Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/575 E. 2022/696 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/575 – 2022/696
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/575
KARAR NO : 2022/696

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : …
VEKİLİ : Av…
DAVA : Tazminat

KARAR TARİHİ : 28/03/2022

GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …

Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararı aleyhine, istinaf başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemece dosya Dairemize gönderilmiş olmakla HMK 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Tarafların iddia ve savunmalarının özeti:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/10/2010 günü … … sevk ve idaresindeki … plakalı araçla müvekkilinin kullandığı motorsikletin çarpışması sonucu müvekkilinin yaralandığını belirterek 150,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 150,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 300,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen kazada müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olabileceğini, müterafik kusur indirimi talebinde bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece davanın kabulü ile; sürekli iş göremezlikden doğan 133.067,19 TL maddi tazminatın 24/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının sürekli işgöremezlik sebebine dayanan fazlaya ilişkin hakkının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece kusur oranının tespiti açısından dosyanın ATK’ya tevdi edilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, mahkemece alınan maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla ıslah edilen kısma ilişkin olarak zaman aşımı yönünden red kararı verilmemesinin hatalı olduğunu, davacının motosiklette seyir halinde iken kask takmadığını ve istiap haddini de aşacak şekilde motosiklete binmesinin zararın artmasına sebebiyet verdiğini bu nedenle hükmolunan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirterek usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen yaralanmadan kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekilinin kusura yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili mahkemece kusur oranının tespiti açısından rapor alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de, eldeki dosya incelendiğinde mahkemece makine mühendisi bilirkişiden kusur konusunda rapor alındığı, dosya içerisinde mevcut 31/12/2014 günlü kusur raporunun olayın oluş ve özelliklerine uygun, denetime olanak verir hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
HMK’nın 357. maddesinde “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz etmeyen taraf yönünden raporun kesinleşeceğine yönelik Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05/06/2017 gün ve 2016/801 E.-2017/9091 K. Sayılı kararında özetle; “…Davanın taraflarınca itiraz edilmeyen uzman bilirkişi raporu her iki taraf yönünden de kesinleşir ve kesinleşen rapor hakimi de bağlar. Taraflardan birinin rapora itiraz etmesi, diğer tarafın itiraz etmemesi halinde ise rapor itiraz etmeyen taraf yönünden kesinleşir ve itiraz eden taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Bu ilkenin sonucu olarak, itiraz üzerine yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda verilen raporun önceki rapora göre itiraz eden taraf aleyhine olması halinde, kazanılmış hak ilkesi dikkate alınarak önceki raporda belirtilen kusur oranı, zarar miktarı vs. esas alınarak hükmedilecek miktar belirlenir. İlk rapora itiraz etmeyen ve o raporda belirtilen miktarlara razı olan tarafın lehine olacak şekilde sonraki rapora göre karar verilemez…”
Somut olayda Mahkemesince hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunun davalı vekiline 27/01/2015 tarihinde usulünce tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından süresi içerisinde itiraz edilmemekle kesinleşen raporlara karşı artık istinaf aşamasında itiraz edilemeyeceği anlaşıldığından davalının kusura yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin ıslah ile arttırılan kısmın zaman aşımına uğradığına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı ıslah edilen kısma ilişkin olarak zaman aşımı yönünden red kararı verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de,
2918 sayılı KTK.nin 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmektedir.
Aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi 2918 sayılı yasanın 109/2. maddesi gereğince davacının trafik kazası neticesinde yaralanmış olduğu anlaşılmakla olayda ceza zamanaşımı dikkate alınacaktır. Bu durumda 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun 89 ve 66. maddeleri nazara alındığında 8 yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınmalıdır.
Kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı yasanın zaman aşımının kesilmesi sebeplerinin düzenlenmiş olduğu 133. Maddesi ( 6098 sayılı yasanın 154. maddesi) ” Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur:
1 – Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde.
2 – Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.” şeklindedir.
Zamanaşımı kesilince, kesilmeden itibaren yeni bir süre işlemeye başlar (BK m. 135/1). Zamanaşımının kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen) zamanaşımının aynıdır.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda davacının yaralanmasına sebebiyet veren kazanın 13/10/2010 gününde meydana geldiği, eldeki davanın 25/03/2014 gününde açıldığı, davacı vekili tarafından ıslah başvurusunun ise 10/10/2019 gününde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 818 Sayılı yasanın 133. Maddesi (6098 sayılı yasanın 154. Maddesi) gereğince ödeme zaman aşımını kesen bir durumdur. Zaman aşımının kesilmesi durumunda kesilme tarihinden itibaren aynı miktarda zaman aşımı süresi yeniden başlayacaktır. Davalı sigorta şirketi tarafından kaza sonrasında davacıya 24/10/2013 gününde ödeme yapıldığı dikkate alındığında bu tarih itibarı ile zaman aşımının kesildiği görülmektedir. Bu tarihten itibaren 8 yılılk zaman aşımı süresi dikkate alındığında ıslah tarihi olan 10/10/2019 günü itibari ile ıslah ile arttırılan kısım için zaman aşımı süresinin henüz dolmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin ıslah edilen kısma ilişkin olarak zaman aşımı yönünden red kararı verilmemesinin hatalı olduğu yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden yapılan incelemede;
Davalı vekili mahkemece alınan maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu belirterek kararı istinaf etmiştir.
Buna göre eldeki dosyaya baktığımızda mahkemesince ilk olarak Ç.Ü Adli Tıp ABD Başkanlığından maluliyet raporu aldırılmış olup, Ç.Ü. Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından düzenlenen 02/09/2015 günlü maluliyet rapor incelendiğinde davacının maluliyetinin Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği ve davacının maluliyetinin %22,2 oranında olduğu tespit edilmiştir.
Taraflarca maluliyet raporuna yapılan itiraz üzerine mahkemesince bu kez dosya ATK 2. İhtisas Kuruluna sevk edilmiş, ATK 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 19/04/2019 günlü raporda yine davacının maluliyetinin Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği, ancak davacıda meydana gelen maluliyet oranının %59 oranında olduğu bildirilmiştir.
Buna göre mahkemesince alınan maluliyet raporlarının aynı yönetmeliğe göre düzenlendiği, ancak davacının maluliyet oranları arasında misli fark bulunduğu anlaşılmış mahkemece maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulması hatalı olmuştur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile dosyada mevcut maluliyet raporları arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde davacının geçirmiş olduğu kaza tarihi olan 13/10/2010 gününde yürürlükte bulunan 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine” uygun şekilde ve dosya arasında aynı yönetmelik hükümleri kullanılarak çok farklı olacak şekilde maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek bir biçimde ATK İhtisas Üst Kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.

Mahkemesince yeni alınacak maluliyet raporuna göre davacının maluliyetinin belirlenmesinden sonra yeni belirlenecek maluliyet oranı dikkate alınarak davacının daha öncesinden alınan hesap raporuna itiraz etmemiş olması, bu kapsamda davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hak dikkate alınarak 2019 yılı asgari ücret verileri esas alınmak sureti ile Anayasa Mahkemesinin 2019/40-2020/40 Esas-Karar sayılı 17/07/2020 günlü kararı, Danıştay 8. Dairesinin 2020/5413 sayılı dosyasında ZMMS Genel Şartlarının bazı maddelerine ilişkin verilen yürütmeyi durdurma kararı sonucu oluşan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararları ile uyumlu şekilde TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemi kullanılmak sureti ile hesap raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Tüm bu anlatılanlar ışığında mahkemece kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine uygun ve dosya içerisinde mevcut maluliyet raporları arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde maluliyet raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği, HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken önemli delillerin toplanmadığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kabulüyle, kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-6. maddesi gereğince KISMEN KABULÜ İLE,
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.28/03/2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır