Emsal Mahkeme Kararı Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/571 E. 2022/703 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ADANA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/571 – 2022/703
T.C.
ADANA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/571
KARAR NO : 2022/703

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas, … Karar

DAVACILAR :…
1- …
2-…
VEKİLİ : Av…
DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av…
Av…
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 28/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : …
Adana 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararına yönelik olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 10/04/2014 tarihinde meydana gelen kaza sonucu yaralanarak sakat kaldığını, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, meydana gelen kazada müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını belirterek, 200,00 TL maddi tazminat tutarının temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacıya 01.08.2017 tarihinde 99.420,72 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, raporların Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, maluliyet bulunmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacılar vekili; kaza neticesinde müvekkilinin gözü dışında sol uyluk ve ayağıyla alakalı da ciddi problemler oluşmuş olup bunun ayrıntılı değerlendirilmesi gerekirken değerlendirmeye tabi tutulmamasının hatalı olduğunu, dolayısıyla dosyada oluşan çelişkiyi gidermekte yetersiz olan Adli Tıp Üst Kurulu raporunu ve bu rapor neticesinde verilen kararı kabul etmediklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanma nedeniyle açılan maddi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup karar davacı vekili tarafından maluliyet raporunun hatalı olduğu, davacının gözü dışında sol uyluk ve ayağıyla ilgili yaralanmasının değerlendirilmediğini belirtilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Maluliyet raporu yönünden yapılan istinaf incelemesinde:
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre maluliyet oranları Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dairesi ya da Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından oluşturulacak bilirkişi heyetinden, olay tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre alınacak rapora göre belirlenmesi gerekmektedir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporlar 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihi ile 01/06/2015 tarihleri arasında sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihi ile 20/02/2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine, 20/02/2019 tarihinden sonra da Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. (Benzer yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6247 E – 2021/9135 K; 2021/5898 E – 2021/8467 K; 2021/4501 E – 2021/7401 K sayılı kararları)
Dosyadan alınan maluliyet raporunun incelenmesinde, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu Başkanlığının 16.01.2019 tarihli raporun ve daha sonra Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. İhtisas Kurulunda görevli heyetten alınan 23.07.2020 tarihli raporun 11/10/2008 tarihi Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği Hükümleri’ne göre hazırlandığı anlaşılmıştır. Olay tarihi 10.04.2014 olup raporun bu tarihte yürürlükte bulunan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, bu rapora göre maluliyet oranının belirlenememesi halinde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında yönetmelik hükümlerine uygun olarak hazırlanması gerekmektedir.
O halde yapılacak iş, İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dairesinden yada Üniversitelerin Adli Tıp Anabilim dalı başkanlığından 3 kişiden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, kaza tarihi olan 10/04/2014 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 03/08/2013 günlü resmi gazetede yayınlanan Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun hazırlanmasının istenilmesi, ATK tarafından söz konusu yönetmelik hükümlerine göre rapor hazırlanması olanağının bulunmadığının bildirilmesi durumunda ise bu durumda yine kaza tarihi itibari yürürlükte bulunan 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde düzenlenecek maluliyet raporu alınarak davacının maluliyetinin belirlenmesidir. Bu yönüyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır.
Kamu düzenine yönelik yapılan incelemede:
5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen yada dava açılan karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir
Öte yandan, anılan maddelerde öngörülen teminat hususu dava açmanın ön koşulu olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Somut olayda davacının Suriye vatandaşı bulunduğu, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün farklı dosyalarda konuya ilişkin cevaplarında “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi’nin tarafı olmadığı, Suriye Arap Cumhuriyet ile Ülkemiz arasında 09/04/2009 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması” imzalandığı, bu Anlaşmanın 13. maddesinde; “Bir Akit Tarafın vatandaşları, diğer Akit Tarafın adlî makamları önündeki işlemlerinde, salt yabancı olmaları veya diğer Akit taraf ülkesinde ikametgâhları bulunmamasından ötürü teminat akçesi (jutlıcatuııı solvi) vermekle yükümlü tutulmayacaklardır.” hükmünün yer aldığı, söz konusu Anlaşmanın yürürlüğüne ilişkin olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan bilâ tarihli ve 870161 13-019.00-2013/205798 sayılı yazıda, Anlaşmanın onaylanma işlemlerinin karşı tarafa bildirilmesinin ardından ilgili maddeleri uyarınca 20/10/2011 tarihinde yürürlüğe girdiği, Bakanlıklarınca anlaşmaların yürürlüğe giriş tarihlerinin tespitine yönelik olarak 244 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi çerçevesinde Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkarılması için gerekli sürecin başlatıldığı bildirilmiştir. Söz konusu yazıda ayrıca, 244 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin 2’inci fıkrasında yer alan “Bir milletlerarası andlaşma yukardaki fıkrada sözkonusu yürürlük tarihinin tesbitine dair kararnamede belirtilen yürürlüğe giriş tarihinde kanun kuvvetini kazanır.” hükmüne dikkat çekilerek, uygulamada onay süreci tamamlanmış bulunan uluslararası andlaşmaların, iç hukukumuz bakımından yürürlüğe giriş tarihinin tespiti için Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması gerektiği bildirilmiş ve bu çerçevede, söz konusu Anlaşmanın yürürlüğe giriş tarihinin tespitine yönelik Bakanlar Kurulu Kararnamesi çıkartılması için başlatılan sürecin henüz sonuçlandırılmadığı ifade edilmiştir.”
Bu durumda Suriye Arap Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmanın henüz yürürlüğe girmediği, iç hukuk açısından anlaşmanın yürürlüğe girmesi için Bakanlar Kurulu Kararname sürecinin tamamlanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle davacının Suriye vatandaşı olması sebebiyle teminat yatırmak üzere davacı vekiline uygun kesin süre verilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;
Tüm bu anlatılanlar ışığında mahkemece öncelikle davacı vekiline teminat yatırılması hususunda kesin süre verilmesi, sonrasında teminat yatırıldığı takdirde İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dairesinden yada Üniversitelerin Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığından 3 kişiden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, Maluliyet Tespit işlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, (ATK tarafından bu yönetmelik hükümlerine göre rapor düzenlenmesi olasılığının bulunmadığının bildirilmesi durumunda ise bu yine bu dönemde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında yönetmelik ) hükümlerine uygun olarak trafik kazası nedeni ile davacıda meydana gelen kalıcı iş göremezliğin olup olmadığı varsa oranı hususunda davacının gözü dışında sol uyluk ve ayağıyla ilgili şikayetler de gözetilerek yeniden rapor alınması gerektiğinden HMK’nın 353/1-a-6. bendine göre davanın esasıyla ilgili olarak gereken delillerin toplanmadığı anlaşıldığından açıklanan nedenlere dayalı davacı vekilinin istinaf talebinin, HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kabulüyle, kararın kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1.a-4,6. maddesi gereğince KABULÜ İLE,
Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve … Esas, … Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda belirtilen sebeplerle eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra davanın yeniden görülüp karar verilmesi için dosyanın yerel Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde dikkate alınmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma yapılmadığı için istinaf incelemesi için taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-HMK’nın 359/3. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.28/03/2022

Başkan Üye Üye Katip
İş bu karar 5070 Sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.