan kaza tarihi olan 13/04/2018, davalı … sigorta AŞ den temerrüt tarihi olan 12/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
5-a)-Maddi tazminat yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 11,016,31 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 413,28 TL ve ıslah ile alınan 550,82 TL olmak üzere toplam 964,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.052,21 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsili ile Hazineye irad kaydına,
5-b)-Maddi tazminat yönünden İlk derece mahkemesince … günlü karar ile davalıdan tahsiline karar verilen 8.813,05 TL harcın davalıdan tahsil edilmemiş olması ve fakat harç tahsil müzekkeresi çıkartılmış olması halinde söz konusu harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeksizin iadesinin ilk derece mahkemesince istenilmesine,
5-c)-Maddi tazminat yönünden İlk derece mahkemesince … günlü karar ile davalılardan tahsiline karar verilen 8.813,05 TL karar harcının davalılardan tahsil edilmiş olması halinde söz konusu tahsil edilen harcın, dairemizce davalılardan tahsiline hükmolunan 10.052,21 TL karar harcından mahsubuna, bakiyenin (1.239,16 TL) davalılardan müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına,
6-Maddi Tazminat Yönünden; davacılar tarafından peşin olarak ödenen 3,42 TL ve ıslah ile alınan 550,82 TL olmak üzere toplam 554,24 TL harcın davalılardan alınarak davacılara verilmesine,
7-Maddi tazminat yönünden davacı … … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 13.449,44 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı … …’a verilmesine,
8-Maddi tazminat yönünden davacı … … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 8.765,79 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı … …’a verilmesine,
9-Maddi Tazminat Yönünden; davacılar tarafından yapılan 1.300,00 TL bilirkişi ücreti, 318,00 TL Adli Tıp gideri, 294,6 -TL posta gideri olmak üzere toplam 1.912,65 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacılara ödenmesine,
10-Davacılar tarafından, davalı … … … aleyhine açılan manevi tazminat davasının KISMEN KABULÜ İLE;
10-a)-Davacı … … için 40.000,00 TL,
10-b)-Davacı … … için 40.000,00 TL,
10-c)-Davacı … … … için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 13/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
11-a)-Manevi tazminat yönünden Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 6.831,00 TL karar ve ilam harcının davalı … … …’dan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
11-b)-Manevi tazminat yönünden ilk derece mahkemesince … günlü karar ile davalı … … …’dan tahsiline karar verilen 3.757,05 TL harcın davalıdan tahsil edilmemiş olması ve fakat harç tahsil müzekkeresi çıkartılmış olması halinde söz konusu harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeksizin iadesinin ilk derece mahkemesince istenilmesine,
11-c)-İlk derece mahkemesince … günlü karar ile davalıl … … …’dan tahsiline karar verilen 3.757,05 TL karar harcının davalılardan tahsil edilmiş olması halinde söz konusu tahsil edilen harcın, dairemizce davalı … … …’dan tahsiline hükmolunan 6.831,00 TL karar harcından mahsubuna, bakiyenin (3.073,95 TL) davalı … … …’dan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
12-Manevi tazminat yönünden davacılar tarafından peşin olarak ödenen 409,87 TL harcın davalı … … …’tan alınarak davacılara verilmesine,
13-Manevi Tazminat Yönünden; davacı tarafından yapılan 63,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 52,50 TL’nin davalı … … …’tan alınarak davacılara verilmesine, kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına,
14-Manevi Tazminat Yönünden davacı … … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 6.000,00 TL vekalet ücretinin davalı … … …’dan alınarak davacı … …’a verilmesine,
15-Manevi Tazminat Yönünden davacı … … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 6.000,00 TL vekalet ücretinin davalı … … …’dan alınarak davacı … …’a verilmesine,
16-Manevi Tazminat Yönünden; davacı … … … kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı … … …’tan alınarak davacı … … …’a verilmesine,
17- Red olunan Manevi tazminat yönünden davalı … … … kendisini bir vekil ile temsil ettirmiş olduğundan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacı … … …’dan alınarak davalı … … …’a verilmesine,
18-HMK’nın 333. Maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avanslarının ilgililerine iadesine,

İstinaf giderleri bakımından;
19-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
20-Kesin olan iş bu kararın taraflara tebliği, avans iade ve harç tahsil işlemlerinin HMK’nın 359/3. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
21-Harçlar Kanunu gereğince davalı … … …’dan alınması gereken (davalının İlk derece Mahkemesinin 185.015,54 TL’lik miktara ilişkin istinaf başvurusun reddi nedeni ile bu miktara göre belirlenen) 12.570,10 TL istinaf karar harcından, davalı … … … tarafından peşin yatırılan 3.142,52 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubuyla, bakiye 9.427,58 TL harcın davalı … … …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
22-Davalı … … … tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
23-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,
24-Davacılar tarafından harcaması yapılan 81,50 TL posta masrafı ve tebligat giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.04/04/2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır